AB ülkeleri insani yardımlarda "ırksal hiyerarşi"yi gözetmekle eleştiriliyor

Avrupa Birliği (AB) ülkeleri, özellikle Rusya-Ukrayna savaşının ardından mültecilere yönelik yardım politikasını din, dil ve ırk ayrımı yapıp "ırksal hiyerarşi"yi gözeterek şekillendirmekle eleştiriliyor.

Uluslararası toplumun insani yardım konusunda bölgesel, etnik ve dini unsurları önceleyerek hareket etmesi, haksız tutum ve ayrımcılıkları beraberinde getiriyor.

AA muhabiri, 19 Ağustos "Dünya İnsani Yardım Günü" dolayısıyla Avrupa ülkelerinin insani yardımlar konusunda ayrımcı yaklaşımını konu alan bir haber derledi.

Uluslararası toplumun, insani yardım konusunda bölgesel, etnik ve dini unsurları önceleyerek hareket etmesi, haksız tutum ve ayrımcılıkları beraberinde getiriyor.

Ülkelerin savaş, yokluk ve doğal afet gibi krizler yaşayan toplumların etnik kimliklerine göre hareket etmesi, uluslararası insani yardımlar konusundaki ayrımcılık ve eşitsizliklerin sürekli gündemde kalmasına neden oluyor.

Özellikle Şubat 2022'de başlayan Rusya-Ukrayna savaşının ardından Avrupa ülkelerinin, Ukraynalı mültecileri kucaklayıcı tutumu tartışma konusu oldu.

AB ülkeleri, Ukrayna'daki savaştan kaçan mültecilere insani yardımda seferber olurken aynı hassasiyeti Ukrayna'da yaşayan diğer milletlere göstermedi.

Ukrayna'da savaştan kaçanlar için AB Geçici Koruma Yönergesi'ni hızla yürürlüğe sokan, vize kolaylığı ve farklı imkanlar sağlayan Avrupa ülkeleri Suriye, Afganistan, Irak veya Afrika gibi dünyanın başka yerlerindeki silahlı çatışmalardan kaçanlar için aynı tutumu sergilemiyor.

Son dönemde Avrupa sınırlarından geçişlerine izin verilmediği için donarak ölen, Akdeniz'de tekneleri geri itilerek ölüme terk edilen ve darbedilen mültecilerin görüntüleri, AB'nin "insani yardımlar, herkesin ihtiyacına göre ve ayrım yapılmaksızın sağlanmalı" ilkesini çiğnediğini ve çifte standart uyguladığını gözler önüne seriyor.

Rusya-Ukrayna savaşının ardından mültecilerin yaşadığı ırkçı ve ayrımcı muameleye tepki gösteren isimler arasında BM Mülteciler Yüksek Komiseri Filippo Grandi de yer alıyor.

Grandi, dünyada diğer savaş ve çatışmalardan kaçan bazı siyahi insanların Ukraynalı mültecilerle aynı muameleyi görmediğine dair "çirkin gerçeğe" tanık olduklarını belirtmişti.

Avrupa medyasında da Rusya-Ukrayna savaşından sonra yaşananlar aktarılırken ayrımcı yaklaşım gözlendi.

- Avrupa ülkelerinin ırkçı tutumu raporlara girdi

İnsan Hakları İzleme Örgütünün (HRW) yayımlanan 2023 Dünya Raporu'nun Avrupa bölümünde, Avrupa ülkelerinin milyonlarca Ukraynalıyı memnuniyetle karşılamasına rağmen sayısız Suriyeli, Afgan, Filistinli, Somalili ve sığınma talebinde bulunan diğerlerine yaklaşımının taban tabana zıt olduğu ve çifte standartları sürdürdüğü yer aldı.

Afganistan'da Taliban'ın yönetimi devralmasından bir yıl sonra Afgan sığınmacıların AB sınırlarından geri itildiği ve AB genelinde daha az mülteci statüsünün tanınmasıyla karşı karşıya kaldıkları bildirildi.

Raporda Bulgaristan, Hırvatistan, Kıbrıs Rum kesimi, Yunanistan, Polonya ve İspanya dahil AB üyelerinin, sınırlarında hukuka aykırı geri itme ve şiddet uygulamaya devam ettiği kaydedildi.

Sığınmacılar için kabul koşulları birçok AB ülkesinde standartların altında kaldı. Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Dunja Mijatoviç, Hollanda'daki Ter Apel iltica başvuru merkezi ve çevresinde sağlık açısından risk oluşturacak bir ortam olduğunu ve burada Ukraynalılar ile diğer ülkelerden gelenlere muamele arasında "kesin farklılıklar" olduğunu belirtti.

- "AB ülkelerinde, mültecilere karşı sistematik ayrımcılık modeli gördük"

Cenevre merkezli sivil toplum kuruluşu Avrupa-Akdeniz İnsani Hakları İzleme Örgütü İletişim Direktörü Muhammed Shehada, AA muhabirinin sorularına yazılı yanıt verdi.

Shehada, "AB ülkelerinde, mültecilere ve sığınmacılara karşı özellikle geçen yıl fazlasıyla netleşen, açık ve inkar edilemez bir sistematik ayrımcılık modeli gördük." ifadelerini kullandı.

AB ülkelerinin 2015'te Orta Doğu'dan gelen 1,3 milyon mülteciyi "göçmen krizi" olarak nitelediğini ve bunun AB'nin sınır ve kamu güvenliği ile ekonomisi ve toplumu için bir tehdit olarak gördüğünü anımsatan Shehada, 2022'de yaklaşık 4 milyon Ukraynalının AB bölgesine geçtiğini ancak bunun "göçmen krizi" veya "mülteci krizi" olarak lanse edilmediğini vurguladı.

