23 Aralık 2024
  • Ankara2°C
  • İstanbul6°C
  • Bursa5°C
  • Antalya11°C
  • İzmir9°C

TAKINTILARIN TEMELİ ÇOCUKLUKTA ATILIYOR

Toplumun yüzde 2-3'ünde görülen takıntı hastalığı, hem hastanın hem de çevresinin hayatını zindan ediyor. Takıntı hastaları en çok temizlikle ilgili sıkıntı yaşıyor

Takıntıların temeli çocuklukta atılıyor

03 Kasım 2020 Salı 07:58

 

Psikiyatrist Dr. Gülseren Budayıcıoğlu'nun romanından televizyona aktarılan TRT'nin yeni dönem dizilerinden "Masumlar Apartmanı", ilginç senaryosu ile her hafta seyirciyi ekrana kilitliyor. Gerçek bir hayat hikayesinden ekrana aktarılan dizide Ezgi Mola'nın canlandırdığı Safiye, Merve Dizdar'ın canlandırdığı Gülben ve Birkan Sokullu'nun oynadığı Han karakterleri farklı düzeydeki takıntılarıyla seyredenlere "Bu kadar da olmaz" dedirtiyor. Tıpta 'Obsesif Kompülsif Bozukluk' olarak adlandırılan, eskilerin vesvese dedikleri takıntıların toplumda farklı düzeylerde yüzde 2-3 oranında görüldüğünü söyleyen Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Oğuz Tan, "Dizideki Safiye karakteri düzeyindeki takıntısı olanlar çok sayıda olmasa da gerçekten var. En sık temizlik takıntısı görülür. Takıntıların temeli önemli oranda çocukluk çağında atılır. Aşırı kuralcı aileler, 'Aman yapma sus, çok iyi çocuk ol, çok uslu çocuk ol' sözleriyle çocuklarını büyüten aileler, iyi çocuk yetiştiriyoruz diyerek farkında olmadan evlatlarını OKB'ye yatkın hale getiriyor" dedi.

MÜKEMMELİYETÇİ KİŞİLİK YAPISI

OKB'nin beyindeki seratonin eksikliğinden kaynaklandığını belirten Doç. Dr. Tan, "Bunun yanında psikolojik faktörler de takıntıların ortaya çıkışını kolaylaştırır. Mesela kolaylıkla suçluluk duygusuna kapılanlar bu hastalığa daha yatkın olur. Genellikle sorumluluk duygusu çok yüksek kişilerdir. Mükemmeliyetçi, kılı kırk yaran veya aileden böyle terbiye almış kişiler bu hastalığa yatkındır. Genetik bir hastalık değildir ama ailesinde varsa yatkınlık artar" diye açıkladı.

OKB'nin kişinin ve çevresinin hayatını olumsuz etkilediğini ifade eden Doç. Dr. Tan, "OKB'de kişinin aklına bir düşünce gelir ve o düşünceyi bir türlü kafasından atamaz. Mesela karşısındaki insan konuşurken kendi yüzüne tükürük sıçrattığını hisseder veya çöpün yanından geçerken üstüne çöp bulaştığı hissine kapılır. Ya da tuvaletten çıkar, ellerini yıkar yıkar ama ellerinin temizlendiğine bir türlü kendini ikna edemez" diye tarif etti.

'SAFİYE'LER ARAMIZDA

Masumlar Apartmanı'nda Safiye karakteri ıspanağın yapraklarını belirli bir sayıda sabunla yıkıyor. OKB hastalarının sayma takıntıları da olduğunu belirten Doç. Dr. Oğuz Tan, "Bu hastalar bir giydikleri kıyafeti yıkamadan asla bir daha giymezler. Tabii çamaşır yıkamak da bu kişilerde çok uzun sürer. Mesela çamaşırı makineye atacaksınız eliniz kirlendi, makinenin kapağını açtınız, kapak da kirlendi, hadi bir daha elini yıka, musluk kirlendi, makinenin kapağını aç kapa, kapak kirlendi, çamaşırın değmiş olacağı başka yerler kirlendi, tek yıkamadan emin olamaz, bir daha yıkar, tekrar yıkar derken bu süreç uzar gider. Benzer davranışları yemek pişirirken de gösterebilirler" dedi.

ÜTÜYÜ ÇANTASINA KOYUP İŞE GİDEN VAR

OKB'nin çok çeşitli belirtileri olduğunu söyleyen Doç. Dr. Tan, "Temizlik dışındaki bir diğer grupta kuşku ve kontrol takıntıları vardır. Mesela kapıyı kapadım mı kapamadım mı, fişi prizden çektim mi çekmedim mi, musluğu kapadım mı kapamadım mı gibi. Eve hırsız girmesinden, yangın çıkmasından, evi su basmasından ve bir sürü şeyden korkarlar. Bu sebeple devamlı kontrol etme durumları oluşur. Evden çıkar, döner kapıyı kontrol eder, evden çıkmadan uzun uzun her yere bakar. Mesela ocağı kapatır, 5-10 dakika bakar kapalı mı diye. Yoldan geri döner, fişi çekti mi çekmedi mi kontrol eder. Eskiden bu tip hastalarımız sürekli eve telefon edip ocak kapalı mı değil mi, ütünün fişi çekili mi diye evde olan kişiye sorarlardı. Şimdi teknolojinin ilerlemesi bu hastalarda daha farklı kontrol yöntemleri geliştirdiler. Prizlerin, ocakların fotoğraflarını hatta videolarını çekiyorlar, işlerine gidiyorlar ama bu çare olmuyor bu defa defalarca fotoğrafa bakıyorlar, yine emin olamıyorlar. Emin olamadığı için ütüyü, su ısıtıcısını çantasına koyup öyle işe giden hastalar var" dedi.

TEDAVİSİ ZOR AMA MÜMKÜN

OKB'nin tedavisi zor ve uzun süren bir hastalık olduğu için genellikle tedavi edilmediğini söyleyen Doç. Dr. Oğuz Tan, "Sağlam ve uzun süreli bir tedavi ile OKB'lilerin büyük bir kısmı düzelir. Yüksek dozda serotonini artırıcı ilaçlar hastaların yarısında belirgin, gözle görülür bazen de tam olarak düzeltme sağlar. Fakat hastaların yarısı ilaca iyi cevap vermez. Böyle durumlarda da davranış tedavisi uygulanır. Temel prensip, hastayı kendisini rahatsız hissettiği şeye maruz bırakmaktır. Mesela çamaşır makinesi, kapı kolları kirli gelen kişilere oralara dokunması ama dokunduktan sonra el yıkamaması uygulaması verilir. Bir OKB'li için bu dünyanın en zor şeyidir. Bu tedavide çok hassas yaklaşmak gerekir. Hastanın tahammül edeceği şekilde bir program hazırlanır ve uygulama takibi yapılır" dedi.

ZİYNETİ KOCABIYIK

Kaynak: Haber Kaynağı
Yorumlar
SON DAKİKA