23 Aralık 2024
  • Ankara1°C
  • İstanbul7°C
  • Bursa4°C
  • Antalya11°C
  • İzmir11°C

“MUAYENEHANE ÖCÜSÜ” SAĞLIK POLİTİKASINI KÖRLÜĞE VE HATALARA SÜRÜKLÜYOR

Prof.Dr. Paşa Göktaş

21 Eylül 2010 Salı 17:49

“MUAYENEHANE ÖCÜSÜ” SAĞLIK POLİTİKASINI

KÖRLÜĞE VE HATALARA SÜRÜKLÜYOR

 

         Maalesef sağlık sisteminde o kadar yanlış peşpeşe geliyor ki, doğru ile yanlış birbirinden ayırdedilemez durumdadır. Toz-duman ortamında bazı soruların yanıtlarını ortaya koymaya çalışalım.

 

         Sağlık Sisteminin Ana Sorunu Muayenehaneler Mi ?

            Tabii ki muayenehaneler olamaz. Ama öyle bir hava yaratıldı ki, sanki muayenehaneler kapatılırsa sağlığın tüm sorunları çözülecek. Yetkililerin açıkladığına göre, muayenehane sayısı 2300’ e düşmüş durumdaymış. Bu da % 8 gibi bir oran oluşturuyormuş. Tüm hekimlerin ise % 2’si gibi bir oran. Fiilen, muayenehaneler ortadan kaldırılmış gibi birşey. Bu sayıdaki muayenehane neden, temel sorun olsun ki?

         Peki sağlığın sorunları çözüldü mü ?

         Aksine, dağ gibi sorunlar patlamaya hazır halde bekliyor.

 

         Acaba Muayenehaneler Ucuz Politikanın Aracı Mı ?

            Neredeyse sayısı sıfırlanmaya doğru giden muayenehaneler neden bir türlü gündemden düşürülmüyor ?

         Çoğu kişinin kanaati, bu konunun ucuz politika ve malzeme aracı olarak kullanıldığı yönündedir.

         Abartılı şekilde bir muayenehane öcüsü yaratılmakta ve arkasından da: “Muayenehane-hastane bağlantısını keseceğiz” “Vatandaşları muayenehaneye yedirmem!” tarzında demeçler verilmektedir.

         Çoğu ilde, bugün için muayenehane sayısı sıfır durumdadır. Toplamda da önemsiz haldedir.

         O halde neden demeçlerin arkası kesilmiyor ?

         Muhtemelen, bazı yöneticiler yanılgı içindeler. Hayali bir öcü yaratmaktalar ve yeldeğirmenlerine saldırmaktalar.

         Bazı yöneticiler de, bu demeçlerden politik yarar sağlayacaklarını umuyorlar.

         Ama, her iki halde de inandırıcılıklarını yitirmekteler. Çünkü, olayın içindeki çoğu kişi, gerçeklerin farkındadır ve bu yaklaşımları abartılı-şova yönelik davranışlar olarak yorumluyorlar.

 

         Asıl Suistimal Başka Yerlerdedir

            “Hastane-Muayenehane ilişkisini keseceğiz” denildi ve muayenehaneler hemen hemen tamamıyla kapatıldı.

            Burada gerekçe, muayenehanede çalışan bazı doktorların, hastane imkanlarını kullandığı yönündeydi. Bu gerekçe de, çoğu hekim için doğru değildi.

         Ancak, şu anda suistimallerin daha büyük çaplı ve organize olanları sistemin içine yerleşmiş durumdadır.

            Sağlık giderleri, toplamda yılda 10 milyar TL’ nin altında iken, 6-7 yılda 40-50 milyar TL’ lere tırmanmış durumdadır. Bundan büyük suistimal olur mu ?

