Nereden nereye?

Acun Ilıcalı ile TV8'in sahibi Mehmet Nazif Günal arasındaki satış süreci sona erdi. Böylece TV8'in yeni sahibi Acun Ilıcalı oldu. İkili arasında bir süredir devam eden görüşmelere Ilıcalı az önce noktayı koydu ve Twitter hesabından "TV8 konusunda Sayın M

Acun Ilıcalı ile TV8'in sahibi Mehmet Nazif Günal arasındaki satış süreci sona erdi. Böylece TV8'in yeni sahibi Acun Ilıcalı oldu. İkili arasında bir süredir devam eden görüşmelere Ilıcalı az önce noktayı koydu ve Twitter hesabından "TV8 konusunda Sayın Mehmet Nazif Günal ile anlaştık. Satın alma süreci başladı" diye bir açıklama yaptı.

Günal'ın kanalın içini boşaltarak ve tüm personelin tazminatlarını ödeyerek Ilıcalı'ya teslim edeceği öğrenildi. Acun Ilıcalı, şu an Star TV'ye O Ses Türkiye, Survivor ve Yetenek Sizsiniz programlarını hazırlıyor. Geçtiğimiz yıl gelir vergisi rekortmenleri listesinde ilk 100'e giren ünlüler arasında da yer alan Ilıcalı, listede 4 milyon 604 bin TL vergi tahakkuku ile 31. sırada yer almıştı. İşte Acun Ilıcalı'nın gerçek anlamda bir başarı öyküsü olan serüveni..


200 LİRA MAAŞLA MUHABİRLİK YAPIYORDU


Türkiye'de milyonlarca seyirci onu yerli yabancı herkese 'Merhaba Televole' diye anons yaptırırken tanımıştı. O zamanlar kimse Acun ılıcalı ismini bilmiyordu. Ama aradan geçen kısa sayılabilecek sürede kelimenin tam anlamıyla bir TV efsanesi oldu. Kimsenin tanımadığı, 200 lira maaşla çalışan bir muhabirken, daha 40 yaşına gelmeden Türkiye'nin en ünlü ve en çok kazanan TV programcısı oldu.

Ilıcalı, 29 mayıs 1969'da Edirne'de doğdu. İlk ve orta eğitimini Edirne İstiklal İlköğretim Okulu'nda tamamladı. Kadıköy Maarif Koleji'nde ve Kadıköy Anadolu Lisesi'nde okudu. İstanbul Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği bölümünü kazandı ama orada okumamayı tercih etti.

Ilıcalı'nın iş hayatı 1995 yılında açtığı kot dükkanıyla başladı. Ancak o işte tutunamayıp iflas etti.

Bir arkadaşı aracılığıyla İlker Yasin ile tanışması ise onun hayatının dönüm noktası oldu.

Futbol bilgisiyle Yasin'i etkileyince televizyonculuğun kapısı da açılmış oldu.

Kariyerinin ilk döneminde Beşiktaş muhabirliği yaptı Ilıcalı. Futbolcularla samimi olup özel röportajlar yapmaya başlayınca da adını yavaş yavaş duyurmaya başladı.

Ardından Şansal Büyüka'nın ekibine transfer oldu. O dönemde Televole programında kendine ait bir bölüm hazırlamaya başladı. Artık Ilıcalı dünyayı dolaşıyordu.

Bu bölüm ilgi görünce ayrı bir program olarak ekrana gelmeye başladı. Acun Firarda adlı program 2002 yılında ekran serüvenine başladı.

Program süresince 500'ü aşkın ülkeyi gezdi Ilıcalı. 2005 yılında artık kendi adını taşıyan Acun Medya adlı yapım şirketini kurmuştu.

Ardından Fear Factor ve derken Survivor serüveni başladı.

Var mısın Yok musun ise Ilıcalı'nın kariyeri için bambaşka bir dönüm noktası oldu.

Aralarında Adriana Lima, Chrustina Aguilera, 50 Cent, Paris Hilton'un da bulunduğu bir çok ünlüyü programına konuk etti.

