Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı'nın ardından millete seslenen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, toplantının ilk ve en önemli konusunun yeni tip koronavirüs salgınındaki gelişmeler olduğunu belirtti.
Dünyanın her yerinde daha önce görülmedik düzeyde tırmanışa geçen salgının Türkiye'de etkili olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, son Kabine Toplantısı'nda bu çerçevede yeni birtakım tedbirlerin hayata geçirileceğini kamuoyuyla paylaştıklarını anımsattı.
Vaka sayısının 30 bine dayanmış olmasının herkesin çok daha dikkatli ve sabırlı davranması gerektiğini gösterdiğini vurgulayan Erdoğan, tedbirlerin yol açtığı sıkıntıları gayet iyi bildiklerini, bu sıkıntıları asgariye indirmek için her türlü gayreti gösterdiklerini bildirdi.
Recep Tayyip Erdoğan, "Salgının olumsuz etkisini azaltmak için insan hareketliliğini en aza indirmeyi amaçlayan tedbirler dışında çare bulunmuyor" ifadesini kullandı.
"83 milyon hep birlikte seferberlik"
Vatandaşlardan, öncelikle "TAMAM" diye ifade ettikleri "temizlik, maske, mesafe" kuralına en sıkı şekilde riayet etmelerini rica eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Aynı şekilde belirlediğimiz salgın tedbirlerine de harfiyen uyulmasını bekliyoruz. Daha önemlisi tüm vatandaşlarımızın, salgın tehdit olmaktan çıkana kadar mecbur kalmadıkça kalabalığa karışmamalarını, evlerinde dahi dikkatli hareket etmelerini istiyoruz. Henüz kesin tedavisi bulunamayan bu salgına karşı en etkili tedbir, kendimizi korumaktır. Kendimiz sağlıklı olsak bile sevdiklerimizin ve diğer insanların sağlığı için üzerimize düşen fedakarlıkları yapmak mecburiyetindeyiz. Mevsim itibarıyla soğuk algınlığı ve gribin de artması sağlık sistemimizin üzerindeki yükü ağırlaştırmıştır. Sağlık çalışanlarımızın canla başla ortaya koydukları gayrete en büyük teşekkürümüz, onlara ilave bir yük getirmemek olacaktır. Hastanelerimizdeki doluluk oranlarını ne kadar aşağıda tutabilirsek, salgınla mücadelede kendimizi o derece güvende hissederiz. Bunun için salgın tehdidinin, en az fiziki güvenlik tehditleri kadar önem kazandığını özellikle söylüyorum. Unutmadan 83 milyon hep birlikte seferberlik ruhu ile hareket etmemiz gerekiyor."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "salgınla mücadele çalışmalarını ve sağlık çalışanlarının gayretlerini değersizleştirme niyetiyle yapılan spekülasyonlara karşı" da dikkatli olunması gerektiğini söyledi.
"Bizi kargaşa iklimine sürüklemek isteyenlerin oyunlarına gelmeyeceğiz"
"Bozgunculuğu meslek haline getirmiş bir kesimin gerçeklerle yalanları harmanlayarak kamuoyunu zehirleme çabalarını boşa çıkarmak hepimizin görevidir." diyen Erdoğan, şunları dile getirdi:
"Pek çok ülkenin sağlık sisteminin ve altyapısının yetersizliği sebebiyle maruz kaldığı toplumsal kargaşa iklimine bizi de sürüklemek isteyenlerin oyunlarına gelmeyeceğiz. Nice mücadelelerden alnının akıyla çıkan Türkiye, salgın karşısında verdiği mücadeleyi de Allah'ın izniyle mutlaka kazanacaktır. Bu dalganın üstesinden geldiğimizde, inşallah aşı sürecinin de başlamasıyla, kontrolü ve yönetilmesi daha kolay bir mücadele dönemine gireceğiz. Önümüzdeki bahar aylarından itibaren bu küresel sağlık krizini geride bırakmaya başlamış olmayı ümit ediyoruz. Aşı konusunda dünyadaki gelişmeleri yakından takip ediyoruz. İnsanlar üzerinde kullanılma aşamasına gelen her aşı ile yakından ilgileniyor, gereken bağlantıları derhal kuruyoruz. İlk etapta 50 milyon dozluk bir anlaşma yapmış buluyoruz. En başından beri söylediğimiz gibi vatandaşlarımız herhangi bir ücret ödemeden aşıya erişebileceklerdir. İnşallah önümüzdeki aydan itibaren sağlık çalışanlarından başlayarak bu aşının uygulaması yapılacaktır."
