22 Aralık 2024
  • Ankara7°C
  • İstanbul7°C
  • Bursa7°C
  • Antalya19°C
  • İzmir13°C

YOĞUN BAKIMDA YATAK KRİZİ! YATAKLARIN % 25-30'U YANLIŞ KULLANILIYOR

Kış aylarında yoğun bakım yatağı ihtiyacı krize dönüyor. Bazen bir yandan 112 Acil Çağrı Merkezi yoğun bakım yatağı ararken, diğer yandan ailelere “Siz de bakın” deniyor.

Yoğun bakımda yatak krizi! Yatakların % 25-30'u yanlış kullanılıyor

22 Ocak 2019 Salı 11:53

Mesude Erşan / Hürriyet

Hastalar acillerde, sedyelerde açılacak yoğun bakım yatağı bekliyor. Türk Yoğun Bakım Derneği Başkanı Prof. Dr. İsmail Cinel, yoğun bakım yataklarının yüzde 25-30’unun yanlış kullanıldığını söylüyor.

Türkiye’de 10 bin nüfus başına 4.5 tane yoğun bakım yatağı düşüyor. Aslında bu rakam kötü değil. Ancak bilhassa kış aylarında ve büyük kentlerde ciddi yoğun bakım yatağı sıkıntısı çekiliyor. Çünkü ağır geçirilen enfeksiyonlar, çoklu organ yetmezliklerinin gelişmesi, yangınlar, karbonmonoksit zehirlenmeleri, büyük ameliyatların sayısı ve acillere başvuru artıyor. Diğer yandan ömür uzadı ve yaşlı sayımız artıyor. Dolayısıyla kronik hastalıkları olanların sayısı da sürekli yükseliyor. Ancak tüm bu faktörlere yoğun bakım yataklarının “akılcı” kullanılmaması da eklenince gerçek ihtiyacı olan hastalar sıkıntı yaşıyor.

Sağlık Bakanlığı verilerine göre bakanlık hastanelerinde toplam 14 bin 996, üniversite hastanelerinde 5 bin 865, özel hastanelerde ise 15 bin 379 yoğun bakım yatağı var. Toplam 36 bin 240 yoğun bakım yatağının 22 bin 728’i erişkin, 1526’sı çocuk, 11 bin 986’sı ise yenidoğan yoğun bakımlarında. Türkiye’de ortalama 10 bin kişiye 4.5, İstanbul’da 4.6 yatak düşüyor. Bazı kentlerde bu oran daha da iyi durumda. Buna rağmen hem erişkin hem de çocuk yoğun bakımlarında yaşanan yatak sorunu, başka sorunlar bulunduğunu işaret ediyor.

ARTIŞ GÖRÜLEN HASTALIKLAR

Yoğun bakım yataklarının sayısı sürekli artırılsa da yetmiyor. Türk Yoğun Bakım Derneği Başkanı Prof. Dr. İsmail Cinel “Özellikle kış aylarında yoğun bakım yatağı ihtiyacımız had safhaya çıkıyor” diyor. Yoğun bakım yataklarının “akılcı” kullanılması gerektiğini belirten Prof. Dr. İsmail Cinel’in önerileri şöyle: “Kış aylarındaki ihtiyaç artışı bir tesadüf değil. Çünkü KOAH ve kalp yetmezliği hastaları için riskli aylardayız. Sepsis ve bağışıklık sistemi fonksiyon bozukluğu görülme sıklığı da giderek artıyor. Tüm bu hastaların çoğu kez yoğun bakıma yatırılarak tedavi edilmesi gerekiyor. Ayrıca yaşlı nüfusumuz ve (tedavilerde yaşam süresinin uzamasıyla) kanser hastası sayımız da artıyor. Bağışıklık sistemi fonksiyon eksikliğini de daha fazla yaşamaya başladık. Bu gruplar grip vs. enfeksiyonları daha ağır geçiriyor ve yoğun bakım tedavisine ihtiyaç duyuyor. Bunlara organizasyonla ilgili sorunlar da eklenince yatak yetişmiyor. Yoğun bakımlara yatış endikasyonunda (tıbbi gereklilik) sorunlar var. Buralara hasta gelişinin kontrol edilmesi şart. Örneğin entübe (nefes yolu açılması) edilen hasta solunum cihazına bağlanmak yani yoğun bakıma alınmak zorunda. Bu kararı alan hekimlere belli bir formla, ‘neden, niçin entübasyon?’ diye sorulması sistemin düzene girmesi açısından yararlı olur. Acillerde yoğun bakım yatağı açmak asla çözüm değil. Yoğun bakımların seviyeleri yeniden tanımlanmalı, belli sayıda yoğun bakım yatağı olan hastanelerde ara yoğun bakım yatakları da bulunmalı. Palyatif bakım (mevcut hastalıkları nedeni ile tam olarak iyileşemeyen veya yaşam sonunda desteğe ihtiyacı olan hastalara yardım etmek) yatakları olmalı.

