Bu reçete şikayetlerinizi azaltır!

Prof. Dr. Mehmet Ali Yerdel reflü belirtilerini hafifletmek için yapılması gerekenleri anlattı

Fazla kilolarınızı verin, midenizi tıka basa doldurmayın, dar giysiler giymeyin, yağlı yiyecekler, domates, çikolata ve naneden uzak durun...

Reflüye nasıl bir yaşam tarzı neden olur?

Ne yaşam tarzımızı ne de genlerimizi reflü hastalığına yakalanmak bağlamında sorumlu tutamayız. Mide kapakçığımız bozuk değilse ne yersek yiyelim ya da nasıl yaşarsak yaşayalım reflü hastası olmayız. Sadece karın içi basıncını artıran durumlar mide fıtığı olasılığını da artırarak reflüye zemin hazırlar. Bunun en güzel iki örneği; şişmanlık ve hamilelik. İleri derecede kilolu bir reflü hastasına ciddi kilo verdirerek reflüyü tamamen ortadan kaldırmak mümkün. Tüm hamilelerin üçte ikisinde reflü görülüyor. Burada iyi haber; hamilelik reflüsünün aslında bir hastalık olmadığının ve doğum gerçekleştikten sonra yüzde 95’ten fazla ihtimalle reflünün tamamen geçeceğinin bilinmesi. Bu iki özel durum dışında reflü 7’den 70’e her iki cinste de ortaya çıkabilir. En sık 30’lu ve 40’lı yaşlardakileri etkiliyor. Bazı gıdalar ve birtakım sosyal hayata ait faktörler ise zaten var olan reflüyü daha kötü hale getirebilir.

Başka ne gibi sorunlara yol açıyor reflü?

İleri yaşlarda ortaya çıkan astımın nedeni çoğu kez reflü hastalığı. Bunun nedeni ise reflüsü olan bir kişi gece yattığında farkında olmaksızın ağzına ve oradan da akciğerine gelen çok az miktardaki asit mide kapsamının burada yaptığı hasar. Hava yollarına sürekli kaçan çok az miktarda asit, spazmlara yol açarak öksürük atakları ve hışıltılı solunumla karakterli klasik astım bulgularına yol açabiliyor. Bu hastalar kimi zaman yıllar boyunca yanlış astım tedavileriyle oyalanabiliyor. Dolayısıyla önceden hiçbir akciğer rahatsızlığı bulunmayan birine 30’lu ya da 40’lı yaşlarda astım tanısını koyarken altta yatan nedenin reflü olmadığının mutlaka araştırılması lazım. Çünkü astımı tetikleyen reflü ise böyle bir hasta basit bir cerrahi girişimle tamamen normale döndürülebiliyor.

Reflü ciddi sorunlara neden olur mu?

Yutma borusundaki sürekli tahriş yutma güçlüğü ile sonuçlanabiliyor. Daha ileri olgularda ise yutma borusu kısalabiliyor ve kişi katı gıdaları yutamaz hale gelebiliyor. Burada iyi huylu kanser olmayan daralmalardan söz ediyorum. En korktuğumuz komplikasyon ise, bu sürekli tahriş altında kalan yutma borusu alt ucunda kanser gelişimi. Uzun süreli reflüsü bulunan bir hastada yutma borusu alt ucunda ‘Barrett’ diye adlandırılan özel bir yara gelişmişse işte bu durum kanser habercisi. Burada iyi haber; son 4-5 yıldır Barrett gelişmiş dahi olsa başarılı anti-reflü girişimle bunun geriletilmesi mümkün. Anti-reflü girişimler hastayı reflüsüz kılmanın ötesinde Barrett durumunu da yüzde 40’lara varan oranda iyileştirebiliyorlar. Biz 91 Barrett’li hastaya anti-reflü cerrahi uyguladık ve hiçbirinde kansere dönüşüm gözlenmedi.

Reflü nasıl teşhis edilir?

