"TAM GÜN YASASI” MI, “FAZLA ÇALIŞMANIN YASAKLANMASI" YASASI MI?
Prof.Dr. Paşa Göktaş
08 Nisan 2011 Cuma 13:49
Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu iptal kararından sonra, Danıştay’ın da verdiği iptal kararıyla, “Tamgün” adı verilen yasa hukuk gözüyle de iptal oldu ve tekrar kamuoyu gündemine geldi.
"Tamgün" Konusunda Kamuoyu Yanlış Bilgilendiriliyor
"Tamgün Yasası” konusunda, kamuoyu baştan itibaren yanlış bilgilendirilmektedir. Gerçekte sayıları fazla olmayan, ancak sağlığın tepesinde bulunan bir grup yöneticinin zorlaması ve dayatmasıyla getirilen “Tamgün Yasası” konusunda, oldukça fazla kirlenmiş ve çarpıtılmış bilgi bulunmaktadır.
Bunlardan birisi, süreyle ilgili olandır.
Şu anda, muayenehanesi olan hekim de, muayenehanesi olmayan hekim de aynı süreli, 08.00 – 17.00 saatleri arasında olmak üzere, 9 saat çalışmaktadır. Yani muayenehanesi olan bir hekimin, muayenehanesi olmayan bir hekimden farklı bir çalışma süresi bulunmamaktadır. Saat 17.00’ ye kadar her iki grup da 9 saatlik çalışmasını sürdürmektedir.
Saat 17.00’ den sonra, muayenehanesi olmayan hekimler evinde dinlenmeye, gezmeye, spor yapmaya, balık tutmaya, sinemaya-tiyatroya ya da kahvehanede okey oynamaya giderken, muayenehanesi olan hekimler ikinci bir çalışma temposuna koşturmakta ve vatandaş için sağlık hizmeti üretimine devam etmektedirler.
İşte sözde “Tamgün Yasası” ile yasaklanmak istenilen durum, mesaiden sonraki yani saat 17.00’ den sonraki sürdürülen bu fazladan çalışma olayıdır.
Yani hekimlerin fazla çalışma yapması, fazladan sağlık üretimini sürdürmesi ve çalışmaya devam etmeleri yasaklanmak istenilmektedir.
Hekimlere:
“Çalışma, git balık tut !”
“Çalışma, git kahvehanede okey oyna !”
“Çalışma git uyu !”
“Çalışma git spor yap !”
“Saat 17.00’ den sonra her şey yapabilirsin. Sadece kendi mesleğini sürdüremezsin ve çalışmazsın. Yeter ki çalışma !”
Tembel Doktor, Tembel Toplum İsteniyor
Geldiğimiz trajik durumu görebiliyor musunuz ?
Herşey serbest, çalışmak yasak.
Bir taraftan hekim açığı var diye her gün nutuk atılıyor, diğer taraftan fazla çalışmayla bu hekim açığının etkilerini azaltan muayenehane hekimlerine dünya zindan haline getiriliyor.
Türkiye ciddi biçimde cari açık sorunu yaşıyor. Toplum, ürettiğinden fazlasını tüketiyor. Üretim-tüketim dengesi bir türlü kurulamıyor. Toplumun, daha fazla çalışması ve bu dengeyi kurmak için gayret göstermesi gerekirken, birileri çıkıyor ve fazla çalışma yapmak isteyenleri yasaklamaya çalışıyor.
Böylesine çarpık bir düşüncenin toplumun ve ülkenin yararına olduğundan söz edebilmek için, herhalde deli olmak gerekir.
İşin bahanesi de hep hazır: “Hastane ile muayenehane arasındaki bağlantıyı keseceğiz !” Sayın yöneticiler, bunu kesmek için fazladan çalışan hekimlerin faaliyetini yasaklamaya gerek yok. Hastane-muayenehane arasında çıkar köprüsü kuran örnekleri tespit edersiniz ve ilgili cezasını verirsiniz. Yasalar buna müsaittir. Bunun için, çalışkan doktorları öldürmenin gereği yoktur.
