Bakan Akdağ'ın ilk hamlesi özel hastanelerle ilgili...

İkinci kez Sağlık Bakanlığı görevini devralan Recep Akdağ, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talimatıyla, özel hastanelerde kanser hastalarından cerrahi müdahalelerde fark alınmaması için çalışma başlatıldığını açıkladı.

AK Parti iktidarının ilk Sağlık Bakanı olan ve Türk siyasi tarihinde bu vazifede en uzun süre bulunan ikinci bakanı Recep Akdağ yeniden aynı sorumlukla kabinede yer alıyor. AK Parti'nin sağlık politikasının temelini oluşturan ve sağlık dönüşümünün mimarı olan Akdağ, kabinede görev almadığı dönemde sürdürdüğü çalışmalarının yanında Harvard Üniversitesi'nde de dersler verdi. Akdağ ile yeni hükümetin önceliklerini, Başkanlık sistemine duyulan gereksinimi, terörle mücadeleyi ve sağlık politikasını konuştuk. 65. Hükümet'in kabinesinde Sağlık Bakanı olan Akdağ ilk röportajını Yeni Şafak'a verdi.

Yeni hükümet kuruldu. Bu hükümetin temel öncelikleri ve yol haritası nedir?

Hükümet kurulunca Sayın Cumhurbaşkanımızın makamında, külliyede uzun bir bakanlar toplantısı yaptık. Özellikle şu cümle dikkatimi çekti: "Bu bir hamle hükümeti". Hepimiz söz aldık, bir arkadaşımız da bu cümleyi yorumlarken 'Bu hamle döneminde bize de seferberlik düşüyor' dedi. Ben içinde bulunduğumuz dönemi şu anda böyle hissediyorum. Türkiye'mizin çok önemli küresel ve bölgesel problemlerle karşı karşıya olduğu bir dönemdeyiz. Terörle mücadelemiz yoğun ve kararlı şekilde sürüyor. Bir tarafta PKK, öbür tarafta DAEŞ, diğer tarafta DHKPC var. Öte yandan dünyada ekonomi çok iyi gitmezken, ekonomimizi ayakta tutup büyümemizi devam ettirmek gerekiyor. Dolayısıyla önümüzdeki süreçte bir hamle ve seferberlik dönemi içerisinde olacağız. Bakanlar olarak bize düşen de bu hamle ve seferberlik sürecini layıkıyla geçirmek.

VATANDAŞA SAĞLIKTA ALTINDAN KALKAMAYACAĞI MALİYET ÇIKMAYACAK

Aynı sorumluluğu yani Sağlık Bakanlığı görevini ikinci kez üzerinizde taşıyorsunuz. Hissiyatınızı da sormak istiyorum...

Bir tarafıyla hizmet imkanı olduğu için insan Allah'a şükrediyorum. 80 milyon insanımıza Sağlık Bakanlığı'nda hizmet etmek büyük bir ayrıcalıktır. Ancak öbür taraftan da işin ağır bir mesuliyetini hissediyorsunuz.

Kabinede olduğunuzu nasıl öğrendiniz?

Basına, grupta oturuyorken 'Telefondan haber aldı' diye yansıdı. Oysa ben telefondan tebrik alıyordum. Telefondan haber almadım. Çok uzun süre önce değil ama biraz öncesinde haberim olmuştu. Bizim gelenekte çok önceden bu tür görevler haber verilmez ama kabine açıklanmadan kısa süre önce haberdar olmuştum.

Önümüzdeki sürece ilişkin hedefiniz ne?

Bizim bir hedefimiz var; vatandaş her türlü sağlık hizmetine rahatça ulaşacak. Buna ulaşırken de altından kalkamayacağı bir harcama yapmayacak. Cumhurbaşkanımızın bizden istediği bu. Bakanlar Kurulu'nda bununla ilgili bazı konuları da konuştuk.

ÜÇ ANA HADEF: KANSER, ENFARKTÜS VE ANNE ÖLÜMLERİNİN AZALTILMASI

Yeni uygulamalar olacak o zaman...

