Bu 10 kelimeyi kendinize yasaklayın!

Sadece bu 10 kelimeyi kullanmayarak 14.850 çocuğun hayatını iyileştirebilirsiniz...


IŞIL CİNMEN
icinmen@haberturk.com
HABERTURK.COM


Geçmişinizi bilmeden yaşamanın nasıl olacağını hayal etmeyi deneyin.
Mesela 6 yaşınızdan öncesi yok.
Annenizin suratı, babanızın soyadı, evinizin yolu yok.
Aynaya bakınca gördüğünüz suratın geçmişi yok.
Burnunuz niye büyük?
Ayaklarınız neden küçük?
Cevap yok.

14.850 çocuk “Neden ben?” diye soruyor

Onlar, “arkadaşlarının tokasını veya kıyafetini kıskanacağına ailesini kıskanıyor.”
Devlet korumasında yaşayan çocukların neler yaşadıklarını, kendilerini var etmek için neler yaptıklarını geçen hafta aktardım.

Sıra bizim neler yapabileceğimizde…

Hayat Sende Gençlik Akademisi Derneği, devlet korumasında büyümüş çocukların kurduğu bir dernek. Zorlukları biliyorlar, sorunların çözümsüz olmadığının da farkındalar. Hayat Sende’den Abdullah Oskay ve Zehir Tunçbilek anlattı hepsini.

Çok çalışıyorlar. 
Arkalarından gelen küçük çocuklar onlar kadar ağlamasın diye… 
Çocuk isteyen kadınlar ve erkekler koruyucu aile olmanın gerçek aile olmak kadar değerli olduğunu anlasın diye… 
Bir de öncelikle medya, arkasından hepimiz şu çirkin kelimelerden kurtulalım diye

Önce şu 10 kelimeyi yasaklayacağız kendimize.

Kısa bir “Doğru Sözlük” hazırlamışlar zira rencide oldukları, ayrıştırıcı etiketlerden kurtulmanın, hayatı dönüştürmek için ilk adım olduğunu düşünüyorlar.

Haklılar.

Hayır: Evlatlık alma
Evet: Evlat edinme
Çünkü çocuklar meta değildir; alınıp satılmazlar.

Hayır: Yetimhane 
Evet: Yetiştirme yurdu, çocuk/sevgi evi
Türk Dil Kurumu babası ölmüş çocuklar için "yetim" diyor. Yetimlerin yaşadıkları yerlere de “yetimhane.” Oysa devlet korumasında yaşayan çocuklar yalnızca babası ve annesi hayatta olmayanlar değil. Ailesi tarafından bakılamayan ya da istismara uğrayan çocuklar da orada kalıyor.

Hayır: Kimsesiz çocuk
Evet: Devlet korumasındaki çocuk
Çünkü hiçbir çocuk “kimsesiz” değildir, olamaz.

Hayır: Korunmaya muhtaç çocuk
Evet: Koruma altına alınan çocuk

Çocuk korunmaya muhtaç değildir, korunmak onun en doğal hakkıdır.

Hayır: Gerçek anne/baba
Evet: Biyolojik anne/baba

Çünkü tüm anneler çocuklarını karınlarından doğurmaz.
Bazı anneler, çocuklarını kalplerinden doğurur.
Koruyucu anneler de, biyolojik anneler kadar gerçektir.

Hayır: Yuva çocuğu
Evet: Çocuk yuvasında yetişen çocuk

"Yuva çocuğu" şiddete eğilimli, yaramaz, ahlaken düşkün, ötekileştirilmeye mahkum bir çocuk olarak kodlanmış, içi olumsuz klişelerle dolmuş, karanlık bir etiket. "Çocuk yuvasında yetişen çocuk" ise herhangi bir nedenle devlet koruması altında büyüyen çocuktur. O da, tüm diğer çocuklar gibidir.

Hayır: Yurt çocuğu
Evet: Yetiştirme yurdunda yetişen çocuk

Hayır: Yuvadan çocuk alma
Evet: Evlat edinme, koruyucu aile olma

Hayır: Çocuğu evlatlık verme
Evet: Çocuğu evlat edindirme

Devlet koruma kurumlarında çalışan görevliler veya evlat edinmek üzere başvuran aileler bile zaman zaman farkında olmadan "çocuk verme" kalıbını kullanıyor. Oysa çocuğu ailenin bir bireyi gibi görmeyen, dışlayan "evlatlık" sözcüğü zaten başlı başına hatalı. Buna bir de “alma, verme” ekleniyor.

