25 Kasım 2024
  • Ankara-2°C
  • İstanbul3°C
  • Bursa0°C
  • Antalya4°C
  • İzmir5°C

'ÜÇ ÖĞÜN BİTTİ, ÜÇ SAATTE BİR YİYİN'

Taraf gazetesinden Neşe Düzel, ünlü diyetisyen Murat Gökçen ile sağlıklı ve doğru beslenma konusunda ilginç bir röportaj yapmış.

'Üç öğün bitti, üç saatte bir yiyin'

15 Kasım 2010 Pazartesi 13:11

Murat Gökçen: 'Üç öğün bitti, üç saatte bir yiyin'

"Hiçbir yiyecek yasaklanamaz. 80 yaşına kadar her gün bir yumurta yiyebilirsiniz. Diyette ekmeği kesmek yanlış. Ekmek her gün yenmeli. Ondaki vitamin kişiyi daha sakin yapar."

"Doğru beslenme, çocuğun zekâsını yüzde 90-95 etkiliyor. Normal zekâlı bir çocuk, altı yaşına dek doğru beslenirse, üst düzeyde bir zekâya sahip olabilir."

"Bizde en iyi alışkanlık etli ve kıymalı fasulye! Çünkü eti en iyi yeme şekli, sebzenin içinde pişirmektir. Izgara veya kızartırsanız, eti yakarsınız. Yanmış her şey kanser yapıcıdır."

* * *

NEDEN MURAT GÖKÇEN?

Günümüzde insanların en çok merak ettikleri konuların başında sağlıklı beslenme ve zayıflama geliyor. Televizyon programlarında, dergi ve gazetelerin sayfalarında her gün yeni bir zayıflama ve sağlıklı beslenme haberi yayınlanıyor. Bazı yiyecekler çok tehlikeli ilan ediliyor, sonra birden bunların tehlikeli olmadığı, aksine çok faydalı olduğu söyleniyor. Hangi sporun ne kadar sürede kaç kalori verdirdiği açıklanıyor, türlü isimler altında zayıflama diyetleri duyuruluyor. İnsanlara, günün hangi saatinde hangi gıdadan kaç gram yiyecekleri öğretiliyor, her gün kaç adım atacakları söyleniyor. Kısacası insanlar sağlıklı beslenmeye ve zayıflamaya çılgınca bir ilgi gösteriyorlar. Eskiden de insanlar zayıflamaya çalışırlardı ama bunu güzel görünmek için yaparlardı. Şimdi ise daha çok sağlık için yaptıklarını söylüyorlar. Acaba zayıflık sağlık için daha mı iyi? Biraz toplu olmak sağlık için çok mu kötü? Daha doğuştan genleri nedeniyle daha iştahlı ve daha şişman olan insanlar, bu genetik yapıyı diyetle aşabilirler mi? Kişinin ileride şişmanlık sorunu yaşayacağı çocuklukta belli olur mu? Normal insan ya da ideal insan diye bir ölçü var mı? Zayıflamak ve zayıf kalmak için nasıl bir diyet uygulamalıyız? Bizim ülkemizdeki insanlar için en iyi diyet ne? Asla yemememiz gereken yiyecekler var mı? Bir insanın her gün yemesi gereken besin nedir? Gece yatmadan önce yemek yemek şişmanlatır mı? Spor mu daha çok zayıflatır yoksa az yemek mi? Bütün bu soruları, sağlıklı beslenme ve diyet konularında kitaplar yazmış olan sektörün en eskilerinden diyetisyen Murat Gökçen'e sorduk ve çok net cevaplar aldık.

* * *

İnsanlar sürekli zayıflamaya çalışıyorlar. Bunu sağlık için mi, güzellik için mi yapıyorlar?

