24 Aralık 2024
  • Ankara9°C
  • İstanbul13°C
  • Bursa11°C
  • Antalya17°C
  • İzmir11°C

TABİP ODASI SEÇİMİNİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Dr.Recai Yahyaoğlu

10 Mayıs 2010 Pazartesi 10:06

Dün 9 Mayıs 2010 Pazar günü İstanbul Tabip Odası seçimleri yapıldı. Seçim öncesi ve sonrası seçimin düşündürdüklerini yoğun gündemimden uzaklaşarak biraz da dinlenmiş olmak amacıyla okuyucularımla paylaşayım istedim.
Öncelikle şunu ifade etmeliyim. Seçim sonucunun belli olmasına uzun saatler varken öğleden sonra saat 13:00 sularında seçimlerin sonucu ‘malumun ilanı’ gibi herkes tarafından kabullenilmişti…
Her zaman olduğu gibi Demokratik Katılım Gurubunun seçimi kazanacağı düşünülüyordu. Herkeste ilginç oranda kabullenilmiş bir durum vardı. Zaten şimdiki tabip odasına alternatif olarak kazanmaya daha yakın olan Hekim Hakları Grubu İstanbul’da pek çok ilçeyi dolaşmamıştı bile… Seçime ciddi bir şekilde asılmamıştı yani… Kazanmak olan hedefin bu süreçte ne kadar zor olduğunu görmemeleri mümkün değildi…
Hekimler ayağına gelmeyen adaylara referans olunmasına sıcak bakmıyorlar. Oy verecekleri insanların kendilerini ziyaret ederek tanışmayı ve onlara haliyle kendi sorunlarını anlatmayı istiyorlar. Hekimler haklılar… Nasıl ki siyasetçiler seçim zamanlarında vatandaşların evlerine kadar girip onların misafiri oluyor ve onlarla birçok şeyi paylaşıyorlar… Hekimlerde diğer seçmenlere yapıldığı gibi onlara da kendi meslek örgütlerinin bu şekilde bir yaklaşımda bulunmasını istiyorlar.
Böyle bir yaklaşımla ve canla başla çalışmaları gerekirken bir örnek vermek istiyorum. Bizim arkadaşlarımızın aday belirleme noktasında yaptıkları çok ciddi hatalar var. Her ne kadar kendi oyumu onlara vermiş olsam da biraz daha spesifik ve dar alanda örnek vermek gerekirse bazı arkadaşlarımız tabip odası seçiminde aday olmuşlar ama yıllar öncesine varan tanışmışlıklarının hatırına bile seçim günü merhabalaşacağına arkadaşlarını görmezden geliyorlar…
Konuşmayı bırakın görmezden gelen bu adamlar kocaman ünvanlara sahip Başhekim olmuşlar ama insan ilişkilerinde çoktan sınıfta kalmışlar… Acilen resmi görev ve ünvanları değiştirilmesi gereken bu Başhekimlerin sosyal münasebetlerde bu kadar künt ve dar bakışlı olması kendi hastanelerinden bile onlara oy çıkmayacağını düşündürüyor…
 Grup Başkanlıklarındaki değişimden sonra yorulup adeta bitip tükenmiş pek çok Başhekiminde değiştirilmesi gerektiği fikrimin ne kadar doğru olduğunu bugün bir kez daha anlama imkanı buldum. Tabip odası aday seçiminde ne yazık ki geçmiş yıllara oranla biraz az olsa da hala hata yapılmaya devam edildiği bu örnekle ortaya çıkıyor…
Sosyal ve sevilen adamları seçerek belirleyebilme konusundaki hatalı tercihlerimiz artık meşhur oldu. Geçen seçimde bir cemaat hastanesinin başhekimi aday yapılmıştı ve ben bu nedenle tepkide bulunarak oyumu kullanmaya gitmemiştim. O zaman da ağır bir yazı yazdığımı hatırlıyorum. Fakat bundan sonra birileriyle olan problemlerim nedeniyle sandık başına gitmeme gibi bir hataya düşmeyeceğim… İçimizde nadir de çıksa bazı enteresan adamlar olabiliyor… Fakat birilerinin tabi ki bu tipler için korkusuzca birkaç satır yazı yazması gerekiyor. İstanbul’da o korkusuz ve kötü adam benim herhalde… Önemli değil… Dosdoğru şeyler yazdığınızdan bazı zayıf adamlar ve konuşup tartışmaya gücü yetmeyeceğine inananlar elbette görmezden geleceklerdir… Doğru söyleyeni seven az olur ve dokuz köyden kovulur malumunuz…
Tabip Odası Başkanı Özdemir Aktan Aralık 2006 Ekim-Aralık sayısında 166 sayılı dergide “Gözü Kara Değişim” adlı yazısının ilk paragrafında daha o yıllarda önemli bir tespitte bulunuyor. Bu tespitte: ’Sağlık sisteminde bu kadar hızlı ve gözü kara değişim Türkiye Cumhuriyeti tarihinde daha önce görülmediği gibi bir daha da muhtemelen görülmeyecektir.’ Diyor. Başkanın bu sözlerinden sonra köprünün altından çok sular aktı ve bu süreçte hakikaten tahmin edilenden çok daha fazla ve yoğun bir değişim gerçekleşti. Hekimler iğneden vazgeçtiler çuvaldız bir yerlerine batarken seçimin kazanılamayacağı ve bunun çok uzun bir zaman dilimini kapsayacağı ön görülmüş ve gün gibi ortaya çıkmıştı zaten…
