13 Kasım 2024
  • Ankara14°C
  • İstanbul14°C
  • Bursa15°C
  • Antalya24°C
  • İzmir18°C

TORBA YASANIN 52.MADDESİ AİLE HEKİMLERİNİ AYAĞA KALDIRDI!

TBMM’de henüz görüşülmeyi bekleyen Torba yasanın 52. maddesi de aile hekimleri açısından bardağı taşıran son damla oldu.

Torba yasanın 52.maddesi Aile Hekimlerini ayağa kaldırdı!

20 Aralık 2013 Cuma 12:11

Aile hekimleri sistem başladı başlayalı sorunlarla uğraşıyor. Çok uzun zamandır sorunlarını yüksek sesle olmasa da dile getiren aile hekimleri ilgili kurum ve kişilerle müzakere ediyorlar ancak müzakerelerde ister kanun ister yönetmelik isterse de genelgelerle dile getirdikleri sorunlar ve çözüm önerileri hep kulak arkası edildiğinden son günlerde ciddi bir tepki birikimine neden oldu.

TBMM’de henüz görüşülmeyi bekleyen Torba yasanın 52. maddesi de aile hekimleri açısından bardağı taşıran son damla oldu.

Sakarya Aile Hekimleri Derneği Başkanı Dr Fırat Karadeniz hekimlik sanatının ülkemizde zorluklarla yürüyen ve her dönemde siyaset üstü tutulması gereken bir meslek grubu olduğunu ancak şimdiye kadar işlerin hiç de öyle gitmediğini ifade etti.

“Sağlıkta günü kurtarmayı değil geleceği inşa etmeliyiz” diyen Dr.Karadeniz “Geleceği inşa ederken de Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Akıllı insan başkalarının tecrübelerinden faydalanan insandır. Bizler de yıllarca yurt dışında başarıyla uygulanan birçok deneyimden ve sorunlarla mücadeleden sonra olgunlaşan onların deyimiyle Familiy Physicians veya General Practitioners Türkçe'de ise Aile Hekimliği sistemini mümkün olan en kısa sürede olgunlaştırmalı sağlık ve maliyet noktasında en verimli hale getirmeliyiz” diye konuştu.

Peki Aile Hekimleri ve aile hekimliği çalışanları ne istiyor? İşte Sakarya Aile Hekimleri Derneği Başkanı Dr Fırat Karadeniz’in tespitleri:

1) Mesleki itibarımızı korumak istiyoruz. Birinci basamak hekimliği (Aile Hekimliği) bir Tıp disiplinidir. Artık herkesin kalkıp da sağlık konusunda hiç bir eğitim görmeden sahayı tanımadan yapılan işin literatürünü ve global dünyada deneyimlerini bilmeden yorum yapmasını ve o yorumlara istinaden bürokratik işlemlerin yapılmasını istemiyoruz. Meslek itibarının popülist politikalara kurban edilmesini istemiyoruz.

2) Uygun çalışma ortamının sağlanmasını istiyoruz. Bir çok aile hekimi kamu binalarında hizmet vermekte olup aile hekimliği uygulaması 2010 yılında tüm Türkiye'de uygulanmaya başlamadan bu binalarda Sağlık bakanlığı birinci basamak sağlık hizmetlerini hiçbir kalite standardı gözetmeden veriyor iken şimdi ise çok ciddi kriterler getirmiş ancak bu binalar bu kriterleri taşımadığından aile hekimlerine sınıflandırma adı altında maddi külfet yüklemektedir. Bu da şu sonucu ve şu isteği doğurmaktadır. Aile hekimleri iş güvencesi istemektedirler. 4 yıldır yapılan kanun, yönetmelik değişiklikleri ve onların uygulamaları hekimlerin sisteme ve o sistemi uygulayan bakanlığa güvenini sarsmıştır. İşte bu yüzdendir ki Aile Hekimliği çalışanları gelecek kaygısı çekmektedirler. 

