23 Aralık 2024
  • Ankara11°C
  • İstanbul14°C
  • Bursa13°C
  • Antalya16°C
  • İzmir16°C

TIP/DAL MERKEZLERİNDE "MÜSTAKİL BİNA ŞARTINA" İPTAL KARARI

Av.Bülent Özer

15 Nisan 2013 Pazartesi 12:38

15 Şubat 2008 ATT Yönetmeliği'nden önceki yönetmeliğe güvenerek açılan ve Müstakil Binada olmayan Özel Dal/Tıp Merkezlerine Müstakil bina şartının yanında neredeyse imkansız bir çok  şartlar getiren yönetmelik değişikliklerine karşı açılan davalar teker teker kazanılıyor.

Aşağıda 5.2.2008 tarih ve 26788 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlı Kuruluşları Hakkında Yönetmelikten önce, yürürlükte bulunan kurallara uygun olarak kurulmuş ve idarece ruhsatlandırılarak faaliyete başlamış olan ayakta teşhis tedavi kuruluşları yönünden yeni getirilen “müstakil bina” şartına dört yılın sonunda yerine getirerek ruhsat almayan sağlık kuruluşlarının, uygunluk belgelerinin iptal edileceği yolundaki geçici 2. maddenin 2. fıkrasındaki kural, özel hastaneler yönünden yapılan düzenleme dikkate alındığında, orantısız ve eşitlik ilkesine aykırı olduğu gibi, kazanılmış hakların korunması ilkesine de aykırı bulunmasından dolayı iptal kararı verilmiştir.

Ancak bu iptal kararlarına rağmen sayın Sağlık Bakanlığı ATT yönetmeliğini 13 kez değiştirmiş ve en son 27 Mayıs 2012 tarihinde yaptığı değişiklik ile Tıp/dal Merkezlerine Müstakil bina şartını biraz yumuşatarak yeniden dayatmıştır.

27.05.2012 Tarihli ATT Yönetmeliğinde İptali istenilen ve Yapılan değişiklik maddesi aşağıdadır ;

İptali istenilen madde ; MADDE 7 – Aynı Yönetmeliğin Ek 1 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) ve (g) bendi ile yedinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, üçüncü fıkrasındaki"ve poliklinikte"ibaresi yürürlükten kaldırılmış, dördüncü fıkrasının ilk cümlesindeki"sağlık kuruluşunda"ibaresi"tıp merkezinde "şeklinde, altıncı fıkrasındaki"kuruluşun ve sağlık kuruluşunun "ibaresi"tıp merkezinin"şeklinde, dokuzuncu fıkrasının üçüncü cümlesindeki"bir sağlık kuruluşunda"ibaresi"özel hastane veya tıp merkezinde" şeklinde değiştirilmiş ve aynı maddeye onuncu fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki onbirinci fıkra eklenmiştir.

“d) Taşınma, birleşme veya özel hastaneye dönüşüm talebiyle Bakanlığa başvuru süresi 31/12/2013 tarihinde sona erer. Başvurusu Bakanlıkça uygun görülen sağlık kuruluşları, Bakanlıkça verilen izin kapsamında; taşınma ve birleşme işlemlerini iki yıl içinde, tıp merkezi/özel hastaneye dönüşümde ön izin işlemlerini bir yıl içinde ve ruhsatlandırma işlemini ön izin tarihinden itibaren üç yıl içinde sonuçlandırır. Bu süre içerisinde sağlık kuruluşu, faaliyetine mevcut kapasitesi ile devam edebilir veya faaliyetini askıya alabilir. Ancak, 31/12/2013 tarihinde bu Yönetmeliğe uygunluk sağlaması gereken sağlık kuruluşları bu tarihten itibaren aktif olarak faaliyet gösteremez ve kuruluşunu devredemez. Faaliyetin askıya alınması halinde sağlık kuruluşu, müdürlüğe tebligat adresi bildirerek kuruluş binasını boşaltabilir. Belirtilen süreler sonunda işlemlerini sonuçlandıramayan sağlık kuruluşunun Bakanlıkça verilen izni iptal edilir. İzni iptal edilen kuruluşun, askı süresi sonunda tekrar faaliyete geçememesi halinde ruhsatı iptal edilir.”

27 Mayıs 2012 ATT Yönetmelik değişikliğine karşı 18 Özel Tıp Merkezi ve Tümsad adına tarafımca Ankara’dan ve yine 19 Özel Tıp Merkezi adına İstanbul’dan sayın Av.Muzaffer ÖZCAN tarafından 3 ayrı dava açılmıştır.

Umarım sayın Danıştay 10.uncu Dairesi tarafından verilen iptal kararları son açılan davalarımızı olumlu yönde etkileyecek olup Tıp Merkezlerinin kazanılmış haklarını koruyacaktır.

Dileğimiz 15.02.2008 tarihinden önce açılmış bulunan Özel Dal/Tıp Merkezlerinin mevcut halleri ile faaliyetlerine devam edebilmesi ancak bu tarihten sonra açılacak merkezlerin yönetmelik şartlarına uygun açılmasıdır ki asıl olanda bence budur.

Sonuç olarak ; 31.12.2013 tarihi hızla yaklaşmakta olup gelen telefonlarda her merkez önünü göremediğini ve neler olacağını merak etmektedir.

Şahşi düşüncem şudur ;

1-) Öncelikle sayın Danıştay’ca verilen iptal kararlarına güvenerek 27 Mayıs 2012 ATT Yönetmelik değişikliğine karşı açılan davaya ne kadar fazla tıp merkezi müdahil olursa sayın mahkeme olayın ciddiyetine daha fazla önem verecektir. Türkiye ‘de sadece 38 Özel Tıp Merkezi bulunmamaktadır ve bu sorunu sadece onlar yaşamamaktadır , herkes elini taşın altına koyarsa güç sizlerde olacaktır.

2-)Bütün Özel Tıp merkezlerinin ATT yönetmeliğine karşı bireysel olarak dava açma yolu bulunmaktadır !!! Bunun için Sağlık Bakanlığı’na bir dilekçe ile başvurulup Bakanlıkça 60 gün sonunda verilecek RED  cevabına veya suskun kalmasına karşı dava açma hakkı doğacaktır.

Eğer 31.12.2013 tarihine kadar Dava sonuçlanmaz ise ve Sağlık Bakanlığı’da herhangi bir yumuşama veya geri adım atmaz ise müstakil binada olmayan bütün tıp merkezleri çok zor durumda kalacaktır, saygılarımla arz ederim

İPTAL EDİLEN MADDE ;

 

T.C.
DANIŞTAY
ONUNCU DAİRE

Esas     No:2008/5004
Karar   No:2012/6876

Öte yandan, 15.2.2008 tarih ve 26788 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Özel Hastaneler Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılaması Hakkında Yönetmelikte, özel hastanelerin faaliyette bulunacağı binanın “müstakil bina” olması şartı getirilip hastanenin faaliyette bulunabilmesi için başka yeni şartlar aranmaya başlandığında, kazanılmış hakları korumak amacıyla Yönetmeliğe “istisnalar” başlıklı geçici madde eklenerek, bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarih itibariyle ruhsatlı olan hastaneler, ön izin almış ve ön izin işlemleri devam eden müracaatlar bakımından, müstakil bina şartı ve yeni bazı şartların aranacağına ilişkin kuralların uygulanmayacağı öngörülmüştür. Dolayısıyla, 15.2.2008 tarih ve 26788 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlı Kuruluşları Hakkında Yönetmelikten önce, yürürlükte bulunan kurallara uygun olarak kurulmuş ve idarece ruhsatlandırılarak faaliyete başlamış olan ayakta teşhis tedavi kuruluşları yönünden yeni getirilen “müstakil bina” şartına dört yılın sonunda yerine getirerek ruhsat almayan sağlık kuruluşlarının, uygunluk belgelerinin iptal edileceği yolundaki geçici 2. maddenin 2. fıkrasındaki kural, özel hastaneler yönünden yapılan düzenleme dikkate alındığında, orantısız ve eşitlik ilkesine aykırı olduğu gibi, kazanılmış hakların korunması ilkesine de aykırı bulunmaktadır.