Recep Tayyip Erdoğan, gönüllülerin kullanımı aşamasına gelen yerli aşıyla ilgili çalışmaları da gün gün izlediklerini, bu süreçte ihtiyaç olan vakti milletle tedbirlere sıkı sıkıya uyarak kazanmaları gerektiğini ifade etti.
Kovid-19 tedbirleri
Sağlık krizini topyekun bir ekonomik ve sosyal krize dönüştürmemek için adımları dikkatli attıklarını söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Hem halkımızın sağlığını en üst düzeyde korumayı hem de üretimi, ticareti, istihdamı, eğitimi, sosyal hayatı sürdürmeyi birlikte sağlayacak yöntemler bulmaya çalışıyoruz. Bu anlayışla toplantımızda ilave tedbirleri istişare ettik. Yaptığımız kapsamlı değerlendirmeler sonunda hafta içi her gün saat 21.00 ile sabah 05.00 arasında genel sokağa çıkma sınırlaması uygulanacaktır. Bu kısıtlama hafta sonları cuma akşamı 21.00'den pazartesi sabah saat 05.00'e kadar kesintisiz devam edecektir. Yani cumartesi pazar artık evlerimizdeyiz. Üretim, tedarik, lojistik, sağlık, tarım, orman gibi genelgede yer alacak sektörler bu kapsamın dışındadır. Market, bakkal, kasap, manav gibi işletmeler ile eve paket hizmeti veren yerler, belirlenecek saatler çerçevesinde hafta sonu kısıtlamasının dışındadır. Restoranlar paket servis haricinde hizmet veremeyecektir. Daha önceki genelgelerde belirtilen istisnalar hariç 65 yaş üstü ve 20 yaş altı toplu taşıma araçlarını kullanamayacak. Umumi Hıfzıssıhha Kurulları, illerdeki toplu taşıma hizmetlerinde salgının yayılmasına yol açan aksaklıkların tespiti ve giderilmesi amacıyla gereken tedbirleri alacaktır."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, salgın kapsamındaki alınacak diğer tedbirleri de şöyle sıraladı:
"Anasınıfı ve benzeri eğitim kurumlarının faaliyetlerine ara verilecektir. Milletimizden salgının evlerde bulaşma oranının arttığını göz önünde bulundurarak, tehdit geçene kadar misafir kabulüne ara vermelerini özellikle rica ediyorum. Evlerde gün, mevlit, taziye, yılbaşı kutlaması gibi insanların bir araya geleceği etkinlikler yapılamayacaktır. Cenaze namazları yakınları dahil en fazla 30 kişi ile kılınacak, nikahlar da yine bu sayıyı geçemeyecektir. Hamam, sauna, masaj salonu, yüzme havuzu, lunapark gibi yerler faaliyetlerine ara verecektir. Umumi Hıfzıssıhha Kurulları her alışveriş merkezi ve semt pazarı için aynı anda kabul edebilecekleri müşteri sayısını tek tek belirleyecektir. Ayrıca alışveriş merkezlerine girişte HES Kodu uygulamasına geçilecektir.
Kalabalık caddelere, meydanlara girebilecek kişi sayısı yine Umumi Hıfzıssıhha Kurulları kararıyla sınırlanabilecektir. Umumi Hıfzıssıhha Kurullarının belirleyeceği zorunlu hizmetler dışındaki kamu kuruluşlarının mesai saatleri 10.00 ile 16.00 arası olarak uygulanabilecektir. 50 kişiden fazla çalışanı olan iş yerlerinde iş yeri hekiminin gözetiminde mevcut iş sağlığı ve güvenliği uzmanı veya belirlenen bir personel tarafından salgın tedbirlerinin uygulaması sıkı bir şekilde denetlenecektir. Bu hususlarla ilgili detaylar İçişleri Bakanlığının yayınlayacağı genelgede yer alacak ve salı akşamından itibaren uygulanmaya başlanacak."
Erdoğan, tedbirlerin salgının artışını önlediğine yönelik bilimsel tespitle alındığını belirterek, kararların hayırlara vesile olmasını diledi.
"Türkiye tarihi bir mücadele yürütüyor"
Erdoğan, hükümetin, bir yandan salgının önünü kesmeye çalışırken bir yandan da ülkenin içinde ve dışında tarihi bir mücadele yürüttüğünü belirtti.