Shehada, "Avrupa'nın mültecilere yönelik ayrımcılığının bir başka boyutu da Ukraynalılar kişisel arabalarıyla bile AB'ye serbestçe geçebildi, istediği ülkeye gidebildi ve beklemeden oturum izni alarak oradaki vatandaşlarla eşit haklara sahip oldu. Orta Doğu'dan gelen göçmenler ise Avrupa'ya deniz yolu veya kaçak yollarla ormanlardan yürüyerek ulaşmak zorunda kaldı. Bu hayati tehlike oluşturan yolları kullanan göçmenler vize alamıyor. Ülkeler düzeyinde, Ukraynalı olmayan mültecilere karşı ekibimizin belgelediği çok sayıda ihlalin daha korkunç bir resmini görüyoruz. Bu ihlallerin birçoğu AB'nin göz yumması ve hatta suç ortaklığıyla gerçekleşiyor." değerlendirmesinde bulundu.

Danimarka’nın, Ukraynalıları sıcak bir şekilde karşılarken Avrupalı olmayan mültecileri katı iltica politikası ile karşıladığını kaydeden Shehada, Danimarka hükümetinin, yalnızca Ukraynalı olmayan sığınmacılar için geçerli olan ve mülteci kamplarındaki kalışlarını finanse etmek adına değerli eşyalarına el koyduğu ve sattığı "Mücevher Yasası" adlı bir kanun olduğunu ifade etti.

Shehada, Danimarka'nın İran ve Afganistan gibi ülkelerden gelen yüzlerce sığınmacının iltica başvurularını reddettiğini ve ülkelerine geri göndermediğini, kamplarda kalanlara okuma ve çalışma izni vermediğini ifade etti.

Macaristan'ın Ukrayna'dan kaçan farklı ırklardan aileleri ayırdığını ve Ukraynalı olmayan eşleri Sırbistan'a sınır dışı edip AB'ye geçişlerini engellediğini aktaran Shehada, bu ülkenin yalnızca Ukraynalı eşlerin geçmesine izin verdiğini vurguladı.

Shehada, Macaristan sınır polisinin Orta Doğu’dan gelen sığınmacılara saldırırken Ukraynalılara kollarını açarak karşıladığını da ifade etti.

Yunanistan sahil güvenliğinin, ülkeye deniz yoluyla ulaşan sığınmacıların yasa dışı geri itilmesi konusunda AB'nin sınır koruma ajansı Frontex ile birlikte hareket ettiğini kaydeden Sheheda, Bulgaristan'da sınır polisinin ülkeye geçen insanlara şiddetle saldırdığını ve onları yasa dışı bir şekilde Türkiye'ye geçmeye zorlamadan önce hayvan kafeslerine kilitlediklerine de şahit olduklarını aktardı.

Sheheda, bu yasa dışı uygulamaların bir kısmının AB tarafından finanse edildiğini ve Avrupa Komisyonu tarafından da görmezden gelindiği ifade etti.

- Avrupa'da yaklaşık 6 milyon Ukraynalı mülteci yaşıyor

BM Mülteciler Yüksek Komiserliğinin son verilerine göre, savaşın başlangıcının ardından 6 milyon 268 bin Ukraynalı mülteci başka ülkelere göç etti. Bunlardan 5 milyon 901 bini Avrupa ülkelerinde kayıt yaptırdı.

Komşu ülke Polonya, en çok Ukraynalı mülteciye ev sahipliği yapan komşu ülkelerin başında gelirken BM'ye göre yaklaşık 1 milyon 639 bin Ukraynalı bu ülkede yaşıyor. Polonya makamlarına göre ise bu rakam, 2 milyona yaklaşmış durumda.

Polonya'da yasal olarak ikamet eden her Ukrayna vatandaşının, Polonya vatandaşlarıyla aynı sağlık hizmetlerine erişimi garanti edilirken bunun finansmanının devlet bütçesinden sağlanması kararlaştırıldı.

Burada, acil masrafları karşılamak için tek seferlik mali yardıma erişebilen Ukraynalılar, aldıkları geçici oturma izniyle çalışma imkanı da buldu.

- Avrupa'da en fazla Ukraynalı Almanya'da yaşıyor

Almanya'da da bugün 1 milyon 87 bin Ukraynalı yaşıyor. Ülkede Ukrayna'dan gelen mülteciler için AB Geçici Koruma Yönergesi uygulamaya konuldu.

Ukrayna'dan gelenlerin kayıt yaptırmaları halinde geçici oturma izni için başvuru imkanı oldu. Bu oturma izni, Ukraynalılara yasal olarak çalışma ve diğer sosyal haklarla ilgili imkan tanıdı.

Öte yandan İngiltere'de 210 bin, İspanya'da 186 bin ve İtalya'da 166 bin civarında Ukraynalı mültecinin yaşadığı BM kayıtlarına geçerken bu kişilerin vize işlemleri, çalışma izinleri ve diğer sosyal haklarla ilgili istisnai hakları olduğu biliniyor.

İsviçre de hızlandırılmış bir kayıt süreci ve özel koruma statüsüyle yaklaşık 75 bin Ukraynalı sığınmacıyı kabul etti.

Statüyü alan kişilere barınma, tıbbi yardım, eğitim yardımı, çalışma imkanı ve aylık nakit yardımı yapıldı.

Irak'ın başkenti Bağdat'ta 19 Ağustos 2003'te, aralarında BM Irak Özel Temsilcisi Sergio Vieira de Mello'nun da bulunduğu 22 yardım çalışanının bombalı saldırıda hayatını kaybetmesi sonucu BM Genel Kurulu'nda 2008'de alınan kararla 19 Ağustos, "Dünya İnsani Yardım Günü" ilan edildi.

Manşetler

DUYURU-4