TRAFİK KAZASI ÖDEMELERİNDE YAŞANAN SORUNLAR
Sizden Gelenler
30 Mayıs 2010 Pazar 18:57
Örnek olgularla trafik kazası ödemelerinde yaşanan sorunlar
Trafik kazazedelerinin tedavi giderlerinin geri ödemeleriyle ilgili yaşadığımız sorunları, örnek olgu senaryolarla aktarmak istiyorum.
Acil servisinize trafik kazası geçirdiğini söyleyen yaralı bir hasta başvuruyor. Hemen gereken muayene ve tetkiklerini yapıp, acil müdahale ve tedavisini gerçekleştiriyorsunuz. Taburculuk aşamasına geldiğinde ondan kimlik belgesini ve trafik kazası geçirdiğini kanıtlayan diğer belgeleri talep ediyorsunuz. “Kusura bakmayın, yaralanınca can derdine düştüm, alelacele koşup geldim. Yanıma belge filan almayı düşünmedim” diyor. Hasta haklı. Ama siz de haklısınız. Çünkü hastanın tedavisi sonucu bir kamu gideri oluştu. Bunun tahsil edilmesi gerekiyor. Trafik kazası olduğu için, öncelikle kazazedenin tedavi giderlerini trafik sigortasından talep edeceksiniz. Fakat, öncelikle faturaya konu olan yaralanmanın gerçekten trafik kazasına bağlı olduğunu belgelemeniz gerekiyor. Kazaya neden olan aracı ve sürücüsünü teşhis etmeye yarayan belgeleri de temin etmek durumundasınız. Sözü edilen kazanın oluşumunda yaralanan kişinin, kazaya karışan aracın sürücüsünün ne oranda sorumlu olduğunu da kanıtlamak zorundasınız. Aksi takdirde giderlerinizi tahsil etmeniz mümkün değil. Bu belgeler elinizde olmadan hiçbir işlem yapamayacağınız için, hastadan kendi tedavi giderlerini ödemesini istiyorsunuz. Hasta “Ama ben sigortalıyım (memurum, esnafım, işçiyim), prim ödüyorum. Neden para ödeyeyim ki? SGK’dan alın” diyor. Ona “SGK trafik kazası olgularının tedavi giderlerini ödemiyor” diyorsunuz. Bir türlü anlamıyor. “Ama neden? Böyle bir şey olur mu?” diyor. “Evet, olmaz. Adında “sosyal güvenlik” sözcüğü olan bir kamu sigortasının trafik kazalarıyla ilişkili tedavi giderlerini ödememe lüksü yoktur. Ama maalesef bizde durum böyle” diyorsunuz. Hasta isyan ediyor, size kızıyor, bağırıp çağırmaya başlıyor. “Başbakanın açıklamaları var. Siz nasıl benden para istersiniz?” diye soruyor. Ona, söz konusu Başbakanlık genelgesinin “Acile başvuran olgulara gereken tıbbi bakımın hastanın sosyal güvencesi ve parası olup olmadığına bakılmaksızın verilmesi; tedavi sonucunda ortaya çıkan bedelin, eğer hastanın sosyal güvencesi yok ve ödeme gücü de bulunmuyorsa sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfından karşılanmasını” amir olduğu; oysa maaşı, malı-mülkü olanların ve SGK mensubu olan kişilerin tedavi giderlerinin genellikle sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfı tarafından ödenmediğini izah ediyorsunuz. Hasta “Peki, şimdi ne olacak?” diye soruyor. Ona, yukarıda sayılan belgeleri temin etmesi halinde “tedavi giderlerinin kazaya sebep olan aracın trafik sigortasından ödenip ödenmeyeceğinin belli olacağını” ve eğer zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamına girmiyorsa, ücretin kendisinden tahsil edileceğini belirtiyorsunuz. Eğer tedavi giderlerinin sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfınca ödeneceğine dair kaymakamlıktan bir yazı getirirse, sorun kalmayacağını da söylüyorsunuz. Sözü edilen belgeleri veya kaymakamlıktan yazı getirmeyi kabul ediyor. Sözünü tutması için onu zorlamak ve eğer sözünde durmazsa, “oluşan kamu alacağını tahsil etmek” amacıyla tedavi masrafları karşılığında bir senet imzalatıyorsunuz. Hasta siyasilere, gazetecilere ulaşıp, “beni rehin aldılar, zorla senet imzalattılar” filan diye ortalığı ayağa kaldırıyor. Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Müdürlüğü Trafik Hizmetleri Döner Sermaye Müdürlüğü “Kamu alacağını tahsile kalkanları TCK’nın hangi maddelerinden hapse attıracağına dair” bir yazı yayınlıyor. Sizi bir çok kişi telefonla arayıp, “Nasıl oluyor, SGK’lı bir hastadan para talep edersiniz? Siz Başbakanlık Genelgesini bilmiyor musunuz?” diye sorgulamaya başlıyor. Durumu her birine anlatmaya çalışıyorsunuz. Çünkü, arayanların hemen hiçbiri mevcut hukuki durumun farkında değil. Hasta senet imzalayarak veya imzalamaktan içtinap edip taburcu oluyor. Ardından siz hastanın beyanını esas alıp kazanın olduğu il ve ilçe sınırlarını dikkate alarak söz konusu mahallin savcılığına ve ilgili karakollara yazı yazıp söz konusu hastanın karıştığı trafik kazasıyla ilgili “olay yeri kaza tespit tutanağını, kazaya sebep olan aracın trafik sigorta poliçesi ile aracı kullanan kişinin sürücü belgesi kopyasını” istiyorsunuz. Gelen cevabi yazıda: “kendilerine intikal etmiş böyle bir trafik kazası kaydının olmadığı” yazıyor. Bu arada taburcu edildikten sonra hasta, size belge filan da getirmiyor. Bazen beyan ettiği adres ve telefonda da ona ulaşamıyorsunuz. Şimdi ne yapacaksınız? Hastane yöneticisi olarak kamu alacağının tahsiliyle ilgili geçerli mevzuata uygun olarak tahsilat/icra işlemlerine başlıyorsunuz. Sorunu çözmesi gerekenler sizi arayıp, “Ne yapıyorsunuz? Acil gelen vatandaştan nasıl para talep edersiniz? Hemen işlemi durdurun” filan tarzında tepkiler veriyorlar. Onlara istediklerini yaptığınız takdirde, Sayıştay denetçilerinin zimmet çıkarabileceğini söylüyorsunuz.