Var mısın Yok musun'un ardından Yok Böyle Dans, O Ses Türkiye, Yetenek Sizsiniz Türkiye gibi programları hazırladı.

Her biri izlenme rekorları kıran bu yapımlar Ilıcalı'yı Türkiye'nin en çok kazananları arasına soktu.

Ilıcalı son yıllarda Türkiye'nin vergi rekortmenleri listesinde ilk sıralarda yer alıyor.

Acun Ilıcalı, son dönemde lüks yatırımları ile de konuşuluyor. Altığı yatlar, arabaları ve motosiklet tutkusuyla bilinen Ilıcalı, Türkiye'de uçak sahibi olan birkaç ünlüden biri.

Ilıcalı'nın kariyerindeki bunca başarıya rağmen hayatının trajik bir yönü de var.

Bir ağabeyi olan ünlü televizyoncu annesi İlknur ve babası Ergün'ü çok erken yaşta yitirdi.

Annesi ve babası Acun'un ilk eşinden dünyaya gelen ve o sıralar henüz 10 aylık olan kızını da alıp Bodrum'a gitmek üzere yola çıktılar. Ancak baba Ilıcalı, karşıdan 190 kilometre hızla gelen bir arabayla çarpıştı. Çarpışma o kadar şiddetliydi ki Ilıcalı ailesine çarpan araba infilak etti.

Haberi ağabeyinden alan Acun ne olup bittiğini tam olarak da bilmeden hastaneye gitti. Sonrasını Hürriyet'e verdiği röportajda şöyle anlatmıştı ünlü televizyoncu:

"Hastaneye ulaştık, gecenin üç buçuğu, bu işleri söylemenin bir raconu vardır, olmalıdır, hala sinirleniyorum düşününce, "İlknur Ilıcalı?yı ziyarete geldim" dedim. Adam, önündeki deftere baktı, bir sayfa açtı, sonra başka bir sayfa, kafasını bile kaldırmadan "Ölmüştür!" dedi.

"Ergün Ilıcalı?" dedim, aynı aşağılık ve duygusuz ifadeyle "Ölmüştür" dedi. İçimden sadece şu geçti. "Allah?ım bu yaşadıklarım kötü bir rüya olsun." Birazdan Bakırköy?deki evde uyanayım ve diyeyim ki, "Kabusmuş çok şükür uyandım geçti..." Bir ümit bekledim ama yok, her şey gerçekti."

Ilıcalı'nın aynı araçta bulunan kızı ise oturduğu bebek koltuğu sayesinde kazadan kurtuldu. Acun Ilıcalı, kısa bir süre önce verdiği bir röportajda anne ve babasının geri geleceğini bilse bütün servetini feda edeceğini dile getirmişti.

Acılarla Dolu Hayatını Başarılarla Tatlandıran: Acun Ilıcalı

Acun Ilıcalı, Ergün ve İlknur Ilıcalı'nın ikinci oğulları olarak, 29 Mayıs 1969'da Edirne'de doğdu. Ömer Cenker Ilıcalı adında bir ağabeyi olan Ilıcalı'nın ailesi Erzurum'un Ilıca ilçesindendir.

İlkokul ve ortaokul hayatı Edirne İstiklâl İlköğretim Okulu'nda geçmiştir. Kadıköy Maarif Koleji orta bölümünü ve Kadıköy Anadolu Lisesi'ni bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi'nin İngilizce öğretmenliği bölümünü kazanmıştır.

Fakat o okulda okumayıp, televizyonculuğu seçmiştir.

On dokuz yaşında evlenmiş ve bu evlilikten Banu adında bir kız çocuğu dünyaya gelmiştir. Ilıcalı, kızı doğduktan dokuz ay sonra ailesini kaybettiğinde, yirmi bir yaşındaydı

Daha sonra ilk eşinden boşanmıştır. İkinci evliliğini ise 2003 yılında Zeynep Ilıcalı'yla yapmıştır ve bu evliliğinden ise Leyla ve Yasemin adlarında iki kız çocuğuna sahiptir.


