23 Aralık 2024
  • Ankara1°C
  • İstanbul7°C
  • Bursa5°C
  • Antalya10°C
  • İzmir10°C

TÜRKİYE’NİN SAĞLIK SİSTEMİ: OLDUKÇA GARİP BİR SAĞLIK SİSTEMİ

Prof.Dr. Paşa Göktaş

07 Mayıs 2013 Salı 17:48

Bir Başarı Hikayesi Mi?

Kesinlikle değil. Bu tür haberler ve propagandalar, son 10 yıldanberi sağlığı yöneten ve giden Bakan’ ın iddialarından ibaret. Güdümlü belirli kuruluşlar, bu yönde haberler yaydılar. Gerçekte ise, sağlık sisteminin çok sayıda sorunu bulunuyor ve bu sorunlar bekledikçe kronikleşiyor.

Sağlık sisteminin özü, kamu bütçesinin aşırı biçimde harcanması sonucu, halka yansıyan yönünün iyileştirilmesinden ibarettir. Halkta memnuniyet oluşturan durum, daha kolay muayeneye ve ilaca erişebilmesidir. Halk, kolay sayılacak biçimde eline bir reçete alabilmekte ve bunu da kolayca eczaneden alabilmektedir. Bu nedenle memnundur.

Peki aldığı bu reçetenin doğru reçete olduğunu biliyor mu? İşte tüm sorun buradadır. Sistem kolay yürüyor görünüyor, ancak sistemin iç kalitesi bozuluyor. Halk da bunun farkında değildir.

Peki böyle bir sistem kurmak için, kamu sağlık giderlerini 5-6 milyardan 70 milyar TL’ ye yükseltmek gerekli miydi? Bizce hayır. Ama bu sorunun yanıtını, gerçekten sistemi bilen birilerinin vermesi gerekmektedir.

SAĞLIK SİSTEMİNDEKİ GARİPLİKLER VE SORULAR

1. Üniversite hastanelerinin neredeyse tamamı iflasa sürüklendi. Eskiden borçlarını 2-3 ayda öderken, şu anda 12- 24 ayda ödeyemez hale geldiler. Getirilen tüm yöneticiler mi başarısız? Bu durum size garip gelmiyor mu?

2. Üniversite öğretim üyelerinin bir kısmının hastaya elini sürememesi, ameliyatlara girememesi gibi harika icatlar size garip gelmiyor mu?

3. Çoğu ülkede, doktorlar istediği kadar çalışabiliyorlar. Doktorların mesaiden sonra başka yerde çalışmasına yasak getirmek size garip gelmiyor mu? Çalışmayı yasaklamak hangi sistemde var acaba?

4. Çoğu ülkede, hekimler birçok kuruluşta görev alabilmektedir. Yani çalışma özgürlüğü söz konusu. Hekimlerin çalışma biçimlerine anlamsız ve sayısız kısıtlamalar getirmek size garip gelmiyor mu?

5. SGK’ ya sağlık primi ödeyen vatandaşlara, yalnızca devlet hastanelerine ve özel hastanelere başvurabilme hakkı verilmesi; muayenehane, laboratuvar ve polikliniklere başvurabilme haklarının olmaması garip değil mi? Bu ayrımcılık hangi mantıkla izah edilebilir? Bu bir lobi faaliyeti olmasın! ( Çoğunluk böyle düşünüyor)

Vatandaşların, SGK’ ya ödedikleri sağlık primi karşılığında istediği hekimi ve sağlık kuruluşunu seçememesi garip değil mi? Bunun bir mantıklı izahı var mı?

6. Tüm ülkeler, hem halka daha yakın ve yaygın hizmet sağlamak, hem de daha ekonomik ve sınırlı yatırımlarla sağlık hizmeti sunmak için poliklinik, tıp merkezi, muayenehane ve laboratuvar gibi ayaktan tanı ve tedavi kuruluşlarını destekler ve teşvik ederken, Türkiye’ de ise bunların hem fiziksel koşullarını zorlaştırmak, hem de SGK’ nın, tam tersine daha pahalı yatırım biçimi olan hastanelerle sözleşme yaparak, diğerlerini dışlaması ülkenin yararına mıdır? Toplumun yararına mıdır? Adaletli midir? Yanlış modelin teşvik edilmesi midir? Garip değil midir?

Sakın bunların arkasında bir lobi faaliyeti olmasın? ( Çoğunluk böyle olduğunu düşünüyor)

7. Doktor muayenehanelerine getirilen akıl dışı fiziksel koşullar garip değil midir? Merdiven basamağının genişliği, yüksekliği, asansörün çapı ile muayenehanenin ne ilgisi var? Doktor muayenehanesinde 3 adet tuvalet neden isteniyor? 20 yıldır aynı binada faaliyet gösteren doktordan neden yangın merdiveni isteniyor? Aynı binadaki avukat, mühendis, muhasebeci ve diğer işyerlerinden neden istenmiyor? Binada yaşayanlardan neden istenmiyor? Mantık bunun neresinde? Tüm bu uygulamalar garip değil mi? Bu uygulamaları yapanların yönetici olmaları mümkün müdür? ( Ama halen devam etmekteler)

8. altında ücretlerle çalışmaya zorlamak doğru mu? Bazı hastanelere % 90’ a kadar fark alma hakkı tanırken, tıp merkezlerini % 30 ile sınırlamanın hangi haklı gerekçesi var? Bu keyfi ( ve masum olmayan) uygulamalar garip değil midir?