Eskiden insanlar güzelleşmek için zayıflıyorlardı. Şimdi ise daha çok sağlık için zayıflıyorlar. Ama gene de kişinin zayıflama çabasının arkasında dış dünyaya güzel görünme isteği daima vardır. Mesela diyetisyen olarak iş yerimi 1985'te açtım ben. Sağlık için zayıflamak isteyenlerin sayısı her gün daha da arttı ve artmakta.

Zayıflık, sağlık için daha mı iyi?

Kesinlikle daha iyi. Zayıf olduğunuz zaman kalbiniz, ciğeriniz, böbreğiniz, bağırsaklarınız, her tarafınız daha iyi çalışır. Çünkü üzerinde yük yoktur.

Biraz toplu biri olmak çok mu sağlıksız?

Hayır. Biraz kilolu olmak gayet tabii ki sağlıksız değil. Fakat bana en sağlıklısı hangisi diye sorarsanız, size, "en sağlıklısı, en zayıf olandır" derim.

Zayıf olmayı nasıl tanımlıyorsunuz? Bir ölçüsü var mıdır zayıflığın?

Bir standardı var. Sizin kilo açısından alt sınırınız 50 kilo, üst sınırınız ise 60 kilo diyelim. Bu durumda sizin 50 ile 60 kilo arasında bir yerde olmanız gerekiyor. Burada en sağlıklı nokta ikisinin ortası değildir. Yani 55 kilo değildir.En sağlıklı kilo, en alt sınırdır, yani 50-52 arasında bir kilodur. Çünkü bu kiloda artık sıfır yük söz konusudur. Bir arabada dört kişi yerine bir kişi gidiyorsun demektir bu. Araba bu kadar yükten çok az zarar görür. Hele bir de yol iyiyse... Yani siz bir de iyi besleniyorsanız, bu durumda ne kadar zayıfsanız sağlığınız için o kadar iyidir. Zaten çevrenize bakın... Çok zayıf insanlar kolay kolay hastalanmazlar. Bunlar her zaman dinç ve diridirler. Ama çok kilolu insanlar öyle mi? Aksırmaktan perişan olurlar, yataktan çıkamazlar.

Bir de sıfır bedenler var. Bunlar çok zayıflar. Sıfır bedenler sağlıklı mı sizce?

O tür zayıflık, alt sınırın da altıdır ve alt sınırın altı her zaman için kötüdür. Onlar da aynı fazla kilolu insanlar gibi çok sağlıksızlardır. Kilo almaları ve derhal standart içine girmeleri gerekir.

Standart kiloyu nasıl hesaplıyorsunuz?

Pratik hesapları var bunun. Mesela ortalama Türk kadınının boyu için 157 santimetre diyelim. 157 rakamından 105 rakamını çıkarıyorsunuz. 52 ediyor. 157 santimetre boyundaki bir kadının ideal kilosu 52 demektir bu. Sonra elde ettiğiniz ideal kilo rakamını 10'a bölüyorsunuz. Yani bu örnekte, 52'yi 10'a bölüyorsunuz. 5,2 ediyor. Bu 5,2'yi ideal kilo olan 52'ye ekliyorsunuz. 57,2 kilo ediyor. İşte bu 57,2 rakamı, 157 santimetre boyundaki birinin kilo açısından üst sınırıdır. 52'den, 5,2'yi çıkarıyorsunuz. 47 kilo ediyor. 47 kilo da 1.57 boyundaki kadının en alt sınırıdır. Demek ki bu kişinin standartları, 47 ile 52 kilo arasındadır. 47 kilonun altı, kesinlikle sağlıksızdır. Bu kişide 47 kilonun altı raşitik olur.

Peki, erkek için ideal kilo hesabı nasıl yapılıyor?

Bu pratik hesapta kadın-erkek ayırımı yok. Boyu 160 santimetreye kadar olan kadın ve erkeklerde, kilodan 105 sabit rakamını çıkarıyorsunuz. Boyu 160 santimetreden uzun olan kadın ve erkeklerde de kilodan 107 sabit rakamını çıkarıyorsunuz. Ve biraz önce anlattığım hesaplamayı her ikisine de aynen uyguluyorsunuz. Bu pratik bir hesap! İdeal kilonun tabii ki kişiden kişiye değişen çok ince hesaplamaları var. Sordunuz ve ben size hemen en pratik olanı söyledim.

