Kızının tedavisi için gittiği hastanede kalp krizi geçiren ve 1 saatlik kalp masajıyla hayata dönen anne, 100 gün hastanede kaldı. Kalbinin sol ana damarında yırtık olduğu tespit edilen, doktorların bile yaşama şansını zayıf gördüğü Nuran Yılmaz sağlığına kavuşurken, hastasının durumuna ilişkin konuşan Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Hasan Erdem, "Çocuğunu getirdiğinde ani bir fenalaşmayla acil servise alınmış. Kalp masajı 60 dakika kadar sürmüş, yoğun bakıma yattığında pre koma yani nörolojik olarak ölüm öncesi hal gibi hiçbir refleksi olmadan çok kötü durumdaydı. Her şey bir umut ışığıyla başladı, 45 günlük yoğun bakım süreci, toplam 100'ncü günde evine gülerek yolladık. 26 yıllık kalp cerrahisi sürecinde benim bile çok fazla bir umudum yoktu. Sık görülen bir tablo değil, böyle bir hastanın yaşamda tutunması imkansıza yakın ama birlikte başardık. Bu hastayı genç doktor arkadaşlarıma sunmak istiyorum" dedi.
İstanbul'da 6 ve 12 yaşlarında 2 çocuğu olan 46 yaşındaki Nuran Yılmaz, kızını tahlilleri için 9 Mayıs'ta Medipol Mega Üniversite Hastanesi'ne götürdü. İddiaya göre burada saat 13.00 sıralarında bir anda fenalaşan Yılmaz kusmaya başlarken, hemen hastanenin acil servisine alındı. Kalp krizi geçirdiği anlaşılan Yılmaz'ın duran kalbini çalıştırmak için yaklaşık 1 saat mücadele verilirken, çeşitli cihazlarla destek sağlandı. Yılmaz'ın kalbi yeniden çalıştırılırken, sol ana koronerinde yırtılma olduğu anlaşıldı. Kalbi çalışırken sol ana damara by pass yapılan Yılmaz, adeta yaşama tutunmak için direndi. 45 gün yoğun bakımda kalan Yılmaz, tedavilere olumlu yanıt vererek servise alındı. Kızının tahlili için geldiği hastaneden 100 gün sonra bir ayağında ampütasyonla taburcu edilen 2 çocuk annesi Yılmaz, yaşadıklarını anlattı. Kalp ve Damar Cerrahisi Kliniği'nden Prof. Dr. Bahadır Dağlar ve Doç. Dr. Hasan Erdem de hastalarının durumuna ilişkin bilgi verdi. İşlemler sırasında ekibin bile umutsuzluk yaşadığını ancak hiçbir zaman pes etmediklerini aktaran doktorlar, hastanın yaşamasının neredeyse mümkün görünmediği bir tabloda yeniden hayata tutunmasından ise büyük mutluluk duyduklarını söyledi.
"Böyle bir şey tahmin etmiyordum, çünkü hiçbir rahatsızlığım yoktu"
Kızının tahlilleri için geldiği hastanede 100 gün boyunca tedavi gören Nuran Yılmaz, "İyi ki arabada olmadı. Allah korusun çünkü bir kaza durumunda çocuğumu da kaybedebilirdim, ben de yetişemeyebilirdim. Aracı valeye bıraktıktan sonra yürüyerek geldim, hiçbir şey yoktu. Kızım rahatsızdı, radyolojide tahlili vardı, kolumun uyuşmasını hissettim. Meğerse kalp krizi geçiriyormuşum. 2 ay boyunca uyutuldum, kalp krizi sorunu halledilse de başka sorunlar çıkmıştı. Ben yoğun bakımdayken kızım resmimi yapmış, hemşireler sağ olsunlar daha iyi olmam için tam karşımdaki cam asmışlardı. Her gün onu görüyordum, o benim için büyük bir motivasyon oldu. Ne zamanki özel odaya çıktım, çocuklarımla kavuştum. İlk gördüğümde çok ağladım, çünkü kızım büyümüş, boyu uzamıştı, bir de ben tarihin ne olduğunu bilmiyordum. Şubat ayı sanıyordum, meğerse hazirana girmişiz. Kızım ve oğlum o kadar büyümüş geldi ki bana ikisine de sarıldım, bırakmak istemedim. Çok mutlu oldum, iyi ki dedim onlarla birlikteyim. Aslında bu hastanede çoğu kişi beni tanıdı, bana "inanılmaz kadın" diyorlar. Anlamamıştım neden diye, sonradan anlatınca gerçekten de öyleymişim. Gerçekten de böyle bir şey yaşayan hastanın; damarım yırtılmış, yaşama şansı yok gibi bir şeymiş. Hocalarım da sağ olsun gerekli bütün tedavileri uyguladılar. Sürekli ağlıyordum neden benim başıma geldi, ne yaptım diye. Bu bana verilen ikinci bir şans diye görüyorum,
demek ki yaşamam istendi çok şükür. Ben böyle bir şey tahmin etmiyordum. Çünkü hiçbir rahatsızlığım yoktu. Sigara kullanmıyordum, yürüyüşlerim olurdu, yememe, içmeme dikkat ederdim. Herkes şok oldu, kimse pes etmesin" dedi.
