"SÜPER ANNE" OLMANIZA GEREK YOK!
Günümüz kadınlarının pek çoğu hem çalışıyor, hem ev işleri ile ilgileniyor, çocuğuna bakıyor bir yandan da fit ve sağlıklı görünmeye çalışıyor. Ama hasta oluyorlar...
22 Eylül 2010 Çarşamba 14:50
Günlük hayatın koşuşturması içinde, iş ve sosyal yaşantısının tüm zorlukları arasında mekik dokuyan kadın pek çok fiziksel ve psikolojik rahatsızlıkla baş etmek sorunda kalabiliyor.
“Süper anne” ya da “zorlanmış anne sendromu” olarak tanımlanan bu rahatsızlık modern çağın kadını için en büyük tehlikelerin başında geliyor. Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Uz. Dr. Leyla Benkurt Alkaş, süper anne sendromu hakkında bilgi verdi ve önerilerde bulundu.
Halsizlik, konsatrasyon güçlüğü, cinsel istekte azalma ve beraberinde gelen pek çok hastalık…
30 yaş üstü, çocuk sahibi olup da kariyerini erkek meslektaşları kadar yoğun yaşayan kadınlarda yeni yeni tanımlanmaya başlanan bir grup belirti kümesi mevcut. “Süper anne sendromu” olarak adlandırsa da aslında “zorlanmış anne sendromu” da denebilir. Tıbbi olarak farklı hastalık belirtileriyle ortaya çıkan bu durum, iş verimini düşürdüğü gibi sağlık masraflarını da ciddi boyutta artırmaktadır. 2-3 aydan daha uzun süren baş ağrıları, kaslarda-eklemlerde ağrılar, kramplar, bağırsaklarda şişkinlik, hazımsızlık, uykusuzluk, sürekli yorgunluk, halsizlik, kırıklık, cinsel istekte azalma, çarpıntılar, konsantrasyon zorlukları gibi belirtiler ortaya çıkınca ister istemez doktor olarak bir sürü hastalık akla geliyor. En basitinden en ağırına; kansızlıktan, romatizmaya, kanserden, migrene tüm vücut sistemlerini muayene etmek gerekiyor. Alınan onca kan tahlilleri, çekilen MR’lar, EKG’ler, kaslar için EMG’ler sonrası net bir hastalık tanısı koymak kolay olmuyor. “Kronik yorgunluk sendromu, tükenmişlik sendromu, fibromiyalji, psiko-somatik hastalık, anksiyete bozukluğu…” tarzında tanılar yazılıyor.
Bazen kişisel kapris olarak dahi değerlendirilebiliyor
Bu hastalık belirtilerini hasta yaşıyor ve büyük ıstıraplar çekiyor. Alışılagelmiş, görünen bir hastalık tanısı olmayınca da ailesine, iş arkadaşlarına hatta bazen doktoruna hastalık belirtilerini gerçekten yaşadığı ve acı çektiğini ispatlamak zorunda kalıyor. Aslında en trajik olan durum da bu. Siz her şeyin en iyisini mükemmel bir şekilde yapmaya çalışıyorsunuz ve karşılığında bedeniniz bir dizi rahatsızlık çıkarıyor, çevrenizdeki insanlar da sizi anlamıyor, takdir etmiyor. Hatta rahatsızlıklarınızı abarttığınızı, dikkat çekmeye çalıştığınızı, kapris yaptığınızı düşünüyor. Tabii arkasından gelen hayal kırıklığı, kimseye yaranamamanın yalnızlığı ve yetersizlik duygusu ile daha da fazla çabalama, titizlenme ile giden kısırdöngü…
“Zorlanmış kadın”larda görülen belirtiler:
1-Halsizlik, dermansızlık, işlere başlamada güçlük
2- Günlük işleri yapmayı zorlaştıracak ve yatak istirahati ile geçmeyen yorgunluk, bıkkınlık, tükenmişlik hali
3- Baş ağrıları, unutkanlık, kafada ağırlık hissi, sürekli yapacaklarını düşünme ,düşünce kargaşası, uykusuzluk, dinlendirici uyku uyumama
4-Depresyon, sürekli gergin endişeli olma, panik ataklar, cinsel isteksizlik
5- Mide-bağırsak rahatsızlıkları, sindirim anormallikleri, şişkinlik
6- Eklem ağrıları, romatizma, artrit, artroz, kas ağrıları, belde-boyunda ağrı ve kas sertleşmeleri, kramplar
7- Grip benzeri rahatsızlıklar, hafif ateş-üşüme, boğazda ağrı
Eğitimli, çalışkan, titiz, mükemmeliyetçi ve hırslı annelerde bu durum daha sık ortaya çıkıyor
Burada modern şehir hayatının, çalışan kadınların yaşam koşullarının, toplumsal rol ve sorumlulukların, çocuk bakımında annenin yerinin, iş dünyasındaki rekabet kriterlerinin, akraba ilişkilerindeki beklentilerin gözden geçirilmesi önemlidir.
