28 Kasım 2024
  • Ankara4°C
  • İstanbul9°C
  • Bursa7°C
  • Antalya14°C
  • İzmir14°C

TAM GÜN YASASI HALKIN SEÇİM ÖZGÜRLÜĞÜNÜ ELİNDEN ALIYOR

Tıp alanında faaliyet gösteren 30 derneğin bir araya gelerek oluşturduğu ''Uzmanlık Dernekleri Platformu'', hekimlerin tam gün çalışmasını öngören yasa tasarısı ile ilgili yaptığı toplantının sonuç bildirisi platform sözcüsü Prof. Dr. İsmail Mete İtil tar

Tam gün yasası halkın seçim özgürlüğünü elinden alıyor

04 Mayıs 2009 21:05

Tıp alanında faaliyet gösteren 30 derneğin bir araya gelerek oluşturduğu ''Uzmanlık Dernekleri Platformu'', hekimlerin tam gün çalışmasını öngören yasa tasarısı ile ilgili yaptığı toplantının sonuç bildirisi platform sözcüsü Prof. Dr. İsmail Mete İtil tarafından basına açıklandı.

Uzmanlık Dernekleri Platformu'nun “TAM GÜN YASA TASARISI İLE ORTAYA ÇIKACAK OLAN SORUNLARIN GÖZDEN GEÇİRİLMESİ VE ÇÖZÜMLER” başlıklı açıklamasında şu görüşlere yer verildi:
Son zamanlarda Tam Gün Yasası olarak konuşulan yasa tasarısı taslağı, sadece kamuda çalışan hekimlerin tam gün çalışmasını düzenleyen bir tasarı olmayıp, tüm hekimlerin çalışmasını kısıtlayan bir tasarı olarak ortaya çıktı. Aynı zamanda halkın hekim ve hastane seçme özgürlüğünü de engelleyen bir nitelik taşımaktadır. Tasarı be haliyle ne halkın ne de hekimlerin yararına değildir.

