23 Kasım 2024
  • Ankara11°C
  • İstanbul19°C
  • Bursa22°C
  • Antalya15°C
  • İzmir19°C

SADECE MUAYENEHANESİNDE ÇALIŞAN HEKİMLERİN SUÇU NEDİR?

Prof.Dr. Paşa Göktaş

24 Mayıs 2011 Salı 16:48

Sekizinci Kez Yönetmelik Değişti

7 Nisan 2011 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan “Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” isimli yeni yönetmelikle, muayenehanelerin koşullarında yeni düzenlemeler getirilmiş bulunmaktadır.

         Görüldüğü üzere, yönetmeliğin adı bile garip hale gelmiş durumdadır. Çünkü üç yılda sekiz kere değişmiş bulunmaktadır.

         Maalesef tüm bunlar acemilik göstergesidir. İstikrarlı ve büyük, kurumsal bir devlete yakışmayan bir yönetim biçimi sergilenmektedir. Türkiye, sağlık alanında bu yap-boz uygulamalarına layık olamaz.

 

         Sadece Muayenehanesinde Çalışan Hekimlerin Suçu Nedir?

            Sayın Bakan’ın, muayenehane sözünü duyduğunda tüylerinin diken diken olduğunu ve renginin değiştiğini tüm uygulamalarında görüyoruz. Doğal olarak, etrafındaki bir kısım bürokratları da benzer tavır sergiliyorlar. Sayın Bakan’ın, özellikle hem hastanede, hem de muayenehanede çalışmasını sürdürmek isteyen hekimleri, her yola başvurarak bu çalışma biçiminden caydırmak istediğini de gözlüyoruz.

         Bu yaklaşım ve düşünceyi bir noktaya kadar anlayışla karşıladık diyelim. Kendisinde göre gerekçeleri olan bir düşünce biçimidir.

         Peki, muayenehanesinden başka bir çalışma yeri olmayan hekimlerin ne günahı bulunuyor? Bu hekimler neden cezalandırılıyor? İşte bunu anlamak gerçekten güçtür.

 

         Yönetmelikte Getirilen Koşullar İyi Düşünülmemiştir

            Muayenehanelerle ilgili getirilen koşulların iyi düşünülmediği görülmektedir. Şöyle ki;

      Muayenehanelerden depreme dayanıklılık ve yangın merdiveni

bulunması gibi koşullar isteniyor. Genelde uzun süreden beri ve şehir merkezlerinde bulunan eski ve yerleşik binalarda faaliyet gösteren muayenehane hekimleri, bu koşulları nasıl sağlayacaklar?

      Yangın ve deprem önlemi sadece hekimler ve hastaları için mi

geçerlidir? Avukata, mühendise, mimara, bakkala, muhasebeciye, şirkete ve diğer meslek gruplarına gerekli değil midir? Neden hekimlere çifte standart uygulanmaktadır?

      Bu koşullara uymayan çok sayıda devlet hastanesi bulunuyor. Onlar

için ne yapılacaktır?

      Yine kapıların 110 cm olması koşulu isteniyor. Tekerlekli sandalye

 ve sedye girişi için. Asansör ve merdivenler için de benzer uyum isteniyor. Bu tür hastalar, acil servisler ve yatan hasta profilini düşündürür. Genelde hastaneleri ilgilendirir. Muayenehane hastası, daha elektif, daha uzun süreli muayene olmak isteyen, daha fazla bilgilenmek isteyen hasta grubudur. Genelde acil hastalar muayenehanelere gelmez.

Böyle olduğu halde, neden bu koşullar muayenehanelerden isteniliyor? Yanıtını vermek gerçekten güçtür.

 

YÖNETMELİĞİN ARKASINDAKİ İHTİMALLER

 

1.Acemilik Olabilir

Durumu iyi değerlendiremeyen ve koşulları iyi bilmeyen bazı bürokratların masa başında yazdığı yönetmelikler söz konusu olabilir. Eğer böyle ise, Sağlık Bakanlığı adına ciddi bir yetersizlik söz konusudur ki, bu durum Türkiye gibi büyük bir ülkeye yakışmamaktadır.

