23 Aralık 2024
  • Ankara2°C
  • İstanbul7°C
  • Bursa6°C
  • Antalya10°C
  • İzmir10°C

DEVLETİN SAĞLIK ALANINDA BÜYÜMESİ GİDERLERİ KATLAYARAK ARTIRMAKTADIR

Prof.Dr. Paşa Göktaş

16 Ocak 2015 Cuma 11:09

DEVLETİN SAĞLIK ALANINDA BÜYÜMESİ, KAMU SAĞLIK GİDERLERİNİ KATLAYARAK ARTIRMAKTADIR

12 Ocak 2015 tarihli gazetelerde, Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Sayın Hüseyin Çelik’in, özel hastanelerin kamudan hizmet almaya başlayacağını belirttiği yazılmaktadır.

Bu konu, çeşitli şekillerde yorumlanabilir.

Bazı bürokratlar, bulundukları ve yönettikleri kurumların daha da güçlü olmasını, daha büyümesini ve kudretli hale gelmesini istemektedirler. Çünkü kurum ne kadar güçlü ve kudretli hale gelirse, o bürokratın etkinliği ve kudreti de aynı oranda artmaktadır. Bu durum, önlenebilir olmayan bir duygudur.

Ancak, resmin bütününe de bakmak gerekmektedir.

Mevcut haldeki büyütmek istediğiniz kurumu daha fazla büyütmekle, Türkiye’ye ne tür bir yük getirmektesiniz? Büyümek için kullandığınız kamu kaynakları, acaba hangi sektörün payının azalmasına yol açacaktır? Sürekli olarak üretim açığı veren bir ülkede, kaynakları asıl olarak üretici sektörlere daha fazla aktarmak gerekmez mi? Tüketici bir sektör olan sağlık alanını kamu sağlık giderlerinde sürekli olarak şişirmek Türkiye’nin geleceğine, üretim ve rekabet gücüne ne oranda zarar verir, ne oranda katkı sağlar?

Bir bürokratın, bu sorumlulukları da duyması gerekir. Ancak, genelde çoğu bürokratların bu tür geniş sorumluluk bakış açısına sahip olmadıklarını, her bürokratın kendi konumu yönünden olaya baktıklarını görüyoruz.

Bu durumda, bürokratların üzerinde planlayıcı bir mekanizmanın her bakanlığa, her genel müdürlüğe ve her sektöre doğru rolünü yerleştirmesi ve paylaştırması gerekmektedir. Bu rol de ancak Başbakanlık, Planlama Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı düzeyinde belirlenebilecek bir durumdur.       

Sağlık Alanında Sağlık Bakanlığı Büyüdükçe, Kamu Sağlık Giderleri De Hızla Artmaktadır

Geçtiğimiz 10 yılı aşkın dönemde, özellikle bir önceki Sağlık Bakanı ile bazı bürokratlarının çabalarıyla Sağlık Bakanlığı, sağlık alanında ciddi oranda büyümüştür. Bazı üniversite hastaneleri de dahil olmak üzere, kamu alanındaki neredeyse tüm sağlık kurumlarını bünyesine almıştır.

Sağlık Bakanlığı büyüdükçe, kamu sağlık giderleri de hızla yükselmiştir.

Bundan 10 yıl kadar önce yılda 7-8 milyar TL’leri aşmayan kamu sağlık giderleri, yılda 70 milyar TL’ler düzeyinde yükselmiştir.

Zaten başka türlü olması düşünülemezdi.

Sağlık Bakanlığı hizmet sunumunda büyümeye devam ettikçe, kamu sağlık giderleri de katlanarak büyümeye devam edecektir.

Genel Bakış Olarak Kamu- Özel Maliyet Farkı Nedir?

Sağlık Bakanlığı’nı esas alarak, kamu ile özel sektörün Türkiye bütçesine olan maliyet farkını ortaya koyarsak, kabaca durumu anlayabiliriz.