 

Sizin sağlık için tercihiniz kişinin en alt sınırdaki kiloda olması mı?

En alt sınıra ne kadar yakınsa, sağlık açısından o kadar iyidir. Dediğim gibi yük binmez ve bütün organlar daha iyi çalışır. Bir de tabii kişinin yeterli ve dengeli beslenmesi çok önemli. Sağlıklı olmak için ölçü sadece kilo değil. Mesela kişi çok zayıftır ama sadece meyve yiyerek yaşıyordur. O kişi zayıf olsa bile sağlıklı değildir. Çünkü doğru beslenmiyor. Yani arabada tek başına ama sürekli kasisli yoldan gidiyor ve arabaya zarar veriyor. Ama yeterli ve dengeli beslenirse, yani düzgün bir asfalt yolda giderse, organlar da, araba da zarar görmez. Yeterli ve dengeli beslenen iki kişiyi ele alırsak ve bunları kıyaslarsak, kilosu standardın alt sınırında olan, kilosu standardın üst sınırında olandan kesinlikle daha sağlıklıdır.

 

Biraz toplu biri olmak çok mu sağlıksız diye sormuştum?

Sağlıksız değil tabii ki. Eğer normal günlük fonksiyonlarını yerine getiriyorsa, uyku sorunu çekmiyorsa, bağırsak sindirim sistemi sorunları yaşamıyorsa, iyi besleniyorsa ve etraftan da olumsuz tepkiler almıyorsa, toplu biri sağlıksız değildir.

 

Etraftan olumsuz tepkiler almakla sağlık arasındaki ilişki nedir?

"Çok kilolusun... Artık zayıflasan" gibi iğneleyici laflar insanın psikolojisini çok bozuyor. Duygusal denge çok önemlidir. Çünkü sadece midemizin değil, ruhumuzun da doyması gerekiyor. Sağlıklı olmak için tam doyum şart. Beğenilmemek kadını da, erkeği de ruhen sağlıksız yapıyor. Beğenilmemek sağlığa çok zarar veriyor.

 

Bildiğim kadarıyla eskiden ne sağlık için ne de güzellik için kimse zayıflamaya çalışmıyordu. Ne zaman başladı insanlarda zayıflama isteği?

Zayıf kişiler, karşı cins tarafından tercih edilmeye başladığı andan itibaren başladı bu zayıflama isteği büyük ihtimalle. İnsanlar baktılar ki, zayıf olanlar karşı cins tarafından daha çok tercih ediliyor, onlar da zayıflamak için çaba sarf etmeye başladılar. Yani zayıflama isteği ilk başta güzelleşmek içindi. Ama sonra hastalıklar patladı ve şişmanlığın bu hastalıkların en büyük nedeni olduğu anlaşıldı. İşte o zaman da insanlar, "Benim zayıflamam lazım. Yoksa tansiyonum hiçbir zaman düşmeyecek, böbreklerim beni rahat bırakmayacak veya ciğerim yağ toplayıp görevini yapamayacak. Fazla kilolarım yüzünden hastalanmaya başlayacağım" demeye başladılar. İnsanlar, hastalıklar ile kilo ve beslenme arasında var olan ilişkiyi gördüler.

 

Bizde çok yaygın bir laf vardır, "aslan gibi adam gitti" derler...