Hayır: Çocuk Esirgeme Kurumu
Evet: Çocuk evi/ yetiştirme yurdu

Çocuk Esirgeme Kurumu 2011’de kaldırıldı. Onun yerine artık yetiştirme yurtları var.
 


Nasıl çözeceğiz bu konuyu? Çocuklar için olması gereken ne?


Zehir: Koruyucu aile sisteminin yaygınlaşması, en ideal çözüm bu.

Neden?

Abdullah: Devlet korumasında yetişen çocuk sadece hayatta kalır, ölmez yani. Ama hayatı öğrenmez. Hospitalizm sendromu denen bir hastalık var. Küçük yaşta herhangi bir sebeple uzun süre bir kurumda kalan, bir yetişkinin doğrudan ilgisinden mahrum kalan çocuk bu sendroma yakalanıyor.

Nedir bu?

A: Hospitalizm, kurum bakımı hastalığı demek. Çocuk, birebir yetişkinlerle diyaloğa geçmediği için birçok yönden eksik kalıyor. Beyin gelişimi yavaşlıyor. Bu durum, sosyal ve duygusal gelişime ket vuruyor çünkü birebir güveneceği bağlanacağı bir birey yok. 

18’İNE KADAR PARA NEDİR BİLMEZ, YUMURTA BİLE KIRMAMIŞTIR

Sistem nasıl? Kurumlarda çocuklarla birebir ilgilenilemiyor mu?

A: Hayır bu mümkün değil. 0-3 yaşında bir çocuk 12 saat boyunca bir yatağın içinde tek başına kalıyor bazen… Oysa özellikle 0-6 yaş grubu için birebir ve sürekli iletişim şart çünkü beyin gelişiminin büyük bir kısmı o yaş aralığında oluyor.

“Çocuk yalnızca hayatta kalır, hayatı öğrenmez” dedin, ne demek bu?

Z: 18 yaşına kadar hayata dair öğrendiklerinizi düşünün. Mesela parayı yönetmek… Bir harçlığınız olur, onunla yaşamayı öğrenirsiniz. Ailenizi gözlemleyerek hayat bilgisi edinirsiniz. Hayatın nasıl yaşandığını az çok anlamış olursunuz. Oysa devlet korumasında çocuk 18’ine kadar para nedir bilmez, yumurta bile kırmamıştır, bir evin ihtiyaçlarını gözlemlememiştir ama 18 yaşında üniversiteyi kazanamazsan devlet koruması kalkar. Artık yalnızsın, kendi başınasın ve hayat hakkında hiç bilgin yok.

Yurttan çıkınca en çok nede problem oluyor?

Z: Dışarı çıktıklarında çok zorlanıyorlar. Hiçbir şekilde parayı yönetemiyorlar. İşe girdikten sonra büyük kredilerin altına giriyorlar, borçlanıyorlar. Yemek yapmayı bilmiyorlar. Diğer insanlarla iletişim kurmakta güçlük çekiyorlar.

“BENİM OĞLANI O YUVALI İSMAİL’İN YANINA OTURTMAYIN”

Ama 6 yaşından itibaren, diğer çocuklar gibi okula gidiyorlar değil mi? Oradaki arkadaşlarıyla sosyalleşirken…

A: Genelde öyle bir şey mümkün olmuyor. İlkokula başlarken çocuk kurumdan ilk defa çıkıyor. Kız, erkek hepsi aynı mont, aynı ayakkabı, aynı saç tıraşıyla okula gidiyor. Zaten yurtlu oldukları hemen anlaşılıyor ve genelde tüm yurttan gelen tüm öğrenciler aynı sınıfa veriliyor.

Ama neden? Bu çok yanlış!

A: Karma sınıflarda da durum daha kolay değil. 20 tane yuvalı uygun adım marş aynı saç kesimiyle okula girince zaten şipşak ayırt edilirsin. Sen “yuvalı”sındır. Aileler, “benim oğlanı o yuvalı İsmail’in yanına oturtmayın da ne dilerseniz dileyin” der. Öğretmenler, yoklama yaparken “yuvalılar ayağa kalkın” der. Eğitimde etiketlenme yüzünden en büyük sosyalleşme şansları da yok oluyor.

MERHAMET KORKUYA DÖNÜŞÜYOR

Bu çok acımasız bir dışlama…

A: Büyüdükçe daha da zorlaşıyor. Genelde 12 yaşına kadar olan çocuklara karşı acıma ve merhamet temelli bir yaklaşım var insanlarda… Ama 13-18 yaş arası, çocuk tam ergenliğe girerken, yani en çok desteğe ihtiyacı olduğu anda o merhamet korkuya dönüşüyor. Toplumun gözünde artık o korkulacak birisi… Suça meyilli, ya hırsız olacak, ya tinerci… Böyle görüyorlar.

