23 Aralık 2024
  • Ankara1°C
  • İstanbul7°C
  • Bursa5°C
  • Antalya10°C
  • İzmir10°C

SUT FİYATLARINA GÖRE HEKİM İŞGÜCÜNÜN NAKİT VE LİKİT DEĞERİ NEDİR ???

Dr. Feza Şen

27 Ekim 2008 11:13

Ekonomik değerlerin dünyada değiştiği zamanlarda öne çıkan kavramlar vardır ve nakit olması ve nakit kalınması önemlidir. Likidite denildiğinde ise nakit değerin alım gücü anlaşılmaktadır.

Örnekle açıklayacak olursak;

Cebinde 120 YTL nakiti olan bireyin, dolar kuru 1.2 YTL iken, parasının alım gücü karşılığı 100 $’dır.  Döviz kuru artarak 1,7 YTL ye çıktığında cebinde 120 YTL nakit parası olanın alım gücü ise 60 $’a düşmektedir.

Bireyin cebindeki nakit miktarı değişmemesine rağmen, alım gücü yani likitide gerilemiş ve birey fakirleşmiştir.

Günümüz de özel sağlık kurumlarının çoğunluğu kamu sosyal güvenlik kuruluşlarına hizmet üretmektedir. Bu işlemlerin karşılığı olarak da SGK tarafından belirlenen hizmet ücretlerini alırlar.

SUT Fiyatlarına Göre Hekim İşgücünün Likiditesi ve Hasta Güvenliği

Özel kurumlarda hekimlerin verdikleri hizmet karşılığı hak edişi; baktıkları günlük hasta sayıları ile o işlem için verilen SUT fiyatı ve bu fiyatın % 30’u kadar hastadan alınan farkın toplamının çarpımı ile bulunan cironun tarafların hemfikir olduğu orandaki karşılığıdır.

SUT hizmet fiyatları düştüğü durumlarda özel işletmelerde çalışan hekimlerin günlük hasta sayılarını arttırması ile önceki toplam işlem cirosuna ulaşması mümkündür. Daha çok hasta bakmaktadır ama Hekimin totalde aldığı ücret değişmemiştir. Sadece totalde hekim emeğinin likit  karşılığı yani alım gücü düşmektedir.

Hekim daha çok işgücü ve zaman harcayarak aynı ücretleri almakta ve aldığı ücretin yaşamı esnasında alım gücünü aynı seviye de tutmak için daha çok çalışmak zorunda kalmaktadır.

Özel sağlık kurumlarımızda hekimlerimizin ürettikleri toplam nakit değerin likitidesini yani yaptıkları işlem karşılığı oluşan alım güçlerini belirleyen SUT hizmet fiyatlarıdır.

Sağlık hizmetlerinde fiyatın talep elastikiyeti olmadığını biliyoruz.

Hizmet fiyatlarını belirli sınırların altına çekerek sağlık giderleri düşecek ama hasta güvenliği riskli hale gelecektir.

  • Hastaya ayrılan süre azalacaktır.

  • Daha çok hasta alan kurumlarda hastaların bekleme süresi artacaktır.
  • Hastaya ayrılan süre özel sağlık kurumlarında azaldığında, kamu ile özel sağlık kurumu arasındaki ince çizgi olan özel hizmet nitelemesi de değerini kaybedecek ve hizmet kişiye özel olmaktan çıkacaktır.

  • Özel sağlık işletmeleri, SGK hastalarına hizmet eden özel mülkiyet hastaneleri olacaktır.

  • Hizmet niteliğinden ödün vermeyen hastaneler ise SGK anlaşmalarını iptal ederek, ücretini ödeyerek hizmet alan hastalara hizmet vermeye çalışacaktır.

  • Ayakta durması zorlaşan sağlık kurumları eleman çıkarma yoluna gidecek ve belki de bazı özel kurumlar yok olacaktır.

  • Özel sağlık kurumlarının azalması ile sistemde uzayan hasta kuyrukları artacaktır.

  • İşgücünün karşılığını alamayan hekimlik mesleği ise halk arasında seçkinliğini yitirmeye başlayacak ve bazı aileler çocuklarının hekim olmasını bile istemeyecektir.

 

Beraberinde eksik tıbbi işlemleri getirmesini ise hiçbir paydaş istememektedir. Hasta güvenliğini tehdit eden sağlık hizmetleri sunumunun artması ihtimali ise hastalarımızı tekrar eski günlerdeki uygulamalara itecektir.

  • Artık o tarihlerde ülkede hem kamu hem özel de çalışan hekimler kalmamış olsa da, hastaların yakınları tam gün çalışan hekim meslektaşlarımızı mesai saatleri dışında, evlerinde, özel mekanlarında yakalayıp karşılık ödeyerek daha çok hastaları ile ilgilenilen sağlık hizmetini alma yoluna gidecektir.

  • En önemlisi özel sağlık hizmeti, hastalarımızın özel hasta olarak işlem gördüğü uygulamalar yerine hastaların özel mülkiyete ait sağlık sunucularında tedavi edildiği sisteme dönmekte ve kişiye özel sağlık hizmeti erişilebilir olmaktan çıkarak, liberal mantıkla ulaşılan hizmet olmaya doğru dönmektedir ve düzenlenebilmesi için bugün en kritik zamandır.

 

Kamu adına kural koyanlar hem işlemlerin maliyetini belirleyenler, hem de hizmetin niteliğini belirleyenler tarafların ortak günü bugündür.

Sağlıklı geleceği bugün planlamalıyız nasıl sosyal güvenliği 25 yıl sonra nüfusun yaşlanmasından ötürü risk görüp planladığınız gibi….

Yapılan çalışmalarda; 2012 yılında 65 yaş üstü nüfusun, 0-64 yaş arası toplam nüfusa oranın %7'ye, 2039 yılında da %14'e çıkacağı öngörülmektedir. 25 yıl sonra ülkedeki yaşlı nüfus artacak ve sağlık hizmetine ve sağlık tesislerine gereksinim daha da fazla olacaktır.

Bu zaman demografik fırsattır. Öyleyse zaman sosyal reform ve GSS geleceğe projeksiyonu için doğru zamandır.

 

Geleceğin bugünden reel şartlarda planlanması, sunucular arasında mülkiyet gözetilmeden hasta odaklı üretilmesinin planlaması için özel sektöre de önemli görevler düşmektedir.

Özel sağlık sektörü içinde suistimale yatkın olanları temizlemeli ve kamu adına kural koyanların karşısına dik çıkmalı ve özel hizmet sunucuları olarak kamu hizmet sunucuları içinde dış kaynak kullanımından doğan sağlık harcamalarını sorgulamalıdır.

Ülke ve kaynaklar hepimizindir, tükenirse sıkıntıya girecek olan bizleriz.

Saygılarımla.


Dr. Feza Şen
Sağlık Yönetim MBA
Bursa Sağlık Kuruluşları Derneği Genel Sekreteri
Sağlık İşletmecisi
0 532 2778827--
[email protected]
Sağlık Aktuel /  
www.saglikaktuel.com
Sağlığın Ritmi Programı /
www.linetvr.com
NOT: Görüşlerinizi ve iletişim bilgilerinizi mail atmanızı rica ederim.

Yorumlar