23 Kasım 2024
  • Ankara10°C
  • İstanbul17°C
  • Bursa21°C
  • Antalya15°C
  • İzmir19°C

SAĞLIK SİSTEMİ NEREYE GİDİYOR?

Prof.Dr. Paşa Göktaş

25 Ocak 2008 12:43

Son olarak Sayın Başbakan, Ankara, İstanbul gibi, büyük şehirlerde kent merkezleri dışında büyük hastaneler kurulacağını, şehir merkezlerindeki hastanelerin de çoğunluğunun kaldırılacağını belirtmiş bulunuyor.

Aslında bu durum, beklenmeyen bir gelişme değildi. Şehir merkezlerindeki, zamanında büyük ulaşım yolları etrafına kurulmuş olan Haydarpaşa Numune, Siyami Ersek, Öğretmenler Hastanesi, PTT Hastanesi (Eski adı), Göztepe Eğitim ve Araştırma gibi hastanelerinin arazileri çok değerlenmiş durumdadır ve otel, iş merkezi gibi projeleri olan yatırımcıların iştahını kabartıyor. Bu nedenle de, bu arazilerden hastanelerin kaldırılması gerekiyor. Gönderilebilecekleri yerler de, ancak Ümraniye, Kurtköy, Kaynarca gibi yerlerde bulunabilir.

Bu Bir Öncelik Ve Tercih Sorunu

Görünen odur ki, bu arazilerin iş merkezi, otel gibi projelerde değerlendirilmesi tercih ediliyor. Bu da bir anlayış ve tercih sorunudur.

Gidecek Hastanelerin Boşlukları Şimdiden Dolduruluyor

Şu anda halen hizmet sunmakta olan hastanelerin şehir dışına taşınacağının kokusunu (belki de haberini ya da garantisini) almış olan bazı gruplar, çok önceden hazırlıklarını yaparak, Göztepe mevkiinde, E-5 üzerinde bazı arazileri kapatmış durumdalar. Bunlardan körfez sermayesi ile ortaklık kurmuş olan bazıları, hastanelerini şimdiden yükseltmeye başladılar bile. Normalde, ülkemizde özel hastaneler bugüne kadar 30-50 yataklı küçük özel hastaneler ölçeğinde yapılıyordu. Ancak, şu sırada yapılmakta olan, körfez sermayesi destekli özel hastaneler, 300-600 yataklı olarak yapılıyor. Bu hastanelerin, kaldırılacak devlet hastanelerinin potansiyeline talip oldukları açıkça görülüyor. Onlar ortadan kaldırılmadan, bu tür özel hastaneler yerini almış duruma geleceklerdir.

BU DURUM HALKI NASIL ETKİLEYECEK ?

Halkın, sağlık hizmetine ücretsiz erişimi zorlaşacaktır. Çünkü, fark ödemeden, halkın ücretsiz olarak yararlanabileceği hastanelerin çoğunluğu, ulaşımın oldukça zor olacağı, mesafelerin uzaklaştığı şehir dışına taşınacaktır. Vatandaş, bu hastanelere ulaşabilmek için, yol ücreti, diğer masraflar, ciddi bir zaman kaybı harcamak durumunda kalacak, ayrıca oldukça da yorulacaktır. Yine de ekonomik olarak en yoksul kesim, buralara gitmek zorunda kalacaktır. Bir miktar ödeme gücü olan kesim, bu kadar zahmetli, zaman kaybı oluşturan bir alternatif yerine, bir miktar fark ödeyerek, yakın yerlere, şimdiden kurulmakta olan büyük özel hastanelere gitmek zorunda kalacaklardır. Yani, bu özel hastanelerin müşterisi şimdiden hazırdır.

%20 Fark Olayı

Merkez semtlerde halkın fark ödemeden gideceği devlet hastanelerini şehir dışına taşıdığınız zaman, vatandaş mecburen özel hastanelere gidecektir. Burada en büyük engel, %20 fark verilmesi sorunudur. Özel kuruluşların, yalnızca %20 fark alarak hizmet sunamayacağını neredeyse herkes bilmektedir. Bu farkın en az %110 civarında olduğu da bilinmektedir. Sanıyoruz bu özel hastaneleri yaptıranlar da, fark sorununun çözüleceğinden emindirler. Biz de, fark sorununun çözüleceği kanısındayız.

SAĞLIK YÖNETİMİ TARAFSIZ OLMALIDIR

Yukarıda tarif edilen resimden de anlaşılacağı üzere, sağlık alanındaki tüm düzenlemeler, petrodolar destekli büyük özel hastanelerin desteklenmesi biçiminde gelişmektedir. Devlet hastanelerinin yerini, bunların yer almasına zemin hazırlayacak düzenlemeler yapılmaktadır. Diğer taraftan, özellikle bu tür büyümekte olan hastanelerin rakibi olarak algılanan, tıp merkezleri, özel dal merkezleri, poliklinikler, laboratuvarlar, görüntüleme merkezleri ve muayenehaneler gibi, yıllardanberi sağlık sistemimizin temelini oluşturan ve hizmet sunumunda çok önemli rolleri olan kuruluşların üzerine, buldozer gibi gelinmektedir. Muayenehaneler, poliklinikler, laboratuvarlar ve görüntüleme merkezleri, SGK sözleşmelerinin dışında bırakılmış durumdadırlar. Bir anlamda, sistem dışına itildiler. Özel dal merkezleri de aynı duruma gidiyorlar. Tıp merkezlerine de, özel hastaneler için gerekli olan, çok zor koşullar getiriliyor. Tıp merkezlerinin, bu koşulları yerine getirmeleri olanaksız durumdadır. Amaç, bunları da sistem dışına çıkarmaktır. Zamanla küçük ve orta ölçekli özel hastaneler de aynı duruma düşeceklerdir.

