23 Kasım 2024
  • Ankara10°C
  • İstanbul18°C
  • Bursa19°C
  • Antalya14°C
  • İzmir19°C

SAĞLIKTA ÜST YÖNETİM KADROLARININ BELİRLENMESİ

Dr.Recai Yahyaoğlu

13 Ocak 2010 Çarşamba 22:03

Sağlık Bakanlığı’nda üst düzey yönetim kadrolarının belirlenmesi diğer Bakanlıklara göre çok karmaşık bir görüntü veriyor. Yıllardır bu konuyu eleştiriyor olsak da bir türlü makul/anlamlı bir sonuç alamıyoruz.Bu konuda Sağlık Bakanlığı’nda bir disiplin ve hiyerarşi yok. İnsanların konumları sürekli dikey eksende inip çıkmalarla seyrediyor.Kariyer yapanlarda veya yapmayanlarda durum fark etmiyor.Bu yüzden bir türlü profesyonel yöneticiliğe geçilemiyor.Yöneticilikten anlamayan hekimler bir bakıyorsunuz ömrünü geçirdiği ameliyathaneden çıkıp yönetici koltuğuna oturuyor ve haliyle bu işi beceremiyor.

Milli Eğitim Bakanlığı bu konuda Sağlık Bakanlığı’na göre önemli oranda başarılı. Okul müdürü olmak için müdür yardımcısı olmak ve belli bir seviyeden geçmek gerekiyor.Okul müdürünü alıp bir okulda öğretmen yapamıyorsunuz.Fakat bizde müsteşar, müsteşar yardımcıları ve genel müdürler dahil il sağlık müdürlükleri, müdür yardımcılıkları, hastane başhekimlikleri ve başhekim yardımcılıklarının belirlenmesinde ciddi bir sınıflandırma ve kriter bulunmuyor.En üstten en alta, en alttan en üst makamlara dikey geçişler bir türlü bitmiyor.Bürokrasinin içinde olup da sürekli idari görev yapan hekimlerin gerçek manada hekim olmadıklarını, hatta yanlışlıkla Tıp Fakültelerine girdiklerini rahatlıkla söyleyebiliyoruz.Doğruluk payı yok mu bunun? Var elbette.Çünkü hekimlik sanatı yöneticiliğin doğasına hakikaten ters bir iş…

Hekimler adeta hekimlik yapmak için yaratıldıklarından çoğunluğu idari kadrolarda görev yapmak istemiyorlar ve sorumluluktan kaçmak için pek çok bahaneler ileri sürebiliyorlar.Sağlıkta önemli gelişmelerin yaşanmasıyla birlikte hekimlerin sorumluluk almaktan uzaklaştığı görülüyor.Reformlar oldukça ve sistem iyi yönde revize edildikçe hekimlerin devlet memurluğuna olan güven bunalımları artıyor.Bunun ideolojik yaklaşımdan tam anlamıyla bağımsız olduğu ne yazık ki söylenemez.Bu durum kurumlarda tecrübeli ve idari görev yapmak isteyenlerin her geçen gün azalmasına neden oluyor.Nitekim Tam Gün Yasası nedeniyle Türk Tabipler Birliği’nin sağlık kurullarını boykot edeceği haberleri alınmaya başlandı bile…Sistem tıkanmaya gidiyor…Rahat ve özgür çalışma, ekonomik güce kavuşma isteği genç hekimlere daha cazip geliyor.Yaşanan üst düzey yönetici değişimleri idari yeteneğin kurumsal zihnine kök salamıyor.İş, çoğu kez işi yapanların kalitesine ve performansına göre şekilleniyor…

Bu durum hem kurumsal kimliğe, hem hizmetin kalitesine zarar veriyor ve hem de özellikle geniş halk kesimleriyle yöneticilerin aralarının açılmasına neden oluyor.Örneğin vatandaş hastanelerde başhekimlerle görüşmekte sıkıntı yaşıyor. Başhekimler birlikte çalıştıkları hekimlere, özellikle pratisyen hekimlere tepeden bakma yanılgısına kapılıyorlar.Bu tavırlar, geçici görevlendirmeler hekimlerin moralini bozuyor.İşlerini sahiplenme duygularını ortadan kaldırıyor.Hekim sıkıntısının hat safhaya vardığı bir dönemde başhekimler hekimleri beğenmeyip itme veya yok sayma hatasına düşüyorlar.Ayrımcılık yaparak hekimlerin kendi kurumlarına olan bağlılığı ve sevgisini köreltiyorlar.Çiçeği burnunda yeni başhekimler iyi niyetli olabilirler ama maalesef ülkenin gerçeklerinden bihaber durumdalar.