Dışı aslan gibi de, içi öyle değil ama. Aslan gibi adamın genç yaşta niye gittiğini şimdi biz onun beslenmesine baktığımızda anlıyoruz. Çünkü sürekli et ve yağlı gıdalar yiyor. Oysa, kanserojen kimyasallar besinlerin yağlı kısımlarında birikir. Dolayısıyla ne kadar yağlı besin yerseniz, bol yağlı etlerle, bol yağlı yoğurtlarla, yağlı yemeklerle beslenirseniz, o kadar fazla kanserojen kimyasalı içinize almış oluyorsunuz. Bu kimyasallar zamanla birikiyor ve içinizde tepecikler, urlar oluşuyor. Sonuçta da kanser patlıyor. Ama adam dışarıdan bakıldığında dağ gibi, çok iyi beslendiğini sanıyor. Ayrıca bu yağlı besinler, doymuş yağlar gidiyor damarların cidarlarına yapışıyor. Duvardaki damar resimlerine bakın...

 

Aralarında nasıl bir fark var?

Doğduğunuzda damarlar gıcır gıcır. Sonra beslenmeyle doymuş yağlar ve kolesteroller geliyor, damarlarınızın içini dolduruyor. Yağlı gıdalarla beslendikçe damarların içi daha da doluyor, kan daha da zor geçiyor ve kötü beslenmenin sonucunda derken bir gün damar tıkanıyor.

 

Bu durumda insan kolesterollü hiç bir şey yememeli mi?

Olur mu hiç. İnsan vücudunun belli bir miktarda kolesterole ihtiyacı var. Çünkü hücre cidarları, sinir uçları hep kolesteroldendir. Vücut bu yağı kendisi yapar ve günde iki bin miligram kadar kolesterol üretir. 500-800 miligramını da dışarıdan alır. Mesela 100 gram kaşar peynirinden 100 miligram kolesterol alır. 100 gram yağsız etten 95 miligram kolesterol alır. Fazlası ise zaman içinde birikir.

Sigaranın da damarları tıkadığı söyleniyor. Bu doğru mu?

Sigara vücuttaki iyi kolesterolü düşürüyor. Vücut her gün belli miktarda kolesterolü kullanır. Kullanmadığı kolesterol ise vücutta birikir. Ortada kalan bu kötü kolesterolü, HDL dediğimiz iyi kolesterol toplar ve karaciğere götürür. Biz iyi kolesterole "çöpçü" de deriz. Sayısı yeteri kadar fazlaysa, ortadaki kötü kolesterolün hepsini toplar ve içiniz tertemiz olur. Sigara içmek, işte bu çöpçülerin sayısını azaltıyor. Yani vücuttaki iyi kolesterolü düşürüyor. Çöpçü sayısı azalınca, kötü kolesterolün hepsi toplanamıyor ve damarlar doluyor, tıkanıyor.

 

Şişmanlığa dönersek... Niye bazı insanlar zayıf, bazıları şişman? Genetik mi belirliyor bunu?

Genetik yüzde 5-7 oranında belirliyor. Aslında genetikten ziyade anne ve babanın şişman olup olmadığı çok önemli. Anne ve baba şişmansa, çocuğun şişman olma olasılığı yüzde 80'lere çıkıyor. Bu da bir nevi genetiğimsi bir şey oluyor tabii. Çünkü o evde sürekli yemek yeniyor. Çocuk onları görüyor ve o da yiyor. İlk başta yemese bile anne ve baba ısrarla ona yediriyorlar.

 

Anne ve babadan sadece birinin şişman olması durumunda ne oluyor?

Eğer sadece baba şişmansa, çocuğun şişman olma ihtimali yüzde 50'nin altına düşüyor. Eğer sadece anne şişmansa bu oran yüzde 50'lerde seyrediyor. Çünkü çocuğa yemek yediren annedir. Eğer evde anne ve babanın ikisi de zayıfsa, çocuğun şişman olma ihtimali yüzde 20'lere iniyor.

 

Kişinin ileride şişmanlık sorunu yaşayacağı çocuklukta belli olur mu?

