"Annelik hem kadını hem çocuğu geliştiriyor"

Spiritüel Gelişim Danışmanı Gülnur Ünal: "Annelik hem kadını hem çocuğu geliştiriyor"

 

Annelik hem kadını hem çocuğu geliştiriyor

Anne olmak başka bir canlıyla tarifsiz bir bağ kurmak, yepyeni bir farkındalık kazanmak, bebeğin birey olmasına geçen yolda onu şekillendirmek demek… Hele ki tüm yaşadıklarımızın kaynağının çocukluk döneminde edindiğimiz davranış kalıpları ve bilinçaltımıza yerleşmiş inançlar olduğunu kabul edersek anne ile çocuk arasındaki iletişimin ne denli önemli olduğunu bir kez daha anlarız

Annelik bir kadının yaşamı boyunca sahip olduğu tüm kimliklerini kapsayan en güçlü kimliklerinden biridir. Her anne ve çocuk arasında hamilelik döneminden başlayarak ömür boyu sürecek bir bağ kurulur ve bu büyülü bağ çocuğun gelişiminde, birey olma yolunda karakterinin oluşmasında etkili olur. Annenin çocuğuna karşı duyduğu koşulsuz sevgi, doğru seçilmiş sözcükler ve davranışlarla çocuğa aktarılarak aile içinde sağlıklı bir iletişim kurulması çocuğun mutlu, başarılı, özgüvenli bir birey olmasını sağlar.  

Annelik farkındalığı artırır

Anne olmanın bir kadının kişisel gelişimi anlamında en önemli fırsatlardan biri olduğunu söyleyen Spiritüel Gelişim Danışmanı Gülnur Ünal, “İçinizde büyütüp, dünyaya getirdiğiniz, ilk sözcüğünden, ilk adımına sizi model alarak büyüyen, sizin gösterdiğiniz sevgiyi, korkuyu ya da endişeyi benimseyerek yaşamına yansıtan bir canlının sorumluluğunu alıyorsunuz. Çocukluk dönemi insanın hayatını şekillendiren en önemli dönem, çocuğunuzu mutlu, sağlıklı, özgüvenli bir birey olarak yetiştirme yolunda siz de muhteşem bir farkındalıkla hareket edip, yeni edindiğiniz deneyimlerle yaşamınıza değer katabilirsiniz. Koşulsuz sevgiyi deneyimlemek hayata yeni bir pencereden bakmanızı sağlayacaktır; öfkeden arındırılmış sevginin hakim olduğu, daha uyumlu ilişkiler kurmanız için bir fırsattır. Bir çocuğun rol modeli ve kahramanı olmak sizi daha cesur kılar. Aile, iş ve sosyal yaşamınızdaki dengeleri iyi kurduğunuzda elde ettiğiniz başarı duygusu da özgüveninizi ve özdeğerinizi artırır” diyor. 

Kısıtlayıcı mesajlardan kaçının 

Aile içindeki her söz ve davranışın çocuğun gelecekteki yaşamını şekillendirdiğini belirten Gülnur Ünal, “Çocukluk döneminde yaşanan ilk deneyimler anne ve babanın davranışları ve söyledikleri neticesinde yorumlanan ve bilinçaltına yerleşen inançlardır. Siz kaygı seviyesi yüksek bir ebeveynseniz farkında olmadan çocuğunuza kısıtlayıcı mesajlar verebilirsiniz. Parka tek başına gidemeyeceğini, bisiklete binerse düşeceğini, top oynarsa terleyip hasta olacağını söylemek çocuğu korumaktan ziyade bireyleşmesinin önüne geçen engeller oluyor. Aynı şekilde resim yaparken gökyüzünü pembeye boyamaması gerektiğini söylemek hayal gücünü kısıtlayacağı gibi şarkı söylemeyi sevdiği için müzisyen olacağım diyen bir çocuğa, sen doktor olacaksın demek de hevesini kırmak ve ona bir yük vermek anlamına gelir” diye konuşuyor. 

Eleştiri yerine takdir

Her ne kadar iyi niyetli de olsa eleştirel sözlerin çocukta yetersizlik ve değersizlik duygusu yaratacağını ifade eden Gülnur Ünal sözlerine şöyle devam ediyor: 

“Etrafımızda sıkça duyduğumuz diyaloglar vardır; “Yemezsen derslerini anlamazsın, okulda başarısız olursun” “Yemeğini bitirmeden oyun oynamak yok” “Yemediğin için hasta oluyorsun.” Bunlar çocuğun yemeğini yiyip sağlıklı olması için söylenen sözler gibi gelse de çocuğun yemekle ilişkisinin bozulacağı, yemek yemezse sevilmeyeceği, başarısız olacağı gibi yanlış inançlara sahip olmasına neden olur. İyi niyetle söylenen bu sözler yetişkinliğinde kilo sorunları yaşamasının kaynağını oluşturur. 

“Bak, arkadaşın annesini hiç üzüyor mu”, “Ağlayacağına daha çok çalış, daha yüksek not al”, “Yapamayacağın zaten belliydi, boşa uğraştın” gibi yargılayıcı, küçümseyici sözler de çocuğun motivasyonunu kaybetmesine, içine kapanmasına, özgüvenini yitirmesine sebep olabileceği gibi ilerde de kızgınlık, öfke duyguları geliştirmesine, başarılı olamayacağına inanmış, güvensiz bir bireye dönüşmesine neden olabilir. Çünkü bilinçaltımız söylenenleri saklayan, duygu ve düşüncelerimizi burada yerleşmiş inançlarımızla yönlendiren bir yapıya sahiptir. Özellikle çocuklukta edindiğimiz olumsuz kodlamalar yaşamımızda sürekli karşımıza çıkan zorluklar, engeller haline dönüşür. Bu nedenle çocuk yetiştirirken her söylediğimiz ve yaptığımız davranışın onu nasıl bir bireye dönüştüreceğini belirlediğimizi unutmamalıyız. Sürekli eleştiri ve şikayet etmek yerine çocuğunuzun neyi iyi yaptığına odaklanır, takdir eder, dinler, konuşur, cesaret verir, sevginizi gösterirseniz hem aranızdaki bağ güçlenir hem de özgüveni ve özdeğeri yüksek bir birey yetiştirmiş olursunuz.”

Manşetler

DUYURU-4