MARS’A yolculuğun planlarını yapan insanlık, nedense yüzyılların derdi kansere çare bulamıyor. Öyle ki dünyaca ünlü sağlıklı yaşam uzmanı ve kalp cerrahı Prof. Dr. Mehmet Öz’ün bile kanser riskiyle karşı karşıya olduğunu duyuyoruz. Belki de kansere yakalanabilecek en son kişi olarak görülen Öz’ün bile böyle bir riskle yüz yüze gelmesi, Türkiye’de ve Amerika’da pek çok insanı adeta şoke etti. Neredeyse tevekkül getirip “Kanserden kaçmak imkansız” diye düşünmeye başladık.
Dünyada her yıl 12 milyon kişiye kanser tanısı konuluyor. 7.6 milyon kişi de kanserden ölüyor. Sağlık Bakanlığı’nın araştırmalarına göre, Türkiye’de ise her yıl 140 bin kişi kanserden ölüyor. Bu rakamın önümüzdeki 20 yılda 500 bine çıkacağı tahmin ediliyor. Ülkemizde her yıl 150 bin yeni kanser tanısı konulduğu düşünüldüğünde tehlikenin büyüklüğü ortaya çıkıyor. 20 yıl içinde hasta sayısının 1.5 milyona çıkacağı öngörülüyor. Kadınlarda meme, erkeklerdeyse akciğer kanseri birinci sırada. Kanserin ülkemize yıllık maliyetiyse 2.5 milyar doları buluyor...
YENİ YATIRIMLAR ŞART
Türkiye’de kanser tedavilerinin yükünü üniversite hastaneleri üstleniyor. Halen 28 üniversitenin onkoloji merkezi bulunuyor. Türkiye’de onkoloji alanında görev yapan profesör sayısı 113. Bu alandaki doçent sayısı ise 78. Bu rakamlar da gösteriyor ki, böylesine hızlı yayılan bir hastalıkla, bu fiziki yapıyla ve doktor sayısıyla mücadele etmek önümüzdeki dönemde mümkün olmayacak.
Nitekim bunu gören Sağlık Bakanlığı, hem özel hastanelerde hem de kendine bağlı hastanelerde onkoloji merkezi açılmasını teşvik ediyor. Bu teşviğin en önemli unsuruysa, SGK’nın (Sosyal Güvenlik Kurumu) kanser tedavisinin tamamını katkı payı olmaksızın karşılaması...
Evet, ister Sağlık Bakanlığı, ister özel hastaneler, isterse üniversite hastaneleri olsun fark etmiyor; SGK, kanser tedavisinin ücretinin tamamını karşılıyor. Bu yüzden de özel hastaneler için onkoloji karlı bir branş haline geliyor. 6-7 haftalık kanser tedavisinin (radyoterapi-kemoterapi) ücreti 7-8 bin lirayı buluyor. Daha acil vakalarda (örneğin beyinde metastas yapmışsa) 2-2.5 haftalık yüksek dozlu tedavilerin ücreti 2 bin TL’ye kadar çıkabiliyor.
MEDICAL PARK BİLEREK “KANSER” DİYOR
Türkiye’de ilk kanser hastanesi Ankara’da “Ahmet Andiçen Türk Kanser Hastanesi” adıyla 1965’te kurulmuştu. Bu hastane halen Sağlık Bakanlığı tarafından işletiliyor. Türkiye’deki ilk özel kanser hastanesini ise Medical Park Hastaneler Grubu, Göztepe’deki sağlık kompleksi içinde Haziran 2008’de açtı...
Medikal Park Hastaneler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Usta, 7 bin metrekare kapalı alan üzerine kurulan hastanede aylık 6-7 bin hasta bakıldığını söylüyor. “O hastanenin tamamı bir kanser hastanemiz daha olsa ihtiyaca cevap veremez” diyen Usta, hastaneye neden onkoloji değil de kanser adını verdiklerini ise şöyle anlatıyor: “Gelişmiş ülkelerde kanser, kalp hastalığı gibi yenilmesi gereken bir hastalıktır. Bizse adını ağzımıza almak istemeyiz. Aslında ben bu anlayışı yıkmak istedim.”
