23 Aralık 2024
  • Ankara2°C
  • İstanbul6°C
  • Bursa5°C
  • Antalya11°C
  • İzmir9°C

SOMA VE SAĞLIK SİSTEMİMİZ

Prof.Dr. Paşa Göktaş

22 Mayıs 2014 Perşembe 16:34

SOMA FACİASINDA DEVLETİN HATASI NEREDEDİR?

Soma faciası, devletin bazı fahiş hatalarını ortaya koyması yönünden önemlidir.

Bunu özet olarak belirtelim:

1 ton kömürün maliyeti, çalışan işçi başına TKİ’ de 130 dolar iken, özelleştirme sonrası firma sahibi 25 dolara indirdiğini övünerek açıklıyor. Özelleştirme yanlış bir adım değil. Özelleştirme ile verimlilik genelde artırılır. Ancak, bu kadar olamaz. Burada gerçekte 25 doları uygun bulan devlet. İşveren buradan aynı zamanda kar edecek. Böyle olunca da, mızrağı çuvala sığdırmaya çalışacak. Yani havalandırma kanalları açmayacak, kaçış yolları yapmayacak, yaşam odaları yapmayacak, yeterli sensör koymayacak, ahşap malzeme kullanacak vb. Ama mızrak çuvala sığmıyor işte. Delip geçiyor. Bunca cana mal oluyor sonunda.

Tüm bunların birinci sorumlusu, devleti temsil eden TKİ’ nin doğru kuralları koymaması, uygulamayı denetlememesi ve yalnızca kar odaklı uygulama sürdürmesidir.

SAĞLIK SİSTEMİMİZDE SOMA UYGULAMASININ

ÇOK ÖRNEKLERİ VAR

Sağlık sistemimiz bir başarı örneği olarak sunuluyor. Gerçekte işin özü böyle değil. Bir kere çok pahalı bir sağlık sistemi ortaya çıktı. Kamu sağlık harcamaları 2001 yılından 2013 yılına kadar 6-7 milyar TL’ den 70 milyara kadar yükseldi. Bu, Türkiye için muazzam bir miktar. Ancak bu paralar, ağırlıklı olarak halkı memnun edecek ön cephede kullanılıyor. Sonuçta halk hızlı şekilde eline bir reçete alıyor. Ancak, işin özünde arka cephede ciddi bozulmalar var.

Bunlardan SOMA’ yı hatırlatan bazı uygulamalar verirsek:

1. Vaka Başı Ödeme Sistemi: Özel hastaneler, vakıf ve üniversite hastanelerinde, ayaktan gelen hastalara “Vaka Başı Ödeme” isimli 24-30 TL civarında bir sabit fiyat uygulanıyor. Yani SGK diyor ki, “Ben sana hasta başına 24 TL veririm. Bu fiyata muayene, ilk acil müdahaleler, laboratuvar tetkikleri, röntgen hepsi dahil. Hastaya ister tetkik yap, ister yapma. Benden alacağın ücret değişmez.” SGK’ dan bu işareti alan kuruluş da, olabildiğince hastayı fazla tetkik etmeden ve kendisine masraf oluşturmadan savuşturmaya çalışıyor. Sonuçta hastaya reçete verilip gönderiliyor.

Bu modeli Danıştay iki kere hukuka ve insan sağlığına aykırı bularak iptal etti. Ama Recep Akdağ yönetimi yine uygulamaya koydu. Halen bu sakıncalı uygulama devam ediyor.

Her hastanın muayenesi ile tetkik hakkının birbirinden ayrılması ve ayrı ücretlendirilmesi gerektiğini önerdik. Önerimizi dinleyen olmadı ve hasta aleyhine yürüyen bu sistem aynı şekilde sürdürülüyor.

2. Sağlık Bakanlığı’nın Global Bütçesi: SGK, daha önce tüm sağlık kuruluşları ve hastaneleri izliyor ve denetliyordu. Sonra işin kolayına kaçtı. Götürü usulü bir modele yöneldi. Sağlık Bakanlığı’na “ Global Bütçe” adıyla 14 milyar TL’lik bir bütçe verdi. “Ben bu parayı veriyorum, bu parayı nasıl harcarsan harca. Ama benim sigortalılarıma bak” dedi. Sağlık Bakanlığı, SGK’ dan 14 milyar TL,  genel bütçeden de 17 milyar TL, toplamda 31 milyar TL üzerinde büyük bir bütçeye ulaştı.

Ama kuralları koyan kendisi, hizmet sunan kendisi, denetleyen de kendisi. Böyle sistem olur mu? Sağlık Bakanlığı kendi hatalarını ortaya çıkarabilir mi? Bu muazzam bütçesinin ülke yararına doğru ve objektif biçimde kullanımını sağlayabilir mi? Tabii ki imkansız.