Bu ülkenin Cumhurbaşkanı olarak, milletten bir şey daha istediğini ifade eden Erdoğan, "Lütfen kapalı mekan, evleriniz, neresi olursa olsun, sigara içmeyi bu dönem içinde kesinlikle bırakın, nargile içmeyi kesinlikle bu süre içerisinde bırakın. Benim sigarayla da nargileyle de işim yok, ben bunları sadece milletimin sağlığı için istiyorum, milletime olan sevgim için istiyorum. Çünkü hepsi de bunların akciğerlerimizi tehdit eden en önemli, zararlı ürünler." diye konuştu.
Erdoğan, Türkiye'nin, merkezinde yer aldığı geniş bir coğrafyada, insani, siyasi, diplomatik, ekonomik ve askeri olarak tarihi bir duruş sergilediğini, hem kendi sınırlarının güvenliğini sağlamak hem dost ve kardeş halklara destek olmak hem de tüm mazlumlara ve mağdurlara el uzatmak için imkanları seferber ettiklerini söyledi.
Hayata geçirdikleri bağımsız, onurlu ve vicdanlı politikalar sebebiyle içeride ve dışarıda uğradıkları saldırıları, Allah'ın yardımı ve milletin desteğiyle birer birer boşa çıkarttıklarını dile getiren Erdoğan, dışarıda Türkiye'ye karşı açılan cephelerin, kurulan tuzakların, sergilenen vicdan ve ahlak dışı tutumların sebeplerini gayet iyi bildiklerini kaydetti.
"Türkiye'de, ekmeğini yiyip vatanına düşmanlık besleyen bir kesim var"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, asırlık oyunları bozan, asırlık hesapları altüst eden, asırlık düzenleri yıkan, zihinlere vurulan asırlık zincirleri kıran Türkiye'ye, elbette bunun bedelini ödetmek isteyenlerin olacağına dikkati çekerek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Ülke ve millet olarak bunların hepsini de evelallah göğüslemeye hazırız. Bizi asıl üzen, içeride karşımıza çıkan tuhaf manzaradır. Açık konuşmak gerekirse, Türkiye'de, ekmeğini yiyip vatanına düşmanlık besleyen, havasını soluyup ezanından ve bayrağından nefret eden, sefasını sürüp insanını sevmeyen bir kesim var. Bunlar, zahirde demokrat, insancıl, hoşgörülü gözükür ama hakikatte faşistin, darbecinin, vesayetçinin önde gidenleridir. Bunlar, zahirde çok çalışır gözükür ama esasta hiçbir şey üretmez. Bunlar, çok konuşur ama aslında hiçbir şey söylemez. Bunlar, dünyayı çok bilir gibi davranır ama hiçbir şeyden haberleri yoktur. Bunlar, sürekli bağırır ama hiç dinlemez. Bunlar, yalanda ve iftirada sınır tanımaz ama sıra gerçeklere gelince hemen arkasını döner. Bunlar, demokrasiyi milletin iradesinde değil yurt dışından gelen sinyallerde arar. Bunlar, etrafına kin ve nefret saçmaktan kalbi kurumuş, ruhu kararmış, gözü körleşmiş, dili çatallaşmış bir güruhtur. Ülkemizin ufkunu gölgeleyen, enerjisini emen, vaktini heba eden, havasını kirleten, suyunu bulandıran bu zihniyetin demokrasimize ve kalkınmamıza maliyeti en az yarım asırdır."
"Bunların derdi, Türk ordusunun özellikle son 5 yıldır ne yaptığıdır"
Milletin gönlüne girerek iktidara ulaşmak yerine, dışarıdan dolanarak gelmenin peşinde olanlara hak ettikleri cevabı yine milletin vereceğini kaydeden Erdoğan, şu açıklamalarda bulundu:
"Gerçi, millet her seçimde kendilerine sandıkta hak ettikleri cevabı vermiştir ama onların gündemi ve derdi hep başkadır. Siyaset, toplum ve sandık mühendisliği hesaplarına öyle dalmış durumdalar ki milleti görecek halleri bile yok. Üstelik bunlar milleti hiçe saymakla kalmayıp, ülkenin temel değerlerine ve kurumlarına saldırmayı da adet edindiler. CHP'lilerin sık sık yaptığı, son olarak bir milletvekilinin pervasızca tekrarladığı Türk Silahlı Kuvvetlerini hedef alan bühtan, bu zihniyetin başlı başına bir milli güvenlik meselesi haline dönüşmekte olduğunun işaretidir. Tek parti diktasının ardından, sırtını ancak vesayete ve darbecilere dayayarak iktidara gelebilen bir partinin, Türk Silahlı Kuvvetleri düşmanlığını gayet iyi anlıyoruz. Onların derdi, ordumuzun, artık darbeyle CHP'ye iktidar yolunu açmak yerine, Türkiye'nin sınırlarını koruma ve sınır ötesi harekatlarını yaparak asli görevini yerine getiriyor olmasıdır. Yüreklerinde Türkiye yerine başka mahfillerin sevgisini taşıyanların, sıfatları milletvekili bile olsa, laf cambazlığıyla bu ülkenin ordusuna bühtan etmesine izin veremeyiz. Bunların sancısı, ülkemize yapılan yatırımın nereden geldiği değil, Türk ordusunun özellikle son 5 yıldır ne yaptığıdır. "
Cumhurbaşkanı Erdoğan, FETÖ'den PKK-YPG'ye kadar, birliğe ve beraberliğe saldıran terör örgütlerinin borazanlığını yapanların, Türkiye'nin siyasi ve ekonomik güvenliğinin sınırlarını genişletme gayretlerini engellemeye çalıştığını vurguladı.