Aslında Medical Park, bu hastaneyi en başta Amerikalı bir sağlık grubuyla yapmak istemiş. Hatta bunun için tam bir yıl söz konusu şirketle görüşülmüş. Ancak daha sonra hastaneyi kendisi kurmaya karar vermiş. Muharrem Usta, “Kanserle ilgili teknoloji herkese açık. Doktor konusunda da ülkemizde sıkıntı yok. Hemşire sorunu da çözüldü. Evet, tıbbın baş edilmesi gereken zor alanlarından biri ama Türkiye’de kanser tedavisinde çok yol alındı” diyor.
Özel sektörün onkoloji merkezlerine üniversitelerdeki profesörler de destek veriyor. Örneğin, Medical Park Kanser Hastanesi’nin Medikal Onkoloji Direktörlüğü’nü, İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Erkan Topuz yapıyor...
ONKOLOJİ MERKEZLERİ ARTIYOR
Türkiye’de kanser hastanesi sayısı oldukça az. Ancak özel sektör onkoloji merkezleri kurarak bu alanda varlık gösteriyor. Ağırlıklı olarak son iki yıldır kurulmaya başlayan özel onkoloji merkezlerinin sayısı henüz iki elin parmaklarını geçmiyor.
Bilindiği gibi kanser tedavisi üç koldan ilerliyor. Bunlar ilaçla tedavi (kemoterapi), ışınla tedavi (radyoterapi) ve ameliyatla tedavi (cerrahi tedavi) şeklinde. Türkiye’de birçok hastanede kanser cerrahisi uygulanıyor. Ancak bir yerin onkoloji merkezi adını alabilmesi için bunların üçünün de aynı yerde uygulanması şart. Hatta kanser taramaları ve kanserin erken teşhisiyle ilgili görüntüleme ve laboratuar tetkik olanaklarına da sahip olması gerekiyor.
Sağlık Bakanlığı’ndan alınan özel bir izinle onkoloji merkezi kurulabiliyor.
Şu anda sağlık yatırımcıları arasında en çok onkoloji merkezine sahip olan grup Acıbadem... Acıbadem Maslak Hastanesi bünyesinde bir kanser merkezi bulunuyor. Hastanede olduğu gibi merkezde de hasta kabulüne 2 Mart 2009’da başlandı. Acıbadem Sağlık Grubu’nun Bursa, Kayseri, Adana ve İstanbul Kozyatağı’ndaki hastanelerinde de radyoterapi merkezleri bulunuyor. Ancak bunların tek yönlü tedavi yaptığını yani ışın tedavisi uyguladıklarını belirtelim.
Vehbi Koç Vakfı’na ait Amerikan Hastanesi’ndeki Kanser Merkezi ve Radyasyon Onkolojisi Merkezi ise bu yılın başında açıldı. Merkezin teknoloji ve iletişim altyapısı için 15 milyon dolarlık yatırım yapıldı. İki merkez için de ABD’de “kanser tedavisinde bir numaralı hastane” seçilen M.D. Anderson’la işbirliği yapıldı.
MEDICANA’NIN İKİ MERKEZİ VAR
Medicana Hastaneler Grubu bünyesinde biri Ankara’da, diğeri de İstanbul’da olmak üzere iki onkoloji merkezi bulunuyor. Medicana International Ankara Hastanesi’ndeki kanser merkezi, 6 Kasım 2008’de hizmet vermeye başladı. Tıbbi onkoloji, radyasyon onkolojisi, onkolojik cerrahi, hematoloji, kanser tarama üniteleri ve laboratuarları bulunan bu merkezde, 34 uzman hekim hizmet veriyor.
Medicana International Ankara Hastanesi Medikal Direktörü ve Radyoloji Ünitesi Başkanı Prof.Dr. Barış Diren, destek tedavi üniteleriyle birlikte çağdaş bir kanser merkezi kurmanın maliyetinin 30 milyon euro olduğunu belirtiyor. Diren, hastanenin 18 aylık hizmet döneminde 7 binin üzerinde hastaya medikal onkoloji ve radyasyon onkolojisi uygulandığını açıklıyor.
Medicana International İstanbul Hastanesi Onkoloji Merkezi’nde ise rakamlar daha da yüksek. Hastanenin onkoloji uzmanlarından Uz. Dr. Mehmet Salih İyikesici, bu yılın ilk 8 ayında radyolojide tedavide 6 bin 200 hastaya, medikal onkolojide 2 bin 269 hastaya tedavi seansı uygulandığını söylüyor.