Kadının eğitim süresinin uzaması, ekonomik gelirinin artması çok olumlu bir süreçmiş gibi görünse de aslında kadını kıskıvrak yakalayıp ezmektedir. Çünkü kadının toplum ve aile içindeki rolü değişmemiştir. Kadın eğitimine verdiği zaman ve emek nedeniyle kariyerinde yükselmek ve en iyisi olmayı yaşam hedefi olarak seçer. Evlilik ve çocuklu olmanın buna engel olmaması gerektiğini düşünür. “çocukta yaparım kariyer de…” şarkısı eşliğinde erkek meslektaşları ile omuz omuza çalışıp, gerektiğinde rekabet eder.
Kadına büyük sorumluluklar yükleniyor ve kadın da bunu görev ediniyor
Bununla birlikte kendi anne-babası, kocası, kocasının sülalesi, komşular, hatta kendi durumundaki diğer kadınlar kendisinden klasik kadın rolleri ister. Evinin düzeni, temizliği, yemeği, alışverişi kocasıyla ortak yarılsa da sorumluluk ve hesap verecek kişi kadın olur. İyi bir eş olarak, kocasını dinlemek, önceliği ona vermek, dış ilişkilerde arka planda durmak, alttan almak hep kadının görevidir. Eşine, kayınvalidesi kadar güzel yapmak, aileye sofralar donatmak, evlenene, hastaya tüm sosyal olaylarda hediye alıp, kutlamak, hatır sormak onun görevidir.
Altın bilezik tasma haline gelirse…
Asıl trajedi çocuk yapmayla başlar. Belki hormonların, beyin yapısının, belki de toplumun beklentisinden çocuğun tüm sorumluluğu anneye kalır. 3 yaşa kadar sürecin böyle olması kısmen beklense da anne çocuğunun sorumluluğunu ölene kadar taşır.
Çocuğun, doğru beslenmesi, yeterli eğitimi, sanatsal ve sporsal faaliyetleri, artık parası olan, araba kullanan, her işi tek başına beceren kadının omzuna konulu verir. Altın bilezik, gerdanlık görüntüsündeki bu yetkiler, beceriler, özgürlükler metropol kadınının tasmaları, yularları haline gelir.
24 saat yetmeyebiliyor
Son zamanlarda bu koşuşturmacaya “fit görünme, sağlıklı beslenme, spor yapma, kaliteli yaşama, gezme, görme, cemiyetin içinde yer alma” beklentileri de eklenince, kadına 24 saat yetmez oldu.
Kadın dergilerinde, medyada, internet ortamında her şeyi tam yapma, mükemmel yaşama tüyoları sürekli kadını zorlamakta yormaktadır. Bu mükemmel olmaya çalışan, tükenmiş, zorlanmış ve gevşemeyi unutmuş anneler; çocuklarını da daha 5 yaşında benzer yaşam şartları için hazırlanmaya başlar. Artık göz göze diz dize oturan, sessiz-sessiz bakışan, beraber denize taş atan, ayaklarını sallayıp birbirine gülümseyen, sokakta bir kediyi, kuşu durup seyreden çocuk –anne görüntüleri azaldı. Sürekli; oyun grubu, drama, müzik dersi, proje malzemesi, ödevler, testler, okul kursları, dershaneler, yaz okulları arasında koşturan, çocuk taşıyan şoför anneler, öğretmen anneler, hizmetçi anneler, dadı anneler, yaşam koçu anneler oluştu.
Çocuklar da bu durumdan olumsuz etkileniyor
Bu “hiçbir şeyden kusur kalmayalım” koşturmacası içinde, çocuklarda da gevşeyememe, sürekli bir yetişkine ihtiyaç duyma, sürekli canı sıkılma, kendini oyalayamama durumları görünüyor. Sık sık hastalanan, başı –karnı-bacakları ağrıyan, mızıl mızıl şikayetçi çocuk sayısı artıyor.
Çocuklar büyürken kendilerine zaman ayıran ama saçını süpürge etmeyen anneye, geniş zamanlara, geniş mekanlara ihtiyaç duyarlar. Hızla yapmaları istendikçe, yetişmek zorunda kaldıkça, kendisi istemeden imkanlar önüne sunuldukça; minnet etmeyen, kendi işini görmek istemeyen, doyumsuz, memnuniyetsiz, meraksız, amaçsız çocuklar yetişmektedir. Örneğin kendi giysisini giyme, yeni bir şeye özenme, ona ulaşmak için bekleme, emek ve uğraş içine girme, kendisine sunulan imkan ve nimetlerin kıymetini bilme, bunun için minnet duyma, kendi uğraştığı için merak etme, bağlanma, sahiplenme, kendinin yönettiği, doldurduğu zaman dilimlerini bu amaçlar için doldurma yeteneği kazanmak asıl özgürlüktür. Ama anneler kendileri bunu sağlayamazken çocuklarına öğretmeleri mümkün olmamaktadır.