Kuralları koyan ve denetleyen kurum ile, hizmet sunan kurumları kesinlikle birbirinden ayırmak gerek. Yoksa hatalar ve yanlışlıklar ortaya çıkarılamaz. Tamamı örtbas edilir. Aynen SOMA olayında olduğu gibi.

3. ASM’ lerin Laboratuvar Test İhaleleri: Aile Sağlığı Merkezlerinde bazı testler yapılıyor. Bu testler için il genelinde ihaleler yapılıyor. İhalelere medikal firmalar giriyor. Yapılan testlerin çoğu yerde uzman denetimi yok. İmzasız raporlar veriliyor. Hizmetin kalitesini denetleyecek bir mekanizma yok. Çünkü raporları kontrol eden, denetleyen ve altına imzasını koyan laboratuvar uzmanları yok. Tıbbi hatalar ortada sahipsiz bekliyor. Bu uygulama da hem bilime, hem kurallara, hem de hasta haklarına aykırı, götürü usulü taşeron bir uygulama. Düzenleyen de Sağlık Bakanlığı.

4. KHB’ lerin Laboratuvar Test İhaleleri:

Kamu Hastane Birlikleri ( KHB ), 10- 15 hastane adına merkezi laboratuvar ihaleleri yapıyorlar. 10- 15 hastanenin tüm laboratuvar test ve cihaz ihtiyacını bir taşeron şirkete ihale ediyorlar. 240 milyonluk ihale 60- 70 milyon TL gibi miktarlara veriliyor. Genelde maliyet altında fiyatları veren kamikaze firmalar her zaman oluyor. Bunların biri batıyor, biri çıkıyor. Ama her zaman böyle bir- iki firma ortaya çıkıyor.

Burada kalite ve hizmetin gerekleri öncelik taşımıyor. Tamamen fiyata bakılıyor. Ne kadar düşük fiyat verildiğine ve ne kadar kar edildiğine bakılıyor.

Sağlık olayı tamamen amacından uzaklaşmış durumda.

Bu uygulamalardan kar ediliyor. Peki bu kar nereye gidiyor? Genel bütçeye geri mi dönüyor ? Türkiye bu tasarrufu başka gereksinimlerinde mi kullanıyor? Hayır. Bu karlar bir kısım personel arasında ödül olarak performans primi adında paylaşılıyor. Asıl sakıncalı olan bölüm burasıdır.

Aynı zamanda Sağlık Bakanlığı 126 binden fazla sayı ile en çok taşeron işçi çalıştıran kuruluş durumunda.

SAĞLIK ALANI EN YAYGIN TAŞERON ALANLARDAN BİRİSİ DURUMUNDA

Sağlık alanında SGK’nın izlediği fiks fiyatlar büyük sorun oluşturuyor.

Örneğin laboratuvar test fiyatları 8 yıldır sabit gidiyor, hatta indirime uğramış durumda. Maliyetlerin altında seyrediyor.

Hasta başı fiks ve götürü uygulama, hasta aleyhine büyük risk oluşturuyor.

Laboratuvar uzmanları olmadan yapılan ve tıbbi sorumlusu belirsiz olan laboratuvar test ihaleleri hastalar için büyük sakınca oluşturuyor.

Yeterli standartlar ve kalite kuralları konulmayan ihaleler hastalar için büyük sorun ve risk oluşturuyor.

Sağlık alanında kamu 70 milyar TL gibi büyük harcama yapıyor. Ama hizmetin kalite kuralları ve standartları iyi belirlenmemiş durumda. Bu nedenle de, bu muazzam bütçe iyi kullanılamıyor. Bir yerlerde kaybolup gidiyor.

Sağlık sisteminin, A’ dan Z’ ye yeniden gözden geçirilmesinde, kalite kural ve standartlarının açıklıkla belirlenmesinde ve boşluklarının doldurulmasında yarar var.

Özellikle de sağlığa yapılan 70 milyar TL’lik kamu sağlık harcamalarının baştan sona titizlikle ve şeffaf biçimde incelenmesinde yarar var. Bu harcamanın daha azıyla, daha güvenceli ve etkin bir sistem kurulabilir. Yeter ki ortak akıl devreye sokulsun ve şeffaflık sağlansın.

Yoksa, SOMA’ daki felakete benzer sayısız olay burada da yaşanır ve genelde de üstü kapatılır, kimsenin ruhu duymaz.

Temel kural : Standardı koyan ve denetleyen kurumlarla hizmet sunan kurumlar birbirinden ayrı olmalı.

Bir oyunda hem hakem, hem de oyuncu aynı kişi olamaz. Olursa, o oyun adil bir oyun olmaz. 

22.05.2014
Prof. Dr. Paşa Göktaş
Tıp Laboratuvarları Derneği
e-mail: [email protected]

Yorumlar