***
Sabah işinize giderken, aracınızla bir kazaya sebep olup, yaralandınız ve bir hastaneye kaldırıldınız. Hastane, “paranız, sosyal güvenceniz var mı yok mu diye sorgulamadan” gereken muayene ve tedavinizi yaptı. Ayaktan veya yatarak tedavi gördünüz, iyileştiniz,
Ancak hastane, taburculuk aşamasına gelince, tedavi giderlerinize ait faturayı ödemenizi istiyor. Siz “Ben devlet memuruyum, işçiyim, esnafım, sigortalıyım, prim ödüyorum, nasıl olur benden para istersiniz?” diye itiraz ediyorsunuz. Hastane yetkilileri size: “kazaya neden olan aracın sahibi olduğunuz için tedavi giderlerinizi trafik sigortanızın ödemediğini; SGK’nın ise, zaten trafik kazasıyla başvuran hiçbir olguya ödeme yapmadığını” söylüyorlar.
***
Allah korusun, ama diyelim ki, çocuğunuz yayalara kırmızı ışık yanarken yola fırlıyor. Bir araç gelip çocuğunuza çarpıyor. Çocuğunuzu hemen bir hastaneye kaldırıyorlar. Durumu öğrenir öğrenmez apar topar hastaneye koşuyorsunuz. Bereket çocuğunuz hayatta. Ancak kafa travması sonucu beyin kanaması geçiriyor. Hastane “paranız, sosyal güvenceniz var mı yok mu diye sorgulamadan” acilen müdahale ediyor. Tomografiler, ponksiyonlar yapılıyor. Ameliyat gerçekleştiriliyor. Onbeş-yirmi gün hastanede yattıktan sonra taburculuk zamanı geliyor. Hastane size 25 bin TL tedavi faturası çıkarıyor. Siz “Ben devlet memuruyum, işçiyim, esnafım, sigortalıyım, prim ödüyorum, nasıl olur benden para istersiniz?” diye itiraz ediyorsunuz. Hastane yetkilileri “çocuğunuz kusurlu olduğu için tedavi giderlerinin trafik sigortasınca ödenmediğini; SGK’nın ise, zaten trafik kazası olguları için ödeme yapmadığını” söylüyorlar.
***
Yine diyelim ki, herhangi bir araçla yolculuk yapıyorsunuz. Seyir sırasında bir başka araçla çarpıştınız, yaralandınız. Hemen sizi bir hastaneye kaldırdılar. 20 gün yatarak tedavi gördünüz. Ölümden döndünüz. Ancak, taburcu edilirken sevinciniz kursağınızda kaldı. Çünkü, hastane sizden 15 000 TL ödemenizi istedi. “Nasıl olur?” dediniz. Hastane yetkilileri: “olay yeri kaza tespit tutanağına göre kazanın oluşumunda sizin 4/8 oranında sorumluluğunuzun olduğunu; bu nedenle tedavi giderlerinizin yarısının, size çarpan aracın sigortasınca ödendiğini; geri kalan yarısının ise sizin tarafınızdan ödenmesi gerektiğini” söylüyorlar. “Ben devlet memuruyum, işçiyim, esnafım, sigortalıyım, prim ödüyorum, nasıl olur benden para istersiniz?” deseniz de, “SGK trafik kazası giderlerini ödemiyor” diyorlar.