Belli olur. Şöyle belli olur. Eğer kişi bebekken çok kiloluysa, ömür boyu bunun sıkıntısını çeker. Çünkü bebeklik çağında vücudundaki yağ hücre sayısı çok artmış olur. Sürekli zayıflayıp tekrar kilo alanların, "ne yesem yarıyor" diyenlerin, bebekliklerine indiğinizde genelde çok fazla kilolu bebekler olduklarını görürsünüz. Yağ hücrelerinin yüksek sayıda olmasından ötürü, onlar genelde şişmanlık sorunu yaşıyorlar. Zira kilo, yağ hücrelerinin içinin dolmasıyla oluşuyor. Kişinin vücudundaki yağ hücrelerinin yapımı da büyüme çağında olur. Kişi büyüme çağında çok fazla kiloluysa, o kişinin vücudunda çok fazla yağ hücresi oluyor.

 

Kişi zayıfladığında vücudundaki yağ hücreleri yok olmuyor mu?

Olmuyor. Sadece yağ hücrelerinin içi boşalıyor.

 

Daha doğuştan genleri nedeniyle daha iştahlı ve daha şişman olan insanlar, bu genetik yapıyı diyetle aşabilirler mi?

Aşabilirler. İsterlerse, iyi bir çalışma sonucunda zayıflayabilirler ve ömür boyu zayıf kalabilirler. Yeterli ve dengeli beslenmek çok önemlidir. İnsanlar sağlıklı beslenmeyi öğrenmek zorundalar. Bakın... İnsan beyninin gelişimi anne karnında yedinci aydan itibaren başlıyor ve altı yaşa kadar devam ediyor. Anne ve çocuğun doğru beslenmesi, çocuğun zekâsını yüzde 90-95 etkiliyor. Normal bir zekâya sahip çocuk, altı yaşına kadar doğru beslenirse üst düzeyde bir zekâya sahip olabiliyor. Bu yüzden "önce eğitim" değil. Önce beslenme, sonra eğitim! Size şunu da söyleyeyim. İnsanda kemik yapımı da bebeklikte başlar ve 25 yaşına kadar devam eder. Bebeklikten 25 yaşa dek, insan kalsiyum bakımından zengin gıdalarla beslenirse, kemikleri çok daha sağlam olur.

 

Diyet konusuna gelirsem... Diyet, kişinin genlerini değiştirmediğine göre, insanlar rejim bitince yeniden şişmanlaşmaya ve çok yemeye başlamıyorlar mı?

Diyet genleri değiştirir. Hep zayıf kalarak genlerinizi çok daha farklı bir pozisyona getirebiliyorsunuz. Yani doğru ve iyi beslenmeyle ve iyi bir yaşam tarzıyla genlerinizi olumlu etkileyebiliyorsunuz.

 

Peki, insanlar genelde rejimleri bitince yeniden şişmanlaşmaya ve çok yemeye başlıyorlar. Bu kısır döngünün nedeni nedir?

Yediğiniz zaman kilo alırsınız. Kilo aldığınız zaman iştahınız artar. Dolayısıyla daha çok yersiniz ve daha da kilo alırsınız. Bu bir kısırdöngüdür. İnsanın iştahı kilo aldıkça daha da artar. Çünkü bünyesi genişler ve daha çok şeyi doyurmak zorunda kalır. Yeryüzünde 1,8 metrekare yer kaplarken, kısa süre sonra 2,3 metrekare yer kaplamaya başlar.

 

Zayıflamak ve zayıf kalmak için nasıl bir diyet uygulamalı insanlar?

Eğer kişi fazla kiloluysa, beslenme şekli, alışkanlıkları yanlış demektir. Doğru beslenmeyi öğrenmek zorundadır. Bir kere, dünyada "ana öğün" diye bir şey kalmadı. Sabah, öğle ve akşam olmak üzere üç öğün beslenme ortadan kalktı. Onun yerine az az, sık sık beslenme şekli geldi. Gelişmiş ülkelerde insanlar otuz yıldan beri böyle besleniyorlar.

Az az, sık sık beslenmek, tam olarak nasıl oluyor?