….. Geçici 2. maddesinin 2. fıkrasının, İPTALİNE,

 

DANIŞTAY 10 DAİRESİ KARAR METNİ 

 

     T.C
DANIŞTAY
ONUNCU DAİRE

Esas     No:2008/5004
Karar   No:2012/6876

Davacı                              : 1-………………….Sağlık Hizmetleri Tic.ltd.Şti

                                           2-………………….Sağlık Hizmetleri Tic Ltd Şti

                                           3-………………….Sağlık Hizm.Tic Ltd.Şti

 

Vekili                                       :  Av. Bülent Özer

                                           Toros Sokak No 7/5 Sıhhıye Çankaya /Ankara

                                           Tel :  0312 229 20 76          Faks : 0312 229 20 96                                                             

Davalı                              :  Sağlık Bakanlığı/ANKARA  

 

Vekili                               : I.Hukuk Müşaviri Adem Keskin

 

İstemin Özeti                  : 15.2.2008 tarih ve 26788 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan , ayakta teşhis ve tedavi yapılan özel sağlık kuruluşları hakkında yönetmeliğin 5.maddesinin,6.maddesinin,7.maddesinin,8.maddesinin,9.maddesinin,  10.maddesinin, 14.maddesinin,23.maddesinin,30.maddesi ile geçici 2.maddesinin   2.,4.,5. Ve 6. Fıkralarının ;hukuka aykırı oldukları ,planlama yetkisi kapsamında getirilen düzenlemelerin serbest çalışma hakkını sınırladığı, önceki yönetmelik hükümlerine uygun olarak ruhsat alıp faaliyette bulunan sağlık kuruluşlarının kazanılmış hakların dikkate alınmadığı, yeni yönetmelik hükümlerine uyum sağlayarak faaliyetlerini sürdürebilmek için aranılan koşulların yerine getirilmesinin imkansız olduğu ileri sürülerek iptali istenilmektedir.

Savunmanın Özeti          :181 sayılı Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve 3359 Sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanun’unun bu konularda Sağlık Bakanlığı’na Yönetmelikle düzenleme yapma yetkisi verdiği ,farklı yada aynı dalda asgari dört tabibin çalışacağı sağlık kuruluşu tıp merkezi olarak,aynı dalda iki tabibin çalışacağı sağlık kuruluşu da özel dal merkezi olarak adlandırıldığından ,bu karışıklığı ortadan kaldırmak amacıyla tıp merkezi ve dal merkezi ayrımının kaldırıldığı ve sadece tıp merkezlerinin düzenlediği;1219 sayılı Yasa uyarınca bir tabibin mesleğini serbest olarak icra etmesi halinde birden fazla yerde çalışmasının yasak olduğu ;kısıtlı insan kaynaklarının dengeli dağılımını sağlamak,ülke genelinde sağlık hizmetini eşit ve dengeli dağıtmak, kaynak israfı ve atıl kapasiteyi önlemek için planlama yapıldığı;tıp merkezlerini kurulacağı yerin imar ,bina ve tıbbı alt yapı bakımından özel hastane şartlarına paralel hale getirilmesinin ve bu şekilde hizmet kalitesinin arttırılmasının amaçlandığı;acil müdahalenin hayat kurtarmada çok önemli olması nedeniyle özel sağlık kuruluşlarının hastanın ödeme gücüne bakmaksızın acil müdahaleleri yapmalarının ve gerekli koordinasyonları sağlamalarının amaçlandığı,kazanılmış hakların korunduğu,dava konusu düzenlemelerde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

Danıştay Tetkik Hakimi  :Ahmet Faruk Özer

Düşüncesi               :3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nun;3. Ve 9.maddesi uyarınca ,davalı Bakanlığının ,çıkaracağı yönetmeliklerle ,sağlık kurum ve kuruluşlarının sınıflandırılmasını değiştirme ve öngörülen amaçlara uygun olarak teşkilatlanmalarını sağlayabilme konusunda görevli ve yetkili olduğu tartışmasız olup,bu bağlamda,ayakta teşhis ve tedavi yapılan özel sağlık kuruluşlarının tabi olacakları usul ve esaslar ile bu kuruluşların niteliklerini belirlemede görevli ve yetkili

bulunmaktadır.Ancak davalı Bakanlığın ,anılan yasal düzenlemelerden kaynaklanan düzenleme yetkisini ,yasalarda belirtildiği gibi yönetmelik çıkarmak suretiyle kullanması zorunlu olup;belirtilen konuları yönetmelik dışında alt bir düzenlemeye bırakamayacağı da açıktır.

Bu nedenle dava konusu yönetmenliğin ,  7.  Maddesinin 2.  Fıkrasının ,23. Maddesinin 5. Fıkrasının 2. Ve 3. Cümlelerinin ve Geçici 2.  Maddesinin 2. Fıkrasının iptali ,diğer maddelere yönelik olarak ise davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.

 

Danıştay Savcısı              :Hüseyin Ünal Kara

Düşüncesi                        :Dava, 15.02.2008 tarih ve 26788 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan ,Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sektör Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin 5.,6.,7.,8.,9.,10.,14.,23., ve 30.maddeleri ile Geçici 2. Maddesinin 2.,4.,5.,6. Fıkralarının iptali istemiyle açılmıştır.

Konuya ilişkin Anayasanın 56. Maddesinin 1., 3. Ve 4. Fıkranın, 181 sayılı Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerinin, 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununun 3. Maddesinin (a) bendi ile 9. Maddesinin (c) bendinin, 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı icrasına Dair Kanunun 1. Ve 3. Maddeleri hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden; davalı Bakanlığın Sağlık alanında yasal düzenlemelerden kaynaklanan düzenleme yetkisini, yasalarda belirtildiği gibi yönetmelik çıkarmak suretiyle kullanması zorunlu olup; belirtilen konuları yönetmelik dışında alt bir düzenlemeye bırakamayacağı açıktır.