Türkiye'ye karşı açık düşmanlık besleyenlerle hiçbir sorunu olmayanların, Azerbaycan ve Katar gibi Türkiye'ye dostluklarını kayıtsız şartsız gösterenlere, saldırdıkça saldırdığına dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:
"Her fırsatta ülkemize husumetlerini gösterenlere karşı tavır almak bir yana, onların safına geçip, onların argümanlarıyla bizi hedef alıyorlar. Yine buldukları her fırsatta Türkiye'yi yabancılara şikayet ediyor, yatırımcılara ülkeye gelmeyin mesajı veriyorlar. Bunların içlerindeki kinin ve nefretin sebebi, ne Borsa İstanbul'dur ne Sakarya'daki fabrikadır. Bunların derdi, gerisindeki kadim medeniyet ve tarih müktesebatıyla bizatihi Türkiye'yledir, Türk milletiyledir, ülkenin hedefleriyledir. Bu kirli zihniyetin sadece istismarını yaptığı demokrasinin, özgürlüğün, çoğulculuğun en samimi savunucusu ve uygulayıcısı biz olduk. Şimdi buradan sesleniyorum: Ey CHP'nin başındaki zat, senin milletvekilin kalkacak, benim Silahlı Kuvvetlerime bu denli hakaret edecek, bu denli edepsizce, alçakça hakaret edecek ve sen bunu kapıya koyamayacaksın. Bak söylüyorum, Mehmetçiğine, askerine bu denli sahip çıkan bu millet, seni asla affetmeyecektir. Bunu bir defa bilesin. Sandıklar da seni affetmeyecektir."
Erdoğan, Türkiye'nin demokrasi ve özgürlük sınırlarının, "güya bu kavramların kaynağı olan Batı'nın" kendisinin bile uymadığı ve uygulamadığı kadar ileri seviyede olduğunu söyledi.
"Ülkemizde özgürlük sınırlarının bittiği çizgi tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlettir"
"Türkiye'de devlete ve millete yapılan saldırıların binde birini Batı'da denemeye kalkın, görün bakın başınıza ne geliyor?" diyen Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
"Böyle bir durumda ne milletvekili veya gazeteci sıfatı sizi kurtarır ne sivil toplum kuruluşu maskesi tepenize binilmesine engel olur. Mesela, Gezi olaylarında ülkemizi insan haklarından demokrasiye kadar her konuda suçlayanlar, Fransa'da yaşanan vahim görüntüler karşısında üç maymunu oynuyor. Paris cayır cayır yanarken, olayları görüntülemek isteyen basın mensupları polis şiddetine maruz kalırken, Fransız medyasının bunları yayınlamak yerine Türkiye aleyhtarı haberlerin dozunu artırması da bir başka çarpıklıktır. İlköğretim okullarındaki öğrencilerin Peygamber Efendimize hakaret eden karikatürleri eleştirdikleri için saatlerce karakolda sorgulandığı bir ülkeden, başka türlü bir davranış beklemenin beyhude olduğunu da biliyoruz. Burası Fransa başka bir şey göremezsiniz, başka bir şey de beklemeyin. Buna rağmen Fransa'da yaşanan olaylarda hükümetin sergilediği antidemokratik tutum sebebiyle insan hak ve özgürlükleri adına duyduğumuz endişeleri bir kez daha tekrar ediyoruz. Ülkemizde de elbette özgürlük sınırlarının bittiği bir çizgi vardır. Bu çizgi tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet diye ifade ettiğimiz Rabiamızdır. "