Mahalle baskısı diyete yararlı mı yoksa zararlı mı?

Mahalle baskısı diyete yararlı mı yoksa zararlı mı?

Kilolu kişiler üzerinde artık mahalle baskısı oluşuyor. ‘Çirkin’ muamelesi görebiliyorlar, garip bakışlarla karşılaşıyorlar. Gönüllerince yeme içme konusunda bile rahat değiller... Peki bu baskılar şişmanlığın önüne geçebiliyor mu? Onların bir an önce diyete başlayıp kilo vermesini sağlıyor mu, yoksa mutsuzluk mu yaratıyor? İşte tıp dünyası bu soruların yanıtını tartışıyor..

ZAYIFLIĞIN REKLAMI OLMAZ
Prof. Dr. Sedat Özkan Psikiyatrist
Kilo sorununun sektör haline getirilmesini yanlış buluyorum. Önemli olan sağlıklı olmaktır, mutluluk sadece kiloyla olmaz. Bunu toplumsal histeri haline getirmeyelim. Mahalle baskısına göre, “İnsanlar beni daha çok beğensin” diye diyet yapılmaz.

Reklamların ve televizyonların bu konuda çok etkili olduğunu düşünüyorum. Zayıflığın toplumun imaj konusu olması ve beğenilen vücut tiplerinin topluma dayatılması yanlış. Çeşitli yiyeceklerin özendirilmesini de sağlıksız buluyorum. Mahalle baskısından ziyade, bunlar da o insanları derinden etkiliyor.

KİLOLU İNSANLARI DIŞLIYORUZ
Prof. Dr. Mansur Beyazyürek Psikiyatrist
Kilolu insanları obsesif gibi yaptılar. Devamlı sağlıkla aşırı ilgilenen insanlar oldular. Mahalle baskısı tabii ki insanları mutsuz yapıyor. Zayıflığın güzel ve itibarlı olduğu vurgulanıyor. Bunları gördükçe şişman insanlar suçluluk duygusu içine giriyor. Kendilerini suçluyor.

ZAYIFLIK MODA OLDU
Diyetisyenler, doktorlar da zayıflığı ön plana çıkararak buna katkıda bulunuyor. Kilolu olup da uzun yıllar sağlıklı yaşayan insanlar da var. Ünlü bir psikolog olan, Leo Buscaglia, bir kitabında şunu söylüyor: “Hayata bir çok güzellikten zevk almak için geldik. Ben öbür dünyaya 52 beden gideceğime 56 beden gideceğim. Yeme zevkime insanlar neden bu kadar karışıyor?” diyor.

İşte mahalle baskısına bir örnek. Biz, bu zayıflık trendi içinde farkında olmadan şişman insanları dışlıyoruz. Bu yüzden de onlar kendilerini mutsuz hissediyorlar. Buna ne kadar hakkımız var, onu da bilmiyorum. Toplumun baskısı olmasa, okullarda çocuklara şişko denilmese aslında onlar çok mutlular.

ŞİŞMANLIK RUH SAĞLIĞI SORUNUNA DÖNÜŞÜYOR
Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu Medicana Hastanesi psikiyatri uzmanı
Bugün şişmanlık sadece bir bedensel sağlık sorunu değil aynı zamanda ruh sağlığını etkileyen önemli bir faktör olarak öne çıkıyor. Hiç kuşku yok ki bir durumun ruh sağlığını etkilemesi, onun algılanması ile ilgili.

Böyle konularda ise algılamanın toplumsal boyutu belirleyici olur. Toplumda konu ile ilgili oluşan yargılar, kişinin o konudaki duygu ve düşüncelerini etkiler. Modern kentlerdeki yaşam tarzı, enerjisi yüksek besin maddelerini ve hareketsizliği adeta insanlara dayatıyor. Bunun sonucunda da şişmanlık yaygın bir sorun haline geldi.

İÇLERİNE KAPANABİLİRLER
Öte yandan şişmanlık hakkında olumsuz yargılar da şişmanlıkla birlikte yaygınlaşıyor. Burada zayıflama konusunda bir sektörün oluştuğunu ve bu sektörün yapmış olduğu reklamların etkisini de tekrarlamak gerek. Bütün bunlar şişmanlar üzerinde ciddi bir mahalle baskısı oluşturmakta.

İlk bakışta bu baskının şişmanlıkla baş edilirken olumlu katkısı olacakmış gibi görülebilir ama bu her zaman doğru değil. Çoğu zaman bu baskı, tepkilere, kişilik yapıları uygun olanların inatlaşmasına veya içe kapanmalarına neden olmakta... Böyle durumlarda şişmanlık aynı zamanda ciddi bir ruh sağlığı sorunu olarak karşımıza çıkar.

BASKI ZAYIFLAMA HAPLARINA İTİYOR
Nilgün Hasan Memorial kilo kontrol ve obezite merkezi psikoloğu
Fazla kilolu insanlar kimi zaman sözlü olarak kimi zaman da bakışlarla çevreleri tarafından rahatsız edilebiliyor. Yetişkinler için bu durum, kilo vermek için teşvik edilmekten çok, çaresizlik anlamına geliyor.

Fazla kilolarından kurtulmak için diyet, spor ve pek çok yardımcı yöntem deneyen, yine de kilo veremeyen, buna ek olarak çevresinden psikolojik baskı gören kişiler, “Bunu bile başaramadım, ben çok beceriksizim” gibi karamsar düşüncelere kapılıyor. Konu ile ilgili azimlerini kaybedebiliyorlar. Yine bu kişiler zayıflama hapları ve bilinçsiz uygulanan yöntemlerle kilo vermeye çalışıp sağlıklarından olabiliyorlar.

SOSYAL HAYATLARI KALMIYOR
Zaten kendi bedenlerinden rahatsız olan fazla kilolu bireyler, “İnsanlar arasındayken benimle dalga geçeceklerine yalnız başıma kalayım da kafam rahat olsun” düşüncesi ile giderek asosyalleşebiliyorlar. Bu da eve kapanmaya ve kişide depresif belirtilere yol açabiliyor.

Çocuklar içinse fatura daha da ağır olabiliyor. Kilolarından dolayı sürekli dalga geçilen çocuk olmak, çocuğu yanlış yöne itebiliyor. Bu konuda bilinçsiz olduklarından aniden kilo vermek için yemek yemeyi tamamen kesebiliyorlar. Dışlanmak da çocuğun kendisine ve çevresine olan güvenini kaybetmesine neden olabiliyor.

1/14