Bir öğle yemeğinde önce çorba, arkasından et yemeği, onun arkasından sebze yemeği, ekmek ve arkasından da tatlı yiyip sofradan kalkmak diye bir şey yok artık. Böyle beslenmek kişide ne kan şekeri ne de tansiyon bırakıyor. Böyle beslenenin tansiyonu aniden yükseliyor ve sonra aniden düşüyor. Tansiyon, ürik asit hepsi birbirine giriyor. Az az ve sık sık beslenirseniz, bunlar olmuyor. Öğle yemeğini mesela bir tabak salata, bir kâse çorba ve bir dilim ekmekle bitiriyorsunuz. İki buçuk, üç saat sonra bir kâse cacık içiyorsunuz ve bir bisküvi yiyorsunuz. Gene birkaç saat sonra bir bardak sütle bir tost yiyorsunuz. Birkaç saat sonra bir meyve biraz peynir yiyorsunuz. Yani her üç saatte bir, az az besleniyorsunuz. Böyle yapın ve vücut ne kadar rahat ediyor görün. O zaman ne yemekten sonra uykunuz geliyor, ne de halsizleşiyorsunuz. Rahat ve enerjik oluyorsunuz.

 

Gece yatmadan önce yemek yemenin şişmanlattığına dair yaygın bir inanç var. Bu doğru mu peki?

Yanlış. Metabolizmamız hiç durmuyor ki. Yattığımızda her şeyimiz gene çalışıyor. Ama yüksek kalorili bir şey yiyip yatmak sadece gece değil, gündüz vakti de yanlıştır. Gene kalbiniz yorulur. Bakın... Önemli olan şudur. Yatana kadar yiyebilirsiniz ama, yeter ki abartılı yemeyin. Abartılı yerseniz kalbinizi yorarsınız, kötü rüyalar görürsünüz. Ama yatmadan önce yediniz diye, daha fazla kilo almazsınız. Bir elma, 50 kaloriyse hep 50 kaloridir. Elma yatarken yediğinizde daha kalorili olmaz ki.

 

Az az, sık sık beslenmede kaç öğün yemek gerekiyor?

Sekiz öğün deniyor ama altı öğün de olabilir. Mesela yatmadan önce bir bardak sütle ya da bir kâse yoğurtla birlikte bir grisini veya bir dilim Etimek ve bir parça peynir yenebilir.

 

Şişman biri sürekli mi diyet yapmak zorunda?

Zayıflamak istiyorsa diyet yapmak zorunda. Kilo verebilmek için günlük kalori miktarını düşük tutmak zorunda. Ama zayıfladıktan sonra diyet yapmak zorunda değil. O zaman dengeli beslenmek zorunda. Bir de şu var. Eğer kişi balıketiyse ve hayatından da memnunsa, fazla kiloları kendisini çok rahatsız etmiyorsa, aksine diyet uygulamak onu ruhen rahatsız edecekse, kişinin öyle kalması daha iyidir. Çünkü duygusal denge her zaman daha önemlidir. Bozulduğunda onu düzeltmek çok zordur. Bu yüzden ruhsal durumu koruyarak zayıflamak gerekir.

 

Zayıflamak sinirleri bozar mı?

Yanlış beslenmeyle zayıflarsanız, sinir durumunuzu berbat edersiniz. Sadece elma, veya sadece et, veya sadece makarna yiyerek zayıflamaya kalkarsanız, metabolizmanın dengesini bozarsınız. Tek tip diyetle zayıflamak asla doğru değil.

 

Dışarıdan mineral ve vitamin hapları almak çözüm değil midir?

