Bir Torba, Bir Torba Daha, Düşer Sağlık Ortamına!

Yine böyle bir anlayışla hazırlanan ve sağlık alanında kapsamlı değişiklik içeren Torba Yasa Tasarısı’nın da TBMM Genel Kurulu’nda bugün görüşülmesi bekleniyor.

Artık Türkiye’de çok önemli konuları torbalarla, kanun hükmünde kararnamelerle dayatma olarak yasalaştırmak, emek verenleri, hukuku, yargı kararlarını dikkate almamak sıradanlaşmıştır.

Yine böyle bir anlayışla hazırlanan ve sağlık alanında kapsamlı değişiklik içeren Torba Yasa Tasarısı’nın da TBMM Genel Kurulu’nda bugün görüşülmesi bekleniyor.

Bu Torba Yasa Tasarısı, “Tam Gün” düzenlemelerini de içinde barındırmaktadır. Çalışanların özlük haklarının tam olarak korunduğu bir sistem içinde yer alması gereken bu düzenlemeler özlük hakları göz ardı edilerek gündeme getirilmektedir. Bu haliyle Torba Yasa Tasarısı, Anayasa Mahkemesi kararında ortaya konulan temel özden uzak hükümleriyle, konunun tarafları ile müzakere edilmeden, meslek örgütleri, sendikalar ve öğretim üyelerinin görüşleri dikkate alınmadan bir kez daha getirilmeye çalışılmaktadır.

Sağlık hizmetinin özellikleri görmezden gelinerek hazırlanmış olan Yasa Tasarısı, bir yandan hekim bağımsızlığını ortadan kaldırırken, bir taraftan da halkımızın nitelikli sağlık hizmetine erişimini bir kat daha zorlaştırıyor.

İş ve gelir güvencesiz bir çalışma şekli ve iyi hekimliğin önünde ciddi bir engel olarak duran performansa dayalı ücretlendirme anlayışını koruyan, insanca yaşamaya yetecek ve emekliliğe yansıyan bir gelir güvencesi sağlayacak hiçbir düzenleme öngörmeyen; öte yandan üniversitelerin işleyişini olumsuz etkileyebilecek, akademik yapıyı tahrip edebilecek, bilimsel özerkliği ciddi ölçüde zedeleyebilecek hükümler içeren tasarının kabul edilebilir bir yanı yoktur.

Sağlık hizmetinin nitelikli sunumu için zorunlu olan hekim çalışma saatlerinin insan doğasına uygun biçimde düzenlenmesi ve en fazla çalışma süresinin hukuka uygun şekilde belirlenmesi gerekliliğini görmezden gelerek, bunun yerine zaten çok düşük ücretlere karşılık gelen nöbet ücretlerinin yoğun bakım ve acil hizmetlerinde kısmi bir artışla ödenmesi gibi göstermelik düzenlemeler yapılması, sağlık ortamının iyileştirilmesine hiçbir katkı sağlamayacaktır.

Ruhsatsız sağlık hizmeti sunma adı altında yepyeni bir suç yaratılıp 1 ila 3 yıl hapis cezası ve 20 bin güne kadar (bu ilk tasarıda 100 bin güne kadardı!) adli para cezası öngörülmektedir. Halkımızın bilmesini istiyoruz, zaten hekim olmayan kişilerin hekim gibi sağlık hizmeti vermesi suçtur, cezası kanunla düzenlenmiştir. Onun için bu ceza hiçbir özel hastane patronuna, uluslararası sermaye zincirine, baskıcı hastane yöneticilerine bağlı olmadan, mesleğini özgürce, yalnızca insanın yararını merkeze alarak, gezi eylemlerinde olduğu gibi halkın yararına icra etmek isteyen, hastasının mahrem bilgilerini saklayan hekimleredir. Her ne kadar “ambulans gelinceye kadar” acil müdahale yapılabilmesi “ayrıcalığı” komisyonda eklenmişse de deprem, sel, toplumsal olaylar gibi olağan dışı durumlarda dahi kamu yararına hekimlik yapmak “ruhsatsız” sayılarak cezalandırılmak istenmekte, hekimlik kendi ruhundan arındırılmaktadır. Hekimliği doğduğu topraklara gömmek tam da budur!

Sağlık Bakanlığı, üç yıldır, sağlık tacirleri karşısında hekimlere diplomaları ile kendi adlarına uzmanlık alanlarında yerler açıp çalışmalarına ruhsat vermemekte, binbir hukuksuz engel çıkarmaktadır. Yargı kararlarını uygulamamakta, şimdi de hukuksuz olarak ruhsat vermediği hekimlere hapis ve para cezası vermek istemektedir.

Hekimlere “tam gün” çalışması adı altında mesai saati sonrası ikinci bir işte çalışma yasağı getirilirken, diğer yanda mesai saati sonrasında, taşeron şirketlere teslimedilen işyeri hekimliği alanında çalışılması “ayrıcalığı” tanınmakta; özünde hekimlere insanca çalışma sürelerinde insanca yaşayacak ücret verilmeyeceği, fazla çalışmanın iktidarın istediği alanda ve şartlarda dayatıldığı, görülmektedir.

Bugün sağlık personeli için yakıcı konuların başında gelen şiddetin önlenmesi ve şiddetten arındırılmış güvenli yaşam alanları oluşturulması hedefine yönelik ciddi ve caydırıcı bir düzenleme yapılmamıştır.

Torba Yasa Tasarısında yoruma açık şekilde kaleme alınan Aile Hekimliği Kanunu’nda yapılması planlanan değişiklik ise tetkik ve sarf malzemelerinin bedellerinin öncelikle vatandaşlardan alınacağı kuşkusunu doğurmakta, muallakta kalan ifadeler içermektedir. Türk Tabipleri Birliği olarak sağlık hizmetlerinin ücretli hale getirilmesini, özellikle de birinci basamak sağlık hizmetinde her ne ad altında olursa olsun kişilerden ücret alınmasını kabul etmeyeceğimizi bir kez daha belirtmek isteriz.

Mecburi hizmet konusunda yurt dışında tıp fakültesi okuyan ya da iki yıl yurt dışında çalışan hekimleri muaf tutan düzenleme getirilmekte, adeta Türkiye’de tıp fakültesi okuyan, ülkemizde yurttaşlara hizmet veren hekimler cezalandırılmaktadır. Mecburi hizmet bazıları için kaldırılabiliyorsa tüm hekimler için kaldırılmalıdır.

Türkiye’de hekimlere, sağlık çalışanlarına, yurttaşların sağlık hakkına katkısı olmayacağını bildiğimiz, hekimleri hiçe sayan bu düzenlemelere karşı mücadelemizi sürdüreceğimizi kamuoyuna saygılarımızla duyururuz.

(Torba Yasa Tasarısına ilişkin ilk değerlendirmelerimize ve Hükümet Tasarısınınbütün maddelerine ilişkin TTB Hukuk Bürosu tarafından hazırlanan bilgi notuna http://www.ttb.org.tr/index.php/Haberler/torbayasa-3889.html internet adresinden erişebilirsiniz.)

Türk Tabipleri Birliği
Merkez Konseyi

Manşetler

DUYURU-5
EBELİK YÖNETMELİĞİ
HASTANE KOORDİNASYON KURULU YÖNETMELİĞİ