Dava konusu Yönetmeliğin 7. Maddesinin 2. Fıkrası ve Geçici 2. Maddesinin 2. Fıkrasının iptali isteminin bu kapsamda incelenmesi;

Dava konusu Yönetmeliğin 7. Maddesinin 2. Fıkrasında, muayenehane tanılanmış, ancak muayenehanede yapılamayacak cerrahi ve girişimsel tıbbi işlemlerin neleri içerdiği Yönetmelikte açıkça belirlenmemiştir. Muayenehanede yapılamayacak işlemlerin idarece belirlenebileceği doğal olmakla birlikte bu belirlemenin belirtilen yasal düzenlemelerde idareye tanınan yetki çerçevesinde yönetmelikle yapılması gerekmektedir.

Öte yandan Yönetmeliğin Geçici 2. Maddesinin 2. Fıkrasında; 39. Maddenin 1. Fıkrasının (a) bendi ile yürürlükten kaldırılan Yönetmeliğe göre açılmış olan sağlık kuruluşlarının, 38. Maddenin 1. Fıkrasında öngörülen tebliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç dört yıl içinde, tabip sayısı hariç olmak üzer bu Yönetmeliğe uyum sağlamak ve ruhsat almak zorunda oldukları, tabip sayısında yapılacak artışlarda 9. Maddeye göre yapılan planlamaya uyulmasının zorunlu olduğu, dört yılın sonunda ruhsat almayan sağlık kuruluşlarının uygunluk belgelerinin iptal edileceği kurala bağlanmıştır.

Yönetmeliğin dava konusu Geçici 2. Maddesi bu yönetmelikten önce açılmış bulunan sağlık kuruluşlarının yeni düzenlemelere uyumunu öngörüp, kazanılmış hakların korunmasını amaçlamasına rağmen, anılan sağlık kuruluşlarında yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren tabip sayısında meydana gelebilecek eksilmelerin giderilmesine olanak sağlamak yerine, yönetmeliğin hukuka aykırı bulunan 38. Maddesine ve henüz yapılmamış olan planlamaya yollamada bulunmaktadır.

Bu nedenle, Yönetmeliğin Geçici 2. Maddesinin 2. Fıkrası, hukuka aykırı bulunan 38. Maddeye yollamada bulunmasının yanı sıra daha önce ruhsat alıp faaliyete geçmiş sağlık kuruluşlarında tabip sayılarındaki eksilmeleri gidermeye olanak tanımaması yönünden de hukuka aykırı görülmektedir.

Nitekim, Danıştay Dairesinin E:2008/2416 esas sayılı dosyasında açılan davada, dava konusu Yönetmeliğin 38. Maddesinin yürütülmesinin durdurulmasına karar verilmiş, bu Karara karşı yapılan itiraz istemi ise Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 21.11.2008 tarih ve YD.İtiraz No:2008/1130 sayılı kararıyla reddedilmiştir.

Dava konusu Yönetmeliğin 5, 6, 7. Maddesinin 1. Fıkrasının, 8., 9., 10., 14., 23., 30. Maddeleri ile geçici 2. Maddesinin 4., 5. Ve 6. Fıkralarının iptali istemlerine gelince;

Belirtilen düzenlemelerde, konuya ilişkin sözü edilen Anayasal ve yasal düzenlemeler karşısında mevzuata aykırılık bulunmadığı anlaşılmaktadır.

Açıklanan nedenlerle, davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine; 15.02.2008 tarihli, 26788 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin 7. Maddesinin 2. Fıkrası ve Geçici 2. Maddesinin 2. Fıkrasının iptaline, Yönetmeliğin dava konusu diğer maddelerine yönelik iptal isteminin ise reddine karar verilmesi gerektiğinin uygun olduğu düşünülmektedir.

 

TÜRK MİLLETİ ADINA 

Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince, dava dosyası incelenerek gereği görüşüldü

Dava;15.02.2008 tarih ve 26788 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin 5. maddesinin, 6.maddesinin,  7. maddesinin, 8.maddesinin, 9.maddesinin,  10. maddesinin, 14.maddesinin,23. maddesinin, 30.maddesi ile geçici 2. Maddesinin 2.,4.,5.ve 6.fıkralarının iptali istemiyle açılmıştır.

Anayasanın 56. Maddesinin 1.fıkrasında, herkesin, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu; 3.fıkrasında, Devletin, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesi sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenleyeceği; 4. Fıkrasında da, Devletin, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getireceği, 124. Maddesinde, bakanlıkların kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla yönetmelik  çıkarabilecekleri hükme bağlanmıştır.

Sağlık hizmeti sunulmasına ilişkin olarak Devlete verilmiş olan görevler, 181 sayılı Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile yapılandırılarak, görev ve yetkileri belirlenen Sağlık Bakanlığınca yürütülmektedir.Anılan Kanun Hükmünde Kararname’nin; 2. Maddesinin 1. Fıkrasının (a) bendinde, herkesin hayatını bedenen, ruhen ve sosyal bakımdan tam iyilik hali içinde sürdürmesini sağlamak için fert ve toplum sağlığını korumak ve bu amaçla ülkeyi kapsayan plan ve programlar yapmak, uygulamak ve uygulatmak, her türlü tedbiri almak, gerekli teşkilatı kurmak ve kurdurmak, 9.maddesinin 1. Fıkrasının (h) bendinde, sanatlarını serbest olarak icra eden tabip ve tababet mensuplarının hizmetlerinin ve iş yerlerinin sağlık ve teknik denetimini yapmak, Sağlık Bakanlığı’nın görevleri arasında sayılmış, 43. Maddesinde ise Bakanlığın, kanunla yerine getirmekle yükümlü olduğu hizmetleri tüzük, yönetmelik, tebliğ, genelge ve diğer idari metinlerle düzenlemekle görevli ve yetkili olduğu belirtilmiştir.

3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nun; 3.maddesinin 1.fıkrasının (a) bendinde, sağlık kurum ve kuruluşlarının yurt sathında eşit, kaliteli ve verimli hizmet sunacak şekilde Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca, diğer ilgili bakanlıkların da görüşü alınarak planlanacağı, koordine edileceği, mali yönden destekleneceği ve geliştirileceği; (c) bendinde, bütün sağlık kurum ve kuruluşları ile sağlık personelinin ülke sathında dengeli dağılımı ve yaygınlaştırılmasının esas olduğu, sağlık kurum ve kuruluşlarının kurulması ve işletilmesinin bu esas içerisinde Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca düzenleneceği, (e) bendinde, tesis edilecek eğitim, denetim, değerlendirme ve oto kontrol sistemi ile sağlık kuruluşlarının tespit edilen standart ve esaslar içinde hizmet vermesinin sağlanacağı, (i) bendinde, sağlık hizmetlerinin yurt çapında istenilen seviyeye ulaştırılması amacıyla; bakanlıklar seviyesinden en uçtaki hizmet birimine kadar kamu ve özel sağlık kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları arasında koordinasyon ve iş birliği yapılacağı, sağlık kurum ve kuruluşlarının coğrafik ve fonksiyonel hizmet alanlarının, verecekleri hizmetler, yönetim, hizmet ilişki ve bağlantıları gibi konularda tespit edilen esaslara uymak ve verilen görevleri yapmakla yükümlü oldukları belirtilmiştir. Anılan Yasanın 9.maddesinin 1. Fıkrasının (c) bendinde ise; bütün kamu ve özel sağlık kuruluşlarının tesis, hizmet, personel, kıstaslarının belirlenmesinin, sağlık kurum ve kuruluşlarının sınıflandırılmasının ve sınıflarının değiştirilmesinin, sağlık kuruluşlarının amaca uygun olarak teşkilatlanmalarının, sağlık hizmet zinciri oluşturulmasının, hizmet içi eğitim usul ve esasları ile sağlık kurum ve kuruluşlarının koordineli alışma ve hizmet standartlarının tespiti ve denetimi ile bu kanunla ilgili diğer hususların Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği hükme bağlanmıştır.

Yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler çerçevesinde, davalı Bakanlığın, çıkaracağı yönetmeliklerle, sağlık kurum ve kuruluşlarının sınıflandırmasını değiştirme ve öngörülen amaçlara uygun olarak teşkilatlanmalarını sağlayabilme konusunda görevli ve yetkili olduğu tartışmasız olup, bu bağlamda Bakanlık, ayakta teşhis ve tedavi yapılan özel sağlık kuruluşlarının tabi olacakları usul ve esaslar ile bu kuruluşların niteliklerini belirlemede görevli ve yetkili bulunmaktadır. Ancak davalı bakanlığın, anılan yasal düzenlemelerden kaynaklanan düzenleme yetkisini, yasalarda belirtildiği gibi yönetmelik çıkarmak suretiyle kullanması zorunlu olup; belirtilen konuları yönetmelik dışında alt bir düzenlemeye bırakamayacağı da açıktır.

Sağlık Bakanlığı tarafından, 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun, 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu ve 181 sayılı Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye dayanılarak, kaynak israfı ve atıl kapasiteye yol açmaksızın ülke düzeyinde dengeli, verimli ve kaliteli sağlık hizmeti sunulmasını sağlamak üzere ayakta teşhis ve tedavi yapılan özel sağlık kuruluşlarının yapılandırılmaları, ruhsatlandırılmaları işlemleri, faaliyetleri ve faaliyetlerine son verilmesi, denetimleri ve diğer hususlar ile ilgili usul ve esasları düzenlemek amacıyla 15.02.2008 tarih ve 26788 sayılı Resmi Gazetede Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik yayımlanmıştır.

Anılan Yönetmeliğin 2. Maddesinde, bu Yönetmeliğin ayakta teşhis ve tedavi hizmeti sunulan özel sağlık kuruluşları ile bu kuruluşların işletenlerini kapsadığı belirtilmiştir, 4. Maddesinde, yönetmelikte geçen bazı kavramlar tanımlanmış, 4/ğ bendinde, " Sağlık kuruluşu’nun "Tıp merkezi veya poliklinik statüsünde faaliyet göstermek üzere ruhsatlandırılarak ayakta teşhis ve tedavi yapılan özel sağlık kuruluşunu ‘’ ifade edeceği belirtilmiştir. Yönetmeliğin 5. Maddesinde, bu Yönetmelik kapsamın da bulunan sağlık kuruluşları’’ tıp merkezi, poliklinik ve muayenehaneler " olarak sayılmış, 39. Maddesinde, bu Yönetmelik ile; 9/3/2000 tarihli ve 23988 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik ve 12/5/2003 tarihli ve 25106 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Güzellik ve Estetik Amaçlı Sağlık  Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin yürürlükten kaldırıldığı belirtilmiş, Yönetmeliğin geçici maddelerinde ise, bu yönetmelikle yürürlükten kaldırılan yönetmelikler kapsamındaki kuruluşların yeni yönetmelik hükümlerine uyum sürecine ilişkin hükümlerine yer verilmiştir.

Dava konusu Yönetmeliğin 5. Maddesinin iptal isteminin incelenmesi;

Yönetmeliğin 5. Maddesinde, bu yönetmelik kapsamında olan sağlık kuruluşlarının tıp merkezi, poliklinik ve muayenehaneler olduğu düzenlenmiştir.

9.3.2000 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ve dava konusu yönetmelik ile yürürlükten kaldırılan Ayakta Teşhis ve Tedavi Merkezleri Hakkında Yönetmeliğin 6. Maddesinde, sağlık kuruluşu türleri arasında tıp merkezi, poliklinik ve muayenehaneler yanında ayrıca özel dal merkezleri ve teşhis merkezlerine de yer verilmiştir. Tıp merkezlerinin aynı veya farklı en az dört uzman tabip ile faaliyet göstermesi ön görülmüş iken, özel dal merkezleri aynı dalda en az  iki uzman tabip ile çalışan sağlık kuruluşu olarak düzenlenmiş; ayrıca, yalnızca 3152 sayılı Yasa ile 992 sayılı Yasa çerçevesinde birden fazla ilgili uzman hekimlerce açılan  ve özel donanıma sahip, özel mevzuatına göre faaliyet gösterip teşhis hizmeti sunan ‘’ teşhis merkezleri’’ tanımına da yer verilmişti. Ancak dava konusu edilen düzenleme ile tıp merkezi ve özel dal merkezi ayrımı ortadan kaldırılarak özel dal merkezlerinin tıp merkezlerinin şartlarını taşımaları yönünden Yönetmeliğin geçici 2. Maddesinin 2. fıkrası uyarınca dört yıl süre verilmiştir. Dava konusu Yönetmelikten önce kurulan dal merkezlerine, Yönetmeliğe uyum için dört yıl süre verildiği de dikkate alındığında, davalı idarenin sağlık hizmetinin gereği olarak tıp merkezi ve özel dal merkezi ayrımını kaldırılmasında hukuka aykırılık görülmemiştir.

Öte yandan, Yönetmeliğin dava konusu 5. Maddesi, 6.1.2011 tarih ve 27807 sayılı Resmi Gazetede  yayımlanarak yürürlüğe giren Ayakta Teşhis ve Tedavi yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelikte değişiklik Yapılması Hakkında Yönetmelik ile yürürlükten kaldırılmış olup; sağlık kuruluşu türleri yeniden düzenlenmiştir. 6.1.2011 tarihli değişiklik ile Yönetmeliğe eklenen 7/A maddesinde, 992 sayılı yasa kapsamında tıbbi tahlil yapan ‘’ laboratuar’’ ve 3153 sayılı Yasa kapsamında muayene, tanı veya tedavi hizmeti sunan ‘’ müessese’’ olarak tanımlanan sağlık kuruluşu türlerine yer verilmek suretiyle, yürürlükten kaldırılan Yönetmelik kapsamında faaliyet gösteren ‘’ teşhis merkezleri‘nin  faaliyetlerine olanak tanınmıştır.

Bu durumda, dava konusu Yönetmeliğin 5. Maddesinin 6.1.2011 tarihinde yürürlükten kaldırılarak sağlık kuruluşu türleri yeniden düzenlendiğinden, 5. Maddenin iptali istemi hakkında karar verilmesine yer bulunmamaktadır.

Dava konusu Yönetmeliğin 6. Maddesinin iptal isteminin incelenmesi;

Yönetmeliğin 6-1(a) bendinde; tıp merkezinde klinik uzmanlık dallarında en az dört tabibin tam zamanlı çalışması gerektiği yolunda düzenleme yapılmıştır. Davacı tarafından, bu düzenlemenin kaynak israfı ve atıl kapasiteye yol açacağı ileri sürülmekte ise de; tıp merkezlerinin kuruluş amacı ve sağlık hizmetlerinin niteliği dikkate alındığında dava konusu düzenlemede hukuka aykırılık görülmemiştir.

