23 Aralık 2024
  • Ankara1°C
  • İstanbul7°C
  • Bursa4°C
  • Antalya11°C
  • İzmir9°C

SAĞLIKTA KATILIM PAYI ZORUNLU (MUDUR?)

Son dönemde, üzerinde en fazla polemik yapılan konulardan birisi, sağlık kuruluşlarına başvuruda getirilen katılım paylarıdır. Bilindiği gibi, sağlık ocaklarına başvuruda 2 TL, devlet ve üniversite hastanelerine başvuruda 8 TL, özel hastanelere başvuruda

Sağlıkta Katılım Payı zorunlu (mudur?)

27 Ekim 2009 Salı 15:13

Son dönemde, üzerinde en fazla polemik yapılan konulardan birisi, sağlık kuruluşlarına başvuruda getirilen katılım paylarıdır. Bilindiği gibi, sağlık ocaklarına başvuruda 2 TL, devlet ve üniversite hastanelerine başvuruda 8 TL, özel hastanelere başvuruda da 15 TL alınması kuralı getirilmiştir.

Bu konuda çok farklı görüşler dile getiriliyor. Ancak çoğu kişinin ve kuruluşun yaklaşımı, genelde popülizm çizgisi ve ekseninde odaklanıyor. Bazı kuruluşlar yargıya da başvurmuş durumdadır.
            Bu sorunun doğru yanıtını vermek için, sağlıkta gelinen tabloyu ortaya koymakta yarar vardır.
           
            Sağlıkta Gelinen Tablomuz
  • Vatandaşların muayene olma hevesi iyice kabarmış durumdadır. Daha birkaç yıl önce, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının yılda ortalama hekime başvurma sayısı % 2-3 arasında iken, birkaç yıl içinde vatandaşlar Avrupa ortalamalarına yükseldiler ve bu oran % 6’ nın üzerine çıkmış durumdadır. Vatandaşlar daha fazla hastalanır oldular ya da her durumda hastaneye başvurur oldular. Bazı kişilerin, günde birkaç hastanede aynı branşları aynı günde dolaştığı ve gerçekte de ciddi bir hastalıkları olmadığı söyleniyor. Sağlığa kolay erişim suistimale dönüşmüş durumda.
  • Doğal olarak, yazılan reçete sayısı çok artmış durumdadır. SGK’ nın sağlık giderlerinin % 44’ ünü oluşturan ilaç giderleri, önlenemez biçimde yükselmektedir. Bu oran, diğer ülkelerde % 12-15’ ler düzeyindedir. İlaç giderlerinin milli gelire oranında Türkiye dünya birincisidir. (% 1.95). Aynı oran Almanya’ da % 0.95, Meksika’ da % 0.45’ tir. Böyle bir vahim tablo oluşmuş durumdadır.
  • Sağlık giderlerimiz önlenemez biçimde yükselmiş durumdadır. SGK’ nın 2000 yılında 1.2 milyar TL olan sağlık ödemeleri, 2008 yılında SGK ödemesi olarak 25 milyar TL üzerine çıkmış durumdadır. Toplam sağlık giderlerimiz de 51 milyar TL’ dir (2008). 2008 bütçemiz 223 milyar TL’ dir. Bütçe açığımız da 35 milyar TL’ dir. Sağlık giderlerimizin toplam bütçemiz ve bütçe açığımıza oranının devasa boyutu apaçık ortadadır. Bu açık 2009 yılında daha da artacaktır.
 
Böyle Bir Tabloda Ne Yaparsınız ?
Evinizin bütçesi böyle olsa ne yaparsınız ?
Şirketinizin bütçesi böyle olsa ne yaparsınız ?
Ülkenizin bütçesi böyle olsa ne yaparsınız ?
Yanıt çok basittir. Giderleri azaltıcı, önleyici ve kısıtlayıcı tedbirler alırsınız. Gelir-gider dengesini kurmaya çalışırsınız.
Bunun tersini düşünmek mümkün değildir.
Tersini düşünmek hayalciliktir. Hayalcilikle bütçe yönetilemez.
İş bilmemezliktir. İflasa gidersiniz.
Popülizmdir. Popülizm, gerçekte iki yüzlü politikanın adıdır. İnanmadığını söylemektir. Ülkeleri felakete götürür.
Şuna eminiz ki, bugün katılım paylarına karşı çıkanların büyük çoğunluğu (neredeyse tamamı) kendi hane bütçeleri ya da şirket bütçeleri söz konusu olduğunda, aynı tedbirleri alacaklardır.
Ama, devletin parasını, SGK’ nın parasını, halkın parasını harcamak kolay geliyor. Olmayan gelirler isteniyor. İsteniyor da isteniyor.
Demek popülizm bu olsa gerek. SGK’ nın ve ülkenin parası üzerinden sınırsız sözler veriliyor. Herşey bedava olsun isteniyor. Kaynağı ve bedeli düşünülmüyor.
Bu ülkede sağcısı da popülist, solcusu da popülist. Bakıyorsunuz, bu duruma TTB karşı çıkıyor. Sendikalar karşı çıkıyor. Partiler karşı çıkıyor. Bir kısım sağlık yöneticileri karşı çıkıyor. Yazarlar, gazeteciler karşı çıkıyor. Popülizm şemsiyesi oldukça geniş biçimde açılıyor.
 
