23 Aralık 2024
  • Ankara1°C
  • İstanbul7°C
  • Bursa5°C
  • Antalya10°C
  • İzmir10°C

TÜMÖRE İĞNE DELİĞİNDEN MÜDAHALE

Kasıktan bir iğne yardımıyla girip tümörü besleyen damar yollarını tıkayarak, tümörün kendisini dondurarak ya da yakarak kanser tedavisi yapılıyor.

Tümöre iğne deliğinden müdahale

31 Mart 2015 Salı 10:02

ZİYNETİ KOCABIYIK

Vücuttaki herhangi bir tümöre, ultrason, tomografi ya da MR görüntülemesi yardımıyla bir iğne ile girerek yapılan uygulamaların, kanser tedavisinin geleceğini oluşturacağı bildirildi. Antalya'da düzenlenen 10. Girişimsel Radyoloji Yıllık Toplantısı'nda girişimsel radyoloji adı verilen yöntemin birçok önemli hastalığın tansında ve tedavisinde kullanımı ilgili son gelişmeler tartışıldı.

TÜMÖRÜ İĞNE İLE TAHRİP EDİYORUZ

Kanserin cerrahi, kemoterapi ve radyoterapi olmak üzere başlıca üç temel tedavi yöntemi olduğunu hatırlatan Medstar Antalya Hastanesi Radyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Saim Yılmaz, son yıllarda kullanılmaya başlanan girişimsel radyoloji uygulamalarının kanser tedavisinden elde edilen başarıları artırdığını söyledi. Girişimsel radyolojinin tümörün henüz yayılma yapmadığı organa sınırlı vakalarda kullanıldığını bildiren Prof. Dr. Yılmaz, "Girişimsel radyoloji görüntüleme yöntemlerindeki gelişmeler sayesinde kanser tedavisinde de kullanılmaya başlandı. Tümörü radyofrekans dalgaları, lazer ve mikrodalga gibi yöntemlerle yakarak ya da dondurarak ortadan kaldırıyoruz. Bu uygulamalar tümörün organ dışına taşmadığı durumlarda etkili oluyor. Buradaki amaç hangi yöntem kullanılırsa kullanılsın tümörü etrafındaki 1 cm'lik alanla birlikte tahrip etmektir. Bu yöntemler bazı durumlarda cerrahiye alternatif, bazı durumlarda da onu tamamlayıcı olarak kullanılmaktadır" dedi.

BÜTÜN YOLLARI KAPATMAK MÜMKÜN

Prof. Dr. Saim Yılmaz "kemoembolizasyon" yönteminde kasıktan anjiyoyla girilerek tümörü besleyen damarların tıkandığını söyledi. Bu yöntemle tümörün kansızlaştırılarak öldürüldüğünü ya da vücuda zarar veren dokuların küçültülebildiğini bildiren Prof. Dr. Yılmaz, "Rahim miyomları, hemanjiyom gibi iyi huylu tümörler ve iyi huylu prostat büyümesi, tümörü ya da dokuyu besleyici atardamarlara tıkayıcı tanecikler enjekte edilerek, ameliyatsız olarak tedavi edilebiliyor. Embolizasyon adı verilen bu 'tıkama tedavisi', karaciğer kanseri ve nöroendokrin tümörler gibi damardan zengin tümörlerde çok etkilidir" dedi.

RADYASYON ENJEKSİYONU

Işın tedavisinin karaciğer tümörlerinde çok başarılı sonuçlar vermesine rağmen, cilt dışarıdan uygulandığında cilt, omurilik, safra kesesi, kalp gibi sağlam dokuları da hasarlandıracağı için pek sık kullanılmadığını ifade eden Prof. Dr. Yılmaz, "Son yıllarda geliştirilen radyoembolizasyon adı verilen teknikte, karaciğerin atardamarına ya da tümörü besleyen damarlara anjio yöntemiyle girilerek radyoaktif madde ile yüklenmiş çok küçük tanecikler enjekte ediliyor. Bu taneciklerdeki radyasyon birkaç milimetrelik bir alanda etkili olduğu için normal karaciğere ve çevredeki sağlıklı dokulara zarar vermiyor. Böylece hem tümör içine çok yüksek dozda radyoterapi uygulanabiliyor hem de çevredeki sağlıklı dokular korunmuş oluyor. Bu yöntem şimdilik sadece karaciğer tümörlerinde kullanılıyor" dedi.

KEMOTERAPİDE DAHA AZ YAN ETKİ

Kanserin erken safhalarında, kemoterapi ilacının ya da radyoaktif maddenin direkt olarak kanser hücresinin kalbine gönderilmesiyle yapılan tedavide daha fazla ilaç verilerek daha az yan etki ortaya çıkması sağlanıyor.