Elbette olacak. Mesela Sosyal Güvenlik Kurumu'muz özel hastanelerle anlaşma yapıyor ve bu anlaşma çerçevesinde vatandaşımız oradan hizmet alıyor ama karşılığında biraz da fark ödüyor. Belli alanlarda bu farkı ödememesi şeklinde yapılıyor bu sözleşmeler. Mesela yoğun bakım, kalp ameliyatı, acil servis gibi birimlerde fark ödemezsiniz. Kanser tedavilerinde de uygulama bu şekildeyken kanser cerrahisinde hastanelerin fark alma imkanı bulunuyor. Cumhurbaşkanımız bu hususta bize talimat verdi. Bunu Çalışma Bakanımızla da oturup konuşacağız. Kanser cerrahisinde hastanelerin fark almadan bu operasyonları yapması imkanını Cumhurbaşkanımız'ın talimatıyla yerine getireceğiz. Kanser hastaları özel hastanelerden hizmet alırken cerrahileriyle ilgili de fark inşallah alınmayacak. İkinci olarak; erken enfarktüs ölüm sayılarını çok azalttık. Ama bu işler zamanında yerinde ve tam müdahale gerektiriyor. Bu konuda gereken tedbiri büyük ölçüde almıştık, şimdi bunları tamamlayıp iyice yaygınlaştıracağız. Anne ölümleri, en trajik ölümlerdir. Bunları önlenebilir sebepler açısından asgariye indirecek, neredeyse tamamen ortadan kaldıracak tedbirler almaya devam edeceğiz inşallah.

SİGARA VE ŞİŞMANLIK ÖNEMLİ PROBLEM

Hükümet sistemi ile ilgili değişiklik topluma hangi alanlarda katkı sağlar?

14 yıllık siyasi hayatımdaki önemli tecrübelerimden birisi şudur: Türkiye gibi gelişmekte olan, genç nüfuslu ülkeler başarılı olmak için hızlı hareket etmek zorunda. Bakın 10 yıl içerisinde bir sağlık dönüşüm programı yaptık ama o günün şartları bugün artık yok. Bugün yepyeni bir dünyadayız. 2002'de iktidara geldiğimizde Türkiye'de bulaşıcı hastalık ağırlıktaydı. Allah'a şükür biz onu çözdük ama bugün şişmanlık ve sigaraya bağlı oluşan başka problemlerimiz var.

REFORMLAR DAHA HIZLI YÜRÜYECEK

İhtiyaçlar değiştiği gibi şartlarımız da imkanlarımız da değişti. Vatandaş sizden başka hizmetler bekliyor, yani hızlı davranmak zorundasınız. Eğer ihtiyaçları hızla değişen bir ülkede yaşıyorsanız mutlaka sistemin de o ihtiyaç değişimine süratine ayak uydurması lazım. Parlamenter sistem böyle bir sistem değil. Örneğin bir koalisyon döneminde olsaydık, Sağlık Bakanı A partisinden, Maliye Bakanı B partisinden, Çalışma Bakanı da C partisinden olsaydı biz bu dönüşümü yapabilir miydik? Asla yapamazdık. Başkanlık sistemine geçildiğinde bu ülke koalisyon riskini hiçbir zaman yaşamayacak. Ülkede ihtiyacımız olan reformlar Başkanlık sisteminde daha hızlı yürüyecek.

Sistemi değiştirerek yola devam etmeliyiz

AK Parti'deki bayrak değişimi için değerlendirmeniz ne olur?

Partimizin Genel Başkanı ve Başbakanımız Sayın Binali Yıldırım'ı 14 senedir tanıyorum. Kendisiyle 14 sene çalıştık. Bu çalışma tecrübesiyle kendisini sonuç odaklı bir kişi olarak biliyorum. Bu özellik Türkiye için büyük bir avantaj. Sayın Davutoğlu'nun Başbakanlığında da güzel bir dönem geçirdik. Çok sıkıntılı dönemler ustaca geçildi. Her meseleye sonuç odaklı bakıyoruz. Başkanlık sistemi ve yeni anayasa açısından da olaya yaklaşımımız bu şekilde. Türkiye yoluna mutlaka sistemini değiştirerek devam etmek zorunda.