Değişim ve dönüşüme hepimizde olduğu gibi kurumlarımızda maalesef dayanamadı. Yazboz tahtasına dönüşen uygulamalar ne yazık ki en çok hekimleri ve eczacıları etkiledi. Dolayısıyla bu süreçte iktidar partisiyle benzeştirmeye çalışılan bir meslek örgütünün kazanma ihtimalinin çok kısıtlı olduğu belliydi.  Sanki bu meslek örgütü üyeleri bu değişimden hiç etkilenmediler… Sanki tüm bu olumsuzluklara rağmen hala kayıtsız şartsız İktidar partisini desteklemeye devam ediyorlardı… Hayır çok açık bir şekilde ifade edilmelidir ki kimsede böyle bir körkütük bağlılık bulunmuyor artık…
Fakat bunun faturası hak etmeyenlere hem de meslektaşları tarafından her tabip odası seçiminde kesiliyor. Neymiş efendim yandaş hekim örgütüymüş, AKP(benim tabirim değil onlar böyle ifade ediyorlar) destekcisiymiş… ve daha pek çok yakıştırma… Oysa ki Ak Partiyi destekleyen bir meslek örgütü kalmadı artık… Bunu yakinen biliyorum… Seçim vasıtasıyla karşılaştığım pek çok eski arkadaşımın iktidar partisi hakkındaki görüşlerinin çok değişmiş olduğunu görmek beni etkiledi… Hekimler çok aşırı tepkililer… Hatta bazıları bana sitemde bile bulundular. Özellikle Ak Parti ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ı öven yazılar yazdığım için bana kızdıklarını söylediler… Yani seçim günü sevgili arkadaşlarımdan epeyce papara yemek kısmetimde varmış… Bilirsiniz kısmetten ötesi olmuyor…
Böylesine seçim günlerinin insan için en güzel yanı(bazılarından eleştiri alsanız da) uzun süre görmediğiniz arkadaşlarınızla karşılaşmak oluyor… Onların ne yaptıkları hakkında malumat sahibi olmak ve geçen yılların saçlarında meydana getirdiği aklaşmayı ciltlerindeki kırışmayı görmek hepimizin yaşlanma gerçeği karşısında nasıl da savunmasız kala kaldığımızı göstermesi bakımından ibret verici…
Yıllar geçse de seçim vesilesiyle karşılaştığım iki ağabey meslektaşımın adeta yıllara meydan okuduklarını gördüm. Onlar adına sevindim. Her ikisi de aslında emekliliği hak etmiş olmalarına rağmen son derece dinç ve sağlıklı görünüyorlardı. Dimdik ayaktaydılar. Her ikisi de uzun yıllar bürokraside önemli hizmetlerde bulundular… İlk karşılaşıp sohbet ettiğim Göğüs Hastalıkları Uzmanı Yedikule Göğüs Hastalıkları Hastanesinde, diğeri İnfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Haseki Hastanesinde Başhekim yardımcısı olarak çalışmaya devam ediyorlar… İlki Dr. Fikri Kıral ikincisi Dr. Mehmet Bakar… Her ikisiyle paylaştığım ve asla unutmayacağım önemli anılarım var… Bu seçim sadece onları görmek ve konuşmak adına bile benim için güzel ve faydalı olmuştur… Gerisi hikaye ve önemli değil…
Seçim hakkındaki düşüncelerimi yazdığım şu sırada akşam saati 20:11 de oyların yüzde seksenini alarak tabip odası seçimlerini Demokratik Katılım Grubunun kazandığı haberi cep telefonuma mesaj olarak geldi. Hayırlısı olsun. Tebrik etmek lazım. Bükemediğin bileği öpmesen bile takdir edeceksin kardeşim. Yüzde seksen çok yüksek bir oy oranı…Öyle kolay yakalanacak bir oy değil…
Bu süreçte alınan bu sonuç Milliyetçi kesim ve Hekim Hakları Grubunun ne kadar çalışırlarsa çalışsınlar seçimi kazanmalarının fevkalade zor olduğunu gösteriyor. Birleşmeleri ve çok çalışmaları durumunda geleceğe daha ümitle bakabileceğimizi düşünüyorum. Fakat parlamentoda milletvekili arkadaşlarımızın, ağabeylerimizin yumruklarını havada uçuşturduğu bir zamanda bu birlikteliğin gerçekleşmesi çok zor…
Seçimi kazanmak için CHP’nin iktidar olması ve şimdi Ak Parti’nin hekimlere yaptıklarını yapması lazım… Bunun her iki açıdan da mümkün olmaması seçimlerde başarısızlığın bu şekilde yaşanmasının hep alın yazımız haline geleceğini düşündürüyor… Neden mi? Çok basit… İktidara CHP’nin gelmesi mümkün değil… Gelse bile böyle kararlar almayacağına göre bu işi başarmak ihtimali maalesef yok…
Seçimlerin sonuçlarını ne yazık ki tabip odasının çalışması, başarıları, hekimlerin sorunlarına olan pozitif yaklaşımları değil genel konjonktür belirliyor. Bu süreçte sadece tabip odalarında değil tüm meslek örgütlerinde özellikle okumuş ve entelektüel birikimi fazla olan seçkinci meslek örgütlerinde başarılı olmak fevkalade zordur. Acı ve fakat kafamızın tosladığı gerçekte budur.
Her ne kadar arkadaşlarım eleştirseler de ben yine doğru bildiğimi yazmaya devam edeceğim. Çünkü bizim aleyhimize fakat genel halk çoğunluğunun menfaatlerine olan ve kimi zaman populizme kaçan uygulamalar varken bize böylesi seçimlerde başarılı olmak neredeyse uçuk kaçık bir hayal düzeyinde…  Ama olsun yiğit ve lider insanların eşliğinde hayallerin peşinde koşmak bile güzel…
Yorumlar