23 Aralık 2024
  • Ankara2°C
  • İstanbul6°C
  • Bursa5°C
  • Antalya11°C
  • İzmir9°C

ŞEHİR HASTANELERİ GERÇEKCİ Mİ? RASYONEL Mİ?

Prof.Dr. Paşa Göktaş

18 Ocak 2013 Cuma 22:30

Bilindiği üzere, son dönemde 27 ilimizde şehir hastaneleri yapılacağı yönünde haberler basında yer almaktadır. Bu sayının daha da artabileceği söyleniyor. Bunlardan bazılarının ihalesinin “Kamu yararına bulunmadığı” gerekçesiyle yargı tarafından yürütmelerinin durdurulduğu yazılıyor.

Açıkçası, toplum ve hatta hekimler şehir hastaneleri projesiyle ilgili yeterli bilgiye sahip değiller. Bu derecede büyük mali portresi olan milyar dolarlık projeler, sanki oldu-bittiye getirilerek sonuca ulaştırılacakmış gibi bir izlenim söz konusu.

En azından, toplum bu konuda yeterince tartışmış ve bilgilendirilmiş değildir.

Biz de, konu ile ilgili bazı bilgileri TTB’ nin yayınladığı, Av. Özgür Erbaş, Doç. Dr. Cavit Işık Yavuz ve Dr. Bayazıt İlhan’ ın hazırladığı verilerden öğreniyoruz. İlgili araştırmacılara teşekkür etmek gerekir. Çünkü derli toplu verileri ortaya koymuşlar.

İşin Özeti ve Bazı Veriler

Şu an için 27 ilde (Bu iller artabilir) kamu-özel ortaklığıyla şehir hastaneleri kurulacak. Bunların bazılarının ihalesi yapılmış, bazıları inşaat halinde, bazıları da ihaleye çıkacaklar.

Bu şehirlerde, ildeki hastanelerin yaklaşık yarısı kapatılarak, bu hastanelere taşınacakmış.

Bu hastaneler, 5 yıldızlı otel konforunda olacakmış.

Binaları ve donanımı özel sektör yapacak, daha sonra 25-30 yıllığına devlete kiralayacakmış.

SORULAR – SORUNLAR

1. 5 Yıldızlı Otel Konforu Tanımı Abartılı Mı?

Bu durum olanaksızdır. Olursa da, bedeli ağır olacaktır. Ayrıca, gereksizdir ve lükstür. Bizim durumumuzda olan, yıllık kişi başı geliri 10.000 ABD Doları olan bir ülkenin, kaynaklarını doğru, etkin ve verimli kullanması gerekir. Bu durum, tam bir savurganlık ve ütopya gösterisidir. Gerçekçi ve akılcı bir işletmecilik değildir.

Gerçekten olursa da, mutlaka bedeli bu ülke ve ulus tarafından ağır biçimde ödenecektir.

Halkın gereksinimi 5 yıldızlı otel konforu değil, mütevazi de olsa doğru, gerçekçi ve nitelikli bir sağlık hizmetidir. Yani ekmek- pasta meselesi gibi.

Bu projede, savurganlık, ülkeyi ileriye yönelik borçlandırma ve gelecek nesilleri yük altına sürükleme hatasını görüyor gibiyiz.

Haksız mıyız acaba?

2. Kiralama Bedelleri Yüksek Mi?

Birkaç örnek verelim:

İhalesi yapılan 10 hastanenin ilk sabit yatırım miktarı toplam 3 milyar 880 milyon TL kadar, 25 yıllık kira bedeli ise toplamda 36 milyar 791 milyon TL kadar görünüyor.

İstanbul İkitelli’ de yapılacak hastanenin sabit yatırımı 548 milyon TL, bir yıllık kirası ise 258 milyon TL. Yani, iki yıllık kira ile ilk yapılan sabit yatırım geri dönüyor gibi.

Biz, işin hesap durumunu iyi bilmiyoruz. Ancak, kabaca ilk elde görünen durum, sabit yatırıma göre kira bedellerinin oldukça yüksek olduğudur.

Sadece 10 hastaneye 25 yılda 36 milyar TL civarında kira ödenecek gibi görünmektedir.

