Belçikalı doktorlar, depremden sonra Türkiye'de kurdukları sahra hastanesinde yaşadıklarını anlattı

Belçika'nın Hatay'da kurduğu sahra hastanesinde görev yapan doktorlar, Türk insanının cesareti, metaneti ve iyimserliğinden etkilendiklerini, sahadaki tıbbi faaliyetlerin aksamadan sürdüğünü anlattı.

Türk asıllı Belçikalı medikal onkolog Prof. Dr. Sevilay Altıntaş: "İnsan 'acıktım, yoruldum' demeye utanıyor. Acılarına rağmen o kadar pozitif insanlar vardı ki aralarında. Bize teşekkür edenler, hediyeler getirenler. Ülkemin insanları...İçleri acı dolu ama her şeye rağmen teşekkür ediyorlar"

Acil servis doktoru Pierre van der Rest: "Biz felaket okyanusunda birer damlaydık ancak yine de herkesin yardımına koşmak istiyorduk. İnsanlar bir nebze yardımcı olabildiğimizde müteşekkir oluyorlardı. Birilerinin onlara yardım için orada olması, onlara iyi geliyordu"

Belçika'nın, 6 Şubat'ta meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen Hatay'ın Kırıkhan ilçesinde kurduğu sahra hastanesi personelinin bir kısmı, iki haftalık rotasyon kapsamında ülkelerine geri döndü.

Ekipteki Türk asıllı Belçika vatandaşı doktorlardan medikal onkolog Prof. Dr. Sevilay Altıntaş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, karışık duygularla döndüğünü belirterek, "Kalbimin yarısı orada kaldı diyebilirim. Ana vatanım sonuçta. İnsan 'acıktım, yoruldum' demeye utanıyor. Acılarına rağmen o kadar pozitif insanlar vardı ki aralarında. Bize teşekkür edenler, hediyeler getirenler. Ülkemin insanları...İçleri acı dolu ama her şeye rağmen teşekkür ediyorlar." diye konuştu.

Altıntaş, unutamadığı bir vakayı şöyle aktardı:

"Dördüncü katta oturan genç bir astsubayın hikayesi bende kaldı. Enkazdayken çektiği görüntüleri izletti. 'Hocam Allah yaşatacağını yaşatıyor.' dedi bana. Bina tamamen çökünce alttaki herkes vefat ediyor. 'Çöker çökmez ufacık bir delik açıldı. O delik sayesinde iki kişilik alanda 6 kişi kaldık. O delikten sırayla nefes aldık. Çatıdaki su deposu patladı. Onunla da ağzımızı yüzümüzü ıslattık. Ablamın telefonundan dayıma görüntü gönderdim. O sayede 9 saat sonra enkazdan çıkarıldık. Ama görüntüyü gönderdiğim telefonun sahibi ablam enkazdan çıktıktan sonra iç kanamadan hayatını kaybetti. Ama biz onun telefonu sayesinde kurtulduk.' diye anlattı bana."

"Tedavi anlarında azıcık acıyacak dediğimizde, 'Hocam bu acı mı? Geçen hafta toprağa 3 evlat verdim' diyen babalar, analar vardı. Hangi birini anlatayım?" ifadelerini kullanan Altıntaş, günde 100-150 hasta baktıklarını söyledi.

Altıntaş, "İlk gecede orası cehennem yeriymiş. İlk müdahalenin gerektiği gibi olmadığı vakalar oldu. Enkazda yaralanan, yaraları enfekte olan insanlara baktık. Hiç kendini tedavi ettirmeyen, önce sevdiklerini enkazdan çıkarmak için kolları kırık kırık, parmaklarıyla toprağı deşen insanlar gördüm." şeklinde konuştu.

20 Şubat'ta merkezi Hatay'ın Defne ilçesi olan 6,4 büyüklüğündeki deprem sırasında da orada olduklarını belirten Altıntaş, "Hatay depreminden sonra hasta sayımız arttı. Bizim orada olmamız onlara güven verdi. Deprem biter bitmez ambulanslar çıktı. Yolda depremzede aramaya başladılar. Birden kapalı olan çadırlarımızın da hepsini açtık ilk müdahale için. Gece yarısına kadar çalıştık. Korkan hastalar geldi. Korkudan kaçarak tekrar ayağını kıran hastalar geldi. Ağır vakalar olmadı o gece. İnsanlar çok korkuyor haliyle çünkü gerçekten çok sallanıyor. Artçılar çok fazla." dedi.