3) İş tanımı istiyoruz. Her başlığı açık ve sarih bir şekilde yazılmış yoruma mahal vermeyecek kazancının üst sınırı belliyken alt sınırı belli olmayan değil iş yükünde alt sınır belli iken üst sınır belli olmayan değil maç oynanırken kural değiştirilen değil, her yönüyle çok net ifadeler içeren bir kanun ve iş tanımı istiyoruz.

İş tanımımızda ''benim fikrim geldi'' deyip aklına gelen her işi aile hekimleri yapsın denilecek bir meslek grubu değiliz. Örneğin kanser taramaları 2 yıl içerisinde bitirilsin deniyor ortalama her aile hekimi için hedef nüfus 750-900 kişi ki tüm Türkiye'de bu rakam yaklaşık 18 milyon kişi demektir. Bunun yapılabilirliği ve efektifliği söz konusu değildir. Evet kanser taraması yapalım ancak öncesinde şark kurnazlığı ile çalışanların ücretini kesip sonrasında kanser taraması yaparsan bir kısmını geri veririm ile değil, herkese belirli bir sürede değil talep edene ve bilimsel veriler ışığında yapalım.

İşin önemli ve trajikomik olan yanı ise şudur. Siz gıda güvenliğini sağlamayacak orada soru işaretleri bırakacak denetlemeleri ve kanuni boşlukları onarmayacaksınız ama kanser taraması diye popülist yaklaşacaksınız olaya. Örneğin bu konuda etkili olan saygıdeğer bilim adamlarımızın da sık sık görüş bildirdiği endüstriyel ürünler geleceğimizi gelecek neslimizi tehlikeye atıyor. Bu konu üzerinde neler yapılıyor endüstriye yenik düşülüp onlara hizmet mi ediliyor yoksa gelecek neslimizi tehlikeye sokabilecek herhangi bir argüman bulunmadı da araştırılıyor mu? Maalesef hayır. 42 günde 3,5-5 kg arası tavuk tabiatta nerede yetişiyor? Günde 2 kez yerinden kalkmadan yürümeyi unutmuş kemikleri eriyen tavukların yumurtası ne kadar sağlıklı? UHT sütler ve oda sıcaklığında uzun süre bozulmayan hazır yoğurt ve ayran denilen gıdalar ne kadar sıhhatli? Herhangi bir parazitin yemediği yada kurtlanmayan Sebzelerimizde gıda güvenliği ne ölçüde? Meyve şekeri (Fruktoz) yüksek gıdalar her hastalığın ana nedeni obeziteyi tetiklemiyor mu? Bizlerin yada büyüklerimizin önce bu sorunları çözmeleri gerekir ki tarayacak kanser oluşmasın. Tribünlere sağlık çalışanlarının emekleri ve hakları gasbedilerek oynamak kolay olabilir ama biraz vicdanınız olsun sizleri gece yatağınıza uzandığınızda rahatsız etmeyecek vicdan.

Tanımında birinci basamak sağlık hizmetleri deyip ardından 2. ve 3. basamaktaki acil sağlık hizmetlerini hem de altı ve içi boş olan ''EĞİTİM'' gerekçesi ile yürütmek için aile hekimlerini kanun zoruyla ayda en az 16 saat deyip üst sınır belirtmeyen sonra medyada ağız değiştirip en az 8 saat diye dile getirip ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye çalışma hamlesini sergileyerek kalitesi artan birinci basamak koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetlerini baltalamak, ayağa kalkarken belini kırmak da neyin nesidir? Bununla da bitmiyor görev tanımı içinde yer almayan adli ve defin nöbetleri kanunlarla ki hıfzıssıhha kanunu ve diğer kanunlarda görevlerin kimlere ait olduğu belirtilmişken, bu kurumların görev ve sorumluluklarını yerine getirmemeleri kamu yararı denilerek yıllarca birinci basamak hekimlerine tevdi edilmiş şimdi de aile hekimlerine yüklenmektedir. Tüm kurumların kamu yararı için elini taşın altına koymasını istiyor ve artık iş yükünüzü sahiplenin diyoruz.