ÇIKMAK DA AYRI SORUN

Yoğun bakımlara yatış sorunu kadar yoğun bakımlardan hasta çıkışı, hangi kliniğe çıkarılacağı da sorun. Yoğun bakımdan çıkan hastanın servislerde bakımı kolay değil. Servislerde bazı hastalar için ‘ara yoğun bakım’lara ihtiyaç var. Bazı grup hastaların evde bakılması için gerekli girişimler yapılmalı.”

EN FAZLA ÖZELLERDE

Yoğun bakım yataklarının yüzde 41.4’ü bakanlık, yüzde 16.2’si üniversite, yüzde 42.4’ü özel sektör hastanelerinde. Yoğun bakım yataklarının yaklaşık yüzde 95’inde SGK hastaları yatıyor. Prof. Dr. Cinel, “Yoğun bakım yatağında kamu-özel sektör oranı değişmeli. Halen 10 bin kişiye düşen 4.5 yatak ortalamasının, 3.5’i kamunun, 2’si özel sektörün olmalı. Yatak sayısı artsa bile kamunun oranı korunmalı. Kanser tedavisi için SGK ile anlaması olan özel hastaneler ara yoğun bakımlar, palyatif bakım üniteleri kurmalı. Kurmayanlarla SGK anlaşma yapmamalı” dedi.

PALYATİF BAKIM YATAKLARI BOŞ

Sağlık Bakanlığı verilerine göre 81 ildeki, 356 sağlık tesisinde toplam 4 bin 710 palyatif bakım yatağı bulunuyor. Palyatif Bakım Derneği Başkanı Prof. Dr. Meltem Uyar, şu bilgileri verdi:

“Palyatif bakım yatağı sayımız yeterli. Fakat doluluk oranları yüzde 40’larda. Bu, yeterince kullanılmadığını gösteriyor. Hangi hastayı yoğun bakıma, hangisini palyatife yönlendireceğimizi konuşarak kendi sistemimizi oluşturmamız lazım. Üstelik palyatif bakım her yerde, serviste, acilde, evde olabilir. Özelleşmiş merkezlere ihtiyaç yok. Hekimlerde ‘Hastayı yoğun bakıma almazsam, yakınları dava açar mı?’ korkusu var. 90 yaşında felçli hasta, ikinci felcini getiriyor, oksijensiz kalıyor, yine de yoğun bakıma alınıyor. Halbuki palyatif bakım bu hastalar için daha uygun. Hasta yakınlarının da bu süreçlere alıştırılması lazım. ‘Başıma geri dönüşü olmayan bir hastalık gelip, yetilerimi kaybettiğimde lütfen beni yoğun bakıma aldırma. Kendi evimde, sevdiklerimin arasında bakılabildiğim kadar kalayım’ diye yazılı tıbbi vasiyet de bırakılabilir.”

Kaynak: Haber Kaynağı
Yorumlar
SON DAKİKA