Kanser hücresine anjiyo ile nokta atışı

Tümörün yayılım göstermediği vakalarda nokta atışlı kemoterapi ile kanser hücresinin daha çok tahrip edilebildiğini, kemoterapinin etkinliğinin klasik tedavilere göre 15-20 kat artırılabildiğini söyleyen Prof. Dr. Yılmaz, "Bu yöntemde kasık damarından girilerek, tümörü besleyen damarlar anjiyo ile tespit edilir. Daha sonra, kemoterapi ilacı tümöre direkt olarak enjekte edilir. Böylece daha fazla etki sağlanabilir. Kana da daha az kemoterapi ilacı karıştığı için sağlıklı dokulara yan etki daha az oluyor. Yöntem genellikle klasik kemoterapiden yeterince yarar göremeyen ya da fazla yan etki oluşan hastalarda uygulanıyor" diye konuştu.

Varisin sebebi hareketsizlik

Türkiye Girişimsel Radyoloji Derneği Yönetim Kurulu üyesi Prof. Dr. Levent Oğuzkurt, daha çok estetik bir problem gibi algılanan bacak varislerinin toplardamar hastalığı olduğunu söyledi. Prof. Dr. Oğuzkurt, "Kanın toplardamarlarda birikmesine yol açan en önemli sebep hareketsiz yaşam tarzıdır" dedi.

Her 5 ya da 6 kişiden birinde görülen varisin bir damar sağlığı problemi olduğunun altını çizen Prof. Dr. Oğuzkurt, "Ayaklarda ağrı, kramp, yorgunluk, yanma, şişlik, kaşıntı gibi şikayetlere sebep olan varisler, seyrek de olsa, iyileşmeyen ya da çok zor iyileşen ayak yarası, varis kanaması ya da varis damarında pıhtılaşma gibi daha büyük sorunlara da yol açabilir. Varis gelişmişliğin sembolüdür. Yeni iş ve yaşam koşulları nedeniyle bacaklarımızı eskisinden daha az hareket ettiriyoruz. Çünkü daha az yürüyor, daha çok oturup, daha uzun süre ayakta hareketsiz kalıyoruz. Varis herkeste görülmekle birlikte hareketsiz yaşam tarzı olanlarda daha sık görülüyor" diye konuştu.

Ameliyatsız yöntem olarak bilinen lazer tedavilerinin variste başarılı sonuçlar doğurduğuna işaret eden Prof. Dr. Oğuzkurt, "Büyük varisler hastaların büyük çoğunluğunda tek seans tedaviyle bitiyor. Bu yöntemlerle varisin tekrarlama ihtimali çok düşük" dedi.

5 KİŞİDEN 4'Ü DOKTORA GİTMEMİŞ

Erken taramayı önemsemiyoruz

Aksigorta'nın 25-46 yaş aralığındaki kişilerin kanser hastalığı konusundaki görüşlerini tespit etmek üzere yaptırdığı araştırmaya göre, her iki kişiden biri kendisi, ailesi ya da akrabası nedeniyle kanserle yüz yüze gelmiş durumda. Oranın en yüksek olduğu illerin başında %71 ile Trabzon geliyor. Trabzon'u %55 ile İstanbul ve %54 ile Samsun, %52 ile Erzurum takip ediyor Araştırmaya göre, 5 kişiden 4'ü hayatında hiç kanser taraması yaptırmazken, yüzde 39'u alternatif tedavilere inanıyor.

ON ÖLÜMDEN BİRİ KALPTEN

Dolaşım sistemi hastalıkları olarak adlandırılan kalp krizi, felçler ve yüksek tansiyon Türk halkında en çok ölüme sebep olan hastalıklar.

2014 yılında En çok kalp damar hastalıkları öldürdü

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2014 yılına ilişkin ölüm nedeni istatistiklerini açıkladı. Buna göre, Türkiye'de geçen yıl 375 bin 291 ölüm vakası gerçekleşti. En fazla ölüme sebep olan hastalıklar, yüzde 40,4 ile dolaşım sistemi, yüzde 20,7 ile iyi huylu ve kötü huylu tümörler, yüzde 10,7 ile solunum sistemi hastalıkları oldu. Dolaşım sistemi kaynaklı ölümlerin yüzde 39,6'sı kalp krizi, yüzde 24,7'si beyin damar hastalıkları, yüzde 18,8'i diğer kalp hastalıkları ve yüzde 11,6'sı yüksek tansiyondan kaynaklandı. Kanser ölümlerinin en çok gırtlak, soluk borusu, akciğer, lenf, pankreas ve kolon kanseri sebebiyle gerçekleştiği ortaya çıktı. Geçen yıl meydana gelen ölümlerin yüzde 5,1'nin sebebi ise endokrin, beslenme ve metabolizmayla ilgili hastalıklar olduğu bildirildi.

Astımın doğal ilacı günde 1 bardak elma suyu

Astımın solunum yollarının süregelen iltihabı sonucu ortaya çıktığını söyleyen diyetisyen Prof. Dr. Neriman İnanç, "Antioksidan içeriği yüksek olan elma suyu, her gün 1 bardak tüketildiğinde, özellikle astım hastalarının tedavi sürecinde fayda sağlıyor" dedi.

Kaynak: Haber Kaynağı
Yorumlar
SON DAKİKA