Kariyeri :

1995 yılında bir kot dükkânı açarak ticarete atılmış; fakat iflas etmiştir. Bir arkadaşı vasıtasıyla İlker Yasin'le tanışan Ilıcalı, futbol bilgisiyle onu etkilemeyi başarınca denenmek üzere işe alınmıştır.

Beşiktaş muhabiriyken futbolcularla samimi olup özel röportajlar yapmayı başarınca yıldızı parlamış ve daha sonra Şansal Büyüka'nın ekibine transfer olmuştur. Televole'nin spor magazin programı olduğu yıllarda bu program içerisinde kendine ait bir bölüm sunmaya ve bu bölüm dâhilinde dünyayı dolaşmaya başlamıştır. Ardından bu bölümü 2002 yılında Acun Firarda adı altında ayrı bir program yaparak sunmaya devam etmiştir.

Bu kapsamda yüz beş ülke gezmiştir. 2005 yılında Acun Medya adlı prodüksiyon şirketini kurmuştur; Fear Factor, Survivor Kızlar - Erkekler, Survivor Türkiye - Yunanistan, Survivor Aslanlar - Kanaryalar, Var mısın Yok musun, Devler Ligi, Yetenek Sizsiniz, Yok Böyle Dans, Survivor Ünlüler - Gönüllüler ve O Ses Türkiye programlarının yapımcısı, jürisi ve sunucusu olmuştur.

Ayrıca Uğur Dündar'ın sunmuş olduğu Yoksa Rüya mı? ve Behzat Uygur'un sunmuş olduğu Söyle Söyleyebilirsen programlarının yapımları da Acun Ilıcalı tarafından gerçekleştirilmiştir. Ayrıca başta Türkiye'deki üniversiteler olmak üzere, Anadolu'nun çeşitli yerlerinde stand-up gösterileri yapmıştır; bu gösterilerinde meslek hayatı boyunca başına gelenleri mizahi bir dille izleyicilere aktarmıştır.


Ödülleri



En İyi Erkek Sunucu Altın Arılar Ödülü

Ilıcalı, 2007 yılında Kadıköy Maarif Koleji ve Anadolu Lisesi Mezunlar Derneği tarafından Kristal Martı ödülüne layık bulunmuştur.


Dibe Vuran ve Hayata Küsen Acun



Kayıplar fena halde sarsmış Acun'u. Tam bir yıl evden çıkmamış. Ziyarete gelen arkadaşları onu yalnız bırakmamışlar. Evde onlarla oyun oynayarak, futbol izleyerek geçirmiş bir yılı. Bu dönemde eşiyle yolları ayrılmış. Dibe vurduğunu ifade ettiği bu süreci atlatmak kolay olmamış elbette. Herkesin bir gün öleceğini, hayatın anlamsız olduğunu düşünerek ölümden hiç korkmadan yaşamaya başlamış.

Motosiklet almış ve onunla büyük bir kaza geçirmiş. Bağdat Caddesi'nde... Bir araba soldan gelip çarpmış. Arkadaki arkadaşı bu kazada vefat etmiş. Acun'un ise sol kolu kırılmış. 36 dikişli bir ameliyat geçirmiş ve koluna platin takılmış.

1993 yılında ticarete atılmış Acun. Bağdat Caddesi'nde arkadaşıyla bir kot dükkanı açmışlar. Yurtdışından markalı jean ve gömlek getiriyorlarmış. Armani, Valentino, Versace marka kotlar da getiriyorlarmış. Sonra ikinci bir dükkan da açmışlar. Ancak aynı yıl döviz krizi olunca aldıkları malı satsalar da borçlarını ödeyemez duruma gelmişler ve batmışlar.


Acun'un Yükselme Devri



Peki nasıl ayağa kalkmış Acun?
Kanal D'nin o dönemdeki genel müdürü İrfan Şahin, yeğeninin en yakın arkadaşıymış. Aynı zamanda Show TV'de mali kontrolör olan İrfan Şahin'i ziyarete gitmiş bir gün. İrfan Bey İlker Yasin ile tanıştırmış Acun'u. Çok sıcak bir futbol muhabbeti yapmışlar.