Kendi paranızı harcarken farklı, devletin parasını harcarken farklı davranıyorsanız tutarlılık bunun neresinde ?
Katkı Payları Artacak-Kapsam Dışı İşlemler Artacak. Farklar Serbest Kalacak”
Bu sözleri kaç yıldır söylüyoruz. Çünkü eğer bütçenizi dengelemek istiyorsanız, bu tedbirleri almak zorundasınız.
Bunları bilmek için müneccim olmak gerekmiyor. İşletmeciliğin ve ekonominin kuralları bunları söylüyor.
Kısa vadeli politikalar uygulamayacaksınız. İleriyi göreceksiniz.
Deneme yanılma ile yönetim olmaz. Benzer deneylerden yararlanacaksınız.
Yanlış olan, hiçbir kısıtlayıcı tedbir almadan sağlığa erişimin sonuna kadar açılmasıydı. Yanlış olan, verilen sınırsız tavizlerdi.
Alınan tedbirlerin ne ölçüde dengeli ve adaletli olduğu tartışılır. Özel ve devlet hastanelerindeki farklı oranlar gibi.
Ama şu durum kesindir ki, hasta olmayanların gereksiz başvuruları önlenecek, en azından azalacaktır. Reçete alandan katkı payının alınması yerindedir. Bu durum, gereksiz ilaç sarfiyatını azaltacaktır. Daha da iyi bir düzenleme yapılabilir. Önlemler, hem gereksiz reçete sayısını, hem de miktarını azaltacaktır.
Sonuç olarak, sağlık giderlerinde bir azalma sağlanacaktır.
 
Daha İleride Neler Olacak ?
Alınan bu önlemler yeterli olmayacaktır. Daha fazlası gerekecektir.
Muhtemelen, katılım payları daha da yükseltilecektir. Böylelikle, hem giderlere halkın katılımı sağlanmaya çalışılacak, hem de gereksiz işlemler caydırıcı hale getirilecektir.
Kapsam dışı işlemlerin sayısı artacaktır. Birçok ilaç, ödeme kapsamı dışına çıkarılacaktır. Tedavi edici değeri olmayan ya da az olan birtakım işlemler ödeme kapsamı dışına alınacaktır. Neredeyse dünyanın en bonkör ödeme sistemi olan GSS, dünya standartlarında kapsam daraltmalarına gidecektir. Gitmek zorundadır.
Özel hastanelerde uygulanan % 30 fark uygulaması kaldırılacak, serbest hale getirilecektir. Çünkü bunun, halkı korumakla hiçbir ilgisi yoktur. Zaten özel hastane ve doktorlara halk, gönüllü olarak gelmektedir ve en önemlisi, ödeme gücü olan gelmektedir. Bu farkı ödemek isteyeni engellemek, bilinçsiz bir vergi affından başka birşey değildir. İşi bilen, işletmeciliği ve yöneticiliği bilen birileri gelerek, bu anlamsız kısıtlamaya son vereceklerdir.
Yanlış anlaşılmasın. Siz de gelseniz benzer uygulamalar yapacaksınız. A partisi veya B partisi farklı davranmayacaktır. Çünkü aklın yolu birdir.
O zaman geriye dürüst, açık, akılcı ve tutarlı davranmak kalıyor.
Türkiye’ nin en büyük illeti olan ucuz popülizm hastalığından tüm partilerimiz, derneklerimiz, sendikalarımız, yazarlarımız, yöneticilerimiz ve halkımız ne oranda kurtulur ve tutarlı davranışa yönelirse, biz de geleceğe o aranda umutla bakabiliriz.
Gelişmiş insan davranışı ile tersi, bu farkın anlaşılmasında yatmaktadır.
 
 
 
          27/10/2009
                                                                                             Doç. Dr. Paşa Göktaş
 
Tel/Fax : 0216-348 26 12
GSM    : 532 243 84 74
e-mail   : [email protected]
web       : www.tiplab.org
Yorumlar
SON DAKİKA