29 Kasım 2024
  • Ankara6°C
  • İstanbul13°C
  • Bursa13°C
  • Antalya16°C
  • İzmir16°C

SİHİRLİ DEĞNEĞİNİ KAYBEDİYOR MU?

Amerika'daki övünç kaynağımız Mehmet Öz, Türk Kahvesi'ne Yunan Kahvesi deyince ortalık karıştı. Obezite, kanser, uzun yaşam hakkındaki mucizeleri birer birer yıkılırken, burada da kalpler kırıldı. Dr. Oz, ...

Sihirli değneğini kaybediyor mu?

12 Mayıs 2013 Pazar 16:58

Radikal'den SİNEM DÖNMEZ'in Yazısı;

Amerika'daki övünç kaynağımız Mehmet Öz, Türk Kahvesi'ne Yunan Kahvesi deyince ortalık karıştı. Obezite, kanser, uzun yaşam hakkındaki mucizeleri birer birer yıkılırken, burada da kalpler kırıldı. Dr. Oz, sihirli değneğini kaybediyor mu, tartışılır fakat büyüleri tutmamaya başlıyor.

Kerameti kendinden menkul sıfatına en çok yakışan insan belki de Dr. Oz. Kırışıklığa, yorgunluğa, şişmanlığa çare mi lazım? Hoop bir avokado, bir ananas, bir makamedya fındığı (ne olduğunu bilmiyorum) biraz ananas suyu, bolca seks, işte bu kadar. Neredeyse karşı komşumuz kadar naif, “Aman şekerim ne ilacı, dur sana nane limon kaynatayım” diyecek diye bekliyorsunuz. Ama kazın ayağı öyle değil. 53 yaşında olduğuna inanmak çok zor.

Zamanında Rabbim Cleveland demişti, bir mucize çıkacağı belliydi. 1960 Cleveland doğumlu Mehmet Öz, 50’li yıllarda Konya’dan ABD’ye göçen cerrah Mustafa Öz’ün oğlu. Son derece mükemmeliyetçi bir baba Mustafa Öz. Oğlu sınavda 97 bile alsa sınıfta 98 alan varsa memnun olmuyor. ‘Senden iyisini yapan var mı?’ favori sorusu. Nitekim bu mükemmeliyetçilik işe yarıyor. Harvard’dan 1982’de mezun olduktan sonra Pennysilvania Üniversitesi’nde MBA yapan Öz, kariyerinde giderek yükseliyor. 2004’te çıktığı Oprah Winfrey şovunda kendisine ‘ Amerika’nın Doktoru’ sıfatı yakıştırılıyor ve markalaşıyor. Markalaşma bitmiyor, mega markaya dönüşüyor Dr. Oz. Tarih öncesi çağlardan beri ölümsüzlüğe kafayı takmış insan ırkına uzun yaşamın sırlarını açıklarken efsane oluyor.

2009’da kendi programını yapmaya başlıyor. Programını her gün dört milyon kişi izliyor, tabir-i caizse herkes ağzına bakıyor. Dünyanın en etkileyici insanları listelerine giriyor sırayla. Amerika’nın altın çocuğu oluyor, Mehmet Öz değil, Oz Büyücüsü’nün Oz’u gibi telaffuz ettikleri, Dr. Oz oluyor. Seks hakkında kesin yargıları var, neredeyse Freud kadar seksi ön plana çıkarıyor. Haftada dört kez seks yapmanın insan ömrünü uzattığı iddiaları burada bol bol parmak hesabına neden olup şaşkınlıkla karşılandıysa Amerika’da da en az burada olduğu kadar şaşkınlığa neden oluyor. Newyorker’a “Cerrahi kontrollü bir küstahlıktır. Eline neşteri alıp, birinin göğsünü açıp ona yardım edeceğini düşünüyorsun. Bu özgüvene ihtiyacın var, bu netliğe de” diyor. Böyle bir ekran başarısı ancak bu özgüvenle mümkün olabilir. Onun ekrandaki başarısından şüphe etmek son derece mantıksız.

Sonra 2010’da ‘Mehmet Öz kanser oldu’ haberiyle yerimizden fırlıyoruz. Neyse ki kanser değil polip olduğu ortaya çıkıyor. Fakat nedense tüm insanlarda içten içe bir sevinç dalgası yayılıyor. “Mehmet Öz bile kanser olduysa ben şu son kuyruk yağını da yiyeyim, yanında da rakı içeyim” demeye başlıyoruz. Sağlıklı yaşamdan intikamımızı almak üzereyiz, o sırada Öz’ün sağlık tehlikesi olmadığını öğreniyoruz. Brokoliye devam!