İlker Bey şaşırmış, çünkü futbol manyağıymış Acun. İnter-Milan maçını izlemeye İtalya'ya giden tiplerden... Bu enerjisiyle İlker Yasin'i etkilemeyi başarmış ve denemek üzere işe almış Acun'u. O zamanki kurla maaşı 110 dolarmış.

Beşiktaş maçlarına gittikten sonra şansı dönmeye başlamış Acun'un. Beşiktaş muhabiriyken bir anda sporcular ile samimi olmuş, sıcak diyaloglar içinde bulunmuş.


Bu samimiyetten dolayı bütün futbolcularla özel röportajlar yapmaya başlamış ve bir anda yıldızı parlamış. Şöyle anlatıyor o dönemi:



"Bir gün beni Beşiktaş antrenmanına yolladılar. Futbolcularla samimiyet kurmaya başladım. En önemli futbolcuyu 10 saniye sonra canlı yayına çıkarıyordum. Konuşma yasağı bana işlemiyordu. İngilizcem iyiydi, örneğin Beşiktaş'ın o zamanki teknik direktörü Christoph Daum'un dediklerini anında tercüme ediyordum. Tüm bunlar ekrandan da belli olmaya başlayınca yükselme devrim başladı."


Hayatının Dönüm Noktası: Şansal Büyüka ve Televole



Hayatındaki dönüm noktasını ise Şansal Büyüka ekibine transfer oluşu olarak görüyor. O geceyi şöyle anlatıyor: Beşiktaş'la uçaktan indik. Kamp dönüşü gece 03.00 filan. Telefon çaldı, açtım. Şansal Abi'nin yardımcısı Ferhan Tezcan arıyor. Yanımda Nijeryalı futbolcu Amokachi var.

Beni transfer etmek istediklerini söyledim. "Şimdi ne alıyorsan 10 katını iste. Ben 10 milyon dolarlık futbolcuyum kimse beni bu saatte istemedi" dedi. Büyük havayla Şansal Abi'yle buluştum. 10 katını isteyemedim ama 7 katından kapıyı açtım. Şansal Abi de 'Seve seve' deyince transfer oldum.

Sonra Şansal Büyüka'nın yanında, Televole'de çalışmaya başlamış. Televole'nin spor-magazin olduğu yıllar? Kimseyi satmadığı, samimi olduğu için magazin dünyasında da çok özel işler yaptığını düşünüyor. Televole içerisinde kendine ait bir bölüm sunmaya, bir süre sonra da bu bölüm dahilinde dünyayı dolaşmaya başlamış. 105 ülke gezmiş.

2002'de Acun Firarda'yı sunmaya başlar. Bu arada "Dokun Bana" ve "Biri Bizi Gözetliyor" isimli yüksek reytingli yapımlara imza atmış. Acun Firarda vesilesiyle gittiği ülkelerdeki televizyon programları sıkı sıkıya takip etmiş. Beğendiği, zevk aldığı programları Türkiye'ye getirmiş.

Bakmış ki onun zevk aldığı işlerden Türk halkı da zevk alıyor, program seçimlerini de ona göre yapmış. 2006'da Acun Medya'yı kurmaya karar vermiş. Önce Fear Factor gelmiş, oldukça başarılı olmuş. Ondan sonra Survivor'lar... Survivor Türkiye-Yunanistan, Survivor Aslanlar-Kanaryalar. Son olarak da "Var mısın Yok musun" ile turnayı gözünden vurmuş Acun. Ayrıca Uğur Dündar'ın sunduğu "Yoksa Rüya mı" ve Behzat Uygur'un sunduğu "Söyle Söyleyebilirsen" programlarının yapımları da Acun'a ait.

Yaşamındaki tüm zorluklara ve çöküşlere rağmen ayağa kalıp koşmayı bilen, bunu kendi kendine öğrenen Acun'un yaptığı işleri ister beğenelim, ister beğenmeyelim, azim ve kararlılığı yabana atılır gibi değil.