İTALYAN, ONKOLOJİ AĞIRLIKLI OLDU
Geçmişi 1800’lü yıllara kadar dayanan İtalyan Hastanesi de genel bir hastane olmasına rağmen onkoloji ağırlıklı hizmet veriyor. İstanbul’daki hastanenin işletmesini 2008’den itibaren Alman Hastaneleri’nin de sahibi olan Universal Hospitals Group (UHG) üstlendi. İtalyan Hastanesi’nin yenilenen binası, 38 yatağıyla onkoloji ağırlıklı bir genel hastane olarak Eylül 2009’da faaliyete geçti.
İtalyan Hastanesi Genel Müdürü Faruk Gökyer, UHG bünyesine girdiklerinden bu yana onkolojide adeta bir ihtisas hastanesi gibi çalıştıklarının altını çiziyor: “Aslında bu donanımımızla kolayca ‘kanser hastanesi’ ibaresini alabiliriz. Ama biz genel hastane özelliğimizi de kaybetmek istemiyoruz. Radyasyon terapisinde gelinen en son noktadaki cihazlara sahibiz. Elimizdeki cihazlarla radyasyon onkolojisinde günde 60, medikal onkolojide de 10-15 hastanın tedavisini yapabilecek kapasitemiz var. Alman Hastaneler Grubu içinde medikal onkoloji hizmeti de veriliyor. Ancak radyasyon onkolojisi bizden başka hastanede yok.”
NİYET VAR, İZİN YOK
Türkiye’de sağlık sektöründe büyümeye niyetli birçok grubun onkoloji alanında yatırım yapma planı bulunuyor. Bunlardan biri de Memorial Sağlık Grubu... Aslında Memorial, 2008 yılında yatırım planına bir onkoloji merkezi ya da hastanesi kurma planını koymuş. Ancak 15 Şubat 2008’de çıkan yeni yönetmelik grubun elini kolunu bağlamış. Memorial Sağlık Grubu Genel Müdürü Uğur Genç, “Gerçi biz onkolojinin cerrahi boyutunda hizmet veriyoruz. Ama bir onkoloji merkezi olarak da hizmet vermek istiyoruz. Yeni bir hastane açılması için girişimde bulunamıyoruz. Çünkü 15 Şubat 2008’de çıkan yönetmelik buna izin vermiyor. Bu yüzden biz de İstanbul ve Antalya’da izni olanlarla görüşüyoruz. Onları bünyemize katabilir miyiz diye araştırma yapıyoruz. Onkoloji bizim de çok önem verdiğimiz bir alan. Ancak bakanlığın kararı önümüzü tıkıyor” diyor.
BAKANLIK DA MERKEZ AÇIYOR
Sağlık Bakanlığı da Türkiye’nin dört bir tarafındaki kamu onkoloji merkezlerinin sayısını artırıyor. Halen bakanlığa bağlı olarak İstanbul Şişli ve Okmeydanı’nda hizmet veren hastanelerde onkoloji merkezleri bulunuyor. Bir yandan da Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne bağlı bir onkoloji merkezi kurma çalışmaları devam ediyor. Bu merkezin ekim ayında açılması planlanıyor
Vakıf üniversiteleri de boş durmuyor
Florence Nightingale Grubu bünyesinde de iki onkoloji merkezi bulunuyor. Florence Nightingale Gayrettepe Gelişmiş Onkoloji Merkezi, kanserin tanı, tedavi ve korunması konusunda hizmet veriyor. İstanbul Bilim Üniversitesi bünyesinde açılan Avrupa Florence Nightingale Hastanesi Araştırma ve Uygulama Merkezi Bedii Gorbon Kanser Merkezi, bir vakıf üniversitesi bünyesinde açılan ilk onkoloji hematoloji merkezi olma özelliğini taşıyor. SGK’lı hastalara da hizmet veren bu merkezde tıbbi onkoloji, hematoloji ve pediatrik onkoloji üniteleri bulunuyor.
Bünyelerindeki iki merkezde yılda binin üzerinde yeni onkoloji hastasına hizmet verildiğini belirten Florence Nightingale Grubu Onkoloji Koordinatörü Prof. Dr. Gökhan Demir, “Gayrettepe’deki merkezimiz Türkiye’de ilk kez ‘kişiselleştirilmiş onkolojik tedavi’ hizmetini başlattı. Sahip olduğumuz telekonferans sistemi sayesinde tüm radyolojik ve patolojik verileri ABD’deki önemli onkolojik merkezlerle paylaşıyor ve bu yolla hastalarımıza ikinci bir görüş alma imkanı sunuyoruz” diyor.