Kesinlikle çözüm değil. Çünkü vitaminlerin birçok formu vardır. Vitamini hap olarak aldığınızda, o vitaminin tek bir formunu almış oluyorsunuz. Oysa vitaminleri besinlerden aldığınızda, vitaminlerin birçok formunu ve ikincil maddeleri de almış oluyorsunuz. Bu yüzden E Vitamini çıktı alalım, krom çıktı alalım, onu alalım, bunu alalım derken insanların avuçları vitaminlerle doluyor. O insanlar dopingle yaşıyorlar. Doğru beslenin ve vitaminlerin hepsini kenara atın. Eğer doğru beslenemeyecekseniz vitamin ve mineral hapları alın. Mesela B-kompleks vitaminleri merkezî sinir sistemini çok etkiler ve kişinin daha sakin ve sinirsiz olmasını sağlar. B-kompleks vitaminleri özellikle ekmekte çok fazladır. Bu yüzden biz diyetisyenler, ekmeği hiç kesmeyiz. Diyet sırasında ekmeği kesmek çok yanlıştır.

 

Bu söylediğiniz beyaz ekmek için de geçerli mi?

Her ekmek için geçerli ama en kaliteli ekmek yulaf, çavdar ve tam buğday ekmeğidir. İkinci kaliteli ekmek kepek ekmeğidir. Üçüncü kaliteli yani en kalitesiz ekmek de beyaz ekmektir. En az B-kompleks beyaz ekmekte var.

 

Bir insanın her gün yemesi gereken besin nedir?

Ekmek! Kişi ekmeği her gün yemeli. Kişi, doğru beslenmek için her gün protein, yağ, karbonhidrat, vitamin ve mineraller almalı.

 

Spor mu daha çok zayıflatır yoksa az yemek mi?

Kesinlikle az yemek daha çok zayıflatır. Spor vücudun çok diri, dinç, fit olmasını sağlar ve zayıflamaya yardımcı olur. Kişi mutlaka spor yapmalı. Çünkü biz insanlar kemiklerimizin üzerinde durmayız. Biz, kaslarımızın üzerinde dururuz. Kasları yapan da spor olduğuna göre, mutlaka spor yapmamız gerekir. Spor derken ağır sporları kastetmiyorum. En güzel spor kolları sallayarak yürümektir ve yüzmektir. Aşırı spor yapmak, bedeni çok fazla yormak da zararlıdır. Sabah kalkıp akşam yatana kadar on bin adım atmak ya da yarım saat yüzmek yeterlidir. Bu da günde 4-5 kilometre yürümek demektir.

Asla yemememiz gereken yiyecekler var mı?

Hayır yok. Her yiyeceği yememiz gerekir. Ne kadar çeşitli beslenirseniz o kadar kaliteli beslenmiş olursunuz. Bir yemeği yaparken on çeşit baharat katarsanız o yemeğin kalitesi daha artar, vücut için daha çok yararlı şey alırsınız. Hiçbir yiyecek yasaklanamaz.

 

Bazı yiyecekler çok tehlikeli ilan ediliyor sonra tehlikeli olmadığı anlaşılıyor. Aslında bütün yiyeceklere insan vücudunun ihtiyacı olabilir mi? Yani hiçbir yiyecek söylendiği kadar tehlikeli olmayabilir mi?

Kesinlikle. Hiçbir yiyecek söylendiği kadar tehlikeli değil. Her yiyeceğe vücudun ihtiyacı var. Mesela 80 yaşına kadar her gün bir yumurta yiyebilirsiniz. Mesela mayonez... Yağ ve yumurtadan yapılmıştır. Çok kaliteli bir gıdadır. Çok kaliteli olduğu için de az yenmelidir. Mesela etin yağı... Onda da A Vitamini vardır ama fazla yendiğinde damarları doldurur. Kısacası her şeyden abartısız yemek gerekir.

 

Yemek yeme alışkanlıkları toplumdan topluma değişiyor. Mesela Fransızlar çok et ve yağ tüketiyor ama o kadar da zarar görmüyorlar. Bir Fransız, sağlıklı olmak için bir Japon gibi yemeğe başlarsa bu olumlu mu yoksa olumsuz mu bir sonuç verir?

