Bu da ağız nezlesi

Ağız nezlesi, ağızdaki yerleşik bakteri florasının, çeşitli durumlara bağlı olarak hastalık yapabilme yeteneği kazanmasıyla ortaya çıkar.

Her yaşta görülebileceği gibi, özellikle iyi beslenmeyen çocuklarda, diş çıkaran bebeklerde ve kızamık, kızıl, suçiçeği, kızamıkçık gibi döküntülü hastalıklar sırasında ortaya çıkar. Yetişkinlerde ise; başlıca nedenleri diş taşları ve uygun olmayan diş protezlerin kullanılmasıdır.

Diş ve Çene Cerrahisi Uzmanı Dr. Nihat Tanfer; sindirim bozuklukları, yüksek ateş, örseleyici yiyecekler, çok sıcak içecekler ve sigaranın da ağızda bu tip iltihaplara neden olduğuna değiniyor. Ağız nezlesinin sık rastlanan bir başka nedeni de vitamin eksikliğidir. Artık iskorbüt ve beriberi gibi ağır vitamin yetmezliklerinden kaynaklanan hastalıklar dengeli beslenme bilinci ve olanaklarının bulunduğu ülkelerin gündeminden çıkmıştır. Ama yetersiz ve dengesiz beslenmeye ya da vücuttaki işlev bozukluklarına bağlı olarak gizli vitamin eksikliği hastalıkları görülmektedir.

Ağız nezlesinin genellikle ağız boşluğunda kırmızılıkla ortaya çıktığını belirten Diş ve Çene Cerrahisi Uzmanı Dr. Nihat Tanfer, çoğu kez dil ve dudaklarda yaygın ve tekdüze kızarıklıklar görüldüğünü ve hastanın ağzında kuruma ve yanma hissettiğini vurguluyor. Ayrıca, yutma ve çiğneme hareketleri güçleşir. Bu tip ağız içi iltihapları, mikrop öldürücü gargaralar kullanılarak tedavi edilebilir. Tedavide ağrı ve yanma duyumunu ortadan kaldıran hafif uyuşturucu ve mikrop öldürücü ilaçlar yararlı olabilir. İltihap, vitamin eksikliğine bağlıysa tedavi eksik olan vitaminlerin karşılanmasına dayanır.

En sık karşılaşılan belirtiler;

  • İştah azalması
  • Nefesin pis kokması
  • Salya artışı
  • Anormal çiğneme hareketleri
  • Yutma güçlüğü
  • Kusma ve kusma benzeri hareketler
  • Dişetleri ve ağızda kanama
  • Ateş
  • Depresyon
  • Burun akıntısı ve aksırma

Diyabetik hastaları bu tarz enfeksiyonları yakalanma oranı daha yüksektir!

Mevcut belirtilerin varlığında hasta dikkatlice incelenmesi son derece önemlidir. Böylelikle, lezyonların sistemik bir hastalıktan mı yoksa ağız boşluğunda lokalize olmuş bir hastalıktan mı kaynaklandığı ayırt edilebilir. Bu tür lezyonların oluşmasında bir dizi neden vardır. Bu nedenler arasında ağızdaki mikroorganizmaların miktarı, ağız boşluğunun travmaları, ağız ısısının sık sık değişmesi sayılabilir. Bu tür durumların sebep olduğu ağız hastalıklarına karşı başlıca savunma tükürük ve sistemik bağışıklık sistemidir. Bu sistemde oluşan savunma yetersizliği normalde hastalık yapmayan ağız içi mikroorganizmaların ikincil hastalıklar yapmasına neden olabilir. Diyabetik hastaların ağız kuruluğu ve susuzluktan dolayı ağız enfeksiyonlarına yakalanma oranları daha yüksektir. Diş taşları, gıdaya karşı aşırı hassasiyet, ilaç etkilenmeleri, yetersiz bağışıklık (uzun süreli bağışıklığı düşüren ilaç tedavileri), bakteriyel hastalıklar (gram pozitif veya negatif bakteriler), viral hastalıklar, mantar hastalıkları, metabolizma hastalıkları (Üremi, Diabetes mellitus), tümörler, beslenme bozuklukları, yakıcı veya tahriş edici kimyasallar, kemoterapotik ilaçlarla tedavi, yabancı cisimler (bitki parçaları, kemik parçaları, kabuklar) ve böcek sokmaları (Arı, Örümcek, Akrep) ağız nezlesinin diğer nedenleri olarak verilebilir.

Özellikle beslenme konusunda dikkat edilmelidir. Çünkü sebeplerin en büyük paya sahip olanı beslenmedir. Ayrıca ağız bakımı ve diş temizliği de hastalığın oluşmasını engelleyici faktörlerdir.

Diğer önemli bir konuda evde deterjan ve kimyasal madde gibi tahriş etkisi yüksek maddeleri açıkta bırakmamaya özen gösterilmelidir. Sistemik hastalıklar dışında oluşan ağız hastalıkları erken tespit edildiğinde çoğunlukla tedavi edilebilir. Ancak gecikilmiş vakalarda özellikle ileri gingivitislerde tam bir iyileşme mümkün olmayabilir. Bu nedenle düzenli aralıklarla diş temizliği ve ağız kontrollerinin yapılması gerekmektedir.