Dava konusu Yönetmeliğin 7. Maddesi yönünden;

Yönetmeliğin 7/1. Maddesinde, ‘’ Poliklinik, en az iki tabip tarafından müştereken açılabilen, hizmet birimleri doğrudan birbiriyle bağlantılı olacak şekilde oluşturulan ve bu Yönetmelik ile belirlenen asgari şartları taşıyan sağlık kuruluşudur.’’ Hükmüne yer verilmiş olup, polikliniklerin kuruluş amacı ve sağlık hizmetlerinin niteliği dikkate alınarak yapıldığı anlaşılan dava konusu düzenlemelerde hukuka aykırılık görülmemiştir.

1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun’un 1. Maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti dahilinde tababet icra ve herhangi surette olursa olsun hasta tedavi edebilmek için Türkiye Darülfünunu Tıp Fakültesinden diploma sahibi olmak ve Türk bulunmanın şart olduğu, 3. Maddesinde, yukarki maddelerde zikredilen tabip diplomasını ve fenni, cerrahi veya şuabatında ihtisas sahibi olduğuna dair iş bu kanunun tarifleri dairesinde vesaiki lazimeyi haiz olmıyan hiç bir kimsenin hiç bir ameliyei cerrahiye icra edemeyeceği; cerrahii sağireye ait ameliyatı her tabibin yapabileceği, 8. Maddesinde, Türkiye’ de icrayı tababet için bu kanunda gösterilen vasıfları haiz olanların umumi surette hastalıkları tedavi hakkını haiz oldukları belirtilmiştir.

Yönetmeliğin “poliklinik ve muayenehane” başlıklı 7.maddesinin 2. Fıkrasında, “ muayenehane; bir tabip tarafından mesleğini serbest olarak icra etmek üzere, cerrahi ve girişimsel tıbbi işlemlerin yapılmadığı iş yeri” olarak tanımlanmış; ancak muayenehanede yapılamayacak cerrahi ve girişimsel tıbbi işlemlerin neleri içerdiği yönetmelikte açıkça belirlenmemiştir.

Öte yandan, dava konusu Yönetmeliğin 38. Maddesinin 1/b bendinde de, sağlık kuruluşunda gerçekleştirilebilecek cerrahi müdahaleler yönetmelikle belirlenmek yerine, davalı Bakanlıkça çıkartılacağı ön görülen Tebliğe bırakılarak dayanak alınan yasalara aykırı düzenleme yapılmıştır.

Muayenehanede yapılamayacak işlemlerin idarece belirlenebileceği doğal olmakla birlikte, bu belirlemenin, yukarıda belirtilen yasal düzenlemelerle idareye tanınan yetki çerçevesinde ve yasada belirtildiği şekilde, yönetmelikle yapılması gerekmektedir. Zira, genel olarak idarenin düzenleme yetkisi, sınırlı, tamamlayıcı ve bağımlı bir yetki olup; ancak yasalarda belirtildiği gibi kullanılabilir. Bu sebeple davalı Bakanlığın, anılan yasal düzenlemelerden kaynaklanan düzenleme yetkisini,  yasalarda belirtildiği gibi yönetmelik çıkarmak suretiyle kullanması zorunlu olup; belirtilen konuları yönetmelik dışında alt bir düzenlemeye bırakamayacağı da açıktır.

Yönetmeliğin 7. Maddesinin 2. Fıkrasında “muayenehane” tanımlanıp, düzenlenirken, cerrahi ve girişimsel tıbbi işlemlerin yapılmadığı işyeri olarak nitelenmek suretiyle, muayenehanede yapılamayacak işlemler de ifade edilmiş, dolayısıyla bir “ yasaklama” da getirilmiştir. Ancak, “cerrahi ve girişimsel tıbbi işlemlerin” neler olduğunun Yönetmelikte gösterilmemiş olması, uygulamada belirsizlik yarattığı gibi, bunun tebliğ veya genelge gibi daha alt düzenlemelere bırakılması da yasaların yönetmelikle düzenlemeyi ön gördüğü emredici kuralına aykırı olması nedeniyle hukuka aykırı bulunmaktadır.

Nitekim, Yönetmeliğin 7. Maddesinin 2. Fıkrasının Dairemizin 3.7.2008 tarih ve E:2008/2416 sayılı kararıyla yürütülmesinin durdurulmasından sonra, dava konusu Yönetmeliğin 7. Maddesinin 2. Fıkrası, 25.9.2010 tarih ve 27710 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık  Kuruluşları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yönetmelik’in 1. Maddesiyle; “ (2) Muayenehane, bir tabip tarafından mesleğini serbest olarak icra etmek üzere müstakilen açılan, bu yönetmelik ile belirlenen asgari şartları taşıyan ve bu Yönetmelikte tanımlanan tıbbi işlemlerin yapılabildiği sağlık kuruluşudur.” Biçimde tümden değiştirilmiş ve yönetmeliğin Ek-13 sayılı ekinde,” muayenehanede yapılabilecek tıbbi işlemler listesi” ne yer verilmek suretiyle maddede muğlak olarak bulunan muayenehanede yapılamayacak cerrahi ve girişimsel tıbbi işlemlerin neleri içerdiği hususu Yönetmelik içeriğine atıfta bulunularak belirginleştirilmiştir.

Yönetmeliğin 8. Maddesinin iptali isteminin incelenmesi;

Yönetmeliğin 8. Maddesinde; Tıp merkezinin, mesleğini serbest icra etmek hak ve yetkisi olan tabip veya birden fazla tabip ve diş tabibi ortaklığında açılacağı; polikliniğin, mesleğini serbest icra etme hak ve yetkisi olan tabipler tarafından müşterek halde, sadece o poliklinik bünyesinde meslek icra etme şartıyla açılacağı; tıp merkezi işleteni tabibin veya işleten şirket ise şirket ortağı olan tabibin/diş tabibinin ölümü halinde, eşi veya çocukları varsa bunlar hesabına en fazla beş yıl; varisler arasında eş veya çocuk yok ise, diğer mirasçılar hesabına en fazla bir yıl süreyle, mesul müdür sorumluluğu altında tıp merkezinin işletilmesine izin verileceği, ölen tabip aynı zamanda tıp merkezinin mesul müdürü ise, en geç on beş iş günü içinde durumun Müdürlüğe bildirileceği ve 16’ncı madde hükümlerine göre işlem yapılacağı, poliklinik ortaklarından olan bir tabibin ölümü ve iki veya daha fazla tabibin poliklinik faaliyetlerini devam ettirmeleri halinde üçüncü fıkraya göre işlem yapılacağı, tek tabip kalması halinde, üç ay içinde tabip ortak bulunamaz ise poliklinik faaliyetine son verileceği veya muayenehaneye dönüştürüleceği düzenlemesine yer verilmiştir.

1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatların Tarzı İcrasına Dair Kanunun 1. Maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti dahilinde tababet icra ve her hangi suretle olursa olsun tedavi edebilmek için, Türkiye Darulfünunu Tıp Fakültesinden diploma sahibi olmanın şart olduğu hükme bağlanmıştır.

