Çocuk obezitesi tüm dünyayı tehdit ediyor

"En önemli konu obeziteyi ortaya çıkaran bütün unsurlardan uzak durmalıyız"

Ciddi bir halk sağlığı sorunu olan obezite ile mücadele kapsamında, uzmanlar Dünya Obezite Günü için bir araya geldi. Türk Böbrek Vakfı (TBV) ’nın ev sahipliğinde gerçekleştirilen toplantıya; TBV Başkanı Timur Erk, Çocuk Nefrolojisi Uzmanı Prof. Dr. Lale Sever, Çocuk Endokrinolojisi Uzmanı Prof. Dr. Olcay Evliyaoğlu ve 16 yaşında, 147 kilodan, 90 kiloya düşerek obeziteyle örnek bir mücadele sergileyen Oğuzhan Aydın ile öğretmenleri katıldı. Toplantıda; obezitenin eğitim, aile ve toplumsal davranışlar ile sağlık politikaları yönünden ele alınmasına yönelik çalışmalar masaya yatırıldı. 

Türk Böbrek Vakfı Başkanı Timur Erk: “Çocukluk çağı obezitesinde her geçen gün görülen artış gelecek nesilleri tehlikeye atıyor. Ülkemizde 3 milyonun üzerinde belirlenmiş obezin 1,8 milyonu 0-18 yaş aralığındaki çocuklar olduğunu kaydetti. Erk; obeziteye bağlı komplikasyonların kalp sağlığından böbrek sağlığına kadar çok yönlü olduğu ise bilinen bir gerçek.  Endokrinoloji, metabolizma, kardiyoloji ve nefroloji  gibi pek çok tıp alanını ilgilendiren obezite’yle mücadele konusunda aileler ve öğretmenlere çok iş düşüyor.  Özellikle böbrek sağlığı yönünden, sağlıklı nesiller için çocuklarda beslenme odaklı çalışmalarına ara vermeden devam ediyoruz. Türk Böbrek Vakfı olarak, 2017 yılının ana hedefini “Çocuklarda Obezitenin Önlenmesi” konusu olarak belirlediklerini ifade etti.    

Timur Erk; Çocuklukta ortaya çıkan  obezite genellikle erişkin çağda da devam ediyor. Obezite, genç yaşlardan başlayarak Tip-2 diyabet riskini artırıyor, hem çocuklar hem de erişkinlerde hipertansiyon ve böbrek hastalıklarına yol açıyor. 20.yy’da arttığı belirtilen ömür süresi, obeziteye bağlı hastalıklar nedeniyle gerileme riskiyle karşı karşıya.

Çocukluk çağındaki obezitenin başlıca nedeni beslenme alışkanlıklarındaki değişikler. Son yıllarda hazır gıda üretiminde mısır şurubundan elde edilen nişasta bazlı şeker yoğun olarak kullanılıyor. İnsan metabolizmasıyla uyumlu olmayan bu şeker, yüksek glisemik indeks değeri nedeniyle obeziteyi tetikleyici bir öğe olarak karşımıza çıkıyor. Çocuklarımız şeker eklenmiş meşrubat ve atıştırmalıklara her yerde kolayca ulaşabiliyorlar. Sonuçta obezite ve buna bağlı kronik hastalıklar tehlikesiyle yüz yüze kalıyorlar. Öte yandan hareketsizlik ve bilgisayar başında oturularak geçirilen sürenin gittikçe artması da obeziteyi kolaylaştıran bir diğer faktör. Sonuçta, çocuklarda obezite bugünden önlem alınması gereken bir halk sağlığı sorunu olarak karşımızda duruyor.