Ve büyü bozuluyor...
Fakat her büyücü gibi onun da mucizelerinden şüphe ediliyor. Çünkü Dr. Oz, Batı’nın biliminin yanına, Reiki, medyumluk, alternatif tıp, homeopati gibi kavramları ekliyor. Sürekli mucizevi bitkilerden söz ediyor. Programa ‘eşcinselliği tedavi ettiğini’ söyleyen bir doktoru konuk alıyor. Fakat doktor daha sonradan geri adım atıp özür diliyor. Elma suyunda arsenik olduğunu iddia ediyor, bilim insanları tarafından eksik bilgi vermekle suçlanıyor. Galiba Öz’ün büyüsünün bozulması tam olarak o zamanlara denk geliyor.
Programında “ahududu ketonu yağ yakıyor” dediğinde herkes markete koşuyor fakat bir süre sonra ahududu ketonunun sadece hücrelerde ve farelerde işe yaradığı yazılıp çiziliyor. Garcinia Cambogia’yı yağlardan kurtulmak için sunuyor fakat Slate’te daha sonra bir plasebo olduğu açıklanıyor. Mucizeler peyderpey yıkılıyor. Amerikan tıp dünyası artık altın çocuğunu sevmiyor. Kendisini 1986’da işe alan Eric Rose, “Mehmet Öz çok iyi bir cerrah fakat ben artık onu hastalarıma tavsiye etmiyorum, iyi bir programcı, fakat cerrahlık başka bir iş” diyor. Mart ayında programı izleyenlerden biri kendisine dava açıyor. Davayı açan Frank Dietl, programda uykusuzluğa çare olarak sunulan ısıltılmış pirinçle doldurduğu çoraplarla uyuduğu için ayağı yanıyor. Kendisinde sinir hastalığı olduğu için ayağında his kaybı olduğunu ve Dr. Oz’un bu konuda uyarı yapması gerektiğini söylüyor basına.

Batı yakasında işler değişirken Doğu yakası da bundan nasibini aldı. Nasıl mı oldu? Öz programında Yunan kahvesinin mucizelerinden bahsedince Türkiye’nin bamteline öyle bir bastı ki yankısı burada damarlarımızda disko etkisi yarattı.

Yunan kahvesi meselesi...
Son programında konuk Chris Kilham, o da alternatif tıp konusunda isim yapmış isimlerden, anneannesinin Yunan Kahvesi konusunda uzman olduğunu anlatıyor. Programın henüz başı, Yunan Kahvesi’nin mucizevi etkileri, ne kadar faydalı olduğu, hayatımızı nasıl değiştireceği konuşuluyor ve Kilham “Bu arada Yunan Kahvesi aynı zamanda Türk Kahvesi’dir” diyor, Dr. Oz: “İnanın bana biliyorum” diyor ve devam ediyor, “Peki neden Yunan Kahvesi kaynatılıyor da bizim Batıda yaptığımız gibi filtre kahve olarak içilmiyor?” Ta taaa. Mehmet Öz değil, Dr. Oz konuşuyor. Hepimizi sükunete davet ediyorum. Dr. Oz Türkiyeli değil, göçmen. Her göçmen de ‘Cartel bir numara en büyük’ diye şarkı yapmıyor. Neden ABD’nin Yunan Kahvesi diye bildiği bir içeceğe sırf kökeni için Türk Kahvesi deyip kendisini tuhaf bir milliyetçi konumuna düşürsün ki?


Böyle sev, seveceksen...


Tüm bunlar Öz’e ne kadar zarar veriyor tartışılır. Hâlâ programı çığlıklarla başlıyor, tavsiye ettiği her şey pazara dönüşüyor, biz her yaz kendisinin diyet ve uzun yaşam hakkındaki açıklamalarını bekliyoruz. Sevelim sevmeyelim, başarısını inkar edemeyiz. Muhtemelen börek yemeyi sevmiyordur. Sohbet etmeye otursak yabanmersini ikram edecek, yanına da Yunan Kahvesi içeceğiz. Bağrımıza bastığımız Amerika’daki evladımız, bizim evladımız değil. Bunu kabul edip, öyle sevmeye devam etmeli, edeceksek...
 

Yorumlar
SON DAKİKA