1219 sayılı Yasanın amacı ve sağlık hizmetlerinin niteliği dikkate alındığında, tıp merkezi ve polikliniğin sadece tabip veya ortaklarının tamamı tabip olan şirketler tarafından açılmasını ve poliklinik açan tabibin sadece açtığı poliklinikte çalışmasını öngören dava konusu 8. Maddede hukuka ve hizmet gereklerine aykırılık görülmemiştir.

Yönetmeliğin sağlık kurum ve kuruluşların planlanması başlıklı 9. Maddesinin iptali istemi yönünde;

Yönetmeliğin 9. Maddesinde, Bakanlıkça sağlık hizmetlerinin, demografik yapı ve epidemiyolojik özellikler de göz önünde bulundurulmak suretiyle kaliteli, hakkaniyete uygun ve verimli şekilde sunulması, kurum ve kuruluşlarının hizmet kapasiteleri, sağlık insan gücü ile çağdaş tıbbi bilgi ve teknolojinin ülke düzeyinde dengeli dağılımının sağlanması, koruyucu sağlık ve acil sağlık hizmetleri gibi iş birliği halinde hizmet sunumunun gerekli olduğu alanlarda uygun kapasitenin oluşturulması, kaynak israfı ve atıl kapasiteye yol açılmaması amaçları doğrultusunda, faaliyetine ihtiyaç duyulan sağlık kurum ve kuruluşları ile bunlara ait sağlık insan gücü, tıbbi hizmet birimleri ve nitelikleri ile teknoloji yoğunluklu tıbbi cihaz dağılımı alanlarında kamu ve özel sektörü kapsayacak şekilde planlama yapılacağı; tıp merkezi açmak isteyenlerin, Bakanlıkça yapılan planlamada ihtiyaç gösterilen yerleşim bölgelerinde faaliyette bulunmak üzere başvurabilecekleri; Bakanlıkça birinci fıkraya göre planlanan yatırım listesinin, her yıl Ekim ayında Bakanlık internet sitesinde ilan edileceği; tıp merkezi açmak isteyenlerin, Kasım ayı sonuna kadar Bakanlığa başvuracakları; yerleşim yeri itibarı ile planlanan tıp merkezi sayısında fazla istekli olması halinde aralarında noter huzurunda kura çekilerek hak sahibinin belirleneceği; planlamaya göre ilan edilen yerlerdeki tıp merkezleri için Kasım ayında başvuru olmaması halinde, takip eden yılın Ağustos ayına kadar bu tıp merkezleri için başvuruda bulunabileceği; bu durumda, talepte bulunulan ayın sonuna kadar başvuruların toplanıp, takip eden ayın ilk haftasında birden fazla istekli olması halinde aralarında noter huzurunda kura çekilerek hak sahibinin belirleneceği, tek istekli bulunması halinde o kişiye hak sahibi olduğunun bildirileceği; başvurularda, tıp merkezi açıp işletmeye yetkili olduğunu gösteren mesleki belgelerin, tıp merkezini açmak için ekonomik ve mali yeterliliğinin olduğunu gösteren belgelerin, hak sahipliğini başkasına devretmeyeceğine dair taahhütnamenin, 11. Madde uyarınca ön izin alındığı tarihten itibaren, iki yıl içinde tıp merkezini ruhsatname alarak işletmeye başlayacağına; ayrıca, tıp merkezini açtıktan sonra işletme hakkını bir yıl süreyle başkasına devretmeyeceğine dair taahhütnamenin, üçüncü fıkra gereği yapılacak ilanda belirtilen diğer belgelerin isteneceği; üçüncü ve dördüncü fıkralara göre hak sahibi olan kişinin, hak sahibi olduğunun bildirildiği tarihten itibaren en geç altı ay içinde 11. Madde uyarınca ön izin almak ve ön izin tarihinden itibaren üç ay içinde inşaata veya bina tadilatına başlandığını Müdürlük vasıtasıyla belgelemek zorunda olduğu; aksi halde, hak sahipliğinin sona ereceği; hak sahipliği sona erenlerin, üç yıl süre ile Bakanlıkça ilan edilecek diğer tıp merkezleri için başvuramayacağı; tıp merkezi açmak isteyenlerin, Bakanlıkça yapılan planlamaya uymak zorunda oldukları; ruhsatlandırılan tıp merkezine yeni tıbbi hizmet birimi, teknoloji yoğunluklu tıbbi cihaz ve sağlık çalışanı ilave edilmek istenildiğinde de planlamaya uyulmasının zorunlu olduğu düzenlemesine yer verilmiştir.

Sağlık kuruluşlarının ve sağlık insan gücünün ülke genelinde dengeli dağılımının sağlanması davalı idarece planlama yapılmasının yasal gerekliliği göz önüne alınarak dava konusu yönetmelik hükmüyle faaliyetine ihtiyaç duyulan sağlık kurum ve kuruluşlarıyla bunlara ait tıbbi hizmet birimleri, teknoloji yoğunluklu tıbbi cihaz dağılımı ve sağlık insan gücü alanlarında kamu ve özel sektörü kapsayacak şekilde nüfus yapısı ile kaza ve sağlıkla ilgili araştırma yapılarak ülke genelinde dağılımın belirlenmesi suretiyle sağlık hizmetlerinin dengeli sağlanmasının amaçlandığı anlaşıldığından, anılan madde hükmünde yer alan düzenlemede kamu yararı, hizmet gerekleri ve dayandığı mevzuat hükümlerine aykırılık görülmemiştir.

Yönetmeliğin 10. Maddesinin iptal isteminin incelenmesi;

Yönetmeliğin 10. Maddesinde; tıp merkezi binasının bulunduğu alanın, gürültü, hava ve su kirliliğine maruz olmadığının, insan sağlığını olumsuz yönde etkileyecek endüstriyel kuruluşlar ile gayrisıhhi müesseselerden uzak olduğunun valilik tarafından yetkilendirilmiş merci raporu ile tespit edilmesi, ulaşım şartları, ulaşım noktaları açısından uygun ve ulaşılabilir olduğunun İl Trafik Komisyonu veya Belediye Ulaşım Koordinasyon Merkezi raporu ile belgelenmesi, imar mevzuatında özel sağlık tesisi yapılabilecek yer olması, hasta ve hasta yakınları ile tıp merkezi çalışanları için, 1/7/1993 tarihli ve 21624 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Otopark Yönetmeliğinin 5. Maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan cetvelin (8) numaralı sağlık yapıları başlıklı kısmında belirtilen ölçüden az olmamak kaydıyla; ilgili mahalli idarenin sağlık kurum ve kuruluşları için otopark konusunda düzenlemesi var ise burada belirlenen ölçüye göre, mahalli idarenin böyle bir düzenlemesi yok ise Otopark Yönetmeliğindeki ölçüye uygun şekilde yeteri sayıda otopark yeri ayrılmış olması şartlarını taşıması gerektiği; polikliniklerin, 23/6/1965 tarihli ve 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun 24. Maddesi hükmü saklı kalmak kaydıyla sağlık hizmetinin mahiyetine uygun binalarda kurulacağı, poliklinikte, hasta ve hasta yakınları ile poliklinik çalışanları için üç araçtan az olmamak üzere imar mevzuatına uygun şekilde otopark yeri ayrılmasının zorunlu olduğu kuralına yer verilmiştir.