"Nadir bir olaydı, herkes düzeleceğinden ümitsizdi"
Hastasının durumunun çok umut vermediğini ancak ekip olarak en başından taburculuğa kadar büyük bir çaba harcadıklarını aktaran Kalp ve Damar Cerrahisi Kliniği'nden Prof. Dr. Bahadır Dağlar, yaşananların çok sık karşılaşılan bir durum olmadığını ifade etti. Hastalara müdahale edilirken hastanelerdeki tıbbi donanımın da büyük önem taşıdığını söyleyen Prof. Dr. Dağlar, "Zor bir süreç yaşandı. Önce çok umutlu gözükmüyordu, doktor arkadaşlarımız ve biz de aynı şekilde düşünüyorduk. Kendisi tedavilere cevap vermeye başlayınca giderek toparlamaya başladı. Birtakım komplikasyonlar çıktı ama onlar da bir şekilde telafi edildi. Ayaktaki ufak bir ampütasyonla bu büyük olay geçirilmiş oldu. Nadir bir olaydı, kardiyologlar da müdahale edemediler, orada diseksiyon yaşandığı için onların müdahalesi de uygun değildi. O nedenle ameliyat yapmak durumunda kaldık. Küçük de olsa şikayetleri önemsemek gerekiyor, daha sonra oluşan olaylar geri dönüşümsüz hale gelebiliyor. Cerrahi hayatımızda böyle olaylarla en fazla 3-4 defa karşılaşmışızdır. Onun için herkes düzeleceğinden ümitsizdi. Ameliyathane, yoğun bakım ekibi ve serviste çalışan arkadaşlar hep beraber bu güzel olayda emektar olan kişiler onlara da teşekkür etmemiz lazım" ifadelerini kullandı.
"Ölüm öncesi hal gibi çok kötü durumdaydı, 26 yıllık kalp cerrahisi sürecinde benim bile çok fazla bir umudum yoktu"
Hastanın rahatsızlığı ve tedavisine ilişkin konuşan Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Hasan Erdem, "Hastanın problemi kalbindeki bir damarın ani yırtılması. Çocuğunu radyolojik görüntülemeye götürdüğünde burada ani bir fenalaşması, bulantı, kusması olması üzerine acil servis kliniğine alınmış. Orada yapılan kalp masajıyla döndürmeye çalışmışlar. Bu masaj ortalama 60 dakika kadar sürmüş. Hasta yanıt verince hastayı kardiyoloji bölümüne anjiyoya almışlar ve soncunda hastanın sol ana damarında bir yırtık olduğu görülmüş, hastanın tansiyonlarının istenilen düzeyde olabilmesi için hastaya intraaortik balon ve ECMO dediğimiz cihazlarla hastaya destek yapılmış. Her şey bir umut ışığıyla başladı, biz daha sonra hastayı ameliyata aldık, kalp cihazları intraaortik balon ve ECMO cihazlarıyla onun sonucunda by passımızı yaptıktan sonra hastanın göğüs kafesi açık olarak yoğun bakıma aldık. 48 saat yoğun bakımda göğüs kafesi açık olarak hastayı takip ettik, sonra hastanın göğüs kafesini kapattık. Ek problemleri oldu, hasta ilk yoğun bakıma yattığında bizim pre koma dediğimiz yani nörolojik olarak ölüm öncesi hal gibi hiçbir refleksi olmadan, bilinç kaybı, karaciğer, böbrek fonksiyonları çok kötü durumdaydı. Hastadan biraz umut ışığı gördük ve onun üzerine yürüdük ve sonuçta iyi bir yere vardık. 45 günlük yoğun bakım sürecinden sonra hastayı servise aldık. Toplam 100'ncü günde hastamızı evine gülerek yolladık. 26 yıllık kalp cerrahisi sürecinde değerlendirdiğimde benim bile çok fazla bir umudum yoktu. Sık görülen bir tablo değil, 1 saatlik kap masajı, bir sürü mekanik destek ilaçlarından sonra böyle bir hastanın yaşamda tutunması çok zor neredeyse imkansıza yakın ama bunu bir şekilde hastamızla birlikte başardık. Bizler için en büyük mutluluk; buradan gülerek ayrılması, çocuklarına sarılması paha biçilmez bir mutluluk. Doku kaybından dolayı parmak uçlarından ampütasyon yapıldı. Bundan sonraki diğer süreçte fizik tedavi ve rehabilitasyon süresi var. Genç doktor arkadaşlarıma belki bir fikir beyan etmesi için bu sunmak istiyorum"