25 Kasım 2024
  • Ankara-1°C
  • İstanbul4°C
  • Bursa2°C
  • Antalya7°C
  • İzmir5°C

SGK TEŞHİS VE TEDAVİYİ ENGELLİYOR MU?

Prof.Dr.İpek Kıvılcım Oğuzülgen, Göğüs hastalıkları ve SGK uygulamaları konusunda Türk Toraks Derneğinin düzenlediği kongre de konuştu

SGK teşhis ve tedaviyi engelliyor mu?

09 Nisan 2014 Çarşamba 09:57

Sosyal Güvenlik Kurumunun uygulamaları, göğüs hastalıklarının teşhisinde kullanılan tanı yöntemlerinde olumsuz etkisi oluyor mu?

Oluyor tabii ki, sadece tanı değil tedaviyle ilgili de oluyor. Çünkü; biliyorsunuz SGK’nın belli başlı ödediği birtakım uygulamalar var. Ve bunların konuları var. Aslında bize her yıl SUT’u ayarlamak için bir soru soruluyor. Biz önerilerimizi yapıyoruz. Hala SUT’ta mesela yıllardır yapılmayan bazı tetkiklerin kodları ve fiyatlandırmaları var. Bunun yanında yeni bazı tanı ve tedavide kullanılan bazı  işlemlerle ilgili ne kadar başvurursak başvuralım işin içine sokamadığımız tetkikler de var.  

Bu tür durumlar size zorluk çıkarıyor mu?
SGK bize bazı şeyleri başka bir şeylerin içine sokarak ödetmeye çalışıyor. Paketin içine sokmaya çalışıyoruz. Yaptığımız işlemin kodu olmayınca işlemler ücretlendirebilsinler diye ona en uygun işlemi oraya yazmaya çalışıyoruz. Çok yakın bir zamana kadar Pulmoner Alveoler Proteinozis hastalığında kullandığımız neredeyse tek tedavi yöntemi olan total akciğer lavajını biz yıllarca SUT’a koyamadık. Neyse ki bu yıl büyük çabalarla kondu. Ama bu sürede bir çok hasta bu tedaviden mahrum kaldı. Çünkü bütün gün anestezi gerektiriyor hastalara. Yaklaşık 6 ila 12 saat arasında değişen bir süre. Ancak bunun  SUT’ta  tanımı olmadığı için anestezi bölümü bu hastaları ameliyathaneye almak istemiyor. Kimse o kadar saatini ayırmak istemiyor. Büyük çabalarımızla bu yıl girdi. Bu konuda SGK yetkililerine teşekkür ediyoruz.

Bundan önce nasıl yapıyordunuz?
Yalvarıyorduk, birinden ameliyathane yalvarıyorsunuz öbüründen başka bir şey. Hastanın kurtulması lazım, başka çözüm yolu yok.

Bürokrasinin uygulamalarını doktorlar kendi aralarında farklı yöntemlerle çözüyorlar yani.
Çözmeye mahkum kalıyorlar. Hastaların iyiliği için. Hipokrat yemininiz var ya o yemini tam anlayabilmek için elimizden geldiğince işleri yapmaya çalışıyoruz. Yapmak zorundayız hastanın iyiliği için.


SUT uygulamalarından dolayı zorlandığınız tanı ve tedavi tetkiklerini örneklendirebilir misiniz?

Bronş provokasyon testi , astım tanısında kullanılan bir testtir.  Bronş provoksayon testi yapmak için altı kez solunum fonksiyonu testi yapılır bir hastaya. Arada da bir madde kullanılır. Dolayısıyla yaptığınız solunum fonksiyon testi  maliyetinin en az 6 katı olması beklenir. Bir işlemden 6 kez yapıldığı için, bir de artı madde kullanmamıza rağmen hiçbir zaman bu fiyata ulaşamadık. Aynen reverzibilite solunum fonksiyon testi gibi. İki kez solunum testi yapılır. Arada da beta agonist  kullanılır ama onunda hiçbir zaman fiyatı onun iki katı değildir. Onun dışında Sağlık Uygulama Tebliğinde olan diğer bir konuda siz bir hastaya aynı gün içinde hem solunum testi hem difüzyon testi yapamıyorsunuz. Aynı şeyi yazamıyorsunuz oysaki hastada şüpheleniyosunuz astım mı?  KOAH mı? solunum fonksiyonu testi yapıyorsunuz arada kalıyorsunuz bundan sonra yapmanız gereken diğer bir test daha ileri bir test olan difüzyon ve volume ölçümü testi . Ama onu o gün yapma şansnız yok. Aynı paket içinde faturalandırma  şansımız yok. Hasta gidecek o hesabı kapanacak, tekrar yeni bir hesap açılacak. Hasta ertesi gün tekrar başvuracak. Bunlar Sağlık Uygulamaları Tebliğindeki hem hekim hem hasta adına zorlaştıran şeyler.

