23 Aralık 2024
  • Ankara1°C
  • İstanbul7°C
  • Bursa5°C
  • Antalya10°C
  • İzmir10°C

SGK’NIN İŞİ FARK ÜCRETİNİ BELİRLEMEK OLMAMALI

Prof.Dr. Paşa Göktaş

29 Mayıs 2012 Salı 15:23

SGK Çıkmazdan Kurtulamıyor

Gazetelerden öğrendiğimiz kadarıyla, SGK ile OHSAD arasında bir çalışma başlatılmış. SGK, OHSAD’ dan maliyetlerle ilgili bir çalışma yapmasını istemiş. Bir miktar artışla, özel hastanelerin bazı sorunları çözülecekmiş. Böylelikle, vatandaştan alınacak fark miktarının da azalacağı umut ediliyormuş.

Yazılanlar böyle.

Eğer bunlar doğruysa, SGK hala çıkmazda ve yanlış bakış açısından kurtulamıyor demektir. Başka bir deyişle, SGK’ nın hala çözüm arama yöntemleri yönünden bataklıkta bocalandığını söyleyebiliriz.

Bu Fark Kısıtlaması Olayı Nerden Çıktı ?

Fark kısıtlaması olayı, Sayın Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ ın icadıdır.

Hatırlarsanız, Sayın Bakan özel kuruluşların hastalardan SGK’ nın belirlediği SUT fiyatlarına ek olarak hiç fark almaması konusunda epeyce direnmişti. Sonra % 20’ ye, daha sonra da % 30’ a ancak razı olabildi. Sonraki dönemlerde de bu oranların yetersizliği az çok anlaşıldı ki, kuruluşlar % 30 ile % 90 arasında fark alabilir hale geldiler.

Bakan bir politikacı olarak davranıyor. “Ben her türlü hizmeti size bedavaya sunuyorum. Ne kadar iyi ve başarılı bir bakanım, görün ve anlayın beni” demek istiyor. Kendi kişisel geleceğini ve başarısını, genel ülke çıkarlarının üzerinde tutan bir politikacı yaklaşımı olarak sayalım ve bu yaklaşımı o kategoride değerlendirelim. Yani tipik bir sıradan politikacı davranışı.

Kendi kuruluşları gerçekte % 120 üzerinde genel bütçeden subvansiyon farkı alırken, başka kuruluşların farksız çalışmasını savunabiliyor. Bu da başka bir adalet anlayışı.

Tabii ki bu yaklaşım, ideal bir devlet adamı sorumluluğu ve yaklaşımı değildir.

Neyse, bu bölüm konumuz değil.

Olaya, asıl SGK yönünden bakmak gerek.

SGK, öncelikle olayı kendi yönünden değerlendirmek durumundadır.

SGK, Giderlerini Kontrol Altında Tutmak İstiyor mudur, İstemiyor mudur ?


Eğer istiyor ise, yapacağı şudur:

1. Ödeyebileceği işlemlerin kapsamını belirler. Gerekirse (muhtemelen gerekecektir) ödeme kapsamındaki işlemlerin sayısını sınırlar, tıbben zorunlu işlemlere dönüştürür.

2. Her işlem için, ödeyebileceği miktarı belirler. Bu durum, SGK’ nın ödeme alt limiti olacaktır. Daha fazlasını da ödemez.

Bu fiyatlar, tüm devlet hastaneleri ve kamu kurumlarının uyacağı fiyatlar olacaktır. Ayrıca, isterse bu fiyatları kabul eden özel kuruluşlar da bu fiyatlardan çalışabilirler.

3. SGK, belirli kalite standardına uyan tüm sağlık kuruluşlarıyla sözleşme yapar. Bu sözleşmede, SGK kendi ödeme miktarını garanti eder. Bu fiyatlar sabittir ve her kuruluş için aynıdır. SGK, daha fazlasını ödemez.

4. Ancak, SGK özel kuruluşların ne kadar fark alacağına da karışmaz. Bu farkı belirlemek SGK’ nın işi değildir. Her kuruluş, kendi kadrolarının kalitesi, altyapı yatırımlarının düzeyi, genel gider durumu ve kendi maliyetleri doğrultusunda fiyatlarını belirleyecek ve bir fark oranı ortaya çıkacaktır. Hiçbir kuruluşun fark miktarı, diğerinin aynı olmayacaktır. Çünkü fark oranlarını belirleyen, kuruluşların maliyetleri ve rekabet koşulları olacaktır.