Bir kere hastanın şikayetleri ve hikayesi çok önemli. Ağzına acı su gelen ve asit baskılayıcıları alınca rahatladığını, tedaviyi kesince şikayetlerin aynen geri geldiğini söyleyen hastalarda tanı daha kolay. Tanıda altın standart endoskopi. Endoskopi ile reflünün varlığını, kimi zaman da nedenini ve varsa mide fıtığının kesin tanısını koyabiliyoruz. Gene endoskopi, özellikle yıllardır reflüsü bulunanlarda yutma borusunun alt ucunda yara oluşmuş insanlarda parça almamızı sağladığı için de çok gerekli bir yöntem. Buradan parça alarak “Barrett” gibi bazı kanser öncesi durumları tespit edebilmek ve gecikmeden anti-reflü cerrahisi uygulayabilmek mümkün. Bazen ikinci aşama reflü testleri yapmak gerekebiliyor.

Nasıl tedavi edilir?

Reflü mekanik bir arıza sonucu gelişmiş bir rahatsızlık olduğundan kesin çözümü laparoskopik anti-reflü ameliyat. Öte yandan reflü hastalarının büyük çoğunluğu sosyal yaşamı düzenleyici bazı önlemler, diyet ve birtakım ilaçlarla şikayetlerini tamamen giderebiliyor. Ancak öneri, diyet ve ilaçlar reflüyü ortadan kaldırmıyor, sadece şikayetleri kontrol ediyor. Bu nedenle ilaç ve önlemlerin yaşam boyu sürdürülmesi gerektiği hastalara dürüstçe söylenmeli. Bunun sıklıkla ihmal edildiğine şahit oluyorum.

Reflüsü olan biri sosyal hayat ve diyetinde nelere dikkat etmeli?

Kola, soda, bira gibi gazlı içecekler içmemek, öğünlerde mideyi tıka basa doldurmamak, özellikle akşam son öğünde fazla yememeyi salık vermek, yemeğin ardından hastanın hemen yatmamasını tembihlemek, dar kemerler ve dar pantolonlar giyilmemesini söylemek, yatağın baş kısmını kısmen (20 cm kadar) yukarı kaldırmak ve kilo verdirmek gibi yöntemler reflü hastasının kısmen rahatlamasına yardımcı oluyor. Üç ana öğün yerine 4-5 ufak öğün yemeli reflü hastası. Birim zamanda mideyi çok doldurmamalı. Mesela makarna yiyecekse ve yanında bir bardak su içecekse bunu yemekten yarım saat sonra ya da önce içmeli. Hafif reflüsü bulunanlarda bu önlemler hastanın rahatlamasını bile sağlayabiliyor. Ayrıca sigaranın da reflü belirtilerini artırabileceğini vurgulayalım. Reflü hastasındaki belirtilerin asıl nedeni, yutma borusu alt ucunun tahrişi olduğu için bu tahrişi artırabilecek limonlu, asitli yiyeceklerden, koyu kahve ve çaydan, domatesli gıdalardan da kaçınmalı hasta. Bu arada çikolata, sarımsak, soğan, nane ve yağlı yiyecekler de reflü sıkıntılarını artırabiliyor. Kilolu olmak da reflüyü artırdığından hastalara mutlaka kilo vermeleri söyleniyor.

İlaçlar ne zaman gerekiyor?

Kullanılan en önemli ilaçlar, proton pompası baskılayıcıları. Bu ilaçlar ile midenin asit üretme yeteneğini yok ederek reflü şikayetlerini büyük ölçüde ortadan kaldırabiliyoruz. Ancak unutulmaması gereken husus bu ilaçların reflünün kendisine mani olmadığının bilinmesi. İlaçlar sadece yukarı kaçan mide içeriğinin asit yani tahriş edici özelliğini azaltabiliyor. Oysa hemen her zaman mekanik nedenlere bağlı olan reflü sürekli devam ediyor. Bu nedenle ilaçlar kesildiğinde reflü şikayetleri tamamen geri geliyor. Sonuç olarak 2-3 aylık yoğun ilaç tedavisinden sonra reflü belirtileri kontrol altına alınamazsa tek tedavi seçeneği cerrahi. Bir de ‘proton pompası baskılayıcıları’ uzun dönem kullanıldıklarında birtakım yan etkilere yol açıyor. Örneğin kalça kemiği kırığı ve bazı enfeksiyonlara yatkınlığı artırıyor.
 

Özgür Gökmen Çelenk

Manşetler

DUYURU-5
EBELİK YÖNETMELİĞİ
HASTANE KOORDİNASYON KURULU YÖNETMELİĞİ