20 yılda 35 bin hastayı tedavi ettiler
Hastane zincirlerinin yanı sıra bağımsız onkoloji merkezi kuran sağlık yatırımcıları da var. Bu alandaki ilklerden biri, 20 yıl önce kurulan Onko Onkoloji Merkezi... Onko, Gülhane Askeri Tıp Fakültesi’nde bölüm başkanlığı yapan medikal onkolog Prof. Dr. Önder Berk ile radyasyon onkologları Dr. Cemil Kuşoğlu ve Dr. Emin Kamgözen tarafından kurulmuş. Halen Onko’nun Ankara, İstanbul, Adana ve Antalya’da şubeleri bulunuyor. Grup, 1990 yılından bu yana onkoloji tanı, radyoterapi ve kemoterapi alanında hizmet veriyor. Zaten hastaneler dışındaki onkoloji merkezlerinde cerrahi onkoloji hizmeti verilmiyor. Yani ameliyat yapılmıyor.
Onko’nun ortaklarından Dr. Emin Kamgözen, 20 yılda Onko’da 35 binden fazla hastanın tedavi edildiğini belirtiyor. Diyarbakır’a da bir merkez kurmak için hazırlıkların sürdüğünü söyleyen Kamgözen, kaliteli bir onkoloji merkezinin yaklaşık 2.5 milyon dolara kurulabileceğini anlatıyor. Bugüne kadar 10 milyon dolarlık yatırım yaptıklarının altını çizen Kamgözen, kanser hastalığı ve Onko’nun çalışmalarıyla ilgili şu bilgileri veriyor:
“Eskiden bu hastalığa zor ve geç teşhis konulabiliyordu. Şimdi herkes daha erken ve sık müracaat eder hale geldi. Bu sayede vakaların yarıdan çoğunda hasta kurtuluyor. Tıbbın gücünü aşan vaka oranı yüzde 15-20’lere indi. Eskiden kanser ciddi hizmet açığı olan bir hastalıktı. Kurumlardaki cihazlar yetmiyordu. Avrupa standartlarında 500 bin kişiye bir radyoterapi cihazı düşerken, bizde bu sayı 2-3 katıydı. Şimdi de açık var ama, Sağlık Bakanlığı’nın yaklaşımlarıyla ara hızla kapanıyor. Onko’da ayda 150-200 hastaya bakmaya yeter altyapımız var. Ancak biz 80-100 hastaya bakıyoruz. Tüm merkezlerimizdeki 40 kişilik insan kaynağımızla hizmetlerimizi yürütüyoruz.”
Teknolojiyi yakından takip şart
Onkoloji merkezi kurmak için teknolojiye de önemli bir yatırım gerekiyor. Günümüzde ileri teknolojik gelişmeler sayesinde radyoterapinin kullanımı çok ilerleme kaydetti. Burada önemli olan, radyasyon tümöre uygulanırken, etraftaki normal dokuya mümkün olduğunca en az zarar vermesini sağlamak. Bu yüzden de artık günümüzde radyasyonla ışın tedavisinde en üç boyutlu konformal radyoterapi (3BKRT) cihazları kullanılıyor. İşte bazı onkoloji merkezlerinde bulunan özel cihazlar:
• Medical Park Kanser Hastanesi: Üç boyutlu konformal radyoterapinin (3D-CRT) geliştirilmiş bir şekli olan Intensity modulated radiation therapy (IMRT) cihazına sahip.
• Acıbadem Maslak Hastanesi Kanser Merkezi’nde kanser tedavisinde normal dokuların olumsuz etkilenme riskini en aza indiren ileri teknoloji Lineer Hızlandırıcı (LINAC) Trilogy cihazı bulunuyor. Klasik radyoterapi ile tedavi edilemeyen, kompleks bir operasyon gerektiren veya operasyonu mümkün olmayan tümörlerin tedavisinde kullanılan CyberKnife ile robotik cerrahiyle laporaskopik ameliyatlar yapan ‘da Vinci SI” robotu da burada mevcut.
• İtalyan Hastanesi de Türkiye’de ilk kez dünyanın en gelişmiş radyoterapi cihazı olarak adlandırılan tomoterapiyi (TomTherapy) kullanmaya başladı. Bu cihazdan dünyada yaklaşık 200 tane bulunduğu söyleniyor. Radyoterapi tedavisinde son nokta olarak kabul edilen “tomoterapi” (TomoTherapy) sayesinde kanserli hücreler daha etkin bir şekilde yok ediliyor.
Rahime Baş Uçar
Para Dergisi