23 Aralık 2024
  • Ankara6°C
  • İstanbul11°C
  • Bursa7°C
  • Antalya12°C
  • İzmir14°C

MUAYENEHANELERE SINIRLAMA? 2009 VE ÖTESİNE BİR UFUK TURU!

Av.Bülent Özer

10 Ekim 2008 00:07

Ne kadar eleştirirsek eleştirelim, yeni SUT hükümleri ile daha da anlaşılan bir durum var. Sağlık Bakanı ve hatta hükümet bile değişse artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Nedir bu durum? Şöyle özetleyelim: Artık deniz bitti!

Kuşkusuz ki bu durumda; popülist politikalarla haddinden fazla şımartılan ve sağlık hizmeti alımı konusunda daha talepkar hale getirilen geniş halk kesimlerinin ve tek fonksiyonu hazineye ek bir hortum daha takmak olan pek çok suistimalci sağlık işletmecilerinin de rolü var. Ama en büyük sorumluluğun, vaktiyle hesapsız açılımlar yapan ve bunları yaparken sevk ve denetim mekanizmalarını kaldıran Sağlık Bakanlığı’nda olduğunu düşünüyorum. Evet, sevk mekanizmasının vaktiyle kaldırılmış olmasını eleştiriyorum ve şu an tekrar getirilmiş olmasını da -çok geç kalınmış bir karar olmasından dolayı- kınıyorum. Bugün içinde bulunduğumuz toz dumanın ve absürd kısıtlamaların altında, öncelikle SB’nın en başta yaptığı plansız açılımların, sonra bu açılımları pek çok kamusal ve özel merkezin suistimal etmesinin, sonra da SB’nın bunları düzeltmek adına yine acele şekilde ve dikkatsizce aldığı kararların yattığını düşünüyorum. Sonuçta hem hastalar hem de sektör bağlamında, kurunun yanında yaş da yanmış oldu.

Evet, SB tarafından viraja hızlı ve hatalı girildi, şimdi de şarampole doğru giden arabayı toparlamak için telaş içinde direksiyon, fren, vites ne varsa hepsiyle rasgele oynanıyor. Diyelim, bir elektronik mühendisisiniz ve Vestel fabrikasında iş buldunuz ya da hukuk fakültesini bitirdiniz ve birkaç meslektaşınızla bir araya gelip bir hukuk bürosu kurmak istiyorsunuz, ama olmuyor. Neden mi? Çünkü Sanayi Bakanlığı veya Adalet Bakanlığı size izin vermiyor! Gülüyorsunuz değil mi, hiç olur mu öyle şey diyorsunuz. Bal gibi olur, Sağlık Bakanlığı’nın düzenlediği mevzuatta durum aynen bu.

Beğenelim veya beğenmeyelim, yeni SUT ile ortaya çıkan manzara ve bürokratların bundan aldığı en önemli ders şu: Sağlık hizmeti gibi bir alanda demek ki ipler bu kadar gevşetilemez ve “benim vatandaşım elinde karnesiyle canının istediği yere istediği gibi gidecek” türü vaadler demek öyle kolay kolay verilemezmiş. Demek ki artık ne yapılacakmış? Sağlık hizmeti almak isteyene “son kararın mı?” diye sorulacakmış ve bunun ucunun kendi cebine de dokunacağı ona iyice belletilecekmiş. Yine de gidecekse önce aile hekimine gidecekmiş, o da ancak bu işin altından kalkamazsa üst branşa sevk edecekmiş, yoksa gereksiz sevk onun da kazancına dokunacakmış. Bunlar böyle olmazsa, oluşacak talep patlamasına ve şişirilmiş tetkik taleplerine hiçbir bütçenin dayanması mümkün değilmiş ve bu iş öyle meydanlarda atıp tutmaya da hiç benzemezmiş.

Özel sektör işletmecilerinin daha önceki değerlendirmelerinin, son SUT sonrasında da aynı şekilde devam ettiğini görüyorum. Ancak beni asıl üzen şey; birilerinin dava açacağı, Danıştay’ın bir şeyleri iptal edeceği, sevk mekanizması ve katkı payı gibi konularda ve hatta bir araya gelinip baskı yapılırsa belki SUT bedellerinde de bir düzeltme yapılacağı şeklindeki ham hayaller ve mucizevi beklentiler. Gerçekçi bakışa o kadar zor rastlıyoruz ki. SUT bedellerinin tartışma veya davalarla düzeltilebiceği zannediliyor. Pek çok hekim veya kuruluş daha çok hasta bakıp ve paket dışı tetkiklere biraz daha abanıp bu günleri de atlatabileceğini düşünüyor. Ancak görünen o ki, SGK ile çalışmanın yükünü artık bu ayak oyunları ile telafi etmek mümkün değil ve artık bu iş buraya kadar. Ne SUT bedellerinde bir düzelme beklenebilir, ne de sevk mekanizmasında. Çünkü, gerçekten de deniz bitti.

Manzara-ı umumiye böyleyken; oyun tarzını ve neleri bile yapmaya kalkabileceğini öğrendiğimiz SB’nın bundan sonraki hamlelerini tahmin etmeye, 2009 ve ötesine dair bir projeksiyon yapmaya çalışalım. 
  