4) Özlük haklarımızdaki gerilemelere son verilmesini istiyoruz. Sistem uygulamaya başlandığı günkü özlük hakları ile şuan ki haklar arasında çok ciddi uçurumlar ve kayıplar söz konusudur. Hekimlerin uzak görünse de unutulan dillendirilmeyen ve emekliliğini yaşayan birçok meslektaşımızı ilgilendiren konu emeklilik ücretleridir. hekimlik onuruna yakışmayan verilen yıllarca hizmetin karşılığı olamayacak kadar komik emeklilik ücretlerinin iyileştirilmesi hiç bir dönemde gündeme getirilmemiş ve hep gözardı edilmiştir. Neden ise hekimliğin emekliliği olmaz savıdır. hekimler de emekli olmayı ve emekliliğinde mesleğin onuruna yakışır yaşantıyı hak etmektedirler. Mesleğimizin çeşitli branşlarının daha fazla olmak kaydıyla yıpranma payını hak ettikleri aşikar olmasına rağmen bu konuda somut adımlar atılmamıştır. En kısa zamanda yıpranma payı uygulamasının branşlara göre hakkaniyetli olarak getirilmesini talep ediyoruz.

5) Sözleşme ve Ödeme yönetmeliğinde hak kayıplarımıza neden olacak düzenlemelerden vazgeçilmesini istiyoruz. Sistem başladığında bir kişinin ödeme ve sözleşme yönetmeliğinde katsayısı 1,04 iken şuan 0,79 dur ve hazırlanan yönetmelik taslağında bu rakam 0,64 e çekilmek istenmektedir. Diğer özellikli grupların katsayıları toplam nüfusa oranla katkısı çok düşük olduğundan herhangi bir artış global yekune etki etmemekte ve kayıpları karşılamamaktadır. Üzerinde çalışılan taslak yönetmelikte angaryalar getirilmemeli aksine olan angaryalar çıkarılmalıdır. Birinci basamakta ve diğer basamaklarda pozitif performans adı altında poliklinik sayısını artırarak hizmet kalitesini artırmak mümkün değildir. Poliklinik sayısını artırmak birinci basamakta kalite kaybına neden olacaktır. Tedavi edici hekimlikten daha önemli ve maliyet etkin olan koruyucu hekimliktir. Negatif performans adı altında hizmeti alanın hiçbir sorumluluk üstlenmeden hizmeti veren aile hekimliği çalışanlarının hizmeti alan kişinin vudumduymazlık yada hizmet reddi sonucu cezalandırılması kabul edilebilir değildir. Hizmeti alanın sorumluluk üstlenmesi ve hizmeti talep etmesi gerekir ki kalite artırılabilsin. Bu sorun en kısa zamanda çözülmelidir. Çalışanların haklarında önce kısıtlamaya gidip sonrasında da ekstra işler yükleyerek bu hak kayıplarının bir kısmını bu işleri yaparsan veririm mantığı yanlıştır ve kesinlikle kabul edilemezdir. Angaryalar anayasal suçtur ve bu suç sağlık alanında çokça işlenmektedir.

6) Sağlıkta şiddet, önlemek için artık somut adımlar atılmalı, ''hizmeti alanla hizmeti üretenin arasına kanun koyma ahlaki değil'' savı sahada şiddetle hergün burun buruna gelen çalışanlara güven vermemektedir. Bir Ersin ARSLAN daha kaybetmeye tahammülü yoktur sahanın. Meclis sağlıkta şiddet yasasını en kısa zamanda göstermelik değil çok ciddi bir şekilde ve içi dolu olarak ele almalı kapsamlı bir yasa yapmalıdır.

Kaynak: Haber Kaynağı
Yorumlar
SON DAKİKA