YÜKSEK ÖĞRETİM PAKETİ GEREKLİ…
Dr.Recai Yahyaoğlu
19 Ekim 2013 Cumartesi 22:38
Gençlerle bazen sohbet ediyoruz. Onlara tabii olarak tavsiyelerimiz oluyor… Bu tavsiyelerin başında kendi mesleklerinde ya da ilgi duydukları alanlarda akademik çalışma yapmaları ve kendilerini geliştirmeleri geliyor… Gençler geniş zamanın kıymetini ve geleceğin önemini yeteri kadar fark edememiş olabiliyorlar… Haliyle gençlik işte…
Geçmişte hekim olarak bizler çoğunlukla kamuda çalışmanın yanında özel sektörde de hizmet vererek çalışma hayatımızı sürdürdük. Şimdi istiyoruz ki gençler bu hatayı yapmasınlar… Para kazanmak tabi ki önemli… Kimseye muhtaç olmayan bir yaşam her insanın arzusudur… Fakat her şey para da değildir. İnsan doğası gereği parayı birinci öncelik yaptığında hayatı kendisi için çekilmez hale dönüştürdüğünü anlıyor…
Öğrencilerin büyük çoğunluğu üniversite hocalarından gerekli olan desteği göremediklerinden sitem ediyorlar… Ne konuda? Akademisyenliğe teşvik konusunda… Örneğin iki bayan öğretim üyesi var. İkisi de doktoralarını Amerika’da yapmışlar ve gençleri akademisyenlikten tamamen soğutmakla meşguller. Bu üniversitenin adı ve bölümünü yazmak istemiyorum. Amacım bir yeri eleştirmek değil zihniyetleri değiştirmek…
Hocalar şu şekilde konuşuyorlarmış… ”Biz Amerika’da haftalarca laboratuvar ortamında çalışmalar yaptık. Arkadaşlarımızla görüşmek için bir ay öncesinden randevulaşırdık. Para kazanamadık. Şu anda ev arıyoruz. Bize ev bakın ama altmış metre kareyi geçmesin. Çünkü daha büyük bir daire alacak kadar para biriktiremedik. Sizlerde Toefldan daha zor olan... isimli sınava şimdiden hazırlanmaya başlayın…
Doçent olduk fakat hala metrobüsle işe gelip giderken kitap okumaya devam ediyoruz… İstanbul’da yaşamak zor… Ne para kazandık ne de hayattan istediklerimizi elde ettik… (Bekar oldukları kendilerince açıkça söylenmiyor fakat durumları bunu ifade ediyor…) Sadece akademisyen olarak zar zor doçent olabildik… Sizlerde akademisyen olmak istiyorsanız böyle bir yaşamı göze almak zorundasınız...”
Bu olumsuz söylemleri devam ettirmek mümkün… Fakat bu kadarı yeterli… Allah aşkına hangi öğrenci böyle bir akademisyenliğe ilgi duyabilir… Bu tarif ve ifade ediş tarzı öğrencilere ne yani sizin tavsiye ettiğiniz bir yaşam böyle bir yaşamsa ben bu işte yokum dedirtmez mi? Nitekim dedirtiyor... Hocalarına bunu söyleyemeseler de bize söylüyorlar. Bunlar elbette kasıtla ifade edilmiş cümleler değil… Gerçek olsa bile bu tarz ne yazık ki gençlerimizi zehirliyor… Akademik unvan almak bir şey değil asıl olan onun hakkını vermektir…
Geleceğin Türkiye’sinde gençlerin akademik bakış açısına sahip hale getirilmesinin büyük önemi var… Radikal düşünmek sağlıklı değil… Gerçek manada akademik düşünmek her türlü aşırılıktan uzaklaşmak anlamına geliyor… Maalesef bu konuda sabıkalıyız… Geçmişte bu bakış açısına sahip olamadığımız için bizim kuşağımız büyük sıkıntılar çekti. Hala çekiyoruz… Hatalı şeyler yazdık söyledik… Hala o günlerden günümüze yansıyan sıkıntıların ceremesi devam ediyor. Buna bir son verme zamanı çoktan geldi…
Yapılacak çabaların iki önemli ayağı var… Birincisi üniversiteler parlak gençleri birçok teşvikte bulunarak bu yöne doğru yönlendirmelidirler. Hocalar uyarılmalı moral bozucu davranış ve ifadelerden kaçınmaları sağlanmalıdır. İkincisi ise devlet bu alanda çalışacak olanlara sadece teşvik vermeyle kalmamalı bunu ekonomik olarak maaşlara yansıtarak üniversite hocalarının maaşlarında ciddi iyileştirmelere gitmelidir.