         Devlet hastanelerinde uygulanan performans sistemiyle, “Yasal suistimal takımları” oluşmuş durumdadır. Artık her hastaya ve her işleme “performans puanı=parası” gözüyle bakılmakta ve yönetmeliklere uygun, yasal abartılı gelirler yaratılmaktadır. Bundan büyük suistimal olur mu ?

         SGK ile sözleşmeli tüm kuruluşlar (özel ya da kamu olsun) bir odada istediğini, yan odada yerine getirmekteler. Bunlar devletin imkanlarını kullanmış olmuyorlar mı ? Üstelik yasal şekilde.

        

 

 

Aile hekimliği sistemi getiriliyor. Bunlar da reçete yazacaklar, rapor verecekler. Kendilerini beğendirmek ve daha fazla hasta bakmak için sempatik yaklaşımlar içinde bulunacaklar. Reçeteleri ve raporları da devlet onaylı olacak. Bunlar devletin imkanlarını kullanmayacaklar mı ?

         Yani muayenehane hekimleri için belirtilen gerekçe abartılı, haksız ve yersiz niteliktedir. Hekimleri rencide edicidir. Bu söylemlerle, gerçekte yukarıda belirtilen daha büyük çaplı, daha organize suistimal odakları gözden kaçırılmaktadır.

            Acaba yöneticiler bu gelişmelerin farkında mıdır ?

         Sanmıyoruz.

         Eğer farkında olsalardı, daha doğru politikalar üretilirdi.

        

         Sağlık Sisteminin Ana Doğrultusu Kaymış Durumdadır

            Sağlık sisteminde temel soru gözden kaçırılmaktadır.

         Doğruyu bulmak için şu sorunun sorulması gerekiyor:

         Türkiye’ nin gereksinimi hastaneler yapılmasını mı, yoksa ayaktan sağlık kuruluşlarının yaygınlaştırılmasını mı desteklemek olmalıdır ?

            Net biçimde söylemek gerekir ki, ihtiyacımız 20-30 yataklı küçük özel hastaneler yapmak değildir. Yanyana birçok özel hastaneler yapmanın anlamı yoktur. Bütün hastaları hastaneden geçirmenin de anlamı yoktur. Çünkü hastaneler, 24 saat esasına göre planlanan, daha pahalı işletmelerdir. Hastalar bu işletmelerden geçerse, birim maliyet daha yüksek olacaktır.

         Hastaneler, yatacak hastalar içindir. Halbuki, Türkiye’ nin gereksinimi, ayaktan hizmet sunacak sağlık kuruluşlarını yaygınlaştırmaktır. Muayenehane, aile hekimi, poliklinik, laboratuvar, tıp merkezi gibi bu tür kuruluşların, maliyetleri daha düşük ve kuruluşları daha kolaydır. Dolayısıyla da, birim hasta hizmeti daha ekonomiktir. Ayrıca, toplumun hekime erişimi de daha kolay olacaktır.

         Bu tür kuruluşların desteklenmesi gerektiği halde, şu ana kadar gözlediğimiz kadarıyla, Türkiye’ de hastaneler desteklenmiştir. Ayaktan tanı ve tedavi kuruluşları ise yok edilmeye çalışılmaktadır.

            Bu durum, sağlık yönetiminin temel bir yanlışıdır. Temel politikada yanlışlık ve sapma vardır. Durum böyle olunca da, zincirleme olarak birçok yanlış peşpeşe gelmektedir.

 

            Çelişkiler, Çelişkiler

            “Muayenehanelere karşıyız” deniliyor, muayenehanenin bir benzeri olan onbinlerce aile sağlığı merkezi açılışına destek veriliyor.

            Günde 3-10 kişinin geleceği muayenehanenin fiziksel koşullarında imkansızlar isteniyor. Günde onlarca-yüzlerce kişinin geleceği aile hekimliği merkezlerinden daha basit koşullar isteniyor.

         “Hastane-muayenehane ilişkisini kesmek” amacıyla muayenehanelere karşı çıkıldığı söyleniyor. Kamu imkanlarını direkt olarak kullanacak aile hekimliği merkezleri oluşturuluyor.