Peki birde çuvaldızı kendimize batıralım, yani SGK bunu birtakım usulsüzlükleri  önlemek için mi yapıyor?   
Üniversite hastanelerinin ben diğer devlet hastanelerinden Sağlık Uygulama Tebliğinden ayrı tutulması gerektiğine inanıyorum. Çünkü orası ileri araştırmaların yapıldığı kurumlardır. Bir devlet hastanesinde 2. Basamakta herhangi bir konuda tanı konulamayan bir hasta 3. Basamağa yönlendirilir. Dolayısıyla bunların uygulama dışında tutulması gerekir. Bazı yerlerde uygun olabilir ama bazı yerler içinde ileri sağlık kurumlarında harcamaları azaltmak için uygun değildir bu tetkikler.  Bir tomografi çekebilmek için bir hastaya belli tanıları girmek zorundasınız. Örneğin hemoptizili bir hastaya tomografi çekilmesi gerekir. Ama sadece hemoptizinin kodunu girdiğiniz zaman SGK tomografi ücretini ödemiyor. Dolayısıyla biz o hastaların hepsine ön tanı olarak olası ön tanı akciğer kanseri, vaskülitler yani bir tomografi çekmek için belli tanı kodları var, onları giriyoruz. Bunları yazmassanız tomografı çekilemiyor. Tomografi çekimindeki aşırılıkların önüne geçmek için diye konuşulabilir ama bunun bir Üniversite hastanesinde yapılması gerekir. Çünkü biz o hastalara farklı tanı kodları giriyoruz. Bu da ileride istatistiklerin yanlış oluşmasına neden oluyor.

 
Sizi bir taraftan SGK bir taraftan da kurum sıkıştırıyor. Genel olarak göğüs hastalıklarındaki durum nedir?
Göğüs hastalıkları cerrahi branşlar kadar çok kazandıran bir bölüm değil. Çünkü hastaların hastalıkları uzun ve kronik hastalıklardır. Yatan hastanın yatış süresi uzundur. Ortalama 7-10 gün. Hastaneler yatış istemiyor, döngü istiyor ve yatan hastanın da çok kazandırmasını istiyor. Kurumlar para kazanmak için bunu istiyorlar. Solunum sistemi hastalıkları çok kazandıran hastalıklar değil. Günlük tedavi hastalıkları. Dolaysıyla bununla ilgili mağduriyetimiz hali hazırda yok. Ama başka branşlarda bunun örneklerini görüyoruz. Aynı mağduriyeti bizde yaşarsak biz değil hastalar yaşamış olur.

Üniversite hastanelerinde performans uygulamasıyla ilgili görüşleriniz neler?
Üniversite hastanesinde  bizim öncelikli görevimiz öğrenci eğitimidir, ikincisi asistan eğitimidir, üçüncü görevimiz hasta bakımıdır. 1. ve 2. Görevlerini performans sistemi uğruna  bir kenara bırakıp sabahtan akşama kadar hasta bakan hekimlerin bile tatmin edici bir performans almadığını biliyorum.


Performans sistemi, eğitim ve araştırmaya fırsat vermiyor mu?
Hekimi tercih etmek durumunda bırakıyor. Ya da öğretim üyesini tercih etmek zorunda bırakıyor. Eğitim ve araştırmanın puanları artsa, akademik yayınlara verilen puanlar artsa yani inasanlar eğitim ve araştrmaya yönelecek. Yönelmekte zorunda zaten, bir üniversite hastanesinde çalışıyorsanız öncelikli göreviniz o.  Eğitimden ziyade sağlık yoluyla kazanılan para şu an sağlığın kalitesinden, sağlık konusunda çalışanların eğitiminden daha önemli hale geldi. Kurumlar işletmeler açısından çünkü mevcut sağlık politikaları şu an bunu gerektiriyor.


Siz aynı zamanda Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesinde öğretim üyesisiniz. Mevcut tıp fakültelerinin kontenjan artışlarıyla ilgili düşünceleriniz neler?
Tıp fakültelerine kontenjan artırımı inanılmaz boyutta. Fakültelerin kapasitelerine bakılmaksızın bu konuda kontenjanlar arttırılıyor. 150 kişilik anfiye, 180 kişi öğrenci alınıyor. Hacettepede de Gazi de böyle. Bu nedenle devam zorunluluğu uygulanmıyor. Kağıtta var ama pratikte uygulanmıyor. Çünkü devam zorunluluğu koyarsanız her öğrenciyi oturtacak yeriniz yok. Biz üniversite de bunu yaşıyoruz.
Tıp fakültesi dışarıdan okunacak bir okul değildir. Birebir orada hasta göreceksiniz. Usta çırak ilişkisi hocalarınızdan bir şey öğreneceksiniz. Yoksa açıköğretim fakültelerinde Tıp Fakülteleri de olurdu. Açılmış kontenjanlara dershane açabilmek için fakültelerdeki eğitim araştırma laborotuvarların fakülte dışına taşınmak zorunda kaldı. Laborotuvarlar yıkılıyor sürekli derslikler yapılıyor. Yapılan derslikler dahil gelen öğrenciye yetmiyor.


Yeni kurulan bir tıp fakültesinden yeni mezun olan bir hekimi biliyorum. Kendisi hekimlik yapmamayı ve ilaç firmasında çalışmayı tercih etmiş. Dediği de 6 yıl okudum, neredeyse hiç hasta görmedim.
Yeni kurulan tıp fakültelerini düşünün, henüz hastaneleri yok. Uygulama araştırma hastaneleri  yok. O fakültelerde görevlendirilen öğretim üyeleri  öğretim üyeliği formasyonundan geçmemiş. O güne kadar devlet hastanelerinde çalışmış. En son tıp fakültesinde 6. sınıfta görmüş meslektaşlarımız. Çok iyi meslektaşlarımız olabilirler. Ama eğitim vermek farklı bir şeydir. 

 

Dr. İbrahim ERSOY
medimagazin.com

 

Yorumlar
SON DAKİKA