Gençlerimiz akademisyenlikte gelecek görebilmeliler… Para olarak, itibar olarak, bilime yaptıkları katkı bakımından hayatlarını çok rahat ve istedikleri konforda yaşayabileceklerine inanmalılar… Son alınan bazı kararlarla akademik makale yazmaya teşvik verilmeye başlandı. Kabul ediyorum. ‘Tek Üniversite Yetmez’ projesi ve İstanbul Üniversitesi Uzaktan Eğitim Sisteminde yapılanlar göz kamaştırıcı… İkinci bir üniversite okumak aynı kafa içinde farklı bir dünya yaratmaktır…
Biz şimdiden daha lisans düzeyinde gençlerin moralini bozarsak istediğimiz noktaya gelemeyiz. Gençlere olumlu mesajlar verilmelidir. Bilim insanının halk ve devlet nezdinde itibarı arttırılmadığı sürece yol alamayız. Her makale/tez yazan kişi önemli bir ayrıcalık kazanmalı ve bu durum çalıştığı üniversiteden aldığı maaşı bile etkilemelidir. Sözlü kültürümüzü yazılı hale evirebilmeliyiz… Bilim yazıyla kalıcı hale dönüşüyor. Yazmak kutsal bir iştir. Suya yazı yazılmıyor ve yazmak sorumluluk istiyor… Yaptığımız işin sürdürülebilirliği önemlidir. Bir kere yapıp sonra vazgeçmek değil sürekli yapmak ve yaparak gelişmek zorundayız…
Türkiye’de yüksek lisans ve doktora eğitimleri devlet üniversitelerinde gündüz mesai saatlerinde yapılıyor. Bu işten vazgeçmek lazım… Lisans okuyan öğrenci lisansüstü doktora derken geçimini nasıl sağlayacak… Askerlik evlilik… Bu tıkanıklığın açılması gerekiyor. Doktora bursları ile bu iş olmaz. Özel üniversiteler gibi devlet üniversiteleri de insanların gündüz çalıştıklarını göz önünde bulundurmalı lisansüstü ve doktora programlarını akşam saatlerine alabilmeli. Öğretim üyelerine verilen ders saati ücreti arttırılmalıdır… Gündüz ve akşam ders saati ücretleri farklı olmalıdır. Hem sayı olarak artan hem de akşam saatlerine alınan programlar hele bir de uzaktan eğitimle verilmeye başlanırsa binlerce insan için umut ışığı olacaktır…
Aile Hekimlerine kanun hükmünde kararname ve uzaktan eğitim vasıtasıyla tanınan Aile Hekimliği uzmanlık hakkı doktora eğitimi kapsamında değerlendirilmelidir. Bu şekilde olmazsa uzmanlığın hiçbir anlamı kalmaz. Emekli olan ve emekliliğinde zamanının bir kısmını üniversite hocalığı yaparak geçirmek isteyenlere imkan tanınmalıdır. Hekimler üniversiteler için çok iyi bir kaynaktır. İnsan kolay yetişmiyor. Sağlık Net ve Sağlık Bakanlığının bilgi teknolojisindeki hamleleri bu bilgileri uzmanlık çalışmalarında kullanacak hekimler için büyük bir avantajdır. Aile hekimleri uzman olurken tez yazarlar ise işte o zaman Türkiye bir araştırma cennetine dönüşür. Tıp alanında yapılan araştırma ve bilimsel çalışmalar dünya çapında ülkemizi zirveye çıkarır…
Türkiye’de eğitimde devrim yapmak ve yaşanan sıkıntılara çözüm yolu bulunmak isteniyorsa yapılacaklar bir paket program içinde ele alınmalıdır. Niyetimizi temiz tutarak bu paket programa farklı konular ilave edilebilir… Önemli olan devrimsel nitelikte gerçek sıçramayı sağlayacak orijinal fikirleri beyin fırtınası yaparak bulmaktır. YÖK sorunları elbette biliyor fakat çözüm bulma konusunda çok hantal ve ürkek davranıyor. Ülkemizde hem akademisyen eksikliğinden dert yanılacak hem de bu alandaki sorunlara radikal çözümler bulunamayacak… Bunu anlamak mümkün değildir…
Türkiye değişip gelişiyor. Bilimsel çalışmalarımızda gelişmeli… Nicelik önemli de asıl olan niteliktir… Yasaklı bir Türkiye’ye değil özgürlüklerin arttığı, her sabah itiraz edenler olsa da demokratikleşme paketinin halkın çoğunluğu tarafından olumlu karşılandığı bir Türkiye’ye uyanıyoruz… Geleceğimiz çok parlak… Politikacıların cesaretine yönetici akademisyenlerin ortak olması ve onları karar almaya zorlaması lazım… Kabul ediyorum. Asıl karar vericiler onlardır… Onlarda eğitimin önemini fark etmiş bulunuyorlar. 2014 yılı için bütçeden en fazla pay eğitime ayrılmış durumda… Demokratikleşme paketleri gibi acilen ve çok kapsamlı bir ‘Yüksek Öğretim Paketi’ çıkarılmalıdır… Neden mi? Türkiye'yi durduğu yerden sıçratıp kanatsız uçuracak alan burasıdır da ondan…
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2006 Sağlık Aktüel