Altıntaş, psikolojik rahatsızlıklar yaşayan çok sayıda insana rastladığını dile getirerek, şunları söyledi:

"Bir tane kadın vardı. Hiç unutmuyorum genç bir kadın. Depremden bu yana uyumuyormuş. 3. katta oturuyormuş. Eşi ve üç çocuğuyla birlikte çıkabilmişler ama komşuları çıkamamış. Apartmanın komşularının üstüne yıkıldığını görmüş. 'Hocam ben nasıl oldu da kendi evlatlarımı kurtardım, çıktım ama o insanlar bağıra bağıra arkamda kaldı. Ben neden kötü bir insanım?' diyordu bana."

İki hafta içerisinde 3 bebeğin doğduğunu belirten Altıntaş, "Hepimize, hem bize hem hastalara bir umut ışığı oldu." diye konuştu.

Altıntaş, deprem bölgesinde yeterli çadır, tıbbi personel ve malzeme bulunduğunu ifade ederek, bundan sonra hijyene bağlı sorunlar çıkabileceğine dikkati çekti.

Doktor Altıntaş, sahada tıbbi anlamda yaşanan aksaklıkların normal olduğuna işaret ederek, "Şu anki durum çok normal. Buna yetişmek mümkün değil. Yetişebildikleri kadar yetişmişlerdir. Ben enkazı görünce şok oldum." değerlendirmesinde bulundu.

- Hatay'da ameliyat sırasında depreme yakalandı

Dr. Buğra Konuralp Dönmez de "99 depreminde iki kuzenimi kaybetmiştim. Oraya gitmeyi bu yüzden çok istedim. O zaman faydam dokunamamıştı. Şimdi doktor oldum ve o yüzden gitmek istedim." diye konuştu.

Dönmez, Hatay'daki deprem sırasında ameliyatta olduğunu belirterek, "Paniğe kapılmadım. Hastayı bırakamazdım. Çadırda 13 yaşında bir hastayı ameliyat ediyordum. Kırığı vardı ve platin koyup alçıya alacaktık." ifadelerini kullandı.

Dönmez, sahada çok fazla sağlık personeli olmasına, yabancıların yanı sıra Türkiye'nin pek çok yerinden gelen doktorların bulunmasına şükrettiğini dile getirdi.

- "Türk insanlarından pek çok hatıra getirdim yanımda"

Belçikalı acil servis doktoru Pierre van der Rest de "Orada korkunç bir durum gördüm ama insanlar çok, çok cesur. Onlarla konuştuğunuzda bazılarının tüm aile üyelerini kaybettiklerini görüyorsunuz ama buna rağmen çok cesur ve metanetliler." ifadelerini kullandı.

Van der Rest, şunları söyledi:

"Biz felaket okyanusunda birer damlaydık ancak yine de herkesin yardımına koşmak istiyorduk. İnsanlar bir nebze yardımcı olabildiğimizde müteşekkir oluyorlardı. Birilerinin onlara yardım için orada olması, onlara iyi geliyordu."

Yalnızca binaların değil altyapının da zarar gördüğüne şahitlik ettiğini dile getiren van der Rest, "Sağlık sistemi hala çalışıyor ama zorluk çekiyordu. Sağlık sisteminin böyle bir durumda zorluk yaşaması çok normal. Aksinin olması beklenemez." dedi.

Van der Rest, yanında Türk insanlarından pek çok hatıra getirdiğini anlatarak, şöyle devam etti?

"Arabasıyla kaza yapan bir hastaya baktım. Ciddi şekilde yaralanmış değildi. Ona bu akşamdan sonra evine dönebileceğini söyledik. Adam ağlamaya başladı. Evi yıkılmış. Arabasında kalıyormuş. Kazada arabası da kullanılmaz hale gelmiş. Bu adama ne diyebilirdik? Onun için ne yapabilirdik? Hiçbir şey."

Manşetler

DUYURU-5
EBELİK YÖNETMELİĞİ
HASTANE KOORDİNASYON KURULU YÖNETMELİĞİ