Başka bir çalışmada ise diyabeti olan ve insülin tedavisi alan kişilerde Alzheimer hastalığı gelişme riskinin daha fazla olduğu bildirildi. Habertürk'ten Prof. Dr. Derya Uludüz yazdı.
Son yıllarda, bilim insanları Alzheimer hastalığını Tip-3 diyabet olarak adlandırmaya başladı. Çünkü; Alzheimer hastalığı ile kan şekeri yüksekliği arasında bir ilişki olabileceği gösterildi. Bir çalışmada, 5000 kişi 10 yılı aşkın bir süre takip edildi ve yüksek kan şekeri olanların, bilişsel fonksiyonlarda daha hızlı kayıp yaşadığı görüldü. Bu kişiler diyabet hastalığı varlığına bakılmadan değerlendirildi, yani kan şekeri ne kadar yükselirse, zihinsel işlev kaybı da o kadar fazla oluyordu. Bir diğer çalışmada ise, diyabeti olan ve insülin tedavisi alan kişilerde Alzheimer hastalığı gelişme riskinin daha fazla olduğu bildirildi.
KAN İNSÜLİN DÜZEYLERİNİ KONTROL EDEN VE BEYİNDEKİ PLAKLARI YIKAN ENZİM
İnsülinin vücutta kontrollü olarak üretilmesini sağlayan bir enzim var. İnsülin fazla ise, bu insülin azaltıcı enzim üretilir. Bu enzim hem vücuttaki fazla insülini hem de beyinde bulunan amiloid proteinleri dediğimiz demanstan sorumlu proteinleri parçalar ve demans oluşumunu engeller. Yeterince insülin üretemeyen kişilerde insülin azaltıcı enzimler de üretilemez ve beyindeki amiloid proteinler parçalanamaz. Parçalanmayan proteinler çoğaldığında beyinde kümeleşerek plak oluştururlar. Bu plak oluşumları sinir hücreleri arasındaki iletişimi zayıflatır ve Alzheimer, bunama gibi nörodejeneratif hastalıklara yol açar.
Diğer yandan vücuda fazla karbonhidrat alındığında ve kilo artışı olduğunda insülin artık bu fazla karbonhidrat miktarına yetmez hale gelir. İnsülin yetersiz kaldığında, kandaki şeker hücrelere taşınamaz ve kanda şeker miktarı arttığı gibi hücreler de yakıt olarak yağları kullanmaya başlar. Diyabet, kan damarlarının zayıflamasına ve buna bağlı olarak beyinde felç riskinin ve bunamanın oluşmasına neden olur. Yüksek miktarda şeker alımı, vücutta insülin direncine yol açarak sinir hücreleri de dahil bütün hücrelere enerji yakıtının yeterince ulaşamamasına ve zamanla da ölmelerine sebep olur. Bu durum da demans riskini artırır.
Şeker metabolizmasını olumsuz etkileyen bazı durumlar zihinsel işlevleri de olumsuz etkiler.
• Uyku Apnesi: Uyku apnesi olan kişiler, gecede sık sık uykudan uyanır ve bu durum, uykunun vücuda sayısız faydalarını engellemekle beraber, beyne yeterince oksijen gitmesini de engeller. Uyku apnesi, insülin hassasiyetini azaltır ve diyabet gibi metabolik hastalıklar için riski artırır. Böylece, şeker metabolizmasına müdahale ederek Alzheimer gelişimini hızlandırır.
• Sedanter hayat: Düzenli hareket etmek, şeker toleransı için iyidir, sedanter yaşam tarzı ise hem diyabet hem de Alzheimer için riski artırır.
• Depresyon: İnsülin metabolizmasında meydana gelen problemler, depresyonu tetikleyebilir. Bu yüzden, depresyon varlığında insülin metabolizmasında bir bozukluk olup olmadığı araştırılmalıdır.
• Obezite: Obezite ve diyabet genellikle birbirini besleyen ve birlikte hareket eden iki yaygın hastalıktır. Her iki hastalığın oluşumunda da karbonhidrat metabolizması bozukluğu rol oynar.
• Sigara: Sigara kullanımı, insülin hassasiyetini bozar. Sigara ne kadar uzun süre içilirse içilsin, bırakıldığı anda insülin hassasiyetini tamir etmek çok daha kolaydır.
ALZHEIMER HASTALIĞINI ÖNLEYEBİLİR MİYİZ?
Alzheimer hastalığından korunmak için hem fiziksel hem bilişsel ya da kognisyon egzersizleri çok önemlidir. Fiziksel egzersizler arasında en önemlisi yürümektir, günde 30 dakika yürümek. Bilişsel egzersizleri çeşitlendirmek mümkün; beyinle ilgili her türlü etkinlik bilişsel egzersizdir, kitap okumak, bulmaca çözmek, müzik dinlemek, internette araştırma yapmak. Önemli olan çeşitlendirerek beyini sürekli aktive etmektir.
Alzheimer hastalığının oluşumunda sadece genetik faktörler değil, beslenme alışkanlıkları da etkilidir. Beyindeki plak oluşumları yavaş bir süreç sonunda Alzheimer belirtilerini vermeye başlar, ancak Alzheimer tanısı alındıktan sonra geriye dönüş çok geç olabilir. Bu yüzden, daha hasar başlamadan önlem almak gerekir.
Alzheimer hastalığından korunmak için metabolizmanızı iyi kontrolde tutmalısınız. Kan şekeri kontrolü günlük kalori tüketimi ve diyet önemlidir. Mümkün olduğunca omega3’den zengin gıdalar tüketmeye özen gösterin. Kan basıncı ve kan şekeri regüle edilmelidir. Kan şekeri sadece basit şeker tüketimiyle artmaz. Çoğu besin özellikle de karbonhidratlar hücrelerde kullanılmak üzere parçalandıklarında şeker açığa çıkar. Modern hayatın getirdiği beslenme şekli, yüksek glisemik yüklü besinleri tüketmemize sebep olmaktadır. Yüksek glisemik yüklü besinler de çok çabuk bir şekilde glikoza parçalanır ve kanda şekerin aniden artmasına yol açar. Bu tarz bir beslenme şeklini değiştirmek, diyabetli hastalara doğrudan katkılar sağlar. Akdeniz diyeti, bu açıdan hem kalbi hem beyni hem de genel olarak tüm sağlığı pozitif yönde etkileyen bir etkiye sahiptir.
Prof.Dr. Derya Uludüz