Hekimler, 1,5 – 2 yıllık bir süreyi kapsayan mecburi hizmet yükümlülüğünden sonra, çok daha katı, antidemokratik, temel hak ve özgürlükler kapsamındaki çalışma özgürlüğünü yok eden bir yasa girişimi ile karşı karşıya kalmaktadır. Bu yasa ile ortaya çıkması muhtemel olan sorunlar aşağıdaki başlıklar altında özetlenmiştir.
• Devletin ekonomik kaybı: Gelir vergisi, kurumlar vergisi, KDV, Stopaj, SSK prim kaybı, Bağkur prim kaybı, kira stopaj kaybı ve genel ekonomik kayıp (su,telefon,elektrik, sigorta vs) hesap edildiğinde ekonomik kayıp yaklaşık 1 000 000 000 TL/yıl olarak hesaplanmaktadır.
• İşsizlik: Halen muayenehanelerde kayıt altında çalışanların sayısının yaklaşık 60 000 ( 58655 kişi ) olduğu, ve kapatıldığı takdirde binlerce sekreter, yardımcı sağlık personeli ve temizlikçinin işsizler ordusuna katılacağı ve bunun sosyal çöküntüye yol açacağı açıktır. Ülkemizin ve dünyanın içinden geçtiği bu ağır ekonomik krizde, çalışan işyerlerinin kapatılması mantık dışıdır.
• Muayenehanelerde bulunan cihaz ve demirbaşların atıl hale gelmesi: Muayenehanelerde bulunan tahminen 3 000 000 000 TL değerinde cihaz atıl hale gelecektir. Ekonomik kayıp daha da artacaktır.
• Anayasal hakların çiğnenmesi: Özel çalışan hekimlerin Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın güvence altına aldığı çalışma özgürlüğü (madde 48) ve mesleğini icra etme hakkı (madde 49) fiilen elinden alınmaktadır. Serbest çalışmayı tercih eden hekimlerin hastalarını özel hastanelerde veya tıp merkezlerinde takip, tedavi ve ameliyatlarını engellemektedir. Özel çalışan hekimlerin SGK ile anlaşmasız hastanelerde ancak daha sonra yayınlanacak yönetmeliklerle çalışabileceği belirtilmektedir. 3 büyük şehir dışında Türkiye’de SGK ile anlaşması olmayan kurum bulunmadığına göre hekimlerin muayenehanelerini kapatmaları istenmektedir. Bir yandan bu istenirken bir yandan da özel hastanelere geçiş ( SGK ile anlaşması olmasa bile ) engellenmektedir. Bu açıkça anayasaya ve insan haklarına aykırı bir tutumdur.Bu durumda ya devlet hastanesine tayin yaptırmaya çalışıp memur olacaksınız veya SGK ile anlaşmalı bir özel hastanede boş kadro bulabilirseniz çalışacaksınız .Hekimlerin bu zorlamaları kabul etmesi beklenemez.
• Hekimler arasında eşitsizlik: Kamuda çalışan hekimlere tam gün çalışma zorunluluğu getirilirken, bir grup hekimin part-time çalışmasına izin verilmektedir. Bu anayasanın eşitlik ilkesine aykırıdır.
Hekimlere etkisi: Toplumun en başarılı bireylerinden oluşan hekimler büyük emeklerle ve her meslek grubundan en az iki misli fazla süreyle eğitilerek yetişmektedir. Uzman hekimler 30’lu yaşlara akademisyenler ise en az 40’lı yaşlara kadar daha iyi hizmet verebilmek için canları pahasına çalışmaktadır ve bu dönemlerde part time çalışmaları da zaten mümkün değildir. Bunca yıllık özveriden sonra bireysel çalışma özgürlüğü engellenerek devlet yada büyük hastane zincirlerinde belirli bir tavanın üzerinde gelirlerini arttırma imkanı bulunmayan sözleşmeli güvencesiz memurlar olarak çalışmaları istenmektedir. Hekimler bu durumu kendilerine karşı bir ceza olarak algılamaktadır. Rekabetin ortadan kalkması özel çalışma imkanlarının olmaması riskli branşlarda çalışmayı engelleyecek ve hekimler sorumluluk almaktan kaçar hale gelecektir. Hekimlik uzun vadede tercih edilen bir meslek olmaktan çıkacaktır. Bir yandan hekim ve öğretim üyesi azlığından yakınılmakta bir yandan da hekimlerin mesai saatleri dışında farklı yerlerde çalışmasının önü kesilmektedir. Bu durumun izahı mümkün değildir. Üniversitelerde çalışan öğretim üyelerinin kayda değer bir bölümünün de bu tür bir yasa ile üniversitelerden ayrılma yolunu seçecekleri açıktır. Bu durumda tıp eğitiminin, uzmanlık eğitiminin de kalitesinde düşmeler olması kaçınılmazdır.
Hastaların sağlığını teslim edeceğiniz hekimlerin, uzman hekimlerin yetişmesini engelleyerek Türkiye’de sağlık hizmetlerine nasıl bir katkı sağlanacağı anlaşılması çok güç bir durumdur. Yetişmiş insan gücünün bu kadar kolay gözden çıkarılması sorumlu mevkideki görevliler için tekrar tekrar düşünülmesi gereken bir durumdur.
Sağlık personeli kendilerine yeterli saygının gösterilmemesi, idari sorunlar, kanunlardaki ve özlük haklarındaki yetersizlikler, her gün artan doktorlara yönelik şiddet ve trilyonlarla ifade edilen tazminat davalar v.b. nedenlerle moralman çok kötü durumda olup motivasyonları çok bozulmuştur. Bu yasayla artacak moral bozukluğu ve motivasyonsuzluk devlet kurumlarındaki hizmetin kalitesini doğrudan etkileyecektir. Hepimizin ‘’zorla güzellik olmaz’’sözünü yeniden hatırlamamızda toplum adına büyük yarar bulunmaktadır .
• Hastalara etkisi: Hastanın hekimini seçmesi en temel hakkıdır. Bu yasa ile hasta hakları çiğnenerek halkın hekimini seçme özgürlüğü elinden alınmaktadır. Halkın parasını ödeyerek daha kaliteli ve özel hizmet alması engellenmektedir. Özellikle Kadın Hastalıkları ,Psikiyatri ve benzeri uzmanlık alanlarında hasta mahremiyeti açısından önemli olan hekim seçme hakkı ortadan kalkmaktadır. Hastanelerde hastalara ayrılan süre 5 dakikayı geçmemektedir. Muayenehanelerin kapatılmasıyla hastanelerde kuyrukların artacağı ve hastalara ayrılan sürenin daha da azalacağı açıktır. Hastaların böyle bir sağlık hizmetine zorlanması onlara karşı büyük haksızlıktır. Hasta kendisine tanı koyan hekim ya da daha tecrübeli bir hekim tarafından ameliyat edilemeyecek gebe takibini ve doğumu ayrı hekimler gerçekleştirebilecektir. Bir muayenehanenin günde ortalama 5 hasta gördüğü kabul edilirse, devlet ve özel hastanelere her gün 125 000 yeni hasta başvuracak demektir.Bu durum hastanelerdeki kuyrukları 2 ye 3 e katlayacaktır .
• Sağlık Çalışanlarına Şiddet: Tam gün yasası hasta hakları ve hasta güvenliği konularındaki eksikliği daha da arttıracak ve hekime yönelik şiddet artacaktır (sağlık çalışanlarına şiddet son 6 yılda 30 – 50 kat artmıştır).
• Devlet Hastaneleri ve Performans Sistemi : Devlet hastaneleri alt yapısı bu günkü durum da oldukça yetersizdir. Bir süre önce başlatılan performans sistemi ne hastalara ne de devlete yarar sağlamamıştır. Sağlık harcamaları katlayarak artarken hizmet kalitesi daha da düşmüştür. Alt yapıda ve sistemde hiçbir iyileşme ve düzenleme yapılmadan muayenehanelerdeki hastaların bu hastanelere başvurmak zorunda bırakılmaları hastanelerin kilitlenmesine verilen hizmetin kalitesinin düşmesine mediko legal sorunların artmasına neden olacaktır.
NE YAPILMALI?