Acun'un Dilinden Başarı Sırrı"



Bir kere hiç suni olmadım, samimiydim. Çok büyük bir avantajım, hiçbir dizide oynamadım, onun için halk gerçek bir kimlik gördü. Genelde etrafta sevilen bir insanım zaten. Bugün 25-30 kişilik bir ekip varsa bunların 15'i minimum 15 yıllık arkadaşım. Ukalalıktan nefret ederim. Kendini beğenen insan bana çok antipatik gelir. En büyük avantajım da kendimi ekrana çok iyi yansıtıyorum, o da Allah'ın bir lütfu. En iyi projem 'Var mısın Yok musun?' diyebilirim. Bugüne kadar toplum tarafından sevilen biriydim, ama hep 15-25 yaş grubundan ilgi görüyordum. 'Var mısın Yok musun?' ile Türk ailesini komple kucaklamış durumdayım. Başarılı olacağına inanıyordum, ama marka değerime bu kadar katkıda bulunacağını düşünmüyordum."

"Ben dersleri anlayamıyordum. Konsantrasyon problemim var. Amcam matematik profesörü. 2,5 ay çalıştırdı beni, sınava girdim, sıfır aldım. Babam gözlerine inanamadı. 3 kere baktı 'Aynı şeyi mi görüyoruz?' diye bana baktı. Ben de zaten kağıdımın boş olduğunu biliyorum ama usulen ben de baktım. Yani bunun bir izahı var mı? Yok! Algılayamıyordum yani bu bir gerçek!"


Evden Dünya Kupası Maçını Nasıl Sundu?



"O dönemdeki kız arkadaşım şimdiki eşime sürpriz yapmak istiyordum. Dünya Kupası'nda görevliydim, atlayıp Türkiye'ye geldim. Brezilya çeyrek finale kalınca Brezilyalı taraftarlar arasından yayın yapmam istendi. Bense Türkiye'deyim. Arkadaşları topladık eve, tezahürat yapacaklar. Arkadaşlar Gülden Karaböcek şarkısını Brezilya versiyonunda söyledikleri için talihsizlik yaşandı. Sunucu Öztürk Pekin de stüdyoda bir an aptallaştı."


Yarışmacı Olmak İçin Acun'un Gözüne Nasıl Girilir?



"16 kişilik bir ekip kurduk. Sabahtan akşama kadar casting yapıyor bunlar. Yani insanlarla devamlı görüşe görüşe, 3 tur atlıyorlar. 3 tur sonra bizim de olduğumuz bir jüriye geliyor. Başvuruya gösterilen özen bizim için çok önemli. Reality Show'da bir insanın performans vermesi için öncelikle çok istekli olması lazım. Emin olun, yarım istekli bir insanı programa çıkarttığınız zaman ne seyirci mutlu olur ne de o ortamdakiler. Formu doldurmuş, 'Hayatından geçen ilginç bir olay' demişiz. Oraya 'Pek bir şey geçmedi' denmişse, o dakika biri gitti zaten. İlginç olmasa da bir şey yazacak oraya.

Biz dememişiz ki bizi şaşırtacak ilginç bir olay! Forma gösterilen ilgi vardır. Bir kelimeyle yazan bir insan belli ki girmiş internete, tombala gibi şansımı deneyeyim demiş. Biz öyle bir yarışma istemiyoruz. Arkadaşlar 100 başvuru formu okuyorlarsa, bunun 20-25 kişisini çağırıyorlar. Aynı anda 3 jüri kuruyoruz gibi düşünün. 3 jüriye sabah 10'dan akşam 16'ya kadar devamlı geliyor, görüşüyorlar. Bizim arkadaşlarımız 'Artık bu yarışmacı olur' diyorsa, o aşamada bana geliyor."


Takdir Edilerek Reyting Almak



"Açıkçası biz reyting zehirlenmesine uğramış bir milletiz. Bu, iyi bir şey değil. Bugün şu kadar para kazandın deseler hiç umurumda değil. Çünkü yediğim yemek belli, gezdiğim yer belli. Bunun üzerindeki para zaten olsa da olur olmasa da olur. Ama reyting bizim dünyamızdaki en büyük prestij. Benim aynı zamanda beğenilme yüzdemin de yüksek olmasına vesile oldular. Ben aslında reyting almanın bin bir yolunu biliyorum, ama önemli olan takdir edilerek reyting almak.

1/55