Bu imajın sebebi ne? 

Z: Çünkü bilmiyorlar ve yurtlara ilişkin, çocuklara ilişkin kelimelerin içi çok olumsuz çağrışımlarla dolu. Bu yüzden kelimeleri değiştirmek çok önemli. Kelimelerin içini tekrar doldurmalıyız. Çünkü bir noktada bunlar tekrar edilip, aktarıldıkça o bakış, çocuğu da biçimlendiriyor ister istemez.

HAYATA TUTUNMA STRATEJİSİ: GİZLENME

Kendini gerçekleştiren kehanete dönüşüyor…

A: Dışarıdan nasıl görüldüğünüz sizi de biçimlendirir. Her kişinin direnç noktası farklı, kişinin özünde farklı. Kimi tutunurken, kimi tutunamıyor. Fakat bu kısır döngüyü kırmak zorundayız. Çocuk, onarılamaz değildir, onarılamayacak çocuk yoktur. Yeter ki içlerindeki ışığı yakalamalarına olanak sağlansın.

Derneğinizde kaç kişi var?

130 üye, 35 aktif gönüllümüz var. Bu hafta 100 gönüllüye oryantasyon yapacağız. Hızla büyüyoruz. Ofisimiz Ankara Kızılay'da.

Dernektekiler hep devlet korumasında büyümüş kişiler mi?

Çoğunlukla. Büyürken “gizlenme” en önemli hayata tutunma stratejisi oluyor, yurtlardaki çocuklar için. “Aman kimse yurtlu olduğumu bilmesin” diye saklanıyorsun. Oysa bu utanılacak bir şey değil ki! Yurtlarda kalan çocuklar aktif olarak dernekte çalışmaya başlayınca kendileriyle barışmalarını da sağlıyor bu açıklık.

KORUYUCU AİLELİKTE ÇOCUĞUN MADDİ YÜKÜMLÜLÜĞÜ YOK

Devlet korumasında kalan çocukların bir kısmının biyolojik anne babaları hayatta değil mi?

Z: Çoğunun. Sosyoekonomik sebeplerle çocuğa bakamıyorlar ya da istismar nedeniyle çocuk devlet korumasına alınıyor. Medyada ve kamuoyunda “kimsesiz” olarak adlandırılıyor fakat neredeyse çocukların yüzde 90’ının anne ya da babaları hayatta. 14.850 çocuk kurum bakımında kalıyor.

Koruyucu aile sisteminin yaygınlaşması en doğru çözüm o zaman… 

Z: Ben 8 aylıkken çocuk evine verildim ama şanslıydım. 3,5 yaşında koruyucu ailem oldu. Evlenene kadar ailemin yanındaydım. Onların da 3 çocukları var, ben 4’üncü oldum.

A: Koruyucu ailelikte çocukların size hiçbir maddi yükümlülüğü bulunmaz. Giderleri devlet tarafından karşılanır. Koruyucu aile ve evlat edinme farklı sistemler. Evlat edinmek çok daha uzun bir süreç ama koruyucu aile olmak farklı.

KÜÇÜCÜK BİR ADIM O KADAR ÇOK ŞEYİ DEĞİŞTİRİR Kİ!

Birinde nüfusuna kaydediyorsun, koruyucu ailede ise çocuk zamanı geldiğinde biyolojik ailesinin olduğunu öğreniyor değil mi?

A: Bir fark bu evet ama 18 yaşına geldiğinde çocuğun da kabulüyle evlat edinebiliyorsunuz. Koruyucu aile bekleyen 14 bin çocuk var.

Zor bir karar…

Z: Neden? Hamile olunca ne kadar zorsa aslında o kadar zor. Doğacak çocuğunun da kim olacağını bilmiyorsun; sana gelecek sahipsiz bebeğin de… Hamile olduğunda “bu çocuğa nasıl bakarım” diye düşünmeyeceksen, yurttan gelecek küçük bebeğe de “nasıl bakarım” diye düşünmemelisin. En azından aklında minicik bir “yapabilirim” baloncuğu olanlar, yurtlara gidip çocukları görmeli, iletişim kurmalı. Bu küçücük adım bile o kadar çok şeyi değiştirebilir ki!

Ne kadar güzel anlattın…

 

Manşetler

DUYURU-5
EBELİK YÖNETMELİĞİ
HASTANE KOORDİNASYON KURULU YÖNETMELİĞİ