Daha çok bakımsız ağızlarda ya da ağız temizliği yaparken mukozayı örseleyecek ölçüde aşırıya kaçıldığı durumlarda görülür. Ayrıca, sistemik hastalığı olan kişilerde bu hastalık beraberinde görülebilir. Ağız mukozası yaygın biçimde iltihaplanmış, kızarmış, şişmiş ve ağrılıdır. Belirgin bir genel belirti bulunmasa bile ağız mukozası ağrılıdır.
Belirtiler özgül bir tedaviye gerek kalmadan, iki üç gün içinde kaybolabilir. Ağzı gargarayla temizlemek hem ağrıyı azaltması, hem de ikincil enfeksiyonları engellemesi bakımından yararlı olabilir.

Yanlış yapılan diş protezleri, taşkın yapılan dolgular sonrasında ve fazla travmatik çalışma sonucunda diş eti iltihaplanmaları gelişebilir. Diş ve Çene Cerrahisi Uzmanı Dr. Nihat Tanfer, Ağız nezlesinin tedavi edilmemesinin daha şiddetli ağız içi iltihaplanmalarına neden olabileceğini vurguluyor. Tedavi edilmediği durumlarda daha büyük problemler yaşanma ihtimali oldukça yüksek. Bunlardan bazıları;

Ülserli Ağız içi İltihabı:
Ağız nezlesinden de, eksüdalı ağız içi iltihabından da ağırdır. Genellikle salgın biçiminde ortaya çıkar ve ağız boşluğunun temizliğine özen gösterilmemesi durumunda kolayca bulaşır, iltihap dişetlerinde başlar ve daha sonra bütün ağza yayılır. Diş köklerine, hatta dudaklara da yayılan sarımsı bir eksüdaya ve ağrılı şişkinliğe neden olur. Ülserli ağız içi iltihabı Fusobacterium ve spiroketlerin etken olduğu Vincent anjini gibi yutak enfeksiyonlarına bağlı olarak ortaya çıkabilir. İlk şişkinlik evresinin ardından çok yavaş iyileşen ülser ve yaraların belirdiği bu tip ağız içi iltihabında mikrop öldürücü gargaralar yeterli değildir. Ayrıca antibiyotik ve sülfamitlere dayanan genel bir tedavi uygulanır; bazı olgularda kortizon da gerekebilir.

Kangrenli Ağız içi İltihabı:
Ülserli tipin son evresidir. Organizmanın aşırı ölçüde güçten düştüğü durumlarda görülür ve doku ölümüne yol açar.

Kanamalı Ağız içi İltihabı:
Kanamalarla ortaya çıkan ağız mukozası iltihabıdır. Genellikle ağızdaki belirli bir nedenden kaynaklanmaz. Pıhtılaşma bozuklukları, karaciğer ve kalp-damar hastalıkları, zehirlenmeler ve vitamin yetmezlikleri (niyasin ve C vitamini eksikliği) gibi genel hastalıkların bir belirtisidir. Akut lösemi, B12 vitamini eksikliğine bağlı kansızlık, tifo, sıtma gibi hastalıklar sırasında da sık görülür. Tedavi genel hastalığa bağlı olarak yürütülür.

Aftlı Ağız içi İltihabı:
Çoğu kez virüslerden kaynaklanır. Genellikle süt çocuklarında, gebe kadınlarda ve sindirim bozukluğu çekenlerde görülür. Bazı insanlarda ceviz, badem, çilek gibi belirli besinlerin yenmesiyle aftlı oluşumların yinelendiği göz önüne alınırsa bu hastalığın alerjik bir boyutu da olduğu söylenebilir.

Kronik Bakteri ve Mantar Enfeksiyonlarına Bağlı Ağıziçi İltihabı:
Actinomyces ağız boşluğunda iltihaba yol açan önemli bir bakteri grubudur. Bu bakteriler ağızdaki kemik ve kas dokusuna yerleşir. Oluşturdukları fistüllerden çıkan irin çok miktarda tipik tanecikler içerir. Bu bakterilerin giriş yollan genellikle diş çürükleridir. Oldukça sık rastlanan pamukçuk ağızda mantarlara bağlı bir iltihaptır. Ağız boşluğu mukozasında Candida albicans türü mikroskopik bir mantarın gelişmesiyle oluşur. Dişetlerini, dili, yanak iç yüzeylerini ve bademcikleri kaplayabilen kesilmiş süte benzer. Ağızda birbirleriyle birleşmeye eğilimli beyaz alanlar ortaya çıkar. Kolayca kaldırılabilen bu oluşumların altında kırmızı bir yüzey görülür. Pamukçuk daha çok yeni doğanlarda görülür. Yerel olarak uygulanan mantar öldürücü ilaçlar ve metilen mavisiyle kolayca tedavi edilebilir. Ama bu hastalık zayıf düşmüş ve organizmanın savunma yetenekleri azalmış yaşlılarda da ortaya çıkabilir. Bu durumda enfeksiyon derindeki dokulara, yani solunum ve sindirim mukozalarına yayılabilir

Manşetler

DUYURU-4