Bu proje, oldukça büyük bir rant projesi gibi görünmüyor mu?

Bu kadar harcamaya ve savurganlığa gerek var mı?

Mevcut hastaneler neden revize edilerek değerlendirilmiyor?

Bu acele neden?

Sanıyoruz, bu soruların aydınlatılması gerekiyor.

3. Geniş Toplulukları Kent Dışına Taşımanın Neresi Akılcıdır?

Türkiye’ de, son yıllarda başını Sağlık Bakanlığı’ nda bir ekibin çektiği yüksek harcama meraklısı, gerçekçilikten uzak politikalar bu projede de kendini gösteriyor gibi görünüyor.

Sağlık sisteminin ana iskeletinde de aynı hata yapılıyor.

Türkiye’ nin gereksinimi, milyar dolarlık devasa hastaneler yapmak değildir. Kalabalıkları şehir dışında yapılacak hastanelere her gün götürüp getirmek akılcı da değildir. Bu durum zaman kaybı, benzin kaybı, para kaybı ve çevre kirliliğidir.

Akılcı olan, sağlık hizmetlerini insanların yaşadığı en yakın mahallerde çözmektir. Bunun da yolu, sürekli hastaneler yapmak değil, çok daha ucuz ve ekonomik olan ayaktan tanı ve tedavi kuruluşlarını yaygınlaştırmaktan geçer. Çünkü, hastalıkların % 80’ den fazlası ayaktan tanı ve tedavi kuruluşlarında çözülebilir. Hastaneler, yalnızca yatan hastalar için kullanılmalıdır.

Yani, tıp merkezi, poliklinik, ASM’ ler, muayenehaneler ve laboratuarlar gibi kuruluşları yaygınlaştırmak gerekir. Koşullarını da kolaylaştırmak gerekir. Bunu yapmak ülke yararınadır.

Hal böyle iken, tam tersi yapılarak tıp merkezleri için bağımsız bina koşulu getiriliyor. Polikliniklerin ve diğer ayaktan sağlık kuruluşlarının koşulları daha da zorlaştırılıyor.

Bu uygulamalar ülke yararına mıdır? Biz o kanıda değiliz.

Haksız mıyız acaba? Farklı düşünüyorsanız lütfen bizi aydınlatın.

İleride, bu hatalar daha iyi fark edilecektir. Ancak, geri dönüşün bedeli daha ağır olacaktır.

4. Yeni Kapitülasyonlar Mı Acaba?

Bu iş, geleceğe yönelik borçlanma niteliğini taşımaktadır. Gerçekte, gelecek nesiller borçlandırılıyor. Hiç de sorumlu ve vicdanlı bir politika gibi görünmüyor. Tabii ki gelecek nesiller yönünden.

“Osmanlı döneminde yapılan aynı hata yapılarak bizi kapitülasyonlara mahkum etmişler” diyecekler.

Haksız isek, bizi ikna edin lütfen. Bu işin mimarları kimler ise.

5. Yüklenici Konsorsiyumlar Yabancı Ağırlıklı

Görünüyor ki, bu işleri yüklenen konsorsiyumların içinde yabancılar ya da yabancı ortaklı kuruluşlar var. Muhtemelen, kontrol de onlarda olacaktır. Bu durum da bir sorun oluşturabilir. Çünkü yabancılar kảr görmüyorlarsa gelmezler.

Endişeler Yersiz Değil

Toplum bu olay hakkında fazla bilgi sahibi değil. Bu yüzden duyarsızlar. Hekimler bile bilgisiz ve duyarsızlar.

Ancak, verileri birazcık incelediğiniz zaman, yukarıda belirtilen endişeler hemen ortaya çıkıyor.

Halbuki, bu kadar büyük boyutlu ve toplumun geleceğini ipotek altına alan ve çocuklarımızın geleceğini borçlandıran bir projenin enine boyuna yıllarca tartışılması gerekmez mi?

Daha katılımcı ve üretken bir toplum olmak zorundayız. Çobanı daha fazla, koyunu daha azalan.

İnşallah.

13.01.2013

Dr. P. Göktaş

e-mail: [email protected]

Yorumlar