İSTİKRAR DEVAM ETMELİ

İstikrar Başkanlık sistemi açısından en çok öne çıkarılan kavram. Bu bakımdan nasıl bir okuma yapılabilir?

7 Haziran sonrası milletimizin büyük feraseti olmasaydı bir koalisyonlar dönemine girecektik ve bana göre bu bir felaket olacaktı. Türkiye'de istikrar bozulacaktı, bugünkü terör mücadelesini böyle etkin bir şekilde yapamayacaktık. Bu çerçeveden bakınca bir an önce sistemin istikrarlı bir şekilde ve kuvvetler ayrılığını net bir şekilde ortaya koyacak şekilde belirlenmesi lazım. Sistem değişikliğiyle Başkan seçimle gelecek, kabinesini oluşturacak.

VERİMLİLİK GETİRECEK

Bu kabine Meclis'in içinden de olamayacak. Böylece meclis meclisliğini yaşayacak. Başkan ve onun kabinesi de yürütmede Bakanlar Kurulu olarak işlem yapacaklar. Başkanlık sistemiyle birlikte istikrar olacak, ülkenin işleri, meseleleri de daha hızlı ilerleyecek. Bu hızlı hareket etme beraberinde verimi getirecek. Başkanlık sisteminin getireceği hızı, verimi ülkenin geleceği ve gençlerimiz istiyoruz. Sistem değişikliği ülkemizin kalkınması, büyümesi için gerekli bir değişim. Biz parti olarak Başkanlık sistemini bu yüzden arzu ediyoruz.

Başkanlık kötü olsa ABD batar giderdiAna muhalefet partisi lideri milletin menfaatine olan başkanlık sistemine neden bu kadar karşı çıkıyor?

Gelsin, değişikliği Meclis'ten geçirelim ve millete gidelim. Millet versin kararı. Sistem değişikliği bu kadar yanlış ve kötü bir işse millet 'hayır' der. Ama millete güvenmiyorsanız, eğer zihniyetiniz üstenci ve dayatmacıysa, 'Halk bilmez biz halka öğretiriz' şeklinde, yani genel CHP karakteriyse o zaman millete gidemezsiniz. Biz millete inanıyoruz, CHP inanmıyor. Buyurun, hadi gidelim millete. Hodri meydan! Ancak onların problemi başka. CHP, bu ülkede hiçbir zaman kendi zihniyetinden bir ismi Başkan seçtiremeyeceğini biliyor.

14 SENEDİR TOKAT YİYİP OTURUYOR

Bugün dünyanın en gelişmiş ve güçlü ülkesinde, Amerika'da Başkanlık sistemi var. Başkanlık sistemi eğer kötü olsaydı o zaman ABD batar giderdi. Kılıçdaroğlu'nun sorunu teknik değil; onlar millete inanmıyor. Gerçi millet de onlara inanacak hal bırakmadı. Kaçıncı seçim oldu? 14 senedir her seferinde tokadı yiyerek oturuyorlar.

KILIÇDAROĞLU'NUN FELEĞİ ŞAŞAR

Dokunulmazlıkta çizdiği zikzaklar için değerlendirmeniz ne olur?

Samimiyetsiz, ciddiyetsiz ve bunu her zaman yapıyor. Kılıçdaroğlu, Türk milletinin basiretinden habersiz. Bu seçmen öyle bir hesap çıkarır ki feleği şaşar. Hem teröristlerle omuz omuza duracaksınız, cenazelerine katılacaksınız, sonra da dokunulmazlık zırhının arkasına sığınacaksınız. Millet buna razı değil. Bir referandum yapılsaydı milletin yüzde sekseni 'dokunulmazlığı kaldırın' diyecekti. Bunu bildikleri için 367'nin üzerine çıkacak oy verdiler. Yani neresinden baksanız ciddiyetsizlik.

Nil Gülsüm

Manşetler

DUYURU-4