Bağ-Kur sigortalı hekim çalıştıran SGK sözleşmeli hastane ve merkezler

Son günlerde, SGK sözleşmeli özel hastane ve merkezlerde hekimlerin Bağ-Kur'lu olarak çalışıp çalışamayacağı ve bu hekimlerle verilen sağlık hizmetinin ödenip ödenmeyeceği hususunda, SGK Başkanlığı’nın İstanbul SGK İl Müdürlüğü’ne gönderdiği cevabi yazı n

Son günlerde, SGK sözleşmeli özel hastane ve merkezlerde hekimlerin Bağ-Kur'lu olarak çalışıp çalışamayacağı ve bu hekimlerle verilen sağlık hizmetinin ödenip ödenmeyeceği hususunda, SGK Başkanlığı’nın İstanbul SGK İl Müdürlüğü’ne gönderdiği cevabi yazı nedeni ile sektörümüzde endişeli bir tartışma yaşanmaktadır. (Ek 1-SGK yazısı)

Bu yazıda özetle, hekimlerin SGK sözleşmeli merkezlerde Bağ Kur sigortalı olarak çalışabileceği ancak bu şekilde çalışan hekimlerle verilen hizmet bedellerinin, sözleşmenin 3.1.13.1 maddesine aykırılık nedeni ile ödenmeyeceği, ödense bile geri talep edilmesi gerektiği belirtilmektedir.

Ancak bu yazı, aşağıda detayları belirtilen hususlarda, başta SGK mevzuatı olmak üzere SGK Başkanlığı’nın özel sağlık kurumlarına gönderdiği daha önceki yazılarına(özellikle SGK Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı’nın 11.02.2008/2592 tarih-sayılı yazısı) ve SGK Sözleşmesine aykırı değerlendirmeler içermektedir. Bu nedenle, konunun önemine binaen hem sektörümüzü hem de SGK çalışanlarını/birimlerini endişelendiren mezkür yazıdaki hususların bu vesile ile değerlendirilmesinde fayda mülahaza edilmektedir. Şöyle ki;


1-Bağ Kur Sigortalı Hekim Çalıştırma Konusu:
 

SGK mevzuatı, 506 sayılı kanun ve 1479 sayılı Bağ Kur kanununa göre sigortalı sayılanlar, hizmet aktine istinaden çalışsalar bile SSK sigortalısı olamaz. Buna göre, vergi mükellefi olan bir hekim, zorunlu olarak Bağ Kur sigortalısı sayılacağından aynı anda SSK sigortalısı olamaz, olsa bile yatırılan SSK primleri boşuna yatırılmış olur. (Ek 2-SGK Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı 11.02.2008/2592 tarih-sayılı yazısı, 2. sayfa, 2. madde)

Buna göre, hastane ve merkezlerimizde işe başlayan bir hekim, eğer vergi mükellefi ise, iş aktine dayalı ve kadrolu çalışsa bile zorunlu olarak Bağ Kur’lu olacaktır. Vergi mükellefi olan bir hekimin SSK sigortalısı yapılması kanunen mümkün değildir. Hekimin, herhangi bir şirkete ortak olması(çalıştığı hastane veya başka bir şirket), muayenehane kaydının bulunması veya serbest gelir makbuzu kesebilmek için ev adresini göstererek vergi mükellefi olması mümkün olup, bu durumdaki bir hekim her halükarda Bağ Kur sigortalısı olmalıdır. Vergi mükellefi olan bir hekimin Bağ Kur’lu olması, o hekimin veya çalıştığı hastanenin isteğine-tercihine bağlı olan bir uygulama değildir. Bu, kanunen ve re’sen(mecburi) olmaktadır. (Bakınız Ek 2, sayfa 4, B maddesi, 3. paragraf)


Yani, vergi mükellefi olan bir hekimin, Bağ Kur kaydını yaptırmaması ve hatta SSK girişi yapılarak, SSK priminin yatırılması bu durumu değiştirmez. Yıllar sonra, emeklilik işlemleri esnasında ve hatta öldükten sonra bile geçmişe dönük Bağ Kur primleri hesaplanarak faizi ile birlikte tahsil edilir. Bağ Kur’luluk başlangıç tarihi 01 Ekim 2008 tarihinden önceki dönemler için vergi mükellefi olunan tarihten itibaren, sonrasında ise 01 Ekim 2008 tarihi kabul edilir. Bu nedenle vergi mükellefi olan her hekimin daha sonra bu durumla karşılaşmaması için zamanında Bağ Kur kaydını yaptırması ve primlerini yatırması önerilir.


Eğer, işe yeni başlayacak olan bir hekim, vergi mükellefi değilse ve SSK’lı olarak işe başlatıldıktan sonra vergi mükellefi olursa(1 gün sonra bile olsa), SSK sigortası devam ettiği sürece Bağ Kur’lu olamaz. Ancak, SSK sigortası kesintiye uğrar veya sonlandırılırsa, o hekim de zorunlu olarak SSK’nın sonlandığı tarihten itibaren Bağ Kur sigortalısı olacaktır.


2-Bağ Kur’lu Çalışan Hekimlerle Verilen Hizmet Bedelleri Konusu:
 

SGK-Sağlık Hizmeti Sözleşme ve Ödemeleri Daire Başkanlığı’nın, İstanbul SGK İl Müdürlüğü’ne cevaben yazdığı 18.08.2009/8308190 tarih ve sayılı yazısında, hekimlerin Bağ Kur’lu olarak çalışabileceği ancak bu hekimlerle verilen hizmetlerin, dışarıdan alınmış tedavi hizmeti olduğu belirtilmektedir. Bu şekildeki hizmet bedelleri, sözleşmenin 3.1.13.1 maddesindeki ‘’tedavi hizmetlerinin tamamı veya bir kısmı başka bir sağlık hizmeti sunucusundan karşılanamaz’’ ilkesine dayandırılarak, ödenmemelidir, denilmektedir.

Bu yorum ile Bağ Kur sigortalı olarak çalışan hekimler, sözleşmenin 3.1.13.1 maddesindeki ‘’başka bir sağlık hizmeti sunucusu’’ olarak kabul edilmiştir. Oysa, zikredilen ‘’sağlık hizmeti sunucusunun’’ ne olduğu, sözleşmenin 1.3. maddesinde ve Tanımlar başlığı altında tarif edilmektedir. Nitekim, sözleşmenin 1.3.2 maddesinde SUT’nin 2.2/b ve 2.3/a maddesine atıf yapılarak tanımlanan sağlık hizmet sunucusunun;


Sağlık Bakanlığı tarafından ruhsatlandırılan 2. basamak özel sağlık kurumları(hastane, tıp/dal merkezi) ile yine ruhsatlandırmaya tabi olup diyaliz merkezleri gibi basamaklandırılamayan özel merkezler olduğu açık ve net biçimde görülmektedir. Tarif edilen bu merkezlerin, SGK ile müstakil olarak sözleşme yapabilen ve Sağlık Bakanlığı’nca ruhsatlandırılan işletme ve kurumlar olduğu görülmektedir. Yani, sözleşmede tanımlanan sağlık hizmeti sunucuları, ruhsatlı müstakil işletmelerdir. Sözleşmeli merkezlerde çalışan hekimler bu kapsama sokulamaz.


Kaldı ki, sözleşmeli merkezlerde kadrolu ve SGK mevzuatı çerçevesinde çalışan bir hekimin ilave başka gerekçelerden dolayı da bu tanıma sokulamayacağı açıktır. Çünkü, her şeyden önce bu hekimler, yukarıda anlatılan(1. bölüm) gerekçelerden dolayı ve SGK mevzuatının amir hükümleri doğrultusunda Bağ Kur sigortalı olarak çalışmaktadır.


Ayrıca, anılan Bağ Kur’lu hekimlerin, Sağlık Bakanlığı’na kayıtlı ve kadrolu olarak çalıştıkları, bu hekimlerin SGK-MEDULA kayıtlarının bulunduğu, bu hekimler üzerinden provizyon alınarak SGK’ya hizmet verildiği, sözleşme ve hekim kaydı esnasında ilgili tüm evrakların SGK sözleşme birimine teslim edildiği, SGK’nın bu evraklara dayanarak kayıt işlemlerini yapıp provizyon izni verdiği, zaten bu nedenle sözleşme ve hekim kayıtları yapılırken hekim adına sadece SSK belgesi değil Bağ Kur belgesinin de kabul edildiği, ve sektörün yıllarca bu şekilde çalıştığı unutulmamalıdır. Sadece hukuki gerekçelerle değil, bu fiili durum nedeni ile bile geriye dönük bir işlem yapılamaz. Aksi halde, sadece sektörümüz değil, tüm bu işlemlere onay veren SGK çalışanları ve yetkilileri, yerine getirilemez/telafi edilemez zarara uğratılmış olur.


Özetle, sözleşmenin 3.1.13.1 maddesine aykırılığın teşekkülü için, SGK’lı hastaya sözleşmeli merkezin dışında ve başka bir adreste faaliyet gösteren, Sağlık Bakanlığı’ndan ruhsatlı olan ve müstakil olarak SGK ile sözleşme imzalayabilecek başka bir merkezde(hastane, tıp merkezi vs) tedavi hizmeti verilmiş ve bu hizmetin SGK’ya faturalanmış olması gerekir.


Tüm bu nedenlerle, SGK sözleşmeli hastane ve merkezlerde, hekimlerin Bağ Kur’lu olarak çalışmalarında ve bu hekimlerle verilen hizmetlerin faturalanmasında, SGK mevzuatı açısından temel bir hukuki aykırılık bulunmamaktadır. Ancak buna rağmen, yeni sözleşme metinlerinde ilgili maddelerin daha uygun ifade biçimleri ile yazılmasında fayda mülahaza edilmektedir.


Op. Dr. Zeki Bayraktar

Pendik Hospital YKB-OHSAD YKÜ

Ekler                             :

Ek-1
SGK-18.03.2009/8308190 tarih-sayılı yazısı

Ek-2
SGK-11.02.2008/2592 tarih-sayılı yazısı

Manşetler

DUYURU-5
EBELİK YÖNETMELİĞİ
HASTANE KOORDİNASYON KURULU YÖNETMELİĞİ