HERŞEYİ TURFANDA OLARAK YİYİN

Türkiye nüfusu 78 milyon. Bu rakam içinde 3 milyonu aşkın obez var ve bunların yüzde 60'ı ne yazık ki çocuk. Çocuklar fazla miktarda gazlı içecek alıyor diyen Türk Böbrek Vakfı Başkanı Timur Erk, ''Biz, 2017 yılı için çocuklarda obezite mücadelesi yapmak  kararı aldık. Bunda Sağlık Bakanlığı ile tıpkı tuz tüketiminin azaltılması gibi belli hamlelere başladık. Paketlenmiş endüstriyel şekerli gıdalar söz konusu. Bunları mümkün olduğu kadar azaltacağız. Çünkü içinde ucuz olduğu için mısır nişasta şurubundan elde edilmiş şeker var. Bunları yerine elimizden geldiği kadar Türkiye'nin milli içeceği olan ayranı ya da geleneksel meyve kompostosunu tercih edeceğiz. Daha aza gazlı içecek içeceğiz. Paketlenmiş şekerli gıdalar yerine doğal, Türkiye'de üretilen kuru kayısı, fındık, fıstık, ceviz ve kuru üzüm gibi gıdaları tercih etmekte fayda var. Kuru gıdaları 12 ay bulabiliyoruz. Biz çocuklara diyoruz ki, herşeyi turfanda olarak yiyin. 12 ay domates yemenize gerek yok. Domatesi zamanında yemekte fayda var'' ifadelerini kullandı.

HEDEF 3 MİLYON OBEZ İÇİNDE ÇOCUK PAYINI AZALTMAK

Hedef 3 milyon obez içinde çocuk payını azaltmak olduğunun vurgusunu yapan Erk, ''Çocuklara spor yaptırmalıyız. Şeker tüketimini azalttırmalıyız. En önemli konu obeziteyi ortaya çıkaran bütün unsurlardan uzak durmalıyız. Hareket çok önemli'' dedi.

Çocuk çağı obezitesi ve besin bağımlılığı tüm dünyada çocukları tehtid ediyor

ÇOCUKLARA HAREKET EDEBİLECEKLERİ GENİŞ ALANLARIN BIRAKILMASI GEREKİYOR

Obezite, bütün dünyada ve ülkemizde giderek artıyor diyen Çocuk Endokrinolojisi Uzmanı Prof. Dr. Olcay Evliyaoğlu, ''Neden olduğu bozukluklar açısında çok ciddi bir durum. Mutlaka önlenmesi gerekiyor. Hayat kalitesini bozan sonuçlara neden oluyor. Obeziteyi önlemenin iki ayağı var; aile ve devlet ayağı. Aile doğru ve düzgün beslenmede çok önemli. Buna çocuğun beslenmesi demek doğru değil, ailenin düzgün beslenmesidir. Mutlaka kahvaltı öneriyoruz . Kahvaltı yapmayan çocuklarda obezitenin daha sık olduğunu biliyoruz. Beslenme alışkanlıkları geleneksel tencere yemekleri ile olmadır. Televizyon seyrederek değil, bir sohbet ortamında ve bir sosyal olaymış gibi beslenme yapılmadır. Sağlıklı besinler çocuklara sunulmadır. Bunlar çok önemli. Ailelerin hareketi desteklemesi gerekiyor. Sadece çocuk için değil, haftasonları aile yürüyüşü şeklinde. Sadece spor merkezi götürmek değil, düzenli olarak çocuğun hareket edebileceği ortamları sağlamak gerekir. Devlet ayağında da beslenme ve hareket ekseninde gideceğiz. Beslenme konusunda iyi gelişmeler oldu. Okul kantinleri biraz düzenlendi. Gazlı içecekler artık satılmıyor. Bunların devam etmesi lazım. Okuldaki beslenmenin çok iyi ele alınması gerekiyor. Hareket kısmı da çok önemli. Çocuklara hareket edebilecekleri geniş alanların bırakılması gerekiyor. Bir çocuğu çayıra bıraktığınız anda koşacaktır. Onların bunu özgürce yapmaları gerekiyor. Bir spora götürmek yeterli değil. Çocuklara hareket edebilecek geniş mekanların bırakılması gerekiyor. Bunu yaparken onlara zaman bırakmak gerekiyor. Hepimizin çocukları var. Eğitim ve sınav dönemlerinde spor yapan çocuklar bile spor yapmaktan geri kalıyorlar. Bu nedenle eğitim sistemini buna göre düzenlemek, çocukları hareket edebilecekleri düzene sokmak gerekiyor'' şeklinde konuştu.

Ülkemizde obezite verileri hakkında bilgi veren Prof. Dr. Evliyaoğlu, ''Veriler yüzde 8,3-8,5 civarında. 5 yaş altında yüzde 8,5, 6-18 yaşa arası yüzde 8,3 gibi. Yüzde 8'ler civarında obezite insidansı var. Erişkinlerde yüzde 30' kadar çıkıyor. Yüzde 8 oldukça yüksek bir rakam''dedi.