Sağlık hizmet verilen (tıp merkezi ve poliklinik ) binalarının fiziki nitelikleri, tıbbi alt yapı ve donanımına ilişkin olarak imar mevzuatı da dikkate alınarak yapılan dava konusu düzenlemelerde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

Yönetmeliğin 14. Maddesinin iptali isteminin incelenmesi;

Yönetmeliğin “Teknik inceleme ekibi” başlıklı 14. Maddesinde, Sağlık kuruluşlarının ruhsatlandırılması ve faaliyetleri sırasında, bu Yönetmeliğe uygunluklarının dosya üzerinde ve yerinde incelenmesi ile bunların açılmaları, denetlenmeleri, değerlendirilmeleri ve kapatılmaları ile ilgili tavsiye kararları almak üzere, Genel Müdür veya görevlendireceği yönetici sıfatı bulunan bir tabip başkanlığında Bakanlıkça Teknik inceleme Ekibi/Ekipleri oluşturulacağı, Ekibin görevlendirilmesini bir sağlık kuruluşu ile sınırlı olabileceği gibi, belirlenen süre içinde işlem yapılacak sağlık kuruluşlarını da kapsayabileceği, Teknik inceleme Ekibinin; a) Sağlık kuruluşlarının hizmet alanları ile ilgili uzmanlık dallarından kamu hastanelerinde çalışan birer uzman tabip, b) Kamuda çalışan bir hastane yöneticisi, c) Kamuda çalışan bir yönetici hemşire, ç) Kamuda çalışan ve sağlık kuruluşu mimarisi konusunda tecrübesi olan bir mimar, d) Bakanlıkta çalışan bir hukuk müşaviri veya avukat, e) Bu Yönetmelik kapsamındaki sağlık kuruluşları alanında faaliyet gösteren derneklerden bir  temsilcinin katılımı ile oluşacağı, Teknik İnceleme Ekibinde yer alan üyelerin, yerinde incelenecek veya denetlenecek sağlık kuruluşu ile ticari ortaklık, ikinci dereceye kadar kan veya sıhri  hısımlık, ticari anlamda rekabet ilişkisinin olmaması gerektiği düzenlemesine yer verilmiştir.

Davacılar tarafından, denetlemeye konu sağlık kuruluşları ile denetim ekibini oluşturan bir kısım personelin çalıştığı hastanelerinin, ticari yönden rekabet içerisinde olduğu bu nedenle düzenlemenin iptali gerektiği ileri sürülmektedir.

Teknik inceleme ekibinin ,sağlık kuruluşlarının ruhsatlandırılması ve faaliyetleri sırasında, anılan  Yönetmeliğe uygunluklarının, dosya üzerinde ve yerinde incelenmesi ile bunların anılan yönetmelikle icrai kararı vermekle yetkili kılınan makama , somut durum tespiti yaparak teknik bilgi veren ,konusunda uzman üyelerden oluşturulan ve tavsiye niteliğinde görüş bildiren bir komisyon olduğu dikkate alındığında ,davacıların iddiaları yerinde görülmemiştir.

Yönetmeliğin 23. maddesinin iptali isteminin incelenmesi;

Yönetmeliğin “ tıp merkezinde cerrahi müdahale ve gözlem hizmetleri “ başlıklı 23. maddesinin ilk 4 fıkrasında, cerrahi uzmanlık dalında hizmet veren tıp merkezinde gerçekleştirilecek cerrahi müdahale vakasının ve bu vakaya uygulanacak yöntemin seçimi, tıp merkezinde cerrahi müdahale uygulanan hastaların gözlem altında bulundurulmasına ilişkin hükümler ile gözlem altında tutulan hastalar için bulundurulacak nöbetçi tabibe yönelik hükümlere yer verilmiş olup getirilen düzenlemelerde hizmet gereklerine ve hukuka aykırılık görülmemiştir.

Yönetmeliğin 23. maddesinin 5. fıkrasında ; tıp merkezinde müdahale yapılan hastalarda müdahaleye bağlı olarak gelişen komplikasyonlar ve/veya yoğun bakım hizmetine ihtiyaç olan durumlarda tıp merkezi tarafından, önceden belirlenmiş koordineli olarak çalışılan ve bu hizmetlerin alındığı özel veya kamu hastanesiyle gereken koordinasyon sağlanarak hastanın transfer edileceği ve hastanın tedavisinin sağlanacağı; söz konusu hastanın transferi ve transfer edildiği hastanelerdeki teşhis ve tedavisi ile ilgili ücretlerinin tıp merkezi tarafından karşılanacağı; bu ücretin hastaneden talep edilemeyeceği düzenlenmiştir.

Tıp merkezinde müdahale yapılan hastalarda, müdahaleye bağlı olarak gelişen komplikasyonlar ve/veya yoğun bakım hizmetine ihtiyaç olan durumlarda tıp merkezi tarafından, bu hizmetlerin alındığı bir hastaneyle gereken koordinasyonun sağlanarak hastanın transfer edilmesi ve tedavisinin sağlanması anayasa ile güvence altına alınan yaşam hakkının korunmasının bir gereği olduğundan bu yönde yapılan düzenlemede hukuka aykırılık görülmemiştir.

Dava konusu maddede yer alan “söz konusu hastanın transferi ve transfer edildiği hastanedeki teşhis ve tedavisi ile ilgili ücretleri tıp merkezi tarafından karşılanır. Bu ücret hastadan talep edilemez” ifadesi yönünden;

Tıbbi müdahalelere bağlı olarak gelişen komplikasyon ve benzeri durumların her zaman kusurlu bir müdahaleye bağlı olmayacağı tartışmasızdır. İlgililerin kusurunun olmadığı durumlarda bu müdahalelerden kaynaklanan zararın tazmininden de sorumlu tutulması gerekmektedir. Kusurlu bir tıbbi müdahale olmaksızın tıp merkezlerini hastaların sevk edildiği hastanelerde yapılan teşhis ve tedavi masraflarından sorumlu tutmak hakkaniyet ilkesi ile bağdaşmamaktadır. Kaldı ki müdahalenin kusurlu olup olmadığı, zararın bu müdahaleden kaynaklanıp kaynaklanmadığı ve tıp merkezlerinin bu zararın tazmininden sorumlu tutulup tutulmayacağı açılacak bir tazminat davasının konusudur. Bu durumda, tıp merkezinde yapılan bir müdahaleye bağlı olarak gelişen komplikasyonlar ve/veya yoğun bakım hizmetine ihtiyaç olan durumlarda hastanın sevk edildiği ve tedavisinin yapıldığı hastanedeki teşhis ve tedavi ile ilgili ücretlerin tıp merkezi tarafından karşılanacağı ve bu ücretin hastadan talep edilemeyeceği yolundaki düzenleme hukuka uyarlık görülmemiştir.

