SEÇİMDEN SONRA SAĞLIK HARCAMALARINDA TASARRUF KAÇINILMAZ!
Prof.Dr. Paşa Göktaş
06 Haziran 2011 Pazartesi 16:54
Ekonomik göstergeler, seçimden sonra sağlık harcamalarında tasarrufun kaçınılmaz olduğunu gösteriyor.
Rakamlar Oldukça Çarpıcıdır
Şu rakamlara bakalım:
SSK’ nın 1992 yılındaki açığı Amerikan doları cinsinden 371 milyon dolar.
2002 yılına kadar, 10 yıl boyunca SSK’ nın açığı dolar olarak 4.4 kat artmış.
2010 yılındaki SGK açığı ise 25 milyar 593 milyon TL. 2002 yılından, 2010 yılına kadar SGK açıkları, dolar cinsinden18.5 kat artmış.
1992-2002 arasında 4.4 kat, 2002-2010 arasında, 8 yılda ise 18.5 kat artış görünüyor.
Bu demektir ki, son sekiz yılda SGK açıkları çok daha hızlı ve katlanan oranlarda artmış ve 25 milyar 593 milyon TL gibi dev boyutlara ulaşmış. Aynı zamanda bu durum, son sekiz yılda harcamaların kontrolsüz ve savurgan bir seyir aldığını da düşündürüyor.
SGK Sağlık Giderleri
SGK’ nın sağlık giderleri 2008’ de 25 milyar 404 milyon, 2009’ da 28 milyar 863 milyon, 2010’ da ise 32 milyar 80 milyon TL’ ye ulaşmış durumdadır.
Yani SGK’ nın sağlık harcamaları, SGK açıklarını aşmış durumdadır.
Başka bir deyişle, SGK sağlık harcamaları, SGK’ nın açıklarının ana nedenini oluşturmaktadır. Sağlık harcamaları kontrol altında tutulsaydı, SGK açıkları da ya olmayacak, ya da makul düzeylerde olacaktı.
SGK Açıklarının Fırlamasının Nedeni
Açık ve net olarak söyleyebiliriz ki, Sağlık Bakanlığı yönetimine egemen olan zihniyettir. Bu zihniyet, harcayıcı ve tüketici bir düşünce biçimidir. Seçmene hoş görünme hedefine dayalı ölçüsüz bir popülizm ile, ülkenin kıt ekonomik kaynaklarının tasarruflu kullanma sorumluluğunu ve kaygısını taşımayan bu zihniyet birleşince, ortaya böylesine bir sonuç çıkmaktadır. Bu hatalı zihniyetin temelinde iki yanılgı yatmaktadır. Birisi, tüm sağlık giderlerini devletin ve SGK’ nın üzerine yükleme gayretinde olan (ve hemen hemen bunu başarmış olan) ölçüsüz popülizm yanılgısıdır. Diğeri ise, işletmecilik ve tasarruf zihniyetinden yoksun olan, harcama ve tüketim çılgınlığıdır. Daha fazla ambulans, daha fazla uçak taksiler, daha fazla binalar, daha fazla döner sermaye ve tüm işlemler ücretsiz olsun eğilimi. Sağlıkta, Sağlık Bakanlığı’ nın başını çektiği ölçüsüz bir tüketim çılgınlığı yaşanmaktadır.
Bu çılgınlığın faturası da en başta SGK’ ya çıkmıştır. 1992-2002 arasında SGK açıklarında on yılda 4.4 kat, 2002-2010 arasında ise sekiz yılda 18.5 kat artış olması tesadüf değildir, bu kontrolsüz gidişin sonucudur.
Bedeli ödeyen yalnızca SGK mıdır ? Tabii ki değil. Bu açıklar, Türkiye bütçesinden aktarılmaktadır. Ülkenin bütçe açığı artmaktadır. Dolaylı olarak, cari açıkların yükselişi tetiklenmektedir.
Tüm bunların bedelini de sonuçta vatandaş ödeyecektir.
Sağlık Politikası Sorgulanmalıdır
Sağlık, tüketici bir alandır. Ülkenin kalkınmasına ve üretim artışına doğrudan katkı yapmaz. Olsa olsa tüketimi artırır. İhracatı artırmaz. İthalat artışını ise körükler. Türkiye, zaten ihracatın ithalatı karşılama oranının % 60’ larda gezindiği bir ülke durumundadır. Yani üretmediğini tüketen bir ülkedir. Böyle bir konumda, üretici olmayan, aksine sonuna kadar tüketici bir sektörün kontrolsüz biçimde önünü açmak doğru bir politika değildir. Yanlış bir sağlık politikası yürütülmektedir.