SGK tarafından, Sağlık Bakanlığı’na 14 milyar TL civarında global bütçe adıyla bir hizmet bedeli ödenmektedir. Özel hastaneler ve tıp merkezlerine de, SGK tarafından benzer bir hizmet bedeli ödenmektedir.

SGK ödemelerini bir kamu gideri olarak kabul edersek, Sağlık Bakanlığı hastane ve kuruluşlarının maliyeti SGK’ya (ve ülkeye) 100 birim ise, özel hastane hizmetinin maliyeti de 100 birimdir. SGK, her iki kesime benzer hizmet bedeli ödemektedir. Dolayısıyla, her iki kesimin de maliyeti SGK yönünden birbirine eşittir.

Muayenehane, poliklinik ve özel laboratuvarların SGK’ya ve kamuya maliyeti ise sıfır düzeyindedir. Çünkü SGK bu kuruluşlara ödeme yapmamaktadır.

Özel hastane ve tıp merkezlerinin kamudan aldığı tek pay, SGK ödemelerinden ibarettir, yani 100 birimdir.

Sağlık Bakanlığı ise, SGK’dan aldığı 14 milyar TL’ye ek olarak, 17 milyar TL (2013) civarında da genel bütçeden almaktadır. Yani 100 birime ek olarak, yaklaşık 121 birim de genel bütçeden almaktadır. Ülkeye ve kamuya maliyeti, 100+ 121= 221 birime ulaşmaktadır.

Sağlık Bakanlığı’nın destekleri ve subvansiyonları, yalnızca  bununla kalmamaktadır. Özel idare destekleri, vergi avantajları, ara ara borç silmeler gibi desteklerle bu miktar daha da yükselmektedir. Ayrıca, Sağlık Bakanlığı hastaneleri, kentlerin en değerli arazilerini işgal etmektedirler ve paha biçilmez arazilerin kira subvansiyonuna sahiptirler. Bu gelirlerin tümünü hesaba katarsak, Sağlık Bakanlığı’nın toplam gelirleri, SGK ödemesi dışında 22- 23 milyar TL’den aşağı değildir. Bu da 157- 164 birim demektir.

Yani Sağlık Bakanlığı hastanelerinin hizmetinin kamusal bedeli, toplamda 100 birim SGK+150/160 birim genel bütçe olmak üzere, 250- 260 birimden aşağı değildir.

Özel hastanelerin hizmetinin kamuya bedeli ise yalnızca SGK ödemesi olan 100 birimden ibarettir. Muayenehane ve özel laboratuvarların bedeli ise sıfırdır.           

Sağlık Bakanlığı’nı Hizmet Sunumunda Büyütmek Ne Ölçüde Akılcıdır?

Bu hesaplara göre siz karar verin.

Sağlık Bakanlığı’nı hizmet sunumunda herhangi bir faaliyette büyüttükçe, özel sektöre göre en az % 150- % 160 oranında kamusal ek gider ödemek durumundasınız.          

Bir Kamusal Laboratuvar Denemesi Örneği

Görüyoruz ki, bazı illerde bir kamu merkez laboratuvarı tarzında denemelere girişiliyor. Bu girişimin akılcı olmadığı, ilgili kamu hastanelerindeki birçok laboratuvar uzmanı tarafından defalarca anlatılmaya çalışıldı. Ancak, yine de anlatılamadı. Bazı firmaların zorlaması ve akıl hocalığı ile bu işe girişildi. Kendini prezante etmek isteyen ve önemli iş başardığı imajına kavuşmak isteyen bir- iki görevli her yerde bulunur. Böylesine bir- iki görevli de bulundu ve devlet, oldukça pahalı yatırımlara yöneltildi.

Bu hizmeti bir özel laboratuvar sunuyor olsa, SGK’ya ve kamuya maliyeti en fazla 100 birimdir. Kurulan bu kamu laboratuvarı, ek olarak elemanları kamu maliyesinden finanse ettirmek durumundadır. Birçok giderleri genel bütçeden isteyecektir. Önemli bir faktör olarak, şehrin en değerli yerinde önemli bir araziyi işgal etmekte ve kira ödememektedir. Ayrıca, elemanlar devlet memuru mantığıyla çalışmaktadır ve verimsizdir. Üretilen hizmetin kamuya ve ülkeye maliyeti de bir özel laboratuvara göre en az %150- %160 daha pahalıdır.