Yönetmeliğin 30. maddesinin iptali isteminin incelenmesi;

Yönetmeliğin “sağlık kuruluşlarının isimleri “ başlıklı 30. maddesinin 1. fıkrasında, tabelalarda, basılı ve elektronik ortam materyallerinde aynı yazı karakterinde olmak şartıyla “özel” ibaresinden sonra kuruluşun ruhsatnamesinde belirtilen kuruluş ismi yazılacağı, “özel” ibaresinin, sağlık kuruluşunun isminde kullanılan yazı puntolarının 1/2 ‘sinden küçük olamayacağı belirtilmiş olup, maddenin 2. fıkrasında, aynı il sınırları içinde daha önce açılmış sağlık kuruluşlarının isimleri ile aynı isim veya benzer isimlerin kullanılamayacağı, sağlık kuruluşlarının isimlendirilmesinde, hangi ilde olduğuna bakılmaksızın ülke genelindeki resmi sağlık kurum veya kuruluşlarının isimleri ile özel hastanelerin isimlerinin aynen, benzer veya çağrıştıracak şekilde kullanılmayacağı belirtilmek suretiyle, kişilerin yanlış algılamasının, karışıklığın ve haksız rekabetin önlenmesinin amaçlandığı anlaşılmakta olup, getirilen düzenlemede kamu yararına ve hizmet gereklerine aykırılık bulunmamaktadır.

Yönetmeliğin açılmış sağlık kuruluşlarının durumunu düzenleyen Geçici ikinci maddesine ilişkin iptali isteminin incelenmesi;

Yönetmeliğin geçici 2. maddesinin 1. fıkrasında, yürürlükten kaldırılan 9.3.2000 tarih ve 23988 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları hakkında yönetmeliğe göre açılan sağlık kuruluşlarının, bina şartları, fizik mekanları, sağlık çalışanları ile uygunluk belgelerindeki türü bakımından mevcut kurumlarıyla faaliyetlerine devam edecekleri kuralına yer verilmiş; maddenin 3. ve devamındaki fıkralarında ise sağlık kuruluşlarının birleşme, taşınma ve planlama hükümlerine uymalarına ilişkin şartlar düzenlenmiş olup; bu düzenlemelerde hukuka aykırılık görülmemiştir.

Geçici 2. maddenin 2. fıkrasında; 39. maddenin 1. fıkrasının (a) bendi ile yürürlükten kaldırılan Yönetmeliğe göre açılmış olan sağlık kuruluşlarının 38. maddenin 1. fıkrasında öngörülen tebliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç 4 yıl içinde, tabip sayısı hariç olmak üzere bu Yönetmeliğe uyum sağlamak ve ruhsat almak zorunda oldukları, tabip sayısında yapılacak artışlarda 9. maddeye göre yapılan planlamaya uyulmasının zorunlu olduğu 4 yılın sonunda ruhsat almayan sağlık kuruluşlarının, uygunluk belgelerinin iptal edileceği kurala bağlanmıştır.

Yönetmeliğin dava konusu geçici 2. maddesi, bu yönetmelikten önce açılmış bulunan sağlık kuruluşlarının faaliyetlerine devamını ve belli bir süre içinde yönetmelikle getirilen yeni düzenlemelere uyumunu öngörüp, kazanılmış hakların korunmasını amaçlamasına rağmen, anılan sağlık kuruluşlarında yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren tabip sayısında meydana gelebilecek eksilmelerin giderilmesine olanak sağlamak yerine, yönetmeliğin hukuka aykırı bulunan 38. maddesine, henüz çıkmamış tebliği hükmüne, yine henüz bakanlıkça yapılmamış olan planlamaya yollamada bulunmaktadır.

Bu haliyle anılan Yönetmeliğin geçici 2. maddesinin 2. fıkrası, hukuka aykırı bulunan 38. maddeye yollamada bulunmasının yanı sıra daha önce ruhsat alıp, faaliyetine geçmiş kuruluşlarında tabip sayılarındaki eksilmelere gidermeye olanak tanımaması yönünden de hukuka aykırı görülmektedir.

Nitekim, Dairemizin E: 2008/2416 esas sayılı dosyasında açılan davada, dava konusu Yönetmeliğin 38. maddesinin iptaline karar verilmiştir.

Öte yandan, 15.2.2008 tarih ve 26788 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Özel Hastaneler Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılaması Hakkında Yönetmelikte, özel hastanelerin faaliyette bulunacağı binanın “müstakil bina” olması şartı getirilip hastanenin faaliyette bulunabilmesi için başka yeni şartlar aranmaya başlandığında, kazanılmış hakları korumak amacıyla Yönetmeliğe “istisnalar” başlıklı geçici madde eklenerek, bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarih itibariyle ruhsatlı olan hastaneler, ön izin almış ve ön izin işlemleri devam eden müracaatlar bakımından, müstakil bina şartı ve yeni bazı şartların aranacağına ilişkin kuralların uygulanmayacağı öngörülmüştür. Dolayısıyla, 15.2.2008 tarih ve 26788 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlı Kuruluşları Hakkında Yönetmelikten önce, yürürlükte bulunan kurallara uygun olarak kurulmuş ve idarece ruhsatlandırılarak faaliyete başlamış olan ayakta teşhis tedavi kuruluşları yönünden yeni getirilen “müstakil bina” şartına dört yılın sonunda yerine getirerek ruhsat almayan sağlık kuruluşlarının, uygunluk belgelerinin iptal edileceği yolundaki geçici 2. maddenin 2. fıkrasındaki kural, özel hastaneler yönünden yapılan düzenleme dikkate alındığında, orantısız ve eşitlik ilkesine aykırı olduğu gibi, kazanılmış hakların korunması ilkesine de aykırı bulunmaktadır.

Açıklanan nedenlerle, 15.2.2008 tarih ve 26788 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanan, Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin; 5. maddesi yönünden KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, 7. maddesinin 2. fıkrasının, 23. maddesinin 5. fıkrasında yer alan “Söz konusu hastanın transferi ve transfer edildiği hastanelerdeki teşhis ve tedavisi ile ilgili ücretleri tıp merkezi tarafından karşılanır. Bu ücret hastaneden talep edilemez.”cümlesinin, Geçici 2. maddesinin 2. fıkrasının, İPTALİNE, davanın diğer madde ve düzenlemelere yönelik kısmının REDDİNE, dava kısmen karar verilmesine yer olmadığı, kısmen iptal, kısmen ret şeklinde sonuçlandığından aşağıda dökümü yapılan yargılama giderlerinin yarısı olan ………. TL ‘nin davacı üzerinde bırakılmasına, diğer yarısı olan ……….TL ‘nin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, kararın verildiği tarihte yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen ……..-TL avukatlık ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine; 659 sayılı Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin 14. maddesinin 1. fıkrası ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ………..-TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilemesine; artan posta ücretinin isteği halinde davacıya iadesine, kararın tebliğini izleyen günden itibaren 30 (otuz) gün içinde İdari Dava Daireleri Kurulunda temyiz edilebileceğinin taraflara bildirilmesine, oy birliğiyle karar verildi.

 

Başkan                 Üye                        Üye                 Üye                   Üye

Mehmet               Emin Celalettin         Ali                  Okay                İsmail Hakkı

Ünlüçay                Özkan                     Kazan             Koçak               Sayın

Yorumlar