Bu alana akıtılan milyarların bir kısmı üretici sektörlere yönlendirilseydi, ülke için çok daha yararlı olurdu. Çünkü ülkenin birinci gereksinimi borçlanmak, paylaşmak ve tüketmek değildir. Aksine borcu azaltmak, üretimi ve ihracatı artırmaktır.
Sağlıkta yürütülen politika tam bunun aksi yönündedir. İlginç olan, iktidarın genelde diğer alanlarda uyguladığı politika ile sağlık alanında uyguladığı politika arasında farklılık bulunmasıdır. İktidar, diğer alanlarda genelde daha gerçekçi ve popülizmden yer yer uzak politika izlerken, sağlıkta modeli tükenmiş hantal bir devletçilik politikasına göz yummaktadır. Muhtemelen, sağlık politikasını yürüten ekip, iktidarın başını sağlıksız verilerle yanılgıya sürüklemektedir. Ancak, bu tür yanılgıların ve yanlış politikaların bedelini ilerde hem iktidar, hem de ülke ödeyecektir.
Sağlık Politikası Başarılı Mıdır ?
Kime göre? diye sormak gerekir.
Halkın ve seçmenin gözünde oldukça başarılıdır. Çünkü halka ne kadar verirseniz o kadar memnun olur. Halk, uzun vadeli bakamaz ve kaynağını sormaz.
Ancak, ülkenin geleceği konusunda kafa yoran, biraz ekonomi ve bütçeleme ile uğraşan insanlara, ekonomistlere ve bütçe uzmanlarına sorarsanız, sağlıkta uygulanan politika (popülizm kaygılarının dışında düşünen insanlar için) temelden yanlıştır ve tam bir felakettir.
Tabii ki yapılanlardan halk son derecede memnundur. Ancak bütçe yöneticileri şu soruyu sorarlar: Ne pahasına? Bu sonuçlar, hangi bedelle elde edilmiştir? Bu sonuçları elde etmek için bu bedeli harcamaya değer midir?
Gelecek Sağlık Yönetimini Bekleyen Sorunlar
Sorunlar çok büyüktür.
En büyük sorun, mevcut harcama politikasının sürdürülemez oluşudur.
Mevcut Sağlık Bakanlığı yönetimi, bırakın mevcut harcama politikasını, milyar dolarlık yeni hastane kampüsleri biçiminde pahalı ve çılgın projeler peşindedir. Yani harcamaları aynı doğrultuda tam gaz yürütme hevesindedir.
Mevcut Sağlık Yönetimi Devam Edebilir Mi ?
Hükümet için bir değerlendirmede ve yargıda bulunmuyoruz. Mevcut iktidar, birçok alanda doğru işler yapmıştır ve başarılı olduğu birçok alan da vardır. Muhtemelen, mevcut iktidar yine devam edecektir.
Sağlık politikası da, mevcut iktidarın oy oranına ciddi oranda katkı yapmıştır ve bu seçimlerde de katkı sağlayacak gibi görünmektedir.
Ancak oraya kadar. Daha ötesi yoktur.
Mevcut Sağlık yönetimi ve zihniyeti, seçmen desteği sağlayarak misyonunu tamamlayacaktır.
İktidarın, bu zihniyete, bu politikaya ve de bu ekibe artık ihtiyacı olmayacaktır.
Bu ekip görevini ve misyonunu tamamlamıştır. Bundan sonra aynı şekilde devam edemez.
Ederse ne olur? Çok zor durumda kalır. Bütün olumlu ve başarılı görünen imajını tüketmeye başlar. Bocalar. Çünkü, mevcut ekip harcayıcı ve tüketici bir zihniyetin uygulayıcısıdır. Tasarrufu uygulayamaz. Uygularsa, tüm olumlu imajını yitirir.
Bu nedenle, onların yönetimi olumlu ve başarılı imajla “zirvede” bırakmaları ve bir daha yönetime talip olmamaları kendi lehlerinedir.
Yeni dönemin yönetici ekibi, “kötü adam” eleştirilerinden korkmayacak ve yılmayacak, popülizmden uzak bir tasarrufçu ekip olmak zorundadır ve olacaktır da.
Eski ekiple devam hem onların, hem de ülkenin iyiliğine olmayacaktır.