Hayatı yavaşlatın ve tadını çıkarın
Hayatı, yalınlaştırmak, sadeleştirip asıl işin özüne varmak çok önemli. Hayatı dolu dolu mükemmel yaşama adına o kadar çok uyaran ve renkler, baştan çıkarıcı öğütler var ki…. Bazen hayat bir sürü lezzetli ve değişik yemeğin, tatlının, içeceğin, meyvenin olduğu açık büfe gibi geliyor. Her iyi ve güzel görüneni dener, hepsini tatmaya çalışırsanız hazımsızlık, bulantı, yorgunluk, kilo alma, vücudunuzu aşırı zorlama, tatilinizi kötü geçirdiğiniz için kendinizi suçlama sonuçlarından başka bir şey yaşayamazsınız.
Mutlaka uzman yardımı alın
Tanıyı doğru koyup, tedaviden başarılı sonuç alınabilmesi için dahiliyeci, psikiyatrist, fizyoterapist, diyetisyen, nöroloji ve endokrinoloji uzmanı ortak çalışması gerekiyor. Teşhis konulduğunda doktorlar hastayı yapması gereken egzersizler, çalışma temposu, beslenme alışkanlıkları, stresten arınma yöntemleri, yakınmaları artıran ve azaltan faktörler konusunda bilgilendirmeli, ardından şikayete yönelik tedavi planı yapılmalı. Hem doktorlar hem de hastalar insanın savunmasını bozup, her tür hastalığa zemin oluşturan bu tabloyu tanımalı ve ciddiye almalıdır.
- Sağlık Bakanı Memişoğlu, TÜSEB Başkanı Kervan ve beraberindeki heyetle bir araya geldiSağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, Türkiye Sağlık Enstitüleri (TÜSEB) Başkanı Prof. Dr. Ümit Kervan ve Türkiye Aşı Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Ateş Kara, BioNTech kurucu ortağı Prof. Dr. Özlem Türeci ile bir araya geldi.21 Kasım 2024 Perşembe 18:38SAĞLIK BAKANLIĞI
- Sağlık Bakanı Memişoğlu, 3. Uluslararası Anadolu Ebeler Derneği Kongresi'nde konuştu:Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, yenidoğan çetesine ilişkin, "Çeteyi ortaya çıkartan, onu takiple delillendiren, bebeklerimizin ölümüne engel olan bir kişiye niye istifa istenir? Onları yakalattığımız için mi?" ifadesini kullandı.21 Kasım 2024 Perşembe 17:53KONGRE VE KONFERANSLAR
- Ödemiş'te Diyabet Farkındalık Sempozyumu düzenlendiDünya Diyabet Günü etkinlikleri kapsamında Ege Üniversitesi Ödemiş Sağlık Bilimleri Fakültesi'nde 2. Uluslararası Diyabet Farkındalık Sempozyumu gerçekleştirildi.21 Kasım 2024 Perşembe 17:38DİYABET
- Edirne 112 Acil Çağrı Merkezi 10 ayda 54 bin çağrı cevapladıEdirne Sağlık Müdürü Mustafa İshak Yıldırım, 112 Acil Sağlık Merkezinin 10 ayda 54 bin çağrı cevapladığını belirtti.21 Kasım 2024 Perşembe 17:23SAĞLIK BAKANLIĞI
- "Yenidoğan çetesi" davasının duruşması sanık savunmalarıyla devam ediyorİstanbul'da, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları iddia edilen 47 sanığın yargılandığı davanın duruşması sanık savunmalarıyla sürüyor.21 Kasım 2024 Perşembe 17:18BASIN HABERLERİ
- Beypazarı Aile Yaşam Merkezi'nde Ağız ve Diş Sağlığı Semineri düzenlendiBeypazarı'nda "Toplum Ağız ve Diş Sağlığı Haftası" dolayısıyla "Ağız ve Diş Sağlığı Semineri" gerçekleştirildi.21 Kasım 2024 Perşembe 16:53AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI
- Niğde'de 12 günlük bebeğin kalbinde iki büyük atardamar arasındaki açıklık ameliyatla kapatıldıNiğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesinde 12 günlük bebeğin kalbinde iki büyük atardamar arasındaki açıklık ameliyatla kapatıldı.21 Kasım 2024 Perşembe 16:53KALP VE DAMAR CERRAHİSİ
- Muğla'da ambulansın çarptığı kadın öldüMuğla'nın Seydikemer ilçesinde ambulansın çarptığı kişi hayatını kaybetti.21 Kasım 2024 Perşembe 16:43BASIN HABERLERİ
- Van Eğitim Araştırma Hastanesi Tüp Bebek Merkezi çocuk hayali kuranların hizmetindeVan Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde çocuk sahibi olmak isteyenlere hizmet vermek amacıyla kurulan Tüp Bebek Merkezinde ilk aşılama çalışması yapıldı.21 Kasım 2024 Perşembe 16:33SAĞLIK BAKANLIĞI
- Medipol Sağlık Grubunca "Ağız ve Diş Sağlığı Festivali" düzenlendiMedipol Sağlık Grubunca düzenlenen Ağız ve Diş Sağlığı Festivali'nde, ağız ve diş sağlığının önemi vurgulandı.21 Kasım 2024 Perşembe 16:23AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2006 Sağlık Aktüel