Sonuç olarak, tüm kanallar, petrodolar destekli belirli özel hastane gruplarını desteklemeye yönlendirilmektedir. Yapılan tüm bürokratik düzenlemeler de, bu amaca hizmet eder niteliktedir. İyi niyetli olsa bile.

Sağlık Yönetimi, Herkesin Yönetimi Olmak Zorundadır

Ülkemizdeki sağlık yönetimini temsil eden Sağlık Bakanlığı ve SGK gibi kuruluşların her kademe yöneticileri, hem halkın genel çıkarlarını kollama, hem de hizmet sunucu kuruluşlar ile bu kuruluşlar içinde yer alan hekimler ve diğer personelin haklarını eşit şekilde gözetmek durumundadırlar. Sağlık makamları ve yöneticiler, belirli lobilerin memuru gibi hareket edemezler, etmemelidirler. Yer yer, bu izlenimin güçlü şekilde oluştuğu gözlenmekte, yönetime güven sarsılmaktadır.

Sağlık yöneticileri, belirli özel hastane gruplarının yöneticileri değildirler. Tüm hekimlerin, muayenehanelerin, polikliniklerin, laboratuvarların, tıp merkezlerinin, özel dal merkezlerinin de yöneticileridirler. Bir tarafın çıkarına davranarak, diğer bileşenleri mağdur edecek şekilde davranamazlar. Yer yer gözden kaçırılan bu politika ve uygulamalar konusunda, dikkatli olmak durumundadırlar. Çünkü, hızını alıp gitmekte olan bu tahribat süreci hem halka, hem tüm diğer sağlık hizmeti sunucularına zarar vermektedir, emin olunuz ki bu tahribat süreci, sonunda en çok zararı da sağlık yöneticilerine verecektir. Bu nedenle, bugünden, durumu yeniden değerlendirmekte yarar vardır.

SAĞLIK HİZMETİ SUNUCULARININ AZALTILMASI, HALKIN ALEYHİNEDİR

Şu anda izlenilen politika ile, halkın sağlık hizmeti alabileceği kuruluşlar içinde poliklinikler, muayenehaneler, laboratuvarlar, görüntüleme merkezleri bulunmamaktadır. Muhtemelen, yakında özel dal merkezleri de olmayacaktır. Getirilmek istenilen koşullarla, tıp merkezleri de olmayacaktır. Yalnızca sayıları 400 civarında olan özel hastanelerden, muhtemelen de bir kısmı, bu hizmeti sunacaklardır.

2500 üzerinde tıp merkezi ve poliklinik, 2000 üzerinde laboratuvar ve görüntüleme merkezi, 40.000 üzerinde muayenehane sistem dışına itilmektedir.

Halbuki, halka en yakın sağlık birimleri bunlardır. Hekime erişimi kolaylaştıran bu birimlerin, halkın yaşadığı her yere yaygın olarak dağılmasıdır. Bu durum, hem halkın sağlık sorunlarını en yakınında ve kaynağında çözmekte, aynı zamanda da daha ekonomik olmaktadır.

Bu derecede akılcı biçimde toplum içine yerleşmiş bir sistemi ortadan kaldırmak ne ölçüde akla yatkındır? İyi niyetle böyle bir şey yapılabilir mi? Yapılması gereken, bu sistemin standardizasyonunu sağlamak, eksiklerini gidermek, denetimini artırmak ve kalitesini yükseltmektir.

Gördüğümüz kadarıyla, SGK, kendi organizasyon, denetleme ve örgütlenme eksikliğini sisteme yüklemekte, bunun bedelini de günahsız sağlık hizmeti sunucuları çekmektedir.

Yapılması gereken, SGK’nın hastaneler dışında tıp merkezi, poliklinik, özel dal merkezi, laboratuvar ve muayenehanelerle de sözleşme yapmasıdır. Tek kriter sağlık standartları olmalıdır. Hem sağlık kuruluşları, hem de halkın, seçme hakkı üzerindeki anlamsız yasak ve baskı kaldırılmalıdır. Halk, istediği hekimi ve sağlık kuruluşunu seçme hakkına kavuşmalıdır.

Er veya geç bu noktaya gelinecektir. O halde, doğruların önüne ve suyun akışına bu kadar inatla ve baskıyla set çekmenin, insanlara bu derecede eziyet etmenin ne anlamı vardır?

 

www.tiplab.org
Doç.Dr.Paşa GÖKTAŞ

Yorumlar