15 Ekim Düzenlemesi (TTB basın açıklaması)

Devlet ve üniversite hastanelerinde hastalarla hekimleri karşı karşıya bırakabilecek olan uygulama tam bir düzene oturtulana kadar ertelenmelidir! 5 Ekim 2007 tarihli Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi basın açıklaması metni için...

Devlet ve üniversite hastanelerinde hastalarla hekimleri karşı karşıya bırakabilecek olan uygulama tam bir düzene oturtulana kadar ertelenmelidir! 5 Ekim 2007 tarihli Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi basın açıklaması metni için...

BASIN AÇIKLAMASI

DEVLET VE ÜNİVERSİTE HASTANELERİNDE HASTALARLA HEKİMLERİ KARŞI KARŞIYA BIRAKABİLECEK OLAN UYGULAMA TAM BİR DÜZENE OTURTULANA KADAR ERTELENMELİDİR!

İkinci basamak sağlık ihtiyacı olup ta bir hastaneden sağlık hizmeti almak durumunda kalan hastalar için tedavi sürecinin bütününün zorluklardan arındırılması, ilaç ve tıbbi malzeme temininin hastadan bağımsız giderilmesi, muayene, tetkik ve ameliyat süreçlerinin aynı kurumda karşılanması nitelikli bir sağlık hizmetinin ön koşuludur.

Hastanelerde yatan hastaların tüm ilaç ve tıbbi malzeme ihtiyaçlarının yattıkları hastane tarafından karşılanması ve bu süreçte hasta ve hasta yakınlarının mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiği yıllardır TTB'nin savunduğu sağlık sisteminin öncellerinden biri olmuştur. Hastaların hekimlerle karşı karşıya gelmesine yol açan dağınık işleyiş, hekimleri de sorumlusu olmadıkları süreçlerin muhatabı haline getirmektedir.

2007 Mali Yılı 8 Sıra Numaralı Tedavi Yardımına İlişkin Uygulama Tebliği ve Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliği ile Devlet Hastaneleri ve Üniversite hastanelerinde yatarak tedavi gören sosyal güvenlik kurumları hastalarının ilaç ve tıbbi malzemelerinin karşılanmasında bir düzenleme yapılmış, 4 aylık bir hazırlık öngörülerek bu düzenlemenin 15 Ekim 2007 tarihinden itibaren yürürlüğe gireceği belirtilmiştir.

Tebliğ ya da yönetmeliklerin düzenleyici nitelikleri onların gerçek hayatta gerçekleşme şekilleri ile doğrudan ilintilidir. Özellikle Tebliğlerde yazılardan çok tek tek her hastanın hastanelerde karşı karşıya kalacağı tablo esas alınmalıdır.

Son yıllarda devletin desteğini çektiği, "döner sermaye" gibi kar anlayışıyla gelir ve giderlerini düzenleyen hastanelerde yurttaşların mağduriyetlerinin önlenmesi zordur. Öncelikle bu hastanelere kamu finansmanı yeniden sağlanmalıdır. Gelirlerinden hazineye yapılan ve son dönemde arttırılan kesintiler düşürülmelidir. Hastanelerin alacaklarının ödenmesindeki aksaklıklar giderilmelidir. Aksi durumda yatan hastaları korumak için konulmuş olan bu kurallar -yani hastalardan fark alınmaması ve malzeme istenmemesi- ciddi hasta mağduriyetlerine yol açabilir.

Güncel olarak 10 gün sonra uygulanacağı belirtilen yöntemin en temel dayanağını oluşturan malzeme alış sürecine yani ihale süreçlerine ilişkin tam bir kafa berraklığı bulunmamaktadır. Hastanelerde kullanılması muhtemel tüm ilaçların ve malzemelerin bulundurulabileceğine dair ciddi kaygılar mevcuttur. Bir eğitim hastanesinde ilaç olarak kullanılan 6800 ajanın 500 tanesinin sürekli bulundurulmasının zorunlu olduğu bunun da döner sermayelerde 7 trilyonluk bir gider kalemi oluşturacağı, bu haliyle hastanelerin bunun finansmanında zorlanacakları, görülmektedir. Finansmandan bağımsız olarak yatan hastalarda kullanılan ilaçların %30'nun öngörülemediği ve bu nedenle ya tüm ilaçların depolanması ya da bu %30'luk ilaç diliminin bulundurulamaması gibi pratik sonuçlar çıkacağı beklenmektedir. Yıllardır Kamu eczanelerini ihmal eden anlayışın sonucu olarak kamu hastanelerindeki eczacı eksiklikleri de ayrı bir handikap olarak durmaktadır. Özellikle Diyaliz, hematolojik rahatsızlık ve kanser hastaları açısından telafisi mümkün olmayan sağlık problemlerinin ortaya çıkmasından endişe ediyoruz. Hasta ve yakınlarını maddi ve manevi yönden çaresiz bırakabilecek tıkanıklık durumlarında hastalarla hekimlerin karşı karşıya gelmesini istemiyoruz.

Öncelikle bu uygulamayla hastalara kullanılacak ilaç ve malzemelerin niteliği konusunda herhangi bir tereddüt yaratılmamalıdır. Kendisine kullanılacak malzemenin kalitesiz olacağı yada tedavi süreçlerinde aksamalar yaşayacağı konusunda kuşkuları oluşan hastaların kamu hastaneleri yerine özel sağlık kurumlarını tercih etmeleri kaçınılmaz olacaktır. Bu da başından itibaren kaygılarımızı ifade ettiğimiz Sağlıkta Dönüşüm Programının Kamu sağlık kurumları yerine özel sağlık kurumlarını esas alan anlayışının göstergesi olmaktadır. Bu sürecin sonunda Devlet hastaneleri ve Üniversite hastanelerini bu ülkede birer "kambur" olarak gören anlayışın hakim kılınmasından endişeliyiz.

Hastalara kolaylık olarak sunulan bu uygulamanın yaşanacak tıkanıklıklar sonucunda daha çok hasta mağduriyeti ve daha çok cepten ödeme yapılan bir sürece dönüşme riskini kamuoyu ile paylaşmak istiyoruz.

Hasta ve yakınlarını maddi ve manevi yönden çaresiz bırakabilecek bu tür geniş kapsamlı uygulamaların sadece Tebliğ ya da yönetmelik yayınlayarak yaşama geçeceği beklenmemelidir. Eğer özel olarak Devlet hastanelerinin ve Üniversite hastanelerinin tıkanması ve özel sağlık kurumlarının bu konularda avantaj sağlamaları istenmiyorsa bu uygulamaya yönelik karalı bir tutum alınması, tüm hastanelerle koordinasyonun sağlanması, ihale süreçlerinin şeffaf ve pratik hale getirilmesi, sürecin tamamına yönelik iç eğitimlerin yapılması zorunludur.

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ
MERKEZ KONSEYİ

Manşetler

DUYURU-5
EBELİK YÖNETMELİĞİ
HASTANE KOORDİNASYON KURULU YÖNETMELİĞİ