Türkiye’de her 1500 doğumdan birinde görülen “Atrial Septal Defekt” nedeniyle bebeğin kalbinde; ritim bozukluğu, kalp yetmezliği ve akciğer damarlarında yüksek basınç oluşabiliyor. Aile Hastanesi Bahçelievler’den Kardiyoloji Uzmanı Dr. Egemen Duygu, bu durumu önlemek amacıyla kasık damarından anjiyo yapar gibi girilerek kalbe ince bir kateter gönderildiğini, deliğin de şemsiye benzeri özel bir cihazla kapatıldığını söylüyor.
Türkiye’de her 1500 doğumdan birinde “Atrial Septal Defekt” görülüyor. Bu hastalıkta kalbin sol ve sağ kulakçıkların (sol atrium ve sağ atrium) arasındaki duvarda açıklık oluşuyor. Söz konusu açıklık-defekt-nedeniyle kalbin sol kulakçığından sol karıncığına geçmesi gereken kan, sağ kalbe geçiyor. Rahatça vücutta dolaşması gerekirken akciğerlere kaçan bu kan nedeniyle, kalbin sağ tarafında ve akciğer damarlarında genişleme meydana geliyor. Bundan dolayı da kalpte ritim bozukluğu, kalp yetmezliği ve akciğer damarlarında yüksek basınç oluşabiliyor. Aile Hastanesi Bahçelievler’den Kardiyoloji Uzmanı Dr. Egemen Duygu, bu kaçak akımı önlemek amacıyla kasık damarından anjiyo yapar gibi girilerek kalbe ince bir kateter gönderildiğini, deliğin de şemsiye benzeri özel bir cihazla kapatıldığını söylüyor.
DELİK ŞEMSİYEYLE KAPATILIYOR, KAÇAK AKIM KESİLİYOR
Kalpteki deliklerin iki şekilde tedavi edildiğini, ancak şemsiye yönteminin son zamanlarda cerrahi olarak kapatmaya oranla daha çok kullanıldığını belirten Dr. Egemen Duygu, “Bu yöntem herkese uygun olmayabiliyor. Bu yöntemle 30-35 mm ve altındaki delikleri daha rahat kapatabiliyoruz. Kalpte oluşmuş her defekti kapatmıyoruz. Bunun için kalbin etkilenmiş olması gerekiyor. Biz bunu ekokardiyografi ve kateterizasyon gibi tanı yöntemleriyle değerlendiriyoruz. Bu sonuçlara göre gerekli görürsek kapatıyoruz” diyor. İşlemin yaklaşık 45 dakika sürdüğünü, hastanın ertesi gün taburcu olabildiğini söyleyen Dr. Egemen Duygu, bu hastalığın erişkinlerde en sık görülen doğumsal kalp hastalığı olduğunun da altını çiziyor. Atrial septal defektin, tüm doğuştan gelen kalp hastalıklarının yüzde 5-10’unu oluşturduğuna değinen Dr. Duygu, şunları söylüyor:
“Çoğu hasta erişkin yaşa kadar şikayetsiz seyredebiliyor. Uzun dönemde ise ritim bozukluğu, pulmoner hipertansiyon, sağ kalp yetmezliği gibi durumlar gelişebiliyor. Deliğin çapı ne kadar büyükse hastanın şikayetleri de daha çabuk ve hızlıca ortaya çıkıyor. Nadir olarak da paradoksal emboli oluşabiliyor. Bu durumda bacak damarında oluşan pıhtı kalbe geliyor, delikten diğer tarafa geçiyor, beyne, böbreklere, bacak damarlarına pıhtı atabiliyor. Bu defektler, embriyolojik gelişim sırasında oluşuyor ve kesin bir nedeni bulunmuyor. Hastalık çocukluk döneminde tespit edildiği takdirde, gerekli ise tedavi ediliyor veya takibe alınıyor. Kalpteki her delik sorun yaratmıyor. Bu nedenle tanısı da kolay konulamıyor. Erişkinlerde, diğer doğuştan kalp hastalıklarına göre daha sık görmemizin nedeni ise, çocuklukta kişinin kalbinde bu sorunun olmasına rağmen hastalığın genelde sessiz seyretmesi ve dolayısı ile kolay tanı koyulamamasından kaynaklanıyor.”
ÜÇ AY KAN SULANDIRICI İLAÇ KULLANIYORLAR
Damar yoluyla uygulanan bu kapatma yönteminden sonra hastaların yaklaşık üç ay boyunca kan sulandırıcı ilaç kullandıklarını anlatan Dr. Duygu, şu bilgileri veriyor:
“İşlem sonrası kişi, rutin hayatına ilaçsız bir şekilde devam edebiliyor. Cihaz kalbe takıldıktan sonra adeta kalbin bir parçası gibi oluyor.”