9. Götürü usulü sağlık sistemi garip değil mi? SGK’nın, Sağlık Bakanlığı’ na “ Sana götürü usulü yılda 14 milyar TL veriyorum. Benim sigortalılarıma istediğin gibi bak. Gerisine karışmam” tarzı yaklaşımı garip değil mi? Belirli standartlar ve denetimler dahilinde bu paranın harcanması, sigortalılarının haklarının güvence altına alınması gerekmez mi?

10. Kişi başına ödeme modeli garip değil mi? Yine SGK’ nın, “ Ben kişi başına 20- 30 TL öderim. Gerisine karışmam” yaklaşımı garip değil mi? Hastaların kaliteli bakılmaları, tetkik ve inceleme haklarının güvence altına alınması gerekmez mi?

11. Devlet hastanelerinde uygulanan performans sistemi, hastaların sağlığını tehlikeye atmıyor mu? Hastaların hakları ve sağlığı üzerinden bir rant sistemi kurulduğu değerlendirmeleri doğru değil mi? Devlet hastanelerinde sağlığın bu derece ticarileştirilmesi garip değil mi?

KARDAN ADAM ERİYOR

İnanın bu soruların ardı arkası kesilmiyor. Gariplikler sayfalar dolusu tutar.

Şu andaki sağlık sistemi, maalesef kardan adama benziyor. Tamamiyle yapay ve sürdürülebilirliği yok. Çözülmeye, erimeye, dağılmaya ve akıl-mantık temelinde yeniden yapılanmaya mahkum.

Zaten yukarıda belirtilen garip düzenlemelerin büyük bir kısmı Anayasa Mahkemesi ve Danıştay gibi yargı kuruluşlarından döndü. Sağlık Bakanlığı kadar, yasa ve yönetmelikleri iptal edilen bir bakanlık yok. Ama yasalara uyulmuyor ve yargısal kararlar uygulanmıyor.

Üniversitelerdeki garip uygulamaların düzeltileceği söyleniyor. Düzeltilmek zorunda, sürdürülemez.

Farkların % 200’ e çıkarılacağı söyleniyor. Aslında serbest bırakılmak zorunda. Bu haliyle sürdürülemez.

Görüldüğü gibi, giden Bakan’ın ve ekibinin kurduğu yapay sağlık sistemi, en önemli köşelerinden birer birer çöküyor. Kardan adam eriyor. Çünkü gerçekler güçlüdür, karı eriten güneş gibidir.

Yukarıda sorulan soruların, yanıtı garip gelenlerinin tamamı, önümüzdeki dönemde birer birer düzelecektir. Çünkü aklın yolu birdir.

BİR AKİL ADAM GRUBU DA SAĞLIĞA GEREKLİDİR

Gerçekten bir akil adamlar grubu da sağlık sistemi için gerekmektedir.

Çünkü son 10 yılda, sağlık sisteminde yapılanlar hiç tartışılmadı. Öneriler hiç dikkate alınmadı. Dinlenilmedi bile. Giden Bakan, tamamiyle tepeden inmeci, inat ve kendi bildiğini uygulayan bir yönetim anlayışına sahipti. 10 yıl boyunca TV’lerde monolog tarzında tek yanlı anlatımlar izledik. Bakan’ın hiç karşılıklı bir tartışma programına katıldığını gördünüz mü? Katılamazdı, çünkü yukarıda sorulan soruların yanıtını veremezdi.

Domuz gribi aşısı fiyaskosunu bile pişkinlikle geçiştirdi.Ama, bu sürede tüm Bakanlık olanakları da kullanılarak, çok iyi bir kamuoyu oluşturdu. Kanımızca Başbakan yanıltıldı. Hükümet üyeleri yanıltıldı. Kamuoyu yanıltıldı.

Ancak, sağlığın ciddi sorunları var ve bunlar yerinde duruyor. Ve ilginçtir, bu sorunların çoğunluğu da, Sağlık Bakanlığı’nın kötü niyetli ve hukuk dışı yönetim anlayışından kaynaklanmaktadır. Maalesef SGK da yer yer bu anlayışa ayak uydurmak zorunda bırakılmıştır.

Görüyoruz ki, Kürt sorunu için bir Akil Adamlar grubu oluşturuldu. Ne kadar aykırı ve muhalif, farklı düşünen insan varsa neredeyse hepsi Akil Adam oldular. Farklı konuları ve farklı düşünceleri konuşmakta ve tartışmakta yarar var. Konuşarak doğru yol bulunur umuyoruz.

Kesinlikle sağlık sisteminin de bir Akil Adamlar Konseyi’ne ihtiyacı bulunuyor. Tüm konular enine boyuna tartışılmalıdır. Farklı görüş ve öneriler dinlenilmelidir. Diğer ülke uygulamaları incelenmelidir. Türkiye’ye has oluşturulan garip sağlık sistemi, bir an önce akıl ve mantık temeli üzerinde yeniden ayağa kaldırılmalıdır.

Ancak, öncelikle Sağlık Bakanlığı’nda bu kadar sayısız yanlış uygulamayı hazırlayan zihniyete sahip kadroların tasfiye edilmesi ve devlet yöneticisi ciddiyetine sahip, akıllı ve dengeli, yasalara saygılı, sağduyuya sahip yeni bir anlayışın ve kadroların göreve getirilmesi gerekmektedir. Yeni Bakan Sayın Müezzinoğlu’ndan bu icraatı beklemekteyiz.

[email protected] 07/05/2013 Doç. Dr. Paşa Göktaş

Yorumlar