Bu durum, “Pire için yorgan yakmaya” ya da “Öğrenciler olmasaydı, Milli Eğitim’i ne güzel yönetirdim” özdeyişlerine benziyor.
Allah'tan hukuk diye birşey var
Toplumlarda, bazı dönemlerde bazı yöneticiler son derecede marjinal görüşlerini toplumun yararınaymış gibi sunabiliyorlar. Konumlarından ve o günkü koşullardan da yararlanarak, yasal hale de getirebiliyorlar. Bu durum bazen baskıyla, bazen yanıltmalarla, bazen de akıl tutulmasıyla olabiliyor.
Aynen 'Tamgün Yasası'nda olduğu gibi.
Böyle durumlarda, toplumun tek regülatörü hukuktur. Allah'tan “Hukuk” diye bir şey var. Hukuk, marjinal düşüncelerle, oldu-bittilerle ya da zorlamalarla getirilen düzenlemeleri, kendi objektif terazisine koyuyor ve düzeltiyor.
Tamgün Yasası Kamu Yararına Değildir
Anayasa Mahkemesi, gerekçeli kararında şöyle ifade ediyordu: “Hekimlerin mesai saatinden sonra çalışmalarının yasaklanmasında herhangi bir kamu yararı görülmemiştir”
Bu ifade her şeyi açıklıyor. Yani Anayasa mahkemesi de demek istiyor ki, çalışmak isteyenin önünü açın, yasaklamayın. Tembel toplum değil, çalışan toplumu, tembel doktor değil, fazladan üreten doktoru destekleyin. Bu düşünce kamu yararınadır.
Yalnızca doktorların değil, asıl tüm toplumun ve kamuoyunun Anayasa Mahkemesi’ ne ve Danıştay’a teşekkür etmesi gerekiyor. Bir garabet uygulamaya dur dedikleri için.
Sağlık Bakanlığı Gerçek Rotasına Dönmelidir
Şu anda Sağlık Bakanlığı’nın politikası, hekimler tarafından baskıcı ve kendilerine sürekli eziyet etmeye çalışan bir politika olarak algılanmaktadır. Halbuki Sağlık Bakanlığı, ülkedeki sağlık hizmetinin koordinasyonundan, doğru yürütülmesinden ve denetiminden sorumludur. Tabii ki hedef, halka daha iyi bir sağlık hizmetinin sunulmasıdır. Hizmetin bir ucunda halk vardır. Ancak, diğer tarafında da ön safta doktorların olduğu sağlık personeli vardır.
İki taraflı bir ilişkide, paydaşlardan birisini ezerek, zor kullanarak diğer tarafa hizmet verdirmek mümkün değildir. Daha doğrusu, kaliteli hizmet verilmesi ve bunun sürekli kılınması mümkün değildir. İki taraflı bir ilişkide, hizmet alan yanında, hizmet sunanın da onayının olması ve mutlu olması gereklidir. Hekimlerle sürekli kavga edilerek kaliteli sağlık hizmeti sürdürülemez.
Sağlık Bakanlığı’nın, objektif ve tarafsız bir rotaya dönmesi, aynı zamanda hekimlerin de Bakanlığı olduğunu hatırlamasında yarar vardır.
Sağlık Bakanlığı’nın bir kısım yöneticileri, konumlarına bu cepheden baktıklarında, objektif ve tarafsız rotadan ne derecede uzaklaştıklarını ve popülizm rüzgarıyla oldukça kısır, verimsiz bir konuma sürüklendiklerini daha iyi anlayacaklardır.
Umarız, bu doğrultuda özeleştiri yapabilmeyi gerçekleştirirler.
Doç. Dr. Paşa Göktaş
e-mail: [email protected]
e-mail: [email protected]
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2006 Sağlık Aktüel