  1. Görülebilir ufukta Türkiye ekonomisinin daha iyi olmasına ve SUT bedellerinde de genel bir düzelme olacağına inanmak için hiçbir sebep yoktur. Şimdiye kadarki seyre bakarsak, 2009 SUT’unun paket bedelleri açısından şimdikinden de kötü olacak olması ve paket bedellerinin değil paket kapsamının artması en kuvvetli olasılıklardır.
  2. Son kararlardan; özellikle sevk mekanizması ve katkı payı kararlarından geri adım atılmasını beklemek, olmayacak duaya amin demektir. Kazanılma şansı olan tek dava, belki katkı paylarının kurumlara göre değişmesine ilişkin açılacak olan dava olabilir.
  3. Yakın zamana kadar büyük bir yayılma gösteren özel sağlık sektöründe artık büyüme dönemi bitmiştir, küçülme dönemi başlamıştır. Cevap verilemeyecek olan, sadece küçülmenin hızı ve derecesidir.
  4. Tıp ve dal merkezlerinin büyük kısmı için maç artık bitmiştir ve uzatma dakikaları oynanmaktadır. Bu SUT’u da atlatanlar için 2009 SUT tam bir “game over” olacaktır. Belki ancak hizmet kalitesi itibarı ile kendini ispat edip bölgesinde iyi bir yer edinmiş olan, özellikle kurucu ve çalışan hekimlerin aynı olduğu ve bilhassa cerrahi uygunluğa sahip çok az sayıda merkezin dayanma şansı olabilir.
  5. Küçük özel hastanelerin de pek çoğu bu süreçte kapanacak, bunların cazip olanları büyük hastanelerce devralınıp zincire dahil edileceklerdir.
  6. Düşen paket bedelleri, medula kısıtlamaları ve aile hekimliğine geçen illerdeki sevk mekanizması nedeniyle, kamu hekimlerinin performans ücretleri iyice düşecektir. Tam gün yasası da hekimleri iyice bunaltacaktır. Sn. Bakanın bugünkü gazetelerde görülen “Tam gün yasası ile hekimlerin 14 bin ytl’ye kadar maaş alacağı” beyanatına inanmak için bu ülkeye Jüpiter gezegeninden gelmiş olmak gerekir ve böyle lafların güvenilirlik derecesi, yine sayın bakanlık yetkililerinin “şu anda hekimlerin 7-8 bin ytl alıp da beğenmedikleri” iddiasından daha öte değildir. Bu durumlar, kaliteli ve hasta iletişimi iyi olan hekimlerin kamudan ayrılma sürecine iyice hız verecektir.
  7. Kamudan ayrılan hekimlerin artık SGK anlaşmalı merkezlerde çalışması için de sebep kalmamış olacaktır. Bu hekimler ya ücretli çalışan A sınıfı hastanelerde görev yapacak, ya da çoğunluk gibi kendi başlarına çalışacaklardır.
  8. Komik paket bedelleri ile ne kamuda, ne de SGK anlaşmalı merkezlerde doğru düzgün kalifiye hekim kalmadığını ve hekimlerin kendi başına çalışma eğiliminin arttığını gören SB, bu kez muayenehaneleri de sınırlayacak ve bunları da tıpkı ATT ve hastaneler gibi planlamaya tabi tutacaktır.
  9. SB’nın özeli imha ve kamuyu ihyaya yönelik tüm çabalarına karşın sağlık hizmeti sunumundaki dev sorunlar çözülemeyecek, bu işin böyle gidemeyeceğini sonunda bakanlık da görecektir. O noktada zaten tıp merkezi, dal merkezi ve ufak hastaneler gibi küçük girişimler de iyice bir silkelenmiş ve muayenehanecilik de kontrol altına alınmış olacağı için, artık sıra büyük hastane zinciri girişimcilerini ihya etmeye gelecektir.
  10. Hem büyük hastanelerin ihyası ve hem de kamu hastanelerinin yükünü hafifletmek için, fark ücretlerindeki limit sonunda kaldırılacaktır. Kalifiye eleman ve kaynak sıkıntısı, vb mazeretlerle şehir merkezindeki büyük devlet hastanesi arsalarının veya işletmelerinin devir veya satış işlemlerinin ardından, bu devlet hastaneleri şehir merkezinden uzak bölgelere taşınarak birleştirilecek ve dev kampüs hastaneler kurulacaktır. Şehir merkezlerinde ise sadece aile hekimleri, sağlık ocakları ve birkaç muayenehane ile bu “Hospital” zincirleri faaliyet gösterecektir.

Şu andan itibaren ne yapılmalıdır sorusuna gelince..Bunu önce hastalar için cevaplayalım. Eğer bilinen bir hastalık varsa ve sadece bunun için belli bir reçete yazdırılacaksa sağlık ocakları veya devlet hastanelerini, teşhis konulması veya ciddi bir hastalığın takibi noktasında ise özellikle SGK anlaşması olmayan yerleri tercih etmek en uygun yol olacaktır. Küçük işletmelerin ise bir an önce SGK olmadan yaşayabilme üzerine fikir jimnastiğine başlamaları, kendi adına ve düşük muayene ücretleri ile çalışacak doktor ortaklıklarına dönüşmeleri uygun olur kanaatindeyim. Zira SGK ile çalışmanın eski SSK hastaneciliğinden farksız olacağı ve tıpkı eski günlerdeki gibi SSK sisteminin önünden bile geçmek istemeyecek çok geniş hasta kitleleri doğacağını düşünüyorum. Bu kitlelerin ihtiyacına cevap verecek dönüşümleri şimdiden yapmanın en uygun yol olduğu inancındayım. 

Dr. Coşku Turan 

Yorumlar