SEÇİM SONRASI DÖNEM SAĞLIKTA YAPILACAKLAR
Ekonomideki ısınma ve sıkışma, Türkiye’ yi birtakım zorunlu tedbirler almaya yöneltmektedir. Sayın Babacan da bunun işaretlerini vermiştir.
Krediler sınırlanacaktır. Kredi maliyetleri artacaktır. Tüketimin sınırlanması hedeflenmektedir. Cari açığın azaltılması zorunlu görünmektedir.
Sağlık politikası da aynı çizgide devam edemez. Ciddi bir politika değişikliği gereklidir.
1. Sağlıkta tüm giderleri devletin ve SGK’ nın karşılaması düşünülemez. Bu zihniyet yanlıştır. Tüm dünyada devletler, temel sağlık görevlerini yerine getirmektedirler. Daha iyisi ve fazlasını isteyenler ise, bunun bedelini kendileri ödemektedirler. Sağlık sisteminin işlemlerinin herkese bütünüyle ücretsiz olması hem mümkün değildir, hem de gerekli değildir. Altında Mercedes arabayla ve elinde Yeşil Kartla işlem yaptıran örneklere izin veren sistem, vicdanen de kabul edilebilir değildir.
Sistemin, ekonomik gücü yerinde olanlardan, verilen hizmetin ve işlemlerin bedelini alabilecek biçimde organize olması gereklidir.
2. Sağlıktaki harcamaların kısılması zorunludur. Bunun yolu da, katkı paylarının artırılması ve ödeme kapsamındaki işlemlerin azaltılmasından geçmektedir.
3. Muayenehane hekimlerine karşı uygulanan politika yanlıştır. Tüm doktorların muayenehanesini kapattırarak, onları hastanelerde toplamanın finansal yükünü devlet ve SGK karşılayamaz. Bu finansal yük dev boyutlardadır. Bunu üstlenmek yanlış ve gereksizdir. Aksine, eskiden olduğu gibi, hekimlere makul bir ücret vererek belirli süre devlete çalışmalarını, mesaiden sonra da isteyenlerin kendi çabalarıyla muayenehanelerinde kendilerine çalışmalarını sağlamak akıllıca ve doğru bir politikadır.
Böylelikle devlet ve SGK, önemli bir finansal yükten kurtulacaktır.
4. Tamamlayıcı Sağlık Sigortası artık kaçınılmaz ve ertelenemez bir hal almıştır. Daha önce de hedefe konulmuş bulunan bu uygulama başlatılmalıdır. Böylelikle, daha iyi sağlık hizmeti almak isteyen vatandaşlara bu imkan sağlanmış olacak, aynı zamanda da sağlık için gönüllü bir finansman kaynağı yaratılmış olacaktır. Sigorta sektörünün de gelişimine katkıda bulunulacaktır.
5. Sağlık yönetimi, hastane modelini teşvik eden bir politika izlemiş ve ayaktan tanı ve tedavi kuruluşlarını tasfiye etmiştir. Bu politika da yanlıştır ve ülkenin aleyhinedir. Çünkü, hastanecilik sistemi pahalı bir yatırımdır ve sağlık giderlerini artırmaktadır. Daha ekonomik model, yatırımı düşük olan tıp merkezi, poliklinik, laboratuvar, muayenehane, aile hekimliği gibi ayaktan sağlık kuruluşlarını desteklemekten geçmektedir.
Sağlık yönetimi, bu konuda da hatalı politika izlemiştir. İlginç olan, desteklenen bütün özel hastane zincirlerinin birer birer yabancıların eline geçmesidir. Sağlık politikasının ulusal niteliği ve ulusal tabanı kaybolmaktadır.
Bu dönemde, bu yanlıştan da dönecek bir yönetime gerek duyulmaktadır. Aile hekimliği örneğinde olduğu gibi,diğer tüm ayaktan tanı ve tedavi kuruluşları desteklenmeli ve yaygınlaşmaları sağlanmak durumundadır. Bu durum, halkın ve ülkenin yararınadır.
SONUÇ
Mevcut sağlık yönetimi, tüm bunları yerine getirebilme özelliğinden ve zihniyetinden uzak olduğunu defalarca kanıtlamıştır. Bu nedenle, bu uygulamaların gereğine inanan yeni bir ekibin göreve getirilmesi zorunlu görünmektedir.
06.06.2011
Doç. Dr. Paşa Göktaş
e-mail: [email protected]
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2006 Sağlık Aktüel