         Hastanelerde, performans sistemi adı altındaki örgütlü ve yasal suistimale destek sağlanıyor.

         Benzer pek çok çelişki bulunuyor.

         Her çelişki de bir haksızlığa temel oluşturuyor ve adalet duygusu zedeleniyor.

         Sağlık yönetimi de bilgisizlik, acemilik, gereksiz önyargılar ve kendini öne çıkarma tavırlarıyla, bu haksızlık ve adaletsizliklerin kaynağını oluşturuyor.

 

 

         Makamlar Kalıcı Değildir

            Devlet kurumlarında makamlar kalıcı değildir. Bugün varsınız, yarın yoksunuz. Önemli olan, yaptığınız işlerin doğru, ilkeli, önyargısız ve kalıcı olmasıdır. Böylelikle isminiz büyür ve kalıcı olur. Yanlış uygulamalar, arkasından problemler, baş ağrıları ve bedduaları da beraberinde getirir.

         Bu nedenle, yöneticilerin önyargı ve kişisel komplekslerinden arınmış, objektif ve tarafsız karar vermeleri, adalet ilkesini her zaman önde tutmaları gereklidir.

 

         İşletmecilikte Kural: En Az Bütçeyle En Etkin Hizmeti Sunabilmek

            Sağlık yönetiminin en önemli sorunu budur.

         Sağlıkta büyük bütçeler kullanılıyor. Ancak, ne ölçüde doğru ve savurganlıktan uzak kullanıldığı tartışılır niteliktedir.

         Önümüzdeki dönemde, sağlık yönetiminin bu yönden ciddi kısıtlamalarla karşı karşıya kalması kaçınılmazdır.

        

         Mevcut Durum Sürdürülemez Niteliktedir

            Mevcut sağlık sisteminin finansman boyutu, sürdürülemez niteliktedir. Sağlık sisteminin giderlerinin tümünü kamuya ve SGK’ ya yükleyen anlayışın geleceği yoktur.

         Halkın, sağlık giderlerinin finansmanına artan oranda katılımı şarttır. Mevcut sistemi Türkiye’ nin kaldıramayacağı, yakında daha iyi anlaşılacaktır. Bu subvansiyonların ömrü en fazla 8-10 aydır.

        

         Ayaktan Sağlık Kuruluşları Yaşayacaktır, Çünkü İhtiyaçtır

            Şu anda Türkiye’ de sürdürülen sağlık sisteminin temel doğrultusu yanlıştır. Muayenehane, aile hekimliği, poliklinik, laboratuvar, tıp merkezi gibi kuruluşların desteklenmesi aklın, bilimin ve işletmecilik kurallarının gereğidir. Bunu kimse engelleyemez. Önyargılı yönetim uygulamalarıyla bu gelişmeleri baskılayabilirsiniz, kapatabilirsiniz, azaltabilirsiniz, ama sıfıra indiremezsiniz.

         Çünkü bu kuruluşlar toplumun ihtiyacı olan, toplum dostu kuruluşlardır.

            Sizden sonra gelecek objektif ve akılcı bir yönetim tekrardan doğrulara sahip çıkar, bu tür kuruluşları desteklemeye başlar ve tersine tutulmaya başlanan şemsiye de doğrultularak yürümeye başlanır.

         Bu gelişmeler kaçınılmazdır. Önemli olan, hatalı uygulamalarla hem hekimlere, hem topluma ve hem de ülkeye gereksiz yere eziyet vermemek ve acı çektirmemektir.

         Bu nedenle, sağlık yönetiminin temel politika doğrularını yeniden gözden geçirmesinde, öncelikle ülke yönünden büyük gereklilik bulunmaktadır.

 

 

                                                                                                        21/09/2010

                                                                                               Doç. Dr. Paşa Göktaş

 

e-mail   : [email protected]

 

        

           

Yorumlar