2020 yılında her 10 kişiden biri diyabetle yaşayacak!

İstatistiklerin gösterdiği öngörüler 2020 yılında her 10 kişiden birinin diyabetle yaşayacağına işaret ediyor.

Bununla birlikte kontrolsüz diyabet, kalp krizinden, inmeye görme kaybından son dönem böbrek yetmezliğine kadar birçok sorunun da nedenini oluşturuyor. Acıbadem Adana Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Emre Bozkırlı, komplikasyonsuz bir yaşam ve diyabet tedavisinin başarılı olabilmesi için hastanın tedavi planına tam uyumunun gerektiğini söylüyor. 

Metabolizmanın en önemli hastalıklarından olan diyabetin görülme oranı her geçen gün artmaya devam ediyor. Yanlış beslenme ve fazla kilo alımı bu tablonun oluşma zeminini oluşturuyor. Öyle ki, dünya genelinde 2015 yılında her on bir kişiden bir tanesinde diyabet izlenirken, yaklaşık on yıl sonra bu oranın her on kişiden biri düzeyine yükselmesi bekleniyor. Türkiye’de son derece hızlı ilerleyen diyabetin, erişkinlerde görülme sıklığının 2000-2010 yılları arasında iki kat arttığı görülüyor. Oranların bu denli hızlı ilerlemesinde beslenme alışkanlıklarının değişmesi ve teknoloji odaklı hareketsiz yaşam en önemli etken olarak gösteriliyor. Bozkırlı, kontrolsüz kan şekerinin vücudun neredeyse tüm sistemlerini etkileyerek yaşam kalitesini düşüren, hatta yaşam kaybıyla sonuçlanan komplikasyonlara neden olduğunu söylüyor. Dolayısıyla diyabet tüm dünya için bu denli önemli bir sorun haline geliyor.

Diyabetlilerin yaklaşık yarısı hastalığının farkında değil

Günümüzde Türkiye’de yaklaşık 7 milyon diyabet hastasının olduğu düşünülüyor. Ancak ne yazık ki bu hastaların sadece yüzde 55 kadarı hastalığından haberdarken, bunların da ancak yüzde 85’i tıbbi tedavi alıyor. Dolayısıyla hastalık hakkında istenilen düzeyde farkındalığın olmadığı da ortaya çıkıyor. Diyabetin en önemli özelliklerinden bir tanesinin de çok sinsi seyretmesi olduğunu hatırlatan Doç. Dr. Emre Bozkırlı, şöyle konuşuyor: “Kan şekerleri yüksek seyrettiğinde hasta hiçbir şey hissetmeden başta kalp-damar sistemi, böbrekler, göz ve sinir sistemi olmak üzere önemli organlarda kalıcı hasarlara neden olabiliyor. Tüm dünyada kalp krizi, inme, görme kaybı ve son dönem böbrek yetmezliğinin en sık sebepleri incelendiğinde kontrolsüz diyabetin en sık sebeplerden olduğu görülüyor. Ayrıca, sinirleri etkileyerek duyu kayıplarına neden olabiliyor ve bağışıklık sisteminde zayıflama ile birlikte başta ayaklar olmak üzere vücutta uzuv kayıplarına kadar varabilecek ciddiyette yaraların gelişmesine neden olabiliyor.”

En önemli belirti ağız kuruluğu ve sık idrara çıkma

Daha önceden bilinen diyabet öyküsü olmayan kişilerde; ağız kuruluğu, çok su içme, çok idrara çıkma, anlamlı kilo kaybı, halsizlik, yorgunluk, görme bozuklukları, yara iyileşmesinde gecikme, ellerde, ayaklarda yanma, karıncalanma, keçeleşme ve ağrı gibi başlangıç şikayetleri olabiliyor. Ancak bununla birlikte bazı hastalarda hiçbir şikayeti olmadan sadece kontrol amaçlı yapılan tetkiklerinde kan şekeri yüksekliği saptanıyor ve diyabet tanısı konuyor. Dolayısıyla, bu belirtilere sahip olan kişiler, ailesinde diyabet hikayesi bulunanlar ve kilo fazlası olanların basit birkaç kan tetkiki ile glukoz metabolizmasını kontrol ettirmesi gerekiyor.

Kan şekeri kontrolü için hasta uyumu şart!

Tedavi alan hastalarda ise on tanesinden yedisinin istenilen hedeflere ulaşamadığına dikkat çeken Doç. Dr. Emre Bozkırlı, “Dünya genelinde de tedavi başarısı benzer rakamlarda olup, bu durum günümüzde hem dünyada hem Türkiye’de hastalığın tanı ve tedavisinde yetersiz kalındığını gösteriyor” diyor. Tedavi başarısızlığında en sık rastlanılan sebepler beslenme uyumsuzluğu, hareketsizlik ve ilaçların doğru kullanılmaması olarak gösteriliyor. Bununla birlikte eşlik eden stres, anksiyete, depresyon ve vücudun herhangi bir yerindeki enfeksiyon varlığı da tedavi başarısını olumsuz yönde etkileyebiliyor.

Tedavinin temelinde tıbbi beslenme ve egzersiz yatıyor

Diyabetin tedavisinde tıbbi beslenme tedavisi ve doğru egzersiz alışkanlığının ömür boyu sürdürülmesinin tedavisinin temelini oluşturduğunu söyleyen Bozkırlı, genel tedavi yaklaşımı konusunda şunları anlatıyor: “Diyabetli kişinin doğru beslenme alışkanlığını öğrenek bunu hayat boyu sürdürmesi gerekiyor. Yine eşlik eden hastalıklarına ve vücut yapısına uygun egzersiz programları da kan şekeri kontrolü için çok büyük önem taşıyor. Diyet ve egzersizin yeterli olmadığı durumlarda hekim tarafından tedaviye şeker düşürücü ilaçlar ve son yıllarda kullanımları oldukça kolaylaşan insülin preparatları eklenebiliyor."

Manşetler

DUYURU-4