Bu, yanlış bir sonuç verir. Çünkü alışkanlıkların birden dışına çıkmak, ani değişiklikler sağlıklı olmaz.

 

Diyet yaparken geleneksel yemek yeme biçimi de göz önünde bulundurulmalı mı?

Kesinlikle bulundurulmalı.

 

Bizim ülkemizdeki insanlar için en iyi diyet ne?

Bizim en iyi yaptığımız şey, etli fasulye, kıymalı karnabahar gibisinden eti sebzenin içinde yemektir. Çünkü eti en kaliteli yeme şekli, sebzenin içinde pişirmektir. Izgara yaptığınızda, ya da yağda kızarttığınızda eti yakarsınız.

 

Şişmanlığın yaşla ilgisi var mı?

Bir miktar var. Şöyle anlatayım. Yaşlılıkta daha az kalori almak gerekiyor. Çünkü iç organların çalışma hızı yavaşlıyor. Bazal metabolizma erkeklerde emeklilikten sonra, kadınlarda da menopozdan sonra yavaşlıyor.

 

Yaşlandıkça kilo alacağımızı kabullenerek mi beslenmeliyiz yoksa hep aynı kiloda gayret mi etmeliyiz?

En iyisi hep aynı kiloda kalmaktır. Ben 51 yaşındayım. 25 yaşında da bu kilodaydım. 25-30 yaşınızdaki kilonuz eğer rahat ettiğiniz ideal kilonuz ise, amacınız hep o kiloda kalmak olmalı. "Yaşlandıkça kilo alınır" sözü doğru değildir.

 

Normal insan ya da ideal insan diye bir ölçü var mı? Boyla kilo arasında böyle ideal bir denge bulunuyor mu?

Body mass index denen bir ölçü var. Bu ölçüde, boyunuzun karesini alıp, çıkan rakamı kilonuza bölüyorsunuz. Sonucun 25 ve altında olması gerekiyor. Sizin boyunuz ve kilonuz kaç?

 

Boy 166 santim. Kilo 51...

1.66 çarpı 1.66 eşittir 2.75. Bu rakamı kilonuza bölelim. 275 bölü 51 eşittir 18,5. Bu rakam 25'in altında. Bu kilonun tabii bir de alt sınırı var. O sizdeki alt sınır 16-17'dir. Ayrıca sağlık açısından bel-kalça oranları da çok önemlidir. Erkekte bu oran 0.94, kadında ise 0.85 olması gerekir. Bel kalça oranını bulmak için önce baseninizi ve belinizi ölçüyorsunuz. Sonra belinizi baseninize bölüyorsunuz. Eğer 0.85 ve altında bir rakam çıkarsa, ölçüler çok iyi demektir. Eğer 0.85'in üstünde çıkarsa dikkat etmek gerekir. Çünkü bel kalınlaşması, kişinin kalp hastası, yüksek tansiyon ve şeker hastası olma eğiliminin yüksek olduğunu gösteriyor.

 

Meyve ve sebze şişmanlatır mı?

Her şeyin fazlası şişmanlatır. Sebzenin de fazlası şişmanlatır ve zararlıdır. Çünkü her şeyin fazlası toksit etki yaratır. Zira o besindeki etken maddeleri çok fazla alırsınız. Vücut bunun hepsini kullanamaz ve bu fazlalık sizi zehirler.

 

Uykuyla şişmanlık arasında bir ilişki var mı?

Var çünkü fazla uyuyan kişinin kalori sarfı minimumdadır.

 

İnsanın kendi genetik yapısını ya da yaşını göze almadan zayıflamaya çalışması bir sağlık sorunu yaratır mı?

Yaratmaz. Bana, zayıflamak için 80 yaşındaki insan da geliyor, altı yaşındaki çocuk da. Hepsi de zayıflayınca daha sağlıklı olduklarını söylüyorlar. Tekrar söyleyeyim. Şişmanlık, sağlıksız bir durumdur!

Zaman

Yorumlar
SON DAKİKA