Akılcı bir işletmecilik bakışı ile, hangi yolu seçersiniz?

Devletin ve ülkenin kaynaklarının verimli, akılcı ve etkin kullanımının esas olduğunu ve bazı görevlilerin kariyer heveslerine araç olmayacağını belirtmek gerekir.

Bir hizmetin bedeli nerede daha ekonomik üretiliyorsa, oradan alınmalıdır. Bunun kamusu veya özeli olmaz. Çünkü her ikisi de bu ülkenin ürünüdür, bu ülkenin üretimidir.

TÜRKİYE SAĞLIKTA DOĞRU ROTASINI BULMAK ZORUNDADIR

Sağlık politikaları konusunda hala ciddi kafa karışıklıkları olduğunu görmekteyiz.

Kafa karışıklığını yaratanların bir kısmı politikacılardır. Politikacılar, populist düşüncelerle, kamu sağlık giderlerinin aşırı yükselmesine göz yummaktadırlar.

Bazı bürokratlar da kendi konumlarını mutlaklaştırmak, yaptıkları işi önemsetmek ve daha güçlü hale gelebilmek için, kamu kaynaklarını yanlış harcamalara yöneltmektedirler. Buna hakları olmaması gerekir. Buna izin verilmemesi gerekir.

Açık ve net olan bazı hususları tekrardan hatırlatmakta yarar vardır:

1. Sağlık Bakanlığı ve kamu kuruluşlarının Sağlık alanında her büyüme faaliyeti, ülkeye ve kamuya en az %150- %160 fazladan maliyet getirecektir ve Türkiye için daha pahalı bir alternatiftir.

2. Sağlık giderleri, yalnızca kamunun yüklenebileceği bir faaliyet değildir. Kamu, yalnızca temel ve zorunlu sağlık giderlerini üstlenmelidir. Daha fazlası, daha geniş kapsamlısı, daha lüksü kesinlikle halk ile ve özel sağlık sigortaları vasıtasıyla giderlere katılacak toplum kesimleriyle paylaşılmalıdır.

3. Hizmetin özeli veya kamusu olmaz. Hizmeti, nerede daha ekonomik ve kaliteli üretiliyorsa oradan alınmalıdır.

4. Sağlık sistemi, aşırı şekilde hastaneciliğe kaymıştır. Bu nedenle de yine aşırı şekilde pahalı hale gelmiştir. Tam tersine, ayaktan tanı ve tedavi kuruluşlarına doğru yapı değiştirilmelidir. Hastaneler, gerçek amaçlarına uygun olarak yalnızca yatan hastalar için kullanılmalı, birinci basamak poliklinik halinden çıkarılmalıdır.

5. Tam gün yasası gibi hekimlerin ve kuruluşların çalışma esnekliğini ortadan kaldıran aşırı kısıtlayıcı, yasakçı ve akıl dışı yasalara son verilmelidir.

Madem insan kaynaklarının kısıtlı olduğundan bahsediliyor, o zaman mevcut insan kaynaklarını daha çok yerde kullanmak zorundasınız. Daha fazla çalışmak isteyen hekimlere yasaklama getirme garipliklerine son vermek durumundasınız. Aksine, daha fazla çalışmayı desteklemek ve ödüllendirmek durumundasınız.

Sistemi hantallaştıran ve tembelleştiren yasakçı yapıdan, çalışmaya ve üretmeye yönelten esnek ve teşvik edici yöne dönüştürmek zorundasınız.

Yani ciddi bir anlayış değişikliği gerekmektedir.

Henüz bu yönde bir değişimi görebilmiş durumda değiliz.

Bu nedenle de yanlışlar hala varlığını sürdürmektedir. Bunlar sürdüğü takdirde de Türkiye kaybetmeye devam edecektir.

Prof. Dr. Paşa Göktaş
[email protected] 

Yorumlar