Hekimlerin çalışma özgürlükleri ve halkın, hekimini, hastanesini seçme özgürlükleri temel ilke olarak korunmalı, sınırlandırılmamalıdır. Part-time çalışmanın pratik uygulamada getirdiği olumsuzluklar, net olarak tanımlanmalı, temel hak ve özgürlükler sınırlanmadan sağlık hizmeti arzı engellenmeden çözümler üretilmelidir.

Hekimlerin çalışma şartlarında sınırlandırma değil, kayıtlı çalışma getirilmelidir.

Hekimlerin gelirlerine üst sınırlar koymak değil, tanı ve tedavi protokollerini oluşturarak giderek artan sağlık hizmetleri maliyetlerini kontrol altına almak için hekimler ile işbirliği yapılması gereklidir.

Kamu kurum ve kuruluşlarında özellikle üniversitelerde gerekli kaynaklar yaratılmalıdır. Tıp fakültesi hastaneleri modernize edilmeli, bilimsel çalışma ortamları geliştirilmeli, kalite ve akreditasyon uygulamaları yaygınlaştırılmalıdır.

Tıp eğitimi ve uzmanlık eğitiminin kalitesinin yükseltilmesi amaçlanmalı, böylece halkın daha nitelikli ve kaliteli sağlık hizmeti alabilmesine olanak sağlanmalıdır. Bu tür yasal düzenlemeler yapılırken başta Türk Tabipler Birliği ve Uzmanlık Dernekleri olmak üzere hekim örgütlerinin görüşleri alınmalıdır.
Tam Gün Yasa tasarısı gündemden kaldırılmalıdır. Bu gün artık böyle bir düzenlemeye gerek kalmamıştır. Muayenehanelerin sistemdeki rolü azalmış ve çoğunluk hekim hastanelerde çalışmaya başlamıştır. Aslında Sağlık Bakanlığı’nın uyguladığı Sağlıkta Dönüşüm Projesi kapsamında aldığı kararlar sonucunda bu tür yasaklar uygulanmaksızın devlet hastanelerinde tam gün çalışan hekim sayısında önemli artışlar olmuştur.

2003 yılında %11 olan tam gün çalışan hekim sayısı, 2008 de %73’e yükselmiştir. Sağlık Bakanlığı’nın bu yöndeki çalışmasını geliştirmekten vazgeçerek antidemokratik, baskıcı, yasakçı bir uygulamaya geçmesi anlaşılır bir şey değildir.
Tıp fakültelerinde görev yapan öğretim üyelerinin rotasyonla başka fakültelere gönderilmesi düşüncesinde ısrar edilmemelidir. Bu sistem süreklilik sağlanabilecek bir sistem değildir. Zaten YÖK yasasının bu maddesi olağanüstü dönemlerde konulmuş ve sonra rafa kalkmış bir maddedir. Hükümetimizin demokratik açılımlar yaptığı bir dönemde bu maddenin tekrar yürürlüğe konması doğru değildir. Eğer ihtiyaç bulunan fakültelere daimi kadrolar açılır ve bunlara da belirli şartlar getirilirse, bu sorun daha kolay çözülür. Gönüllü olmayan hiçbir öğretim üyesi rotasyona zorlanmamalıdır. Bu gün yerleşmiş üniversitelerde öğretim üyelerinin çoğunluğu mecburi hizmetlerini tamamlamış ve artık ulusal ve uluslar arası üretime geçmişlerdir. Bunların birdenbire tüm yaşamlarının değişmesini istemek doğru bir yaklaşım olamaz.

Hekimi kazanmayı düşünmeyen, onu küstüren ve mutsuzlaştıran hiçbir sağlık politikasının uzun vadede başarılı olması mümkün değildir. Hekim örgütleri dinlenmeli ve yasa tasarısındaki değişiklikler için görüşlerine başvurulmalıdır. Uzmanlık Dernekleri Platformu bu konudaki her türlü fikir alışverişine ve görüşmeye hazırdır.

Yorumlar
SON DAKİKA