Çocuk Nefrolojisi Uzmanı Prof. Dr. Lale Sever ; Obezite kronik böbrek hastalığının önlenebilir risk faktörlerinden en önemlisidir; çünkü, böbrekleri hasara uğratan başlıca iki hastalığa yol açar. Bunlardan biri şeker hastalığı diğeri ise hipertansiyondur. Bu iki hastalık da yıllar içinde böbrek fonksiyonlarını bozar ve böbrek yetmezliğine sebep olur. 2014 yılında yayınlanan istatistiklere göre, ülkemizde erişkin çağdaki son dönem böbrek hastalarının (yani diyaliz tedavisine ihtiyacı olan hastaların) %35’inde böbrek yetmezliğinin nedeni şeker hastalığı, %27’sinde ise hipertansiyondur.

Obezitenin böbrek hasarı, sadece şeker hastalığı ve yüksek tansiyon ile sınırlı değildir; ayrıca böbrekleri direkt olarak da etkiler. Fazla vücut ağırlığı, böbreklerin iş yükünü artırır ve böbrek dokusunun genç yaşlardan itibaren bozulmasına neden olur. Ayrıca fazla kalori alımı böbrek hücrelerini doğrudan zedeler.Bu bilgiler ışığında obezitenin önlenmesi ile, pek çok kişinin böbrek hastalığından korunabileceğini söyleyebiliriz.

Obezite çocukluk çağından itibaren başlayan bir sağlık sorunudur. Obez çocukların böbrek fonksiyonlarındaki bozulma, henüz klinik duruma yansıyan belirtiler vermez. Ancak, bu çocuklarda insülin direnci ve kan basıncı normal kilodaki yaşıtlarına göre yüksektir ve bu çocuklar hem şeker hastalığı ve hem de ciddi hipertansiyon adayıdırlar. Öte yandan çocuk yaşlarda başlayan obezitenin daha sonraki yıllarda da sürdüğü bilinmektedir. Okul öncesi dönemde şişman olan çocukların 1/3’ ü obez erişkinler olarak yaşamaya devam eder. Okul çağında obez olan çocukların ise erişkin dönemdeki obezite riski %50’ ye ulaşır. Bu risk ergenlik dönemindeki obezler için daha da artar. Sonuç olarak eğer obeziteden kurtulmak ve onun zarar verdiği başlıca hedef olan böbreklerimizi korumak istiyorsak  mücadeleye çocukluk çağında başlamamız gerekiyor.

AZMETTİ ; SPOR VE SAĞLIKLI BESLENME İLE 56 KİLO VERDİ

16 Yaşındaki Oğuzhan Aydın obeziteyle mücadelesini şu şekilde anlattı: “İlkokul döneminde aşırı kilo almaya başladım. Bunun nedeni; bilgisayar başında sürekli oturarak zaman geçirmem ve yediğim abur cuburlar. 147 kilo’ya geldiğimde ise, rahat nefes alamıyor, uzun yürüyüşler yapamaz olmuştum. Beni ikinci annem dediğim spor hocam Semra Demirer motive etti. Benim için çok zor oldu, pes ettiğim zamanlarda bana güç verdi. Eğer Semra Hocam ve Basket koçum Seyit Ahmet Sözen olmasaydı başarabilir miydim, emin değilim. Onlar benim kendime inanmamı sağladılar. Destekleri ile tam 56 kilo verdim. Şimdi UPS Spor Kulübü’nde lisanslı olarak basket oynuyorum. Bu zor süreçte bağımlı olduğum ve bana zarardan başka hiç bişey vermeyen şekeri, ekmeği ve tuzu hayatımdan çıkardım. Yemek yeme konusunda düzenim tamamen değişti. Canım abur cubur istediğinde fındık, ceviz, hurma gibi faydalı yiyecekleri yiyorum. Pirinç pilavı yerine bulgur pilavı yiyorum. Bir çok yaşıtıma hayatım çok tatsız gelebilir ama ben hayatın tadına yeni yeni varmaya başladım. Benim mücadelem gibi mücadele edenlere tavsiyem; asla pes etmesinler, inançlarını kaybetmezlerse başarı kesinlikle geliyor” dedi.

Manşetler