***
İnşallah olmaz ama, eşiniz/kardeşiniz/anneniz trafik kazası geçirip yaralanıyor. Hastanız hemen bir Devlet Hastanesine kaldırılıyor. Onlara çarpan araç sürücüsü yakalanıyor. Olay yeri kaza tespit tutanağına göre sürücü tam kusurlu (8/8 oranında) bulunuyor. Durumu kötüye giden hastanız olaydan 36 saat sonra bir Üniversite Hastanesine sevk ediliyor. Burada yatırılıp tedavi ve ameliyat ediliyor, yoğun bakım tedavisi görüyor. Taburcu edilirken ortaya çıkan yüksek faturasını sizin ödemenizi istiyorlar. “Ben devlet memuruyum, işçiyim, esnafım, sigortalıyım, prim ödüyorum, nasıl olur benden para istersiniz?” diye isyan ediyorsunuz. Hastane yetkilileri: “hastanızın tedavi giderlerinin kazaya neden olan aracın trafik sigortasınca ödenmediğini; çünkü ilk başvurduğunuz hastanede hastanıza ve kazayı yapan aracın şoförüne ait alkol muayenesinin yapılmadığını; SGK’nın ise, trafik kazası giderlerini zaten ödemediğini” söylüyorlar.
***
Diyelim ki, siz kırmızı ışıkta dururken, arkadan bir araç gelip size çarpıyor. Yaralanıyorsunuz. Bir hastaneye kaldırılıp tedavi görüyorsunuz. Taburcu olma aşamasında size yüklü bir fatura çıkarıyorlar. “Ben devlet memuruyum, işçiyim, esnafım, sigortalıyım, prim ödüyorum, nasıl olur benden para istersiniz?” diye itiraz ediyorsunuz. Ancak, hastane yetkileri: bilirkişilerin raporlarında “olaydan önce aynı yerde yaşanan bir tanker devrilmesi sonucu karayoluna yağ döküldüğünü ve size çarpan aracın yağış ve karayolundaki kayganlaşmadan dolayı duramayıp size vurduğunu” belirttiklerini söyleyip “bu durumda çarpan aracın trafik sigortasının tedavi giderlerinizi ödemeyeceğini ve SGK’nın ise zaten trafik kazası tedavi giderlerini ödemediğini” söylüyorlar.
***
Motorlu bisikletiyle karayolunda size çarpıyorlar. Yaralanıyorsunuz. Bir hastaneye kaldırılıp, tedavi görüyorsunuz. Taburcu olurken tedavi faturanızı sizin ödemenizi istiyorlar. “Ben devlet memuruyum, işçiyim, esnafım, sigortalıyım, prim ödüyorum, nasıl olur benden para istersiniz?” diye itiraz ediyorsunuz. Ancak, hastane yetkileri: “motorlu bisikletlerin karayollarında sebep olduğu kazalarla ilişkili tedavi giderlerinin zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışında kaldığını; SGK’nın ise zaten trafik kazası olgularının tedavi giderlerini karşılamadığını” söylüyorlar. O zaman siz faturayı “trafik kazası” olarak değil de “acil olgu” olarak düzenlemelerini istiyorsunuz. Ama hastane yetkilileri: “bu durumda usulsüz belge düzenleyip, kamu zararına sebep olmaktan suçlu duruma düşeceklerini” söylüyorlar.
***
Bir de sorunsuz bir olgu sunalım. Diyelim ki, hiç kusuru olmadan, bir aracın çarptığı yaralı hastanenize başvurdu. Yatırıp tedavi ettiniz. Olay yeri kaza tespit tutanağı, kazaya neden olan aracın zorunlu trafik sigortası poliçesi ve aracı kullanan kişinin sürücü belgesi mevcut. Alkol muayenesi raporu da var. Sürücü alkol almamış. Ancak, sürücü kendisinin tam kusurlu olduğuna itiraz edip, kazanın karayolunun olumsuz koşullarından kaynaklandığını öne sürüyor. Olay mahkemeye intikal etti. Bilirkişi tayin edilecek. Rapor düzenlenecek. Karşı taraf itiraz edecek, yargılama uzayacak. Bunun Yargıtay ayağı da olacak derken, yıllar geçecek. Oysa, bu olguların zaman aşımı süresi 2 yıl. Bunu bilen sigorta şirketi, ödemeyi yapmayıp, mahkeme sonucunu bekleyecek. Artık alabilirsen al parayı…
***
Her gün benzerlerini sıkça yaşadığımız bu sorunun çözümü için neler yapılması gerektiğini ayrıntılı raporlar şeklinde ilgili tüm taraflara birinci elden gönderiyoruz. Uygun platformlarda kamuoyuyla paylaşıyoruz. Ancak, aradan aylar, yıllar geçmesine rağmen, hiçbir şey yapılmadı. Kan kaybeden bir yaralı gibi, gün geçtikçe yüz binlerce lira yitiriyoruz. Verdiğimiz hizmetin karşılığını alamıyoruz.
Ne olur, bir sorumlu / yetkili sesimizi duysun ve bizi rahatlatacak bir açıklama yapsın.
Prof. Dr. Tevfik ÖZLÜ
[email protected]
Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Farabi Hastanesi Başhekimi
KTÜ Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı
KTÜ Hasta Hakları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü
Hasta Hakları ve Sağlıklı Yaşam Derneği (HAKSAY) Kurucu Yönetim Kurulu Üyesi
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2006 Sağlık Aktüel