 

2.Yaranma Duygusu

Bazı bürokratlar, Sayın Bakan’ın gözüne daha fazla girebilmek için, kraldan çok kralcı davranarak, hastanelere bile uygulanmayan kuralları en küçük sağlık kuruluşu olan muayenehanelere dayatmış olabilirler. Eğer böyle ise, bu da iyi ve adaletli bir yönetim anlayışı değildir.

Unutulmasın ki, bugünün yarını da vardır.

 

3. Muayenehaneleri Yok Etme Düşüncesi Olabilir

Bazı yöneticilerin, anlaşılmaz şekilde böyle davrandığı bilinmektedir. Böyle ise, ön yargılarla devlet yönetilemeyeceğinden ve böyle bir anlayışın hata üstüne hataya sürükleyeceğinin bilinmesi gereklidir. Böyle bir yönetim anlayışı da Türkiye’ye yakışmaz.

 

MUAYENEHANELER HALKIN YARARINADIR

 

Muayenehaneler, en küçük sağlık birimleridir.

Yatırımları daha kolaydır. Hastaneler gibi büyük yatırımlar gerektirmez. Üstelik, yatırımlar bizzat doktorlar tarafından yapılmaktadır. Devlete bir yükü yoktur.

Daha mütevazı yatırımlar olduğu için, çok yerde açılabilirler. Halkın arasına yayılabilirler. Halka en yakın sağlık birimleridirler.

Tüm ülkeler, bu nedenle, yatırımı daha kolay ve halka doğru yayılabilen bu sağlık birimlerini teşvik ederek, hem sağlık giderlerini azaltmak, hem de halka daha yaygın sağlık hizmeti vermek yolunu seçmektedirler.

Aslında, Türkiyede aile hekimliği uygulamasıyla bunu yapmaya başlamıştır.

Ancak ne ilginçtir ki, aile hekimliği Sağlık Bakanlığı tarafından desteklenirken, muayenehaneler boğulmaya çalışılmaktadır.

Burada açık bir çelişki, haksızlık, adaletsizlik ve çifte standart bulunmaktadır.

Ayrıca, “Birden fazla hekim aynı muayenehanede çalışamaz” gibi anlamsız ve saçma bir uygulamayla da, hekimlerin ekip çalışması engellenmeye çalışılmaktadır.

Aynı zamanda, hekimlerin giderleri de artırılmaya çalışılmaktadır.

Aile hekimlerinin ise iki, üç, dördünün, beşinin bir dairede çalışmasına izin verilmektedir.

Tüm bunlar açık çelişkidir.

 

Yapılması Gereken Nedir?

Aklın yolu seçilmeli, bu çelişkiler giderilmelidir.

Bu çelişkili ve haksız uygulamalar, bu politikayı uygulamak isteyenlere bir yarar sağlamaz. Yanlışlar kalıcı olamaz. Su mutlaka yolunu bulacaktır. Yanlışlıklar geçicidir.

Sağlık Bakanlığı, bir süre sonra değişmesi kaçınılmaz yanlış uygulamalarla değil, doğru ve kalıcı uygulamalarla anılmalıdır. Türkiye’ye yakışacak olan budur.

Muayenehanelerin koşullarının zorlaştırılması ve maliyetlerinin artması, halkın aleyhinedir. Giderler, doğal olarak halka yansıyacaktır. Halbuki Sağlık Bakanlığı’nın yapması gereken, aynen aile hekimlerinde olduğu gibi giderleri düşürmeye olanak sağlamak, bunun için de bir muayenehanede olabildiğince fazla sayıda hekimin çalışabilmesine izin vermek olmalıdır.

Bu nedenle, koşullar kolaylaştırıcı yönde yeniden düzenlenmelidir.

Bunun için de, yönetmelikler tepeden inme değil, hekim örgütlerinin görüşü alınarak ve onlarla birlikte hazırlanmalıdır.

 

 

                                                                                 24/05/2011                          

Doç. Dr. Paşa Göktaş

Yorumlar