SGK’ nın fark oranlarına müdahalesi tamamıyla gereksizdir. Kuruluşların iç işlerine karışmadır. Vatandaşın tercihini bloke etmedir.

Vatandaş, seçiminde özgür olmalıdır. Kuruluşların istediği fark oranlarına bakar, isterse gönüllü olarak A kuruluşuna, isterse de B kuruluşuna gider. Fark ödemek istemezse de bir kamu kuruluşuna gider.

SGK’ nın burada ne işi var ? Maliyetlere neden müdahale ediyor ?


Fark Sınırı Konulması, Kaliteye Darbedir

Fark sınırlarının dondurulması, kuruluşların daha farklı ve kaliteli iş yapmasını sınırlar. Maliyet baskısı, daha kalitesiz ve ucuz işlere yönelinmesini sağlar. Bu da, halkın sağlığı için tehdittir. “Hem ucuz olsun, hem de kaliteli olsun.” Bu ise imkansızdır. Çünkü kalitenin bir bedeli vardır.


Özel Kuruluşlarla Devlet Kuruluşlarını Bir Tutmayalım

SGK, özel kuruluşlara da, devlet kuruluşlarına da aynı ödemeyi yapıyor. Hatta, bazı devlet kuruluşlarına daha fazla ödeme yapıyor. Devlet kuruluşları, SGK dışında genel bütçeden de ödenek alıyor. Örneğin 2012 için, bildiğimiz kadarıyla Sağlık Bakanlığı’ nın SGK’ dan aldığı 13.9 milyar TL iken, genel bütçeden aldığı 17.5 milyar TL civarındaydı. Yani Sağlık Bakanlığı, SGK dışında, bunun % 125’ i civarında da genel bütçeden pay alıyor. Yani % 125 fark alıyor. Bina kirası, vergi avantajları, diğer avantajları da göz önüne alırsak, bu fark % 150’ lerin üzerine tırmanır.

% 30, hatta % 90 fark alarak, özel kuruluşların kamu kuruluşları ile yarışabilmesi mümkün değildir. Bu sistemi zorlamak da iyi niyetli değildir. Bile bile, özel kuruluşları iflasa sürüklemektir.

Yoksa böyle mi yapılmak isteniyor ? Sağlıkta devlet kapitalizmi mi amaçlanıyor? Demode ve hantal sistemlere geri mi dönülüyor? Bu garip rotaları kim çiziyor?


SGK’ nın Halen Gerçek Bir Maliyet Çalışması Yoktur

Gerçekten SGK’ nın, halen çeşitli işlemlerle ilgili doğru düzgün bir maliyet çalışması bulunmamaktadır.

O halde, neye göre bu fark oranlarını belirliyor ?

Gerçekte SGK böyle bir oran belirleyemedi. Sağlık Bakanı’ nın hiçbir maliyet temeline dayanmadan (halk deyimiyle keyfi ve kafadan) belirlediği fark oranlarının üzerinden devam ediyor.

Yani başlangıç noktası yanlıştır. Kılavuzu yanlıştır. Böyle bir kılavuzla da gideceği yer çıkmazdır. Kör bir popülizm yarışı içinde, giderlerini daha da artırmaktan kendini kurtaramayacaktır.

SONUÇ
SGK, ödeyebileceği işlemlerin, ödeyebileceği birim fiyatlarını belirlemelidir. Bu fiyatlar, kamu kurumları için (üniversiteler hariç) uyulacak fiyatlar olmalıdır.

Özel kuruluşlar ise, kendi maliyetlerine, kalite anlayış ve organizasyonlarına göre, kendi fark oranlarını kendileri belirlemelidirler. Vatandaş da, kendi olanakları ve özgür iradesi dahilinde, istediği kuruluşu seçmelidir. SGK, Demirperde benzeri zorlayıcı ve maliyetlerle ilişkisiz ve bilinçsiz yöntemlerin uygulayıcısı olmaktan çekilmelidir.

Bu durum, SGK üzerindeki fiyat düzenleme baskısını da azaltacak, böylece SGK’ nın giderlerini de azaltarak, kontrol edilebilir boyutlara doğru dönüştürecektir.

Aynı zamanda bu yaklaşım daha akılcı, adaletli ve demokratiktir.


Doç. Dr. Paşa Göktaş
Mail: [email protected] 

Yorumlar