Çok fazla önemsenmiyor ama burun tıkanıklığı ciddi sağlık sorunlarıyla sonuçlanabiliyor. Üst solunum yolu hastalıkları, sinüzit, geniz eti, burun kemiğinde kayma gibi nedenlere bağlı gelişen burun tıkanıklığı kişide uyku dengesizliğine, horlamaya, depresyona, kronikleştiğinde ise kalp ve akciğer hastalıklarına yol açabiliyor.
Tat ve koku duyularının körelmesi ise daha çok çocukluk döneminde tedavi edilmeyip kronikleşen burun tıkanıklıkları sonucu meydana geliyor. Kulak Burun Boğaz Uzmanı Doç. Dr. Erhun Şerbetçi, koku ve tat alamama sorununa pek çok hastanın önem vermediğini ya da koku duyusundaki bozukluğun giderilmeyeceğini düşünerek tedavide geç kalındığına işaret ediyor.
Doç. Şerbetçi, “Çocuklarda sık görülen burun tıkanıklıklarının koku kaybı üzerindeki etkileri üzerinde neredeyse hiç durulmuyor. Oysaki kokuların tanınması ve bir koku hafızası oluşturulması çocukluk döneminde başlıyor. Bu nedenle ileriki dönemde duyularla ilgili bir sıkıntının yaşanmaması için burun tıkanıklığına yol açan sebeplerin doğru saptanarak koku kaybının ortadan kaldırılması gerekiyor” diye konuşuyor.
50 YAŞ ÜSTÜNDEKİLERİN YÜZDE 24’ÜNDE KOKU ALMA BOZUKLUĞU VAR
Burun tıkanıklığının süreklilik kazanmasında koku duyusunun mutlaka zayıfladığını belirten Şerbetçi, “Yakın zamanda yapılmış bir çalışmada, 50 yaş üzerine koku duyusu bozukluğu yüzde 24 oranında bulunmuş. Koku duyumuzu ancak kaybettiğimizde ne kadar önemli olduğunu anlıyoruz. Oysaki koku hayatımızın tadı tuzu. Tat alma duyumuz da koku almamıza bağlı. Koku duyusu bozukluklarında yediklerimizin tadını da alamıyoruz” diyor.
Koku duyusu ile birlikte tat duyusu da etkilenen hastalarda depresyonun sık görüldüğünü belirten Şerbetçi, kronik sinüzit, polipli sinüzit, alerjik sinüzit, konka şişlikleri gibi hastalıklarda koku kaybının uygun tedavilerle düzelebildiğini vurguluyor.
Şerbetçi, “Günümüzde bu konuda tanı ve tedavi yöntemleri kolaylaşmış durumda. Ancak koku kaybının önemli bir diğer sebebi üst solunum yollarında geçirilmiş bir virüs hastalığı sonrası koku sinir hücrelerinin hasar görmesidir. Bu durumdaki hastalarda tedavi her zaman olanaklı olmayabiliyor” diye konuşuyor.