Akdağ: "Ankara'nın göbeğinde askeri hastane istemiyoruz"

Sağlık Bakanı Akdağ: "Ankara'nın göbeğinde ya da İstanbul'un göbeğinde Haydarpaşa'da askeri hastane istemiyoruz. Hakkari'de yaparız ya da cephede mi yapacağız, yaparız ama Ankara'nın göbeğinde buna ihtiyaç olmadığına inanıyoruz"

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, "Üniversite hastanelerinin bu borçluluğu mutlaka ortadan kaldırılmalı. Bunu yapacağız, yapmak zorundayız. Bunu kaldırırken de mutlaka üniversitelerimizde yapısal bir hastanecilik değişim modeli uygulamalıyız. Aksi takdirde bu iş yürümez." diye konuştu.

Akdağ, Sağlık Bakanlığının 2017 yılı bütçesinin görüşüldüğü TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda milletvekillerinin sorularını yanıtladı.

Uzun süreli bakım gerektiren hastalara yönelik olarak yatak sayısını artıracaklarını kaydeden Akdağ, geçen yıl bu kapsamda 2 bin 200 yatak takviye edildiğini bildirdi. Akdağ, şöyle devam etti:

"Bunların sayısını artıracağız. Özel olarak bir başka hastane şeklinde düşünmüyoruz. Böyle yaptığımızda, psikiyatri hastanelerinde ya da benzeri uzun süreli bakım hastanelerinde çalışan personelin bir müddet sonra gardiyan tarzı eğilimler geliştirdiğini biliyoruz. Onun için bunları mümkün mertebe diğer hastanelerimiz içindeki üniteler olarak geliştiriyoruz. Böylece yoğun bakımların üzerindeki yükü oradan biraz azaltacağız. Yani aslında yoğun bakım hastası olmayan, uzun süreli bakım hastası olan vatandaşlarımıza bu şekilde hizmet etme imkanımız olacak."

Akdağ, 2002'de yoğun bakım yatak sayısının sadece 869 olduğunu, bu sayının 13 bin 223'e yükseldiğini ifade ederek, "2017 yılında bunu 14 bin 223'e çıkarmayı planlıyoruz; Sadece Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerde." dedi.

Geçmişte sadece 35 yanık bakım yatağı olduğunu, hastaların farklı ünitelerde bakıldığını anlatan Akdağ, bugün 426 yanık yatağı bulunduğunu ve bu yatakların sayısını 2017'de 488'e çıkaracaklarını kaydetti.

- "Ağrı'da 3 bin 300 kişiye bir doktor düşüyor"

Daha önce Ankara'da 2 bin kişiye bir, Ağrı'da ise 27 bin kişiye bir doktor düştüğüne dikkati çeken Akdağ, "Şimdi Ankara'da bin 100 kişiye bir doktor düşüyor, Ağrı'da 3 bin 300 kişiye bir doktor düşüyor. Yani bire 14 fark vardı. Şimdi bire üç fark var." dedi.

Bugün 290 MR cihazı bulunduğunu anlatan Akdağ, "MR'ların bir kısmı kanıta dayalı tıp uygulamaları açısından tam yerinde çekilmiyor olabilir. Bununla ilgili klinik kaliteyi geliştirmek için de ciddi çalışmalar yapıyoruz ve bu kolay değil. Buradaki eksiklikleri sadece Sağlık Bakanlığına ya da sisteme bağlamak yanlış olur. Öncelikle eğitimimizi masaya yatırmamız lazım. Bir tıp doktoru neden gereksiz MR çeksin ki..." diye konuştu.

Akdağ, bu konuyla ilgili daha önce bir gazetenin, doktorların performans için apandisit aldığını iddia eden "apandisit performansı" başlığıyla bir haber yaptığını ve bunun üzerine doktorların ayağa kalktığını anımsattı.

Konuyla ilgili bir araştırma yaptıklarını ifade eden Akdağ, "Sağlık Bakanlığında apandisti alınan hastaların yüzde 8'i, üniversite hastanelerinde yüzde 12'si, özel hastanelerde de yüzde 15'i aslında apandisti alınmaması gereken kişi olarak çıktı. En düşüğü Sağlık Bakanlığı hastaneleriydi. Patoloji arşivlerine giderek çalıştı arkadaşlarımız." dedi.

- Hastane odalarının yüzde 64'ünde banyo olacak

Sağlıkta 4 ana hizmetleri bulunduğunu anlatan Akdağ, bunlardan birinin temel sağlık hizmetleri olduğuna işaret etti.

Akdağ, "Şişmanlık ve hareketsizlikle alacak çok yolumuz var. 2017'de bunun için müthiş bir atak yapacağız. Çeşitli mecralarda bu işi geliştirmek üzere, hepinizden destek isteyeceğiz." diye konuştu.

Akdağ, geçmişte bir hastaneye gidildiğinde 8 kişilik küçücük koğuşlarda, annelerin bebeklerinin yanında, betonun üstünde yattığını, kendisinin siyasete girişinin en büyük nedenlerden birinin bu tip problemlerle karşı karşıya kalınması olduğunu ifade etti.

Daha önce kamuya ait hastanelerdeki yatakların sadece yüzde 6'sında odanın içerisinde bir tuvalet, banyo bulunabildiğini söyleyen Akdağ, "Şu anda yüzde 51'inde var. 2017'de yüzde 64'üne çıkaracağız. 2023'te yüzde 100'e çıkarmayı hedefliyoruz." diye konuştu.

- "Anayasa Mahkemesinin verdiği kararlar bu meseleyi bugüne taşıdı"

Şehir Hastaneleri Projelerine yönelik, klasik usülle yapılan bir hastane ile kamu özel ortaklığı modeliyle yapılan hastane arasındaki maliyet karşılaştırmasına ilişkin bilgi veren Akdağ, yeterliliği olan firmalardan fiyat teklifleri alındığını, 5'inin ihaleye çağrıldığını, zarflar açıldıktan sonra da açık eksiltmelerin gerçekleştirildiğini aktardı.

Bu süreçte en düşük fiyatı veren firmayla pazarlık yapıldığını ifade eden Akdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Vatandaşın ne ihtiyacı vardır? Hastalandığı zaman kapısına ambulans gitmesi lazım. Hastalanmaması için birinci basamakta koruyucu hizmet yapacaksınız. Temel sağlık hizmeti vereceksiniz. Vatandaş bizden bunu bekler, cebinden çok fazla para harcamayacak.

'Vatandaş cebinden özel hastanelere daha çok para harcıyor...' Doğru. 'Vatandaş üniversite hastanelerinde özel muayene ya da bilmem ne adı altında para vermeye başladı...' Bağışlayın beni, bu sürece biz evrilinceye kadar anamuhalafet partimizin Anayasa Mahkemesine götürdüğü kanunlardan dolayı, bu mesele bugüne taşındı."

"Tam Gün Yasası'nı mı kastediyorsunuz?" şeklindeki soruya Akdağ, "Elbette. Yoksa üniversite hocalarının böyle bir şansı yoktu. Bugün böyle bir şansları var." yanıtını verdi.

Akdağ, milletvekillerinin "demek ki yanlıştı" yönündeki yorumları üzerine "Anayasa Mahkemesi de yanlış yapar. Biz kararlarına uyarız ama ona 'yanlış' diyebiliriz." ifadelerini kullandı.

- Üniversite hastanelerinin mali problemleri

Anne-bebek ölümünün azaltılması gibi sağlıkta nihai göstergelere ulaşabilmek için çok paydaşlı bir sağlık sektörü yaklaşımları bulunduğunu dile getiren Akdağ, bu süreçte söyleyecek sözü olan herkese kapısının açık olduğunu vurguladı.

Akdağ, üniversite hastanelerinin ciddi bir mali problem içerisinde olduğunu belirterek, "Ben bundan dolayı hem çok rahatsızım hem de bu meselenin bir an önce halledilmesi gerektiğine inanıyorum. Üniversitelerimizle görüşüyoruz. Şahsen mali problemlerin çözülmesi hususunda hükümete, onların önüne düşerek gidecek kişiyim. Kendimi öyle görüyorum." şeklinde konuştu.

Üniversite hastanelerinin yapısal sorunlarının bulunduğunun altını çizen Akdağ, "Üniversite hastanelerinin mali açıdan sıkıntıya girmesinin sebebi sadece Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) fiyatları ya da başka fiyatlar değil. Kamu hastanelerinin borçluluk oranı hiçbir zaman yüzde 20'leri geçmedi. Bu sene Maliye Bakanı'mızla en büyük tartışmam; onlar 'borçululuk oranı yüzde 17'lerde kalsın' diyor. Biz, 'Hayır, 15'in altına düşmezse bizim için zorluk olur' diyoruz. Üniversite hastanelerinin borçululuk oranı ortalamada yüzde 66. Yüzde 80'in üzerine çıkan borçluluk oranları var. Üniversite hastanelerine aslında sıradan bir devlet hastanesine göre SUT'da daha fazla para ödeniyor." değerlendirmesinde bulundu.

Akdağ, üniversite hastanelerine, ayakta tedavi gören hastalar için de daha fazla para ödendiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Eğri oturup doğru konuşalım, dünyanın hiçbir yerinde asistanın karşılayıp, asistanın yolcu ettiği bir hasta yoktur. Uzmanlık öğrencisi bir öğrencidir. Bir genelge daha gönderdik üniversitelerimize. Üniversitelerimiz üzerinde çok ciddi bir yaptırımım yok ama hangi yaptırım gerekirse ona da hazırım açıkcası.

Uzmanlık öğrencileri uzmanmış gibi hasta tedavi edip gönderemezler. Kimsenin böyle bir hakkı yok. Dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde böyle bir uygulama yok. Yapılan bu. Gelin buna mani olalım. Bir müessesede çalışan bir kişi ister kamu ister özel olsun, kendi kazancını o kurumun kazancından ayrı bir kazanç olacağına inanırsa orası batar."

Akdağ, "Üniversite hastanelerinin bu borçluluğu mutlaka ortadan kaldırılmalı. Bunu yapacağız, yapmak zorundayız. Bunu kaldırırken de mutlaka üniversitelerimizde yapısal bir hastanecilik değişim modeli uygulamalıyız. Aksi takdirde bu iş yürümez. Verimliliği artıracak bir yapısal dönüşümle birlikte üniversite hastanelerini mutlaka kurtarmalıyız. Bunun üzerinde de çalışıyoruz. Maliye Bakanı'mız da Başbakan'ımız da bu hususta çok hassas." ifadelerini kullandı.

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, "(Askeri hekim yetiştirilmesi) 'Bu kişiler nasıl yetişecek?' deniliyor. GATA'da okuyan bir öğrenci, 6-7 senelik öğrencilik hayatında üç ay kıta eğitimi alıyor. İstenirse altı ay göndeririz. Ne olacak? Biz, o okuldan itibaren o öğrencileri alacağız, bir pansiyona sokacağız. 'Öyle olmazsa asker olamazlar' diyeceğiz. Paşa, kendisi 35-40 yaşından sonra komutan olabilecek, ama o çocuklar eğer sivil bir üniversitede askeriye adına okurlarsa onlardan olmayacak." dedi.

Akdağ, bakanlığının 2017 Yılı Bütçesinin TBMM Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmelerinde milletvekillerinin sorularını yanıtladı.

Asker hastanelerinin devrine ilişkin yapılan eleştirilere Akdağ, askeri hastanesi olmayan ülkelerin bulunduğunu belirterek, İngiltere'nin yaklaşık 20 yıl önce tüm asker hastanelerini kapattığını söyledi. Akdağ, İngiltere'nin de güçlü bir silahlı gücü olduğunu vurgulayarak, "Askeri hastanelerin sivil olarak yönetilmesi askeri sağlık hizmetlerinin sonu mudur? Ne böyle bir iddiamız var ne de kararname bunu söylüyor ne de uygulamalarımız böyle bir şeyi söylüyor." ifadesini kullandı.

Silahlı Kuvvetlerin bu hizmetleri elbette vereceğini ve vermesi gerektiğine işaret eden Akdağ, bu hizmetin cephede ve operasyon bölgelerinde verileceğini bildirdi. Akdağ, İngiltere'deki sistemin sorulması üzerine, bu ülkede askeri hastanenin olmadığını ancak askeri sağlık hizmetinin bulunduğuna değindi.

Askeri hekimin nasıl yetiştirileceğinin sorulması üzerine Akdağ, şunları aktardı:

"Evet, sözleşmeli olabilir. Sözleşmeli temininde zorluk çekildiğini belirttiniz. Bunları düşünmeden yapacak kişiler değiliz biz. Dün gelip Sağlık Bakanı olmadık, dün gelip hükümet de olmadık. Hiç endişelenmeyin.

Sözleşmeli olabilir mi? Ben, bunun en bariz örneğini kime verdim biliyor musunuz? Şu anda Silahlı Kuvvetlerde Sağlık Komutanı olarak görev yapan Hayati Paşa'ya. Hayati Paşa, Milli Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı oturduk, yemek yedik, o da anlattı. Bu iş olmuştu. O da bize, bu işin neden olmaması gerektiğini anlattı. Gerekçelerinden biri de 'bir asker ancak asker kıyafeti giyerek okursa asker olur.' diye bir şeydi. Ben de biliyordum konuyu ve 'Paşam, siz ne zaman asker oldunuz?' dedim. Hayati Paşa, uzman olarak sivilde çalışmış, ondan sonra gitmiş Silahlı Kuvvetlere girmiş paşa olmuş ve şimdi de Silahlı Kuvvetlerde bu işin komutanı. Hem de 'çakı gibi askersiniz.' dedim.

Sözleşmeli çalıştırmak. Nerede? Rol 1 ve Rol 2'de. Yani cephede ya da operasyon bölgelerinde ve onun hemen bir adım gerisinde. Nasıl bir şey olur?"

CHP Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar'ın, askeri personelin Rol-3 ve Rol-4'te de asker hastanesinde tedavi edilmek istediğini belirtmesi üzerine Akdağ, bu konu üzerine yapılan bir akademik tezden örnek verdi. Akdağ, "Bu tezi ben yaptırmadım, bu bir doktora tezi. Tabip Binbaşı Gültekin Öztürk 2013'te yapmış. Hiç sizin söyledikleriniz gibi söylemiyor bu tez. Çok başka şeyler söylüyor." diye konuştu.

Akdağ, cephe ve operasyon bölgesinin hemen gerisinde böylesi bir ihtiyacın olduğunu belirterek, "Buna hiç itirazımız yok, kuvvetlendirilmeli. Gerekirse, bu alanlar için Sağlık Bilimleri Üniversitemiz askeri öğrenci alır, aynen Gülhane'nin zamanında yaptığı gibi ve onları yetiştirir. Konuşuyoruz şimdi aramızda, protokol yapacağız. Daha doğrusu Üniversite ile Milli Savunma Bakanlığı protokol yapacak ve bu öğrenciler yetişecek." ifadesini kullandı.

Askeri psikiyatri konusunun önemli olduğunu, ancak bugüne kadar kaç kişinin yetiştirildiğini soran Akdağ, şöyle devam etti:

"Türkiye'de 2 askeri psikiyatrist var. Bu ne kadar önemliydi ki şimdiye kadar niye yetiştirilmemiş? Harp cerrahisi çok önemli deniliyor. Kaç kişi var? Bir kısmına da bizim ihtisas verdiğimiz 5-6 kişi var.

Bir günde 2 bin 200 kişi, İstanbul ve Ankara'da, şerefsizler tarafından, adiler tarafından silahlı yaralanmaya maruz kaldılar. Hem de en ağır silahlarla. Ben onların çoğunu ziyaret ettim ve hepsinin başında da gözyaşı döktüm. Bu 2 bin 200 kişi, bu ülkenin şerefli hekimlerince, bu ülkenin şerefli hemşiresi ve sağlık personelince mükemmel biçimde de tedavi edildi; harikalar yaptılar, kendimizi kandırmayalım. Ne kadar ihtiyacımız varsa yan dal ihtiyacı açısından bunu Sağlık Bilimleri Üniversitesinde yapalım. Kaç harp cerrahı yetiştirmek gerekirse yetiştirelim.

Buradaki mesele, çok açık söylüyorum; hükümetimiz, tecrübeleri dikkate alarak sivilleşme yönünde adımlar atmıştır. Bir tek Gülhane meselesi değil ki. 'Cumhurbaşkanı'nı yanlış yönlendiren Sağlık Bakanı' falan denildi. Bana bir vazife verildi, ben Cumhurbaşkanı'nı nereden yanlış yönlendireceğim? Bana hükümetim bir vazife verdi. Bu sivilleşmeyle ilgili o kadar vazife verildi ki başkalarına. Askeri okulları sivilleştirdi, ötekini sivilleştirdi ve bana da dedi ki' Sen de buraları sivilleştir.' Yanlış misaller verirsek, bunlarla doğruyu bulamayız."

Akdağ, Silahlı Kuvvetlerin mühendis, psikolog yetiştiren okullarının da bulunmadığını, oysa bu alanlarda personel ihtiyacı olduğunu bildirdi. Akdağ, "Mühendis okulu da açmamız lazım, psikolog okulu da açmamız lazım. Niye bunları yapmıyoruz. Hangi branştan Silahlı Kuvvetlere hizmet ihtiyacı varsa hepsini kuralım. Elimizde veriler var. Bu verilere göre hareket ediyoruz. Biz, bu işin hastaneciliğini yapacağız, en mükemmel şekilde. Silahlı Kuvvetlerimizin istediği her alanda onlara hizmete hazırız. Siz nasıl ki konuşmanızı yaparken 'şehitlerin ve gazilerin tırnağına bile halel gelmesine razı olmayız.' diyorsanız, siz de biliyorsunuz ki biz de ona razı gelmeyiz. Bu hususta, sizinle bizim kalbimizde bir farklılık yok." görüşüne yer verdi.

- "Ankara'nın, İstanbul'un göbeğinde askeri hastane istemiyoruz"

Askeri hekim yetiştirilmesine ilişkin değerlendirme yapan Akdağ, şunları kaydetti:

"Bu kişiler nasıl yetişecek? deniliyor. GATA'da okuyan bir öğrenci, 6-7 senelik öğrencilik hayatında ne kadar kıta eğitimi alıyor? Toplamda üç ay kıta eğitimi alıyor. İstenirse altı ay göndeririz. Ne olacak? Biz, o okuldan itibaren o öğrencileri alacağız, bir pansiyona sokacağız. 'Öyle olmazsa asker olamazlar' diyeceğiz. Paşa, kendisi 35-40 yaşından sonra komutan olabilecek, ama o çocuklar eğer sivil bir üniversitede askeriye adına okurlarsa onlardan olmayacak.

Burada, başka bir iş var. Buradaki iş, bizim sivilleştirme çabalarımıza karşı bir dirençtir. Biz de hükümet olarak, bu sivilleştirme çabalarını yapacağız. Yani, biz artık istemiyoruz her beş senede, on senede bir, bir okuldan çıkan öğrencilerin arkalarında ya da önlerinde komutanları olduğu halde bize darbe yapmalarını. Bu kadar basit düşünüyoruz. Ankara'nın göbeğinde ya da İstanbul'un göbeğinde Haydarpaşa'da askeri hastane istemiyoruz. Hakkari'de yapacağız, yaparız ya da cephede mi yapacağız, yaparız ama Ankara'nın göbeğinde buna ihtiyaç olmadığına inanıyoruz. Onun için de bunu yapıyoruz."

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, bitkisel ürünlerin satışına yönelik vatandaşların dikkatli olmalarını isteyerek, "Beş binin üzerinde internet sitesini kapatıldı. Ancak özellikle bu uydu yayınlarına gücümüz yetmiyor. Bu konuda sağlık okuryazarlığını artırırsak, bu meseleyi çözeriz." dedi.

Akdağ, bakanlığının 2017 Yılı Bütçesinin TBMM Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmelerinde milletvekillerinin sorularını yanıtladı.

Türkiye'de hemşire sayısında sorun bulunmadığını ancak hekim ihtiyacının olduğunu vurgulayan Akdağ, kendisinin Türkiye'de ilk defa Genel Kurulda "Hekim sayısı eksik, tıp fakültelerine fazla öğrenci almamız gerekiyor' dediğinde eleştirildiğini belirtti. Akdağ, hekimlerin görev yaptığı yerlerde dağılım dengesizliği olduğu yönünde açıklama yapıldığını anımsatarak, "Eğer yetiştirmek isterseniz, yetişir." ifadesini kullandı.

Akdağ, bu konuda YÖK ile çalışma yaptıklarına değinerek, "Müfredatları çok yakınen takip edeceğiz. Eğer uzmanlık öğrencisi bulunduğu yerde yeterli eğitimi alamamışsa, biz onların diploması için başka bir üniversiteye gitsin, orada tecrübesini kazansın diye bunun üstünde duracağız." diye konuştu.

-"SUT fiyatları artırılacak"

Sağlık Uygulama Tebliği'nin (SUT) fiyatlarının artırılacağına işaret eden Akdağ, bunun başka bir yolunun olmadığını aktardı.

Akdağ, temel sağlık hizmetleri tarafından borçların tahsil edilemediğine ilişkin olarak, "Belediyelerden paraları alamıyoruz. Belediyeleri icraya verebiliriz aslında. Bir de il Özel İdare var. İçlerinde CHP, HDP ve AK Partili belediyeler var. Silebiliriz de. Niye silmeyelim. Ben silmeye de varım." değerlendirmesinde bulundu.

Akdağ, kendisine yönelik, 'Sizin bu uygulamalarınız komünist ülkelerde olur' denildiğini belirterek, şöyle devam etti:

"Neden söylendi? Çünkü, 2008'de özel hastanelerin doktor istihdamı ile ilgili kurallar getirdik. 'Özel hastane de olsanız, bizim doktor ihtiyacımız var ve bundan daha fazla doktor istihdam edemezsiniz' dedik. Bunları getirdiğimizde bu denildi bana. Biz, işimizi yapmaya çalışıyoruz. Hizmet alım yöntemleri bana göre, kamunun güçlü şekilde hizmet vermesinin en kestirme yollarından biridir.

Bir ülkede sağlık hizmet sunumunun yüzde 25'ini azami yüzde 30'unu özel sektör aşmamalıdır. Bununla ilgili tedbirleri devlet koymalıdır. Koyarsanız, orayı da kontrol etme şansınız olur. Koymazsanız, Şili'deki, Güney Afrika'daki gibi başınızın belası olur. Türkiye'de böyle bir sorun yok. Çünkü, özel sektörün büyümesi tamamen kontrol altında."

- "Beş binin üzerinde internet sitesi kapatıldı"

Akdağ, bitkisel ürünlere yönelik yaptığı açıklamada, "Biz, bunlar için klinik çalışma istemiyoruz. Yönetmeliğimiz, Avrupa Birliği yönetmeliğiyle benzeşiktir. Bunlar için yurt içinde 15, yurt dışında ise 30 yıldır kullanılıyor olmasını istiyoruz ve bunun kanıtlanmasını istiyoruz." dedi.

Bu alanda sıkı denetim yapıldığını vurgulayan Akdağ, "Beş binin üzerinde internet sitesini kapatıldı. Ancak özellikle bu uydu yayınlarına gücümüz yetmiyor. Bu konuda sağlık okuryazarlığını artırırsak, bu meseleyi çözeriz." diye konuştu.

Akdağ, vatandaşları, güvenli olmayan internet sitelerinden ürün almamaları konusunda uyardı.

- "Göçmen sağlığı merkezlerinin sayısı 500'e çıkartılacak"

Göçmen sağlığı merkezlerinin sayısının 500'e çıkartılacağını belirten Akdağ, bunların eski sağlık ocakları ile sağlık merkezleri arasında bir yapıya sahip olacağını bildirdi. Akdağ, "Müracaat eden 600 Suriyeli doktordan bizim denkliğini kabul ederek, 'bu işi Türkiye'de yapabilir' dediklerimizi buralarda görevlendireceğiz." ifadesini kullandı.

Bölgesel kan merkezlerinin bulunduğunu anımsatan Akdağ, bu alanda Türkiye'nin büyük bir tarih yazdığını vurguladı. Akdağ, geçmişte kan temininde sıkıntı yaşandığını dile getirerek, az sayıda hastanenin kanı kendisinin temin etme yönünde bir uygulamaya gittiğine işaret etti. Akdağ, "Bunu da bitiriyoruz. Onlara geçici bir süre için izin vermiştik. Şu anda Türk Kızılayı 2017 içinde 2 milyon 700 bin ünite kan toplayabilecek." diye konuştu.

-"Türkiye'de uyuşturucu kullanımı çok yüksek değil"

Akdağ, uyuşturucu konusuyla ilgili olarak toplumda ciddi farkındalık oluştuğuna dikkati çekerek, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Gerçekten her Bakanlık kendi üstüne düşeni yapmaya başladı. Biraz zamana ihtiyaç var. Uyuşturucudan ölüm sayılarında artış var, evet. Bu program da bunun için kuruldu zaten. Ele geçirilen uyuşturucu sayısında çok büyük artış var.

Mesela, uyuşturucunun yaygın olduğu yerlerde narkotimler oluşturuldu, öğretmenlere eğitim verildi, aile hekimlerine ve ailelere eğitim verildi. Şu anda tedaviden sonraki sosyal rehabilitasyon istihdamını da içine alan sosyal rehabilitasyon açısından daha işin başındayız.

Türkiye'de uyuşturucu kullanımı çok yüksek değil. Avrupa ile kıyaslanamayacak kadar düşük, ama artırmamalı. Yol yakınken tedbirlerimizi alalım."

Damacana suların güvenliğine ilişkin Akdağ, "Damacanaların 75 kez kullanım hakkı vardı, yine 75 kez kullanım hakkı var. Damacana sular için hiçbir Avrupa ülkesinde olmadığı kadar sıkı bir takip var Türkiye'de. Yakın bir takip yapıyoruz. Takipleri sıklaştırmamız gerekebilir. Bu husustaki yönetmeliklerimiz, Avrupa Birliği ile uyumlaştırılmış yönetmeliklerdir. Radyasyon açısından belli periyodlarla bakmak lazımsa ona da bakarız." dedi.

Akdağ, 2015'te 97 bin, 2016'da ise şu ana kadar 120 bin gebeye eğitim verildiğini ve bu sayıların gebe okullarında daha da artırılacağını kaydetti.

Görüşmelerin tamamlanmasının ardından, Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşların 2017 yılı bütçesi komisyonda kabul edildi.

AA

Manşetler

DUYURU-5
EBELİK YÖNETMELİĞİ
HASTANE KOORDİNASYON KURULU YÖNETMELİĞİ