Tam farkına varılmadığı besbelli…Trilyonların yönetildiği hastanelerde üst düzey kadroların tespit edilmesi sadece başhekime bırakılabilecek kadar basit bir konu değildir.Hem para gücünün kontrolü hem de psikolojik faktörlerin kurumsal kimlikte sağlıklı işleyebilmesi adına bu konu çok önemlidir.Zira bu durum siyasette sürekli eleştiri konusu yapılmakta olan ‘tek adam ve lider sultası’ tabirlerini kurumlarımızda farklı bir kimlikle ortaya çıkarmaktadır.Kurumlarda tek adam anlayışını ortadan kaldıramadığımız sürece kamuda istenilen hizmet kalitesine asla ulaşamayız.Üst düzey yöneticilerin belirlenmesinde siyasetin etkinliğinin tam olmasa da önemli oranda azaltılması gerekiyor.Siyasetçilerin istediği ve ısrarla üst düzey bir yere getirmeye çalıştığı insanlara karşı çok dikkat edilmelidir.Bu insanlar makamlar için olursa olur olmazsa olmaz diyemezler.İşgal ettikleri makamlardan istifa edemezler.Onurları örselenmiştir ve çoğunlukla makamlar onlar için her şey haline dönüşmüştür.

Kurumların şeffaflığı ve iç huzuru için açık iletişimden yana olan insanların ve farklı eğilime sahip tecrübeli sağlık yöneticilerinin yönetimlerde söz sahibi olmaları gerekmektedir.Aramızda içi dışı bir olan insan sayısı azalmıştır.İnsanlar iki yüzlü değil çok yüzlü hale gelmişlerdir.Yalakalığın pirim yaptığı çirkin ve küf kokan bir zaman diliminden geçiyoruz.İnsanların böyle bir zamanda taşın altına ellerini koymamalarına saygıyla yaklaşılmalıdır.Sağlık Bakanlığı’nın özel hastanelerde yapılmakta olan profesyonel yöneticilik anlayışından faydalanma zamanı çoktan gelmiştir.Amatör kafalardan kurtulmadıkça, mütevazı olup halka iyi diyalog kurulmadığı sürece kamu hizmetinde başarılı olunamaz. İstanbul’un merkezinde özel hastane kalitesinde inşa edilen hastanelerde hizmet verilemeyişinin altında yatan en önemli nedenlerden birisi hekim ve personel eksikliğinden sonra profesyonel yöneticilik anlayışına sahip olunmamasıdır.

Hiç bir kurum özellikle devlet hastaneleri tek adam anlayışıyla yönetilemez.Ve tek adama kendi ekibini kurması için tüm yetkiler verilemez.Ben merkezciliği yüceltecek bu tavır kişisel ve psikolojik faktörlerin kurumların ahengini bozmaya yönelik etkilerini körükleyecektir.Yönetimsel hiyerarşide ben merkezciliği bayraklaştıracak böyle bir uygulama yoktur.Biz siyaset yapmıyoruz.Kamu hizmeti veriyoruz.Profesyonel iş yapan, ciddi işler başarmış ve holdingleşmiş firmalarda böyle bir yönetim anlayışını göremezsiniz. Yakın süreçte ‘Kamu Hastaneleri Birlikleri’ oluşturulmaya başlandığında bizdeki bu karmaşa daha da artacağa benziyor.Hele hele bir hekim birden fazla devlet hastanesinde veya kamu kurumunda çalışmaya başladığında işin rengi hepten değişecek.İş o zaman iyice karmaşık bir hale dönüşecek.Ve bizler ne yazık ki bu günleri arayacağız o zaman…Günümüzde geleceği ön görmek; aklı kemale ermişler için artık hiç zor değil…
 

Dr.Recai Yahyaoğlu

Yorumlar