AYM, iğneden sonra siyatik sinirinde hasar oluşan kişinin başvurusunda hak ihlali kararı verdi

Anayasa Mahkemesi (AYM), hastanede iğneden sonra siyatik sinirinde hasar oluştuğunu öne süren kişinin bireysel başvurusunda, kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlal edildiğine karar verdi.

Resmi Gazete'de yer alan karara göre, İzmir'de yaşayan bir kişi, 2014'te yüksek ateş şikayetiyle Torbalı'daki devlet hastanesine gitti. Muayene sonrası antibiyotik içeren iğne verilen başvurucu, 6 gün sonra tekrar hastaneye giderek, reçete doğrultusunda bir hemşirenin kendisine iğne yaptığını ve sonrasında kalça bölgesinde yoğun ağrı olduğunu ifade etti.

Bunun üzere başka bir hastaneye yönlendirilen ve tetkikler yapılan kişinin, sağ ayak siyatik sinirinde meydana gelen hasar nedeniyle "düşük ayak" olduğu tespit edildi. Başvurucu, yaklaşık 15 gün tedavi görmesine rağmen iyileşme olmaması üzerine tedavisine son verildi.

Yaklaşık bir yıl sonra zararlarının tazmini için idareye başvuran kişi, olumsuz cevap aldı. Bunun üzerine başvurucu, yüzde 46 oranında çalışma gücünü kaybettiğini ileri sürerek, maddi ve manevi tazminat davası açtı.

Yargılamanın gerçekleştiği İzmir 1. İdare Mahkemesinde savunma yapan davalı idare, başvurucuya ilk hastaneye geldiğinde iğne yapılmadığını, kişiye daha sonra yapılan tanı ve tedaviyle de ilgilerinin bulunmadığını ileri sürdü.

Dava kapsamında alınan adli tıp raporunda da hastaya iğnenin ne zaman yapıldığı kaydının hastane tarafından tutulmadığı, iğnenin hemşire tarafından yapılmış kabul edilmesi halinde söz konusu hasara yol açabileceği belirtildi ancak personelin kusurlu olmadığı ifade edildi.

Mahkeme, yargılama sonucu manevi tazminat talebinin kısmen kabulü, maddi tazminat talebinin ise reddine hükmetti. Bölge adliye mahkemesi ise hizmet kusurunun tespit edilmemesi nedeniyle manevi tazminat kararının da reddine hükmetti.

Bunun üzerine başvurucu, tıbbi ihmal sonucu zarara uğradığını belirterek, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yaptı.

Başvuruyu değerlendiren Yüksek Mahkeme, Anayasa'nın 17'nci maddesinde belirtilen kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlal edildiğine karar verdi. Kararın ayrıca yeniden yargılama yapılması için ilk derece mahkemesine gönderilmesine hükmedildi.

Kararın gerekçesinden

Anayasa Mahkemesinin kararında, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmanın da devletin temel amaç ve görevleri arasında bulunduğu kaydedildi.

Somut olayda dosyaya sunulan adli tıp raporu ve tarafların beyanları doğrultusunda başvurucunun hastane acil servisine giderek muayene edildiği ve kendisine reçete verildiğinin sabit olduğu anlatılan kararda, buna karşın hastane kayıtlarında müracaatçıya uygulanan tedavi ve saatiyle tedaviyi uygulayanın adı ve soyadı bölümünün boş bırakıldığı, hatta sonraki hasta kaydında da hiçbir bilginin yer almadığı bildirildi.

Tıbbi kayıtların, başvurucu hakkında hangi tedavinin uygulandığını, bunun ehil kişilerce yapılıp yapılmadığının tespitine ilişkin elverişli nitelik taşımadığına işaret edilen kararda, mahkeme tarafından da hastane kayıtlarının doğru tutulmamasının sonucu olarak manevi tazminat ödenmesine karar verildiği aktarıldı.

Bölge adliye mahkemesince ise tedavi kayıtlarının tutulmamasının hemşire ve sağlık kuruluşunun sorumluluğuna ne yönde etki edeceğinin değerlendirmeyerek, adli tıp raporunun hükme esas alındığı belirtildi.

Hasta hakkında tutulan tüm tıbbi kayıtları saklama ve istendiğinde yetkili mercilerin incelemesine sunma yükümlülüğünün sağlık kuruluşuna ait olduğu ifade edilen kararda, "Netice itibarıyla yargısal süreç içinde başvurucunun esaslı iddialarına karşı makul ve yeterli ölçüde yanıt verilmemesi nedeniyle daire tarafından yapılan incelemenin etkili yargısal sistem kurma yükümlülüğüne uygun bir nitelik taşımadığı belirlenmiştir." ifadesine yer verildi.

Başvuru konusu olayda Anayasa'nın 17'nci maddesinin ihlal edildiği vurgulanan kararda, hastaya uygulanan tedaviye ilişkin hasta dosyası tutulması sorumluluğunun idarede olduğu kaydedildi.

Kararda, "Somut bulgulara dayalı gerekçe sunulmadığı ve başvurucunun buna ilişkin itirazlarının karşılanmadığı kanaatine varılmıştır. Bu durumda, kamu makamlarının başvuru konusu olaydaki pozitif yükümlülüklerini yerine getirmediği sonucuna ulaşılmıştır." değerlendirmesi yer aldı.

Manşetler

DUYURU-5
EBELİK YÖNETMELİĞİ
HASTANE KOORDİNASYON KURULU YÖNETMELİĞİ