Aile hekimliği Türkiye modeli

Önce ateş edip sonra nişan alan kültürümüzde, sağlık sistemini daha "sağlıklı" hale getirmek için bu kez "aile hekimliği" modelini deniyoruz.

Önce ateş edip sonra nişan alan kültürümüzde, sağlık sistemini daha "sağlıklı" hale getirmek için bu kez "aile hekimliği" modelini deniyoruz. İstanbul, bu sistemin ilk değil ama en büyük ve önemli deneme merkezi olacak.
Deneme diyorum zira aile hekimliğinde Türkiye modelinin nasıl şekilleneceğini henüz bilmiyoruz.
ABD, Hollanda, Küba, İspanya, İngiltere ya da Litvanya örneklerinden birine mi benzeyeceğiz. Yoksa bütün bunlardan farklı kendi özgün modelimizi mi oluşturacağız?
Bana göre "Aile Hekimliği" bizde kendine has başarı ve zaafları olan bir sistem ortaya çıkaracak.
Aile hekimliğinin kendine has evrensel başarı ölçütleri var. Ancak bu ölçütlerin nasıl hayat bulacağı, devletin bu hizmeti sunma şekli kadar; "hekimin hastaya ve hastanın da hekime bakışına" bağlı.
Lokman Hekim; "tabibin iyisi, hastayı tedavi edenden çok, onu rahatlatandır" der. 1 Kasım günü İstanbul'da yaşayan biri olarak telefonumun "önemli" listesinin başına yazacağım doktorumdan, öncelikle bana "birey" gibi davranmasını isteyeceğim.

Evrensel kriterler
İletişim becerisi, ikinci önem verdiğim kriter. Hastalarının fikri olabileceği düşüncesine tahammülü olmayan eski moda doktorların bu sistemde yer almaması lazım. Hastası konuşmayana; "tabip" değil, "baytar" denir neticede.
Doktorumun ilk tıbbi temas noktası olma özelliği, hayatidir. Hangi sağlık kurumuna ve hangi tür tedavi sürecine dahil olacağım kararını, benimle birlikte oluşturabilmeli, tedavi süreci ve sonrasında beni izleyebilmeli. Şu bilgisayar dedikleri şeyler, bu işe yaramayacaksa neden onlara tonlarca para ödesin devlet?
Benim için özgün klinik kararı verme sürecindeki başarısı kadar hastanın ekonomisine saygı gösteren bir doktor isterim.
Kolay ulaşılabilir bir doktor, bu sistemin iyi işleyebilmesi için son derece hayatidir. Neticede mevcut sağlık sistemini, bugünkü modelde, bilinçsizce meşgul etmek ve kaynakları israf etmek, hastanın sağlık hizmetine ulaşımındaki "şaşkınlık ve panikten" ileri geliyordu.
Aile hekimliğinde Türk modelini şekillendirirken, doğal olarak eski alışkanlıkların daha uzun süre devam edeceğini biliyoruz. Roma 1 günde kurulmadı. Hele ki İstanbul gibi son derece girift bir şehirde, seçeneklerin böylesine bol olduğu ortamda aile hekimliği, bazı kısıtları da beraberinde getiriyorsa...
Aile hekimliği, yeni bir tıp disiplini. Sağlık Bakanlığı, bürokrat ve doktor kadar, biz vatandaşların da bu disiplini içselleştirip "daha verimli" uygulama aşamasına gelmemiz zaman alacak.
Burada önemli olan, "biz yaptık oldu" dayatmacılığı yerine bu yeni disiplini mümkün olduğunca halka anlatmak ve "iyi örnekleri" cesaretlendirmek.
Neticede daha sağlıklı toplum için bu adım şarttı ve yola çıktık